bugün

olmayanlar tarafından övüle övüle bitirilemeyen.
toplumumuzda kadrolu, sözleşmeli, vekil, ücretli şeklinde gruplandırılan meslek grubuna mensup kişidir.
uzakdoğu felsefesine göre balık tutmayı öğretmesi gereken kişidir.
iclerinden, öhrencileri cileden cikaran, günlerce calismasina ragmen yaptigi ödeve projeye "olmamis bu, bi daha yap" diyen insanimsilarin da ciktigi meslek grubu. seneye ögretmen oluyorum, ulan, yemin ettim, eger bi ögrencinin yarim puan hakkini yersem, tek bir kisiye torpil yaparsam, bir ögrenciye hakaret edersem, buraya yaziyorum, ben de bu ülkenin en serefsizi olayim.
edit: o öyle olmuyormuş.
bu kelime öğretmenin uzun süren deneyimleri ve baş belası öğrenciler sebebiyle zamanla mutasyona uğrayarak "öğretmem" olabilmektedir. ki mutasyona uğradıktan sonra uzak durun bu insandan, heran çarpabilir.

canlı kitap.
yürüyen kütüphane olanları da vardır. (bkz: kütüphane)
türkiye'de ifa etmekte olan birçok insanın mağdur olduğu meslek.

bu sabah haberleri izliyorum. öğretmenler, atamaları ile ilgili protesto yapıyorlar, kimi pankartlar açmış, kimi slogan atıyor, kimi yürüyüş yapıyor ama öyle bir tanesi var ki..
çok değil, 25-26 yaşlarında bir bayan öğretmen. atması yapılmamış ve sözleşmeli olarak çalışıyormuş, o da protesto için gelmiş. başında bembeyaz bir gelin duvağı, elinde de bir pankart var. evet gelinlerin başına örttükleri duvak.. elindeki pankartta da "evlenemiyorum!" yazıyor. gazeteciler mikrofonu hanım kızımıza uzatıyorlar, ağzında tek bir kelime çıkıveriyor; evlenemiyorum!

evet, hanım kızımızın bu sözünden sonra ben düşünmeye dalıyorum, diyorum ki kendi kendime; yıllarca çalışmış, çabalamış, didinmiş, edinmiş, bir yerlere gelmiş, sonra da gidip birini sevmiş, sözlenmiş veya nişanlanmış ama gel gör ki devleti ona sahip çıkamamış. şu an tek arzusu olan evlenmekten korkuyor, korkmak zorunda bırakılıyor.. işsiz kalır diye, huzuru olmaz diye, çocuk sahibi olur da çocuğunun istediği oyuncağı alamayan bir anne olur diye..

ben bu şekilde kafamda ataması yapılmayan bir öğretmenin hikayesini canlandırırken bu hanım kızımızın gazetecilere verdiği "evlenemiyorum!" cevabının devamının da olduğunu fark ediyorum, hanım kızımız "evlenemiyorum!"dan sonra sözlerine şöyle devam ediyor; "...çünkü okula gelen veliler sözleşmeli öğretmenlere hiç bakmıyorlar, hiç beğenmiyorlar! varsa yoksa hep kadrolular; hep onları beğeniyorlar, hep onlara ilgi gösteriyorlar, bu yüzden evde kaldım!"

ben bunun üzerine ne düşüneceğimi bilemedim.. devlet, şu zihniyetteki insana benim ileride olması muhtemel çocuğumu, yeğenimi, kardeşimi eğitebilmesi için gerekli olan diplomayı vermiş ya.. ben daha başka bir şey söylemiyorum..

ek; haberi de çıkmış, buradan bakabilirsiniz.
işini sadece sevdiği için yapan, sadece öğrencilere bir şeyler kazandırqabilmek için yapan yani para için bu işi yapmayan insanların en büyük değeri görmesi gereken meslektir. belki de böyle olduğu sürece en önemli meslektir. *
çok sağlam meslek. devamlı tatil yapıyorsunuz efendim. ben böyle güzel meslek görmedim.
insanı aileden sonra en çok eğiten kişilerdir. öğrencilerin üzerinde bayağı da hakkı vardır. ama iyi ve kötü olmak üzere iki türü vardır.
hayatımda bunlar kadar yatma meraklısı meslek grubu görmedim. yaz tatilinde girdikleri iki üç sınavı bile yüksünüyorlar. hele bir tanesini gördüm, allah seni inandırsın ösym'nin yaptığı bir buçuk saatlik sınava gözetmen olarak girip 100 küsür lira alıyor ama tripten tribe giriyor amk. olm sen bir saati yüz lira edecek adam mısın ki? hayır zorla mı yaptırıyorlar lan? girme.
Keşke öğretmenlerimiz Atatürk'ün ulusumuz için hedeflediği yoldan gitse ve atasına bağlılık ülküsünden ayrılmasa... O zaman Türkiye aydınlanma devrimini tamamlayabilir, karanlıklarda kaybolmaz...
ömer dinçer zulmünü tatmak zorunda bırakılan, cefakar meslek ehli.
sene 2011 hala öğrencinin saçında bit ayıklayan insandır.
öğretmen var öğretmen var.
o saça elini süremeyecek binlerce öğretmen var. siz de haklısınız.
bunu da yazın hakim bey.
işini severek yapanlara laf söylemekten imtina ederim. ama büyük çoğunluğuna "birader sen derse filan girme, al sana aylık 2000 lira maaş, sen git evine yat." desen gidip yatar. onursuz, asalak insanlar bunlar.
devasa ideallerle sınıfa girip ya sabır deyu çıkan yurdum insanı.
bir de hayalsiz mecalsiz sınıfa giren uyuklayan çocuklara da uyumayı salık verenleri var, eski modeller ama.tedavülden ha kalktı ha kalkacaklar, ki bu gidişle yeni bakan tez elden eler bu güzide insanları...
atatürk, türkiye'deki öğretmenlere şu sözleriyle ek bir misyon daha yüklemiştir. "Öğretmenler! Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister." Atam ne yazıkki gün gelip de öğretmenlerinin öğretme görevini bile yerine getiremeyeceğini aklına getirmemişti. ne yazıkki büyük bir çoğunluğunun atama beklediğini hesap edememişti.
kadrolu, sözleşmeli ve ücretli olarak 3 gruba ayrılırlar. ama bu sınıflandırmanın aksayan tarafı hepsinin aslında aynı işi yapmasıdır.
öğretme yeteneğine sahip insanların oluşturduğu meslek.
hakkını verdiği takdirde dünyadaki en kutsal çalışandır.
vicdani bir meslektir. istenirse dünyanın en kolay mesleği, istenirse de dünyanın en zor mesleği olabilir. ayrıca eşit işe eşit ücret ile maaşları iyileştirilen okuldaki memurlar, öğretmenden fazla maaş almaktadır. hizmetliler ile öğretmen maaşları arasındaki makas iyice daralmıştır.
*, öğretmenlerin %85'inin günlük gazete takip etmediği ortaya çıkmış.

kültürel erozyon bu kadar büyük olabilir bir ülkede.
öğrencilerini çok seviyorsa, güzel ders anlatıyorsa, yıllar sonra hala hatırlanıp size tebessüm ettiriyorsa tadından yenmeyen öğretmendir.
öğrenciyi delirtmek için açılmış meslek grubu ayrıca kendilerininde bir zamanlar öğrenci olduklarını unutan taş kalpli şahıslar topluluğu .
yılın belli döneminde iş yerine hiç uğramadan maaş alabilen meslek sahiplerinin genel adı. türkiye şartlarında pek çoğu ev araba sahibiyken maaşları hiç yetmemektedir.

650 lira alan ve günde 12 saat çalışıp işyerine gitmemeyi hayal bile edemeyen zavallıların hepsini gaz odasına göndersinler.

ha üniversite bitirmekse mevzubahis olan. bugün asgari ücrete talim eden nice fakülte mezunu var bu ülkede.
OECD verileri yatarak para kazanıyorlar , bir sürü tatil yapıyorlar diyen öküzleri susturur mu bilmem :

oecd verilerine göre, türkiye'de bir öğretmen ortalama 1832 saat çalışırken, ispanya'da 1425, portekiz'de 1440, çek cumhuriyeti'nde 1652 saat, portekiz'de 1526 saat, hollanda 1659 saat, danimarka 1680 saat, almanya 1708 saat, yunanistan 1762 saat ve bu ülkeleri 1800 saatle isviçre izliyor. otuzbeş üyeli oecd'nin çalışma saati ortalaması 1662. bu durum türkiye'deki öğretmenlerin, oecd ortalamasından her yıl 170 saat daha fazla çalıştığını ortaya koyuyor.
güncel Önemli Başlıklar