bugün

çocukken mutluluğun tanımı olabilecek şeyler.

mesela benim için, cumartesi sabahı erkenden kalkıp üçlü koltuğa kurulup çizgi film izlemekti.
babanın eve çikolata ile gelmesi.
babanın pantolonunun cebindeki bozuklukları aşırmak.
daha kolay elde edilebilendi.
bir parça toblerone ya da patlatılmayı bekleyen bitmiş capri-sun.
misket oynarken karambol dendiğinde misketleri kurtarmaktır.
leblebi tozu.
bonibonla intihar etmekti.
akşam ebesi
su savaşı
sabah 7:30 daki çizgifilm
simiiitttt
ütmek
zillere basıp kaçmak
mahalle maçı
tombi *
plastik araba
kara şimşek
değiş tonton
sakızlardan çıkan yapıştırmalar
(bkz: ebelemeç)
Küçük boy cipsten pokemon tasosu çıkması.
babanın işten eve gelmesini beklemek.
o gelmeden neler getireceğini düşünmek.
en çok da getirdiği fatih marka kurşun kalemlere sevinmek.
sadece bıyıkları çıkan babanın* tek tük çıkan sakallarını kucağına oturup saymak*
bazen 82 bazen 87 çıkan* sakallarını ben saymayı bitirene kadar bana sabretmesi.
hatta kucağından inmemek için "yanlış oldu galiba, ben bir daha sayayım" dememi öpücük tufanı ile karşılaması.
(bkz: babayı özlemek)
bardaktaki meyviş idi.
dedenin ısmarladığı gazozdur, mahalle maçlarıdır, dostluktur, evet dostluktur. gerçek dostluk çocuklukta kurulmuş olandır. en saf duyguların beslediği dostluktur. sabahın köründe kalkıp tsubasayı izlemektir. babanın kucağında araba kullanmaktır. yeni aldığın halı sahalarının sevincini arkadaşlarınla paylaşmaktır, saklambaçdır. en çokta herşeyin yolunda olmasıdır.* mutsuzluk ise büyüdüğünde geride bıraktıklarındır, artık sahip olamayacakların.
pamuk helva sopasının üzerinde, bir karpuzun kabuğundaydı.
bir oda dolusu insan hep bir ağızdan konuşurken, hafifçe daldığını fark etmektir.
gece tuvalete gittikten sonra tekrar yatağa girebildiğin an.