bir başladımı hic bitmeyen hayat.
çalışma hayatı; sabahları geçiştirilmiş kahvaltımsıdır, o yüzdendir ki hafta sonları tam 1 saat kahvaltı sofrası hali hazırda muhabbet kıvamında öylece oturulur masada. binbir merak ve hevesle kitapçıdan alınan kitaplar, hala daha baskı kokusunu atamamış .olarak, başucunda öylece kalakalmıştır. yine binbir merak ve hevesle indirilmiş diziler & filmler bir tık öteye geçemezler,arşivde yerlerini almakla yetinmeye mecburdurlar. hiç geçmeyen boyun sırt ağrısıdır, yavaş yavaş sinsice yaklaşan kilolardır.işte çalışma hayatı böyle bir şeydir, nicemiz benzer şeylerden şikayet eder dururuz, ama maaş hesaba yattığındaysa hepimiz bunları unuturuz. böyle de nankördür. nokta.
hafta sonlarına uyku birikmesi yapar.
RESUL KURT'un her cumartesi ülke tv'de sunduğu program.
insanların tam anlamıyla yamyamlık bile yaptıkları ortam. herhalde pek çok günaha sebep oluyordur.
ee ne demiş morpheus baba: " welcome to the real world!".
aynen öyledir.
Halk dilinde aslanın ağzında olan parayı almak için girilen yaşam tarzı.
"Okula gitmek zor geliyorsa çalışınca ne yapacaksın" dediler.
14 senedir okula gidiyorum çok büyük bir alıştırmasını yaptım hazırım diyemedim ya la?!
yaptığınız işe göre değişen durumdur. eğerki sevdiğin ve zevk aldığın bir iş ise problem teşkil etmez keyfle yapar insan. ama sevmediğin bir işte ihtiyaç gereği zorunlu olarak çalışıyorsan gerçekten çok kötüdür. hayattan soğuyabilir. insan tek yaptığı sabahın köründe kalkıp işe gidip eve gelmektir. hayatı budur. ne boş zamanı olur nede güzel bir hayatı olmaz. üstüne üstlük borçlarıda ödemeye çalışır ömrü boyunca.
Sevsen de sevmesen de zordur. Sosyal hayatını siler, ruh saglıgını bozar. Ama yokluğu da çekilmez, 3 gün evde kalıp çıldırma noktasına geldigimi bilirim
hayat değildir.
normalde selam vermeyeceğin insanlarla beraber projelerde görev almaya neden olabilir.
ne sosyal hayatı siler ne de ruh sağlığını bozar, çalışma hayatı insanı özgüleştirir. bir aylık çalışma sonunda ailenizin size 5 yılda harçlık olarak verdiği parayı toplu alırsınız. eskiden dolmuşla gitmek için para aradığınız yerlere kendi arabanızla gitmenizi sağlar, çalışma hayatından önce parası olmadığı için gezip dolaşamayan birey, şimdi istediği her yere gitme ve istediğini alma özgürlüğünü üzerinde hisseder. çalışma hayatına başlamanız ile insanların, ailenizin ve arkadaşlarınızın size olan bakışları değişir, ilk defa tanıştığınız insanlar sizi çok daha farklı değerlendirir. günde 8-9 saat çalışma sosyal hayata engel değildir, akşam saatlerinde de yapılabilecek şeyler, gidilebilecek yerler vardır. Ülkenizin üretimine yaptığınız katkıyı attığınız her adımda gururla hissedersiniz, toplumda kabul edilme duygusunu ancak bu hayat yaşatır size. yapılan iş yeter ki toplum tarafından kabul edilebilir olsun, ne iş yaparsanız yapın çalışma hayatı güzeldir, çalışan kişi de toplum içerisinde her zaman saygıyı hak eder*. benden yaşça küçük, çalışma hayatına yeni adım atan dostlarıma verebileceğim en iyi nasihat şu olur: bu hayata adım atmakta geç kalmayın.. çalışın, çalıştıkça özgürleşin. kim ne derse desin, çalışmak güzeldir.
kurumsal bir yerde bile çalışsanız kölesinizdir. hakkınız kurumsal bir yerde çalışsanız bile yenmektedir. koskoca doğan holding ben istifa ederken 1 aylık maaşımı yatırmak istemedi lan, neyin kurumsallığı amk.
eğlencelidir.yorucu olsa da. sabah sabah eğitim vermekten boğazım kurusa da. ortam daki personellerin hepsi ayrı ayrı tatlı güler yüzlü. tabi onlar öyle olunca ben de işimi yapmaktan büyük keyif alıyorum. uzun saatler çalışıyo olmam bile bu tatlı ortamı ziyan etmiyor. turkcellin etekleri altında aldığımız maaş ve imkanlarda işin içine girince tadından yenmiyor.

müşteriler bile tatlı, hele anlamıyorlar ve bir daha anlatıyorsan; o an sinir olsan da, sikerim işi gücü bırakıyorum moduna girsen de, sonrasında üzerinde konuşulduğunda gülüncek çok malzeme çıkabiliyor. fevri davranmadığın ve sabırlı olduğun sürece hiç sorun yok.
şantiyeyse şu havalarda vay halinize.

işçileriniz sıkıntılıysada vay haline. az önce biriyle tartıştım. kızdığım bağırdığım görülmemiştir işçilere ama bu şahısa mecbur kaldım. ben bağırınca " ne diyo bu gız yaa" diye bi tepki aldım. " abi git kurban olayım işine devam et" dedim. deme olaydım arkadaş:) elindeki hortumla üstümü başımı sırılsıklam etti. mecburen işten çıkarıldı.
az önce de bir konuşma da yapmışım ki. herkes mum. "bana bakın beni bayan diyip küçümsüyorsanız hayatta almadığınız kadar aldanırsınız. ben erkekten daha erkeğim..." bakalım bu uslu haller ne zamana kadar sürecek.
her sabah 'öff ya şu işi bıraksam' diye düşünerek gidip, bıcır bıcır çocuklara ders anlatmanın mutluluğuyla 'iyki çalışıyorum, okulumu, öğrencilerimi çok seviyorum' düşüncesiyle evde dönmektir.
19 yaşımdan beri içinde bulunduğum hayat. Kendim istemiştim artık kendi paramı kazanmam gerektiğini düşünüyordum. Bana birçok şey kattı. çalışmayı seven biriyim o yüzden asla gocunmadım. Gücüm yettiği sürece de çalışmak istiyorum. insanın kendi parasını kazanıyor olması müthiş bir şey.
disiplin, düzen, çalışkan ve ahlaklı olmanın yeterli olacağı düşünü kurarken,

öperek! uyandırırlar sizi.

ülke aktüelinde söz sahibi kurumsal bir şirkette yönetici konumunda iseniz, ciddi güçlükler peşinizi bırakmayacaktır, tatillerin/kendinize vakit ayırabileceğiniz günlerin bir hayli kısıtlı olması, toplantıların birbirini izlemesi ve toplantılarda zaman zaman konuşulan papaya!

bütün bunların arasında kayıp bir cennet gibi gözüken çocukluk zamanlarınıza dair duyduğunuz saf özlem duygusu, bir adım ötenizde size tebessüm edecektir.

temizlik görevlisinden, çay ocağı sorumlusuna, proje müdürüne kadar herkese eşit davranın, duruşunuz belli olsun.

hangi işi yapıyorsanız yapın, en iyisini yapın minvalinde bir söz vardı, ne kadar doğru. işin doğruluğundan eminseniz ne olursa olsun geri adım atmayın, karşınıza çıkanları ezip geçerken tebessüm etmeyi ihmal etmeyin, yıllarca unutulmayacak, o tebessüm.

yorgunluk, yoğunluk ve garfield ruh hali elbette olacak, pharmaton bunun için var.

çalışmak, özgürleşmektir.

davranış terazisi, sorumluluk bilinci, bitiricilik, etkin iletişim, ülkenin üretimine katkınız, attığınız her adımda sizinle birlikte, diplomasi dilinizin, gönden güne geliştiğini görecek, kibar, mütevazı, sakin tutumunuz ile en ilkel insanları dahi size karşı nazik davranmaya iteceksiniz.

neticesinde çok daha düzenli/güzel bir yaşantınız var artık,

gülümseyin.
aralık ayının ilk haftasına kadar aralıksız çalışacağım, belki 15 günde 1 gün belki hiç tatil yapmadan, garipsemiyorum, zira çalışma hayatı yaşamımın tamamına yakını olmuş durumda, sonrasında belki yirmi belki on gün izin yapacağım, bulunduğum şehri terk edip, ılgaz'da mevsimler nasılmış göreceğim, farklı yerlerde uykudan bir adım önce kitap okuyacağım, kim bilir yazı deneylerime dahi geri dönebilirim.

söylediği sözlere ilahi bir kanunmuşçasına tapılan proje ..., ben ofisten erken çıkarken küreselleşen bu dünyada(ehe) 'gık' diyemiyor, kesin/net iş tanımıma karışamıyor, sürekli yeni aldığım otomobile övgüler yağdırıyor, bayramını tebrik etmediğim halde bayram mesajı atıyor, yanıt vermiyorum arıyor neden?

elimden geldiğince bu havuzda yüzüp, sonunda başarılı olmaya çalışıyorum. gayem yalnızca sosyal hayatı finanse etmek değil, daha fazlasını istiyorum. yaşadığım şehire üretkenlik kazandırmak, ülkeye faydalı olabilmek, zor durumda olan personelin daima yanında olmak, şirket personel terazisinde hak/hukuk gasp etmeden sürekli devam! diyebilmek. yahu sürekli çalışmak, bilinçli bir ceza gibi görünen eğlenceli bir şey aslında.

- şef ben bu firmada 15 yıldır çalışıyorum senin gibisini görmedim diyen hasan ağabey'in gözlerinde tutunan yaş'a vakıf olmak, personel hakkında karar verirken eşini, çocuğunu ailesini düşünmek, haklarını gasp edenlerin dimdik karşısında olmak,

ve küçük notların tamamının sonuna tebessüm koyabilmek.

çok uluslu kurumsal şirketler aslanın kediye boğdurulduğu, baro puluna döndüğü yerlerdir, departmanlar arası transferin gerçekteki adı terfidir, 'teknik ilerledikçe tasarım sadeleşir' yani, anladın?

dilerim tüm hücrelerinize kadar mutlu olacağınız bir iş yaşantınız olur,

sevgilerim ile.

(bkz: what a wonderful world)
yarın izin verdim kendime, şirket ve tüzel kişiliğinden uzak nefes alacağım.
şerefsizin çıkarcının teki olmazsanız yer edinemeyeceğiniz hayattır.
8 saat mesai, 1-2 saat işe gidiş geliş, 7 saat de uyku desen koca günde sana kalan zaman sadece 7 saat o da yorgun olduğun için verimsiz geçiyor. bu şekilde yaşayıp 7-8 bin lira maaş alıyor diye iyi bir hayatı var zanneden mal dolu bu ülke bir de harcamaya zaman olmadıktan sonra kaç para alırsan al.

bu şekil bir hayat yavaş yavaş yok olmadır eğer bir gün bu hayata mecbur kalırsam direk kafama sıkarım üstat kurt cobain'in de dediği gibi sönüp gitmektense kül olmak daha iyidir açık ve net.
keşke öğlene kadar olsa çalışma hayatı. öğleden sonra kendimiz ve çevre için bir şey yapsak. sahile kitabımızı çayımızı alıp insek, spor yapsak. dil öğrensek. sevdiğimizle beraber yurtdışı seyahatlerine baksak. ailemizle daha çok vakit geçirsek.
iş hayatı bazen zor olsada bazı durumlarda kendi özelliğinize göre gerçekten çok kolay. Önemli olan kendi inceliklerinize göre bir iş bulmak. Yurt dışında yaşam zor olsada ücretlendirme ve sosyal imkanları ülkemize göre çok daha iyi olabiliyor. kariyer fikirleri iş hayatına girişte istenen en önemli nicelik.
Don't trust no one mottonuz olmalı. iş hayatında en çok yüzünüze gülenler, size en yakın görünenler, kanka ayağı yapanlar sizin en büyük düşmanlarınız ve kuyunuzu en çok kazanlardir. Şaşmaz.

O nedenle hiç kimseye ama hiç kimseye asla güvenmeyin. Rol adamı olun. Rol yapın. iyi geçiyormuş gibi yapın. Kanka ayağı yapın ama asla kendinizi açmayın. Acarmış gibi yapın, salağa yatın ama asla kimseye açılmayın.

Size gülümseyerek yaklaşanlar sizin en çok kuyunuzu kazanlardır.