insanlara mesaj ilettigi sanılan kuran'ın ne anlatmak istediği bugün de anlaşılamamıştır. önümüzdeki bin beş yüz yıla bakacağız artık.
arapça da ki anlamı "iki boynuz sahibi" anlamına geldiği gibi "iki zaman sahibi" anlamına da gelmektedir. iki boynuz sahibi zahiri manada insanların tarih boyunca bu şahsiyeti tanıyabilmesi için, iki zaman sahibi manası ise insanların dikkatini farklı bir yöne çekmek için kullanılmış olabileceği farklı bir deyişle kur'an-ı kerim'in klasik arap edebiyatının da üstünde yazılmış olabileceği ve bu farkındalığı insanlarda uyandırması olabilecektir.

kur-an'ı kerim'de kehf suresinde zü'l-karneyn'den bahsedilmektedir. kehf suresi 84. ayette "Biz onun için yeryüzünde güç ve saltanat hazırladık ve ona herşeyden bir sebep verdik." buyurulur. Bu bize zü'l-karneyn'in güçlü ve saltanatlı bir kişi olduğunu ve ona herşeyden bir sebep verildiğini belirtmektedir. sebep kelimesi vesile, vasıta, araç vb. kelimeleri ile anlamdaştır.

devam eden surenin 85. ve 86. ayetlerinde "o da bir sebebi izledi. "Nihayet, Güneş'in battığı yere varınca onu kara balçıklı bir gözede batar buldu. Onun yanında bir de kavim buldu. Dedik ki: "Ey Zülkarneyn, ya bunlara azap edersin ya da haklarında güzel bir tavrı esas alırsın." buyurulur.

iki zaman sahibi bahsekonu kişi bir vesileyi izleyerek güneşin kara balçıklı bir gözede battığını görmüştür. bu durumu güneşin dahi batabileceği kara balçıklı bir göze hayal ederek anlamaya çalıştığımızda burada bugün kara delik diye tabir ettiğimiz korkunç çekim gücüne haiz bir oluşum akla hayale gelebilmektedir. bu güneş ve kara deliğin yanında bir kavim bulmuştur. yani zamanın ilerisinde neler olup biteceğini görebilen zaman doğrusu üzerinde ileri ve geri kabiliyeti olan bir kişi orada ki kavme azap yada güzel bir tavrı esas alacaktır. zü'l-karneyn ise burada 87 ve 88. ayetlerde bakalım ne demiştir. 87. "Dedi: "Zulmedene azap edeceğiz; sonra Rabbine döndürülecek; O da onu görülmedik bir azaba çeker." 88. "iman edip hayra ve barışa yönelik iş yapana gelince, onun için ödül olarak en güzeli var. Ve ona, buyruğumuzdan, kolay olanı söyleyeceğiz." buyurmuştur. yani gördüğü durumu bu kavme iletecek ve iman edilip edilmemesine göre kaderi ile terk edilecektir. bugün o kavim zaman açısından bizden önde midir geride midir şimdiye çoktan batmış mıdır yoksa henüz batmamış mıdır en doğrusunu allah bilir.

zü'l-karneyn yolculuğuna devam edip 89. ayete göre bir yol daha tutmuş ve 90. ayette nereye vardığı belirtilmiştir. 89. "Sonra bir sebebi daha izledi." 90. "Bir süre sonra, Güneş'in doğduğu yere varınca onu, ona karşı kendilerine bir siper yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu." bu sefer zaman doğrusu üzerine ters istikamette seyrederek güneşin doğduğu yöne gitmiş ve orada güneşe karşı kendilerine bir siper yapılmamış bir kavme ulaşmıştır. bizim güneşimizle aramızdaki siper bilindiği üzere atmosfer tabakalarıdır ve bizi güneşin zararlı ışınlarından korur. buradan çıkarılabilecek manaların arasında üzerinde koruyucu bir tabaka olmayan farklı bir gezegenden bahsediliyor olabilecektir. en doğrusunu allah bilir.

92. ayette "işte böyle! Biz onun yanında olan her şeyi bilgimizle kuşatmıştık." allah tarafından zü'l-karneyn'in ve yanında olan herşeyin üstün bir bilgiyle donatıldığı belirtiliyor. şu an bizim bildiğimiz ve bilemediğimiz bir bilgi ile.

93. ayette zü'l-karneyn'in yeniden bir yol tutuğunu ve bir sebebi izlediğini öğrenmekteyiz. "Sonra yine bir sebebi izledi."

devam eden ayette bu yolculuğun sonunda iki set arasında bir toplulukla karşılaşmıştır. "Nihayet, iki set arasına ulaştı. Setler arasında öyle bir topluluk buldu ki neredeyse söz anlamıyorlardı." bu topluluğun neredeyse söz anlamadığını belirtmektedir. burada aslında bu topluluğun iletişime geçebildiği fakat neredeyse söylenilen sözleri anlayamadıklarından bahsedilmektedir. aksi takdirde "neredeyse" terimini burada kullanmak cümlenin anlamını tamamen değiştirebilecektir. ayrıca iki set arasında bloke edilmiş bir alandan bahsedilmektedir. örneğin bizde kendi gezegenimizde yer çekimi ve dış uzay baskısı arasında bloke edilmiş vaziyette yaşamaktayız. bizim imkanlarımız ise nispeten daha iyi olmakla birlikte izin verildiği ve güç yetirebildiğimiz kadarı ile sistemimizde seyahat imkanı bulabiliyoruz.

devam eden surenin 94. ayetinde "Dediler: "Ey Zülkarneyn! Ye'cûc ve Me'cûc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir set yapman şartıyla sana vergi verelim mi?" buyurulmuştur. burada zü'l-karneynin "neredeyse" söz anlamayan kavimle iletişime geçebildiği ve bu kavmin derdini bu sayede anlatmayı başarabildiği anlaşılabilmektedir. burada ki kavme yecüc ve mecüc isimli yaratıkların normal hayatın seyrini değiştirdikleri ve bozgunculuk yaptıkları anlatılmaktadır.

95..97. ayetlerde "Dedi: "Rabbimin beni içinde tuttuğu imkân ve güç daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de onlarla sizin aranıza çok muhkem bir engel çekeyim." "Bana demir kütleleri getirin!" iki ucu tam denkleştirince, "Körükleyin!" dedi. Onu ateş haline koyunca da "Getirin bana, üzerine erimiş bakır/katran dökeyim!" diye seslendi." "Artık onu ne aşabildiler ne delebildiler." zü'l-karneyn'in burada bir kimyager gibi çalışarak gerçekleştirdiği kimyevi reaksiyon sayesinde yecüc ve mecücten arındırılmış ve izole edilmiş bir bölge inşa ettiğini anlayabilmekteyiz. 98. ayette ise "Dedi: "Bu, Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve Rabbimin vaadi haktır." 99. "O gün onları bırakmışızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar. Sûra da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır." bu oluşturulmuş blokeli alanın allah'ın dilediği ve bildiği tüm zamanların sonunda ortadan kaybolacağını ancak o zamana kadar bu oluşumun orada kalacağını görmekteyiz. en doğrusunu allah bilir.

ayrıca;

(bkz: hızır aleyhisselam)
(bkz: kehf suresi)
dünya genelinde salanat sahibi olmuş iki müslümandan biridir, birincisi süleyman a.s ikincisi zülkarneyn hz. olarak geçer, üçüncüsü ise, hz.mehdi olacaktır.
Zülkarneyn’in yapmış olduğu set hakkında Merhum ElmalılıHamdi Yazır’ın tefsirinde şöyle izahat verilmektedir:‘‘Allâhû âlem Kur’ân-ı Kerîm’in haber verdiği bu redimi Zülkanreyn’den onun yapılmasını talep eden kavmin bu sayede
teşkil ettikleri heyeti içtimaiyyeleri olsa gerektir ki, demir kütleleri gibi salabetli olan unsurlarına akıtılan Feyz’i
Rabbanî ile teşekkül etmiş maddi ve manevî bir sed demek olur...
Eğer bu kavim, müfessirlerin naklettikleri vechile Türk idiyse, burada Zülkarneyn’e kuvvetle yardım eden Türklerin
mazide Arzı fesattan kurtarmak için ettikleri hizmetin ehemmiyeti iş’ar edilmiş olduğu gibi; bi’seti seniyyeden sonra
islâm’a yapacakları hizmete de işaret edilmiş demektir.
Ve şu hâlde Türkler’in inkırazı, Yecüc ve Mecüc seddinin yıkılması ve nizamı arzın fesadı demek olacaktır ki, kıyamet
alâmetlerindendir.’
hızır gibi zamanda ileri ve geri gidebilen canlı. insan olduğu hususunda islam alimleri ittifak yapmışsa da, bana göre denge koruyucu insanüstü bir varlıktır. yecüc ve mecüc hikayesindeki olaya müdahil olma şekli döngünün tıkandığı yerlerde çarkı tekrar düzeltme misyonunun en açık delilidir. gezegenler arası seyahat yapabildiği söylenir.
kelime anlamı olarak çift boynuz sahibi demektir.
oktan keleş in kur-an ı kerim ve orhun kitabeleri arasında bağlantılar kurarak anlatımına göre ; zülkarneyn aslında oğuz kağandır . oğuz da aslında öküzden türemiş bir addır . yalnız burdaki öküz anlamının güç , kuvvet manasında olduğunu söyler . böylece diğer bağlantılar yanında isimler arasında da bi bağ kurmuş olur .

açıklamaları yaptığı programın tamamı ise ;

(bkz: http://www.youtube.com/watch?v=2WPplqy4n7A .)
http://hakkadavet.alimallah.com/ecc.pdf
çift boynuz sahibi demektir aynı zamanda.
oguz kagan olması tartısılır ancak;

görsel

bakın surada da ay yıldız var, cesıtlı yerlerde tamgalar da var. kurt basları olsun var.

görsel

insan acaba diyor. bunlar çindeki beyaz türk piramitinin birinden cıkan yapıtlar. ve bu piramitlerden yüzlercesi var. fakat saklanıyorlar.
görsel

cok tanıdık. yoksa sadece bir benzerlik mi?
kimseyi aşağılamak için söylemiyorum, tarihten gelen tasvirlerin çoğu bugün, eğitimsiz bir köylünün çok iyi eğitimli, bilgili bir insana tam olarak anlamlandıramadığı, sözlü-yazılı olarak ifade edemediği anlatmaya çalışması gibi bir tablo çıkartıyor ortaya. uçak, kamyon, motor teknolojisinden habersiz insanın bunları pırpır, dırındırın, koca bir kazan, kanat çırpmayan kuş şeklinde tanımlaması gibi. belki de biz, kanat çırpmayan kuşu çok yakından tanıyoruz ya da hiç olmazsa algılayacak birikime sahibiz ama "kanat çırpmayan kuş"la anlatılmaya çalışılan şeyin ne olduğunu çözmeye çalışıyoruz. arada bir iletişimsizlik, bir kültür farkı, devir ayrılığı söz konusu.

güneşin battığı, balçıkla sıvanmış yer neresidir, nedir dünya üzerinde güneş ışığının o an için ulaştığı son nokta mı yoksa, evrende ışık geçirmeyen katmanlarla örülü bir atmosfere sahip gezegen midir, bir alan mıdır yoksa başka bir şey midir bunu anlamak mümkün değil. bir şeylerle bağdaştırmak mümkün ama 100 yıl sonra neyle bağdaşacağını kestiremeyiz.

farklı kültürlerde de böyle bir karakterden bahsedilmesi bana göre, insanlığın böyle bir karakterle muhatap olduğu, kendince tasvir etmeye çalıştığı ve bir şekilde bu karakterle etkileştiğini düşündürüyor.

göründüğü kadarıyla transformers-optimus prime şeklinde bir olay anlatılmak isteniyor tasvirlerde. hem kaptan da çift boynuzlu mehhehe.

bilim teknik ilerledikçe bakış açıları da değişecektir. gizemli bir vaka ya da az kişinin bildiği bir sır şimdilik.
kur'anda allah "her kavme peygamber gönderdik" diye buyuruyorsa türklere de peygamber gönderilmiştir zira tengricilik inanışı da zaten bu yönden türklere peygamber veya elçi gönderildiği anlamına gelir. bunun yanı sıra peygamber efendimiz "onlar size saldırmadıkça zinhar türklere saldırmayınız." şeklinde buyurmuştur. bilindiği üzere efendimize cibril a.s tarafından gaybtan haber verildiği için türklerin ileride islam'a büyük hizmetler vereceği mutlak biçimde efendimiz (s.a.v) tarafından biliniyordu ... peki kimdir bu zülkarneyn a.s? elbette bakılırsa zülkarneyn a.s buna uymaktadır özellikle çin seddi, çinlilerle savaşmış olması orta asya'da bulunması o kavme önderlik etmesi v.s türklere gönderilmiş olduğunu gösterir; atamız oğuz kağan'da olabilir veyahut oğuz kağanın yardımına gönderilen muhterem bir zatta olabilir...
Yecüc ve mecüc adlı iki bela kavmi sed yaparak gömmüştür.

Kendisinin büyük iskender olduğu rivayet edilir.

Bunun yanında bilge kağan ve mete han olduğu da düşünülmektedir.
eyn çift manasına gelir. türkler de ırak için kullanmıştır ırakeyn diye.
zülkarneyn de çift boynuz sahibi manasına gelir.
arap ve fars din adamları türkleri yecüc mecüc olarak göstermeye başladıkları zaman osmanlı din adamları ve tarihçiler zülkarneyn'in oğuz kağan olduğunu iddia ettiler. bunu iddia edenlerden en önemlisi de vani efendidir.
oğuz'un tasvirleri yapılırken hep başında çift boynuzlu bir tolga bulundurur. ve yapmış olduğu seferler itibariyle kurandaki şekline uyuşur.
bazıları oğuzla, bilge kağan'ı birleştirip onun bilge kağan olduğunu iddia ederler; göktürk yazıtlarındaki seferlerinden ötürü ancak bu imkansızdır zira son peygamber hz. muhammed'dir. bilge kağan ondan sonra yaşamıştır.
kimisi ise iskender olduğunu savunur, bu islam kaynaklarında çokça görülmekte olan bir şeyken bazıları ise yemen hükümdarı olabileceği kanısındadırlar.

peygamber'e sen hep bizim bildiklerimizi anlatıyorsun denilmesi üzerine zülkarneyn'in yaşadıkları vahyedilmiştir.
pers kralı büyük koreştir.

koreş , yahudileri babil'den kuduse gitmelerinde özgür bırakmıştır ve yahudiler onu hep övgüyle anmıştır.aynı zamanda koreşin tek tanrılı bir din olan zerdüştlük dinine tabii olduğu düşünülür. tevratta da övgüyle bahsedilir koreşten. zaten koreşin kuranda geçmesinin nedeni, müşriklerin peygamberi sıkıştırmak için yahudilerden yardım almasından dolayıdır. mekke müşrikleri yahudilere gidip; muhammed peygamber olduğunu iddia ediyor, ona sorular sormak istiyoruz demiştir. yahudiler de zülkarneyn ,ruh ve bir soru daha ( hatırlayamadım) sordurtmuşlardır. bunları cevaplarsa hak elçidir demişlerdir. yahudi din adamları zülkarneyni çok iyi biliyorlardı.

batıda ege, doğuda asyaya kadar uzanan seferler yapmıştır ve ermeni kitabelerinde koreş geçidi ( daryal geçidi) denilen bir geçidi yaptırdığı geçmektedir. ( kuranda ye'cüc ve me'cüce engel olması için yaptırdığı set)

(bkz: islam ansiklopedisi -zülkarneyn
eski tarihlerde yaşamış bir mimar.

--spoiler--
18:95 - Dedi ki: "Rabbimin bana vermiş olduğu servet ve saltanat, sizin vereceğiniz şeyden daha hayırlıdır. Bana maddî yardımda bulunun da sizinle onların arasına en sağlam seddi yapayım.

18:96 - "Bana, demir kütleleri getirin." Nihayet dağın iki ucunu denkleştirdiği vakit: "Ateş yakıp körükleyin" dedi. Demiri bir ateş koru haline getirince. "Bana erimiş bakır getirin üzerine dökeyim" dedi.
--spoiler--
bazıları oktan keleş gibi zülkarneyn as'nin oğuz kaan olduğunu iddia etmektedir.
"çift boynuzlu" anlamına gelmektedir. eski islam külliyatının tamamına yakınına göre büyük iskender'dir. tabi o sıralar büyük iskender'in ne ayak olduğunu tam bilmedikleri için kendisini peygamber sanmakta bir sıkıntı görmemişlerdir.

peki "çift boynuz", "büyük iskender" ne alaka? alaka şöyle:

iibya'daki siva vahası'nda bulunan zeus-ammon tapınağı, yunan tanrısı zeus ile mısır tanrısı ammon'un bir tutulduğu bir kültün tapınağı idi. aynı zamanda eski çağların en büyük kehanet merkezlerinden biri idi. iskender mısır'ı fethettiğinde siva vahası'ndaki tapınağı da ziyaret etti. tapınaktaki kahine kadınlar kendisinin gerçek babasının filip değil, zeus-ammon olduğunu bildirdiler. bunun üzerine iskender çift boynuzlu bir miğfer takmaya başladı ve paralarının üstüne söz konusu miğferi takmış haldeki portresini işletti. sebep? buyurun, karşınızda zeus-ammon:

https://www.google.com.tr...vnKAhVHAxoKHcgPCQMQsAQIJA

peki zeus ammon'un heykelleri neden çift boynuzlu? merak edenler bir zahmet herodot tarihini okusunlar. her şeyi benden beklemeyin!..

biseksüel ve azılı katil iskender'in, kuran'a "zülkarneyn" ve de mübarek bir kişi olarak girmesinin hikayesinin bir kısmı böyledir.
Kur'an da geçen oğuz kağan, bilge kağan, büyük iskender veya büyük Keyhüsrev olduğu düşünülen zat.
araplarda tek beğendiğim isim.

bu ismi bana da koysanız bütün acunu fethederim valla * * *

düşünsene alemlerin hakanı zülkarneyn hoşgeldin diyor. adamın isminden liderlik akıyor. Eski Türk isimleri de aynı şekilde çok hoş.
arapça iki asır sahibi anlamındaki isimdir.
Arapça iki boynuz sahibi anlamına gelir.
yardımcı olması için (bkz: #30734584
Kuranda uzunca bahsi geçen ve milyarlarca insan evladının " kim la bu ne demek istedi burda " diye tepki verip anlayamadığı masal şeklinde anlatılan hikaye.

israiloğullarının şok bir zülkarneyn sorusu üzerine muhammed in konuyu bilmediği için uzunca bir müddet bekleyip hemen ayet indiremediği kıssa.
Oğuz kağan (mete han),bilge kağan, büyük kiros veya büyük iskender olduğu iddia edilen Allah tarafından seçilmiş kişi

Milliyetçilik duygularımı bir kenara koyarak söyleyebilirim ki Orhun abideleri ile kefh suresinin 96. Ayeti çok benzemektedir.
Bir batıya bir Doğuya bir de kuzeye gittiği söylenir ama bakın bir de şöyle bir yorumu varmış. ilgili ayetleri ele alırsak:

Bir de sana Zülkarneyn hakkında soru soruyorlar. De ki: “Size ondan bir anı okuyacağım.”
Biz onu yeryüzünde kudret sahibi kıldık ve kendisine her konuda bir yol verdik. (Burdaki yol hızlıca mekanlar arasında gitmeyi sağlayan bir araçtır)

O da bir yol tuttu.
Güneş'in battığı yere varınca onu siyah balçıklı bir su gözesinde batar buldu. (Her yıldız bir güneştir ve yıldızlar ölünce karadelik tarafından yutulurlar) Orada bir kavim gördü. “Ey Zülkarneyn! Ya cezalandırırsın ya da haklarında iyilik yolunu tutarsın” dedik.
Zülkarneyn, “Her kim zulmederse biz onu cezalandıracağız. Sonra o Rabbine döndürülür. O da kendisini görülmedik bir azaba uğratır” dedi.
“Her kim de iman eder ve salih amel işlerse ona mükâfat olarak daha güzeli var. O'na emrimizden kolay olanı söyleyeceğiz.”

Sonra yine bir yol tuttu.
Güneş'in doğduğu yere ulaşınca onu, kendileriyle Güneş arasına örtü koymadığımız bir halk üzerine doğar buldu. (Burda güneşin hiç batmadığı bir gezegenden bahsediliyor olabilir. 2 güneşe sahip gezegenlerin olduğu yakın tarihte saptandı böyle bir durumda o yerde hiç gece olmaz hep gündüz olur)
işte böyle. Şüphesiz biz onun yanındakileri ilmimizle kuşatmışızdır.

Sonra yine bir yol tuttu.
iki dağ arasına ulaşınca bunların önünde neredeyse hiçbir sözü anlamayan bir halk buldu. (Bazı meallerde bozguncu laftan anlamaz bir halk denirki değildir aklı fikli yerinde uzaylı insan dışı bir kavim olabilir)
Dediler ki: “Ey Zülkarneyn! Ye'cüc ve Me'cüc yeryüzünde bozgunculuk yapmaktadır. Onlarla bizim aramıza bir engel yapman karşılığında sana bir vergi verelim mi?” Zülkarneyn, “Rabbimin bana verdiği daha hayırlıdır. Şimdi siz bana gücünüzle yardım edin de sizinle onların arasına sağlam bir engel yapayım” dedi.
“Bana demir madeni getirin” dedi. iki yamacın arasındaki boşluğu bir hizaya getirince “Körükleyin!” dedi. Demiri eritip kor yapınca da “Bana erimiş bakır getirin, bunun üzerine boşaltayım” dedi.
Artık onu ne aşabildiler, ne de delebildiler.
Zülkarneyn, “Bu, Rabbimin bir rahmetidir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Rabbimin vaadi gerçektir” dedi. (söz konusu set muhtemelen eritilmiş metaller ve petrol ile ortaya çıkan Hidrojen gibi hafif ve yakıcı bir gaz türüdür. söz konusu gezegenin manyetik alanı ile bu tepkimeden doğan metalik gazlar, yecüc mecücün gezegeninin atmosferini kaplar ve dışarı çıkmamaları için engel teşkil eder. zamanı geldiğinde bu tabaka gittikçe zayıflayınca engellenen saldırgan ırkın yeniden saldıracağına işaret edilmiş olabilir)