bugün

sözlükte hemen hergün hakkında yaazılanlar verilen linkler cevremdeki bircok vatansever in hakkında söylediklerinden sonra ara ara takip eder oldum ama gariptir bugun ki yazısında takındıgı tavrın bu adamın genel tarzı oldugu kanatine vardım.objektiflikten,gazetecilikten uzak; anlayıssız kendi dunya görüsü ile olayları degerendiren ve gayet bayağı bir tarza sahip olan dogan medya calısanı,

sürekli insanlara abci washingtoncu soroscu suclamaları hic de samimi olmuyor o köseden.

buyrun okuyunuz,

http://www.f5haber.com/yazar.aspx?id=7&yazar=
(#3622558)

yukarıdaki entry çok fazla eksilenince açıklama yapma ihtiyacı hissettim. yılmaz özdil'in siyasi görüşü beni kesinlikle ilgilendirmiyor. ister akp'li ister chp'li ister dehap'lı olsun. yazdıklarını okuyamamam neticesinde yazdıkları hakkında da bir eleştirim yok. bu yazar gibi burada yazan bir sözlük yazarı olsa onu da okumazdım. ister havadan sudan bahsetsin, ister spor hakkında konuşsun, isterse teknolojiden bahsetsin. aynı şekilde yazdığı sürece okumam, okuyamam. çok sıkıcı bir tarzı var.

edit: o kadar seviyorsan bu adamı ve yazdıklarını git evlen ya da çıkar yazıcıdan tüm yazılarını suratına orana burana sür. olmadı poster yaptır evin tüm odalarına as bana ne. düzgünce açıklama yaptık hala eksi geliyor.
ayar üstüne ayar alan akp zihniyetinin bok atıp durduğu kaliteli yazar.
bugun ki yazısında yine teşhisi koymuş yazar. bakar körlere selam olsun.
cok degil 2-3 yıl once ne guzel ve uzun yazılar yazarken, bir iki kısa yazısından sonra "sen boyle kısa kısa yaz ama cok sey anlat, anlayana, bu tarz sana yakısıyor, farkın olsun" diye gaza getiren bir abisi olmus olacak ki, tarzını bu sekilde degistirmis, ve kısa ve kendime has tarzımda yazacagım diye dusuncelerini cok aktaramayan, ve bazen de yazıları komik hale gelen yazar olup cıkmıstır. yine de arada sırada yazıları ile turnayı gozunden vurmaktadır.
aslında
çokta
fena
yazmıyor...
yine kötü yazısı ile yine mi yılmaz dememe sebep olan yazardır. ayrıca o benim gözümde hep tommy yılmaz olarak kalacaktır. anladın sen onu.
http://www.hurriyet.com.t...9&gid=61&sz=85845
maddeler halinde saydıran yazardır.
yazı stili yüzünden çok eleştiriliyor olsa da, zaman zaman sağlı sollu tespitleriyle iktidarı maymun eden yazardır.
ayar verme konusunda ihtisas yaptığını düşünmekteyim ayrıca, bazı yazıları o kadar başarılı bana göre.

yılmaz özdil'i bu yazı tarzından ötürü eleştirmenin bana göre nazım hikmet'in serbest şiirlerini eleştirmekten farkı yoktur. sonuçta o yazının/şiirin üzerinizde yattığı etki önemlidir, yazılım şekli değil. bu kavgayı şairler yapalı yüz yıl geçmiş, biz hala yılmaz özdil'in "bol enterlı" yazılarını tartışıyoruz. yahu adam çatır çatır yazıyor, her görüşüne katılmıyor olsam da, ki zaten bu bir zorunluluk değil.

nedir bu adamla milletin alıp veremediği çözebilmiş değilim.
02.08.2008 tarihinde kösesindeki yazısıyla konya'da faciaya kendi uslubu ile yorumlayan yazar:

-----------------------------------------------

Hálá şu soruluyor:

"Bina niye çöktü?"

*

Hızlı tren ilk virajda niye uçtuysa, ondan çöktü... izmir in çeşmelerinden niye arsenik akıyorsa, Aksaray da ahali niye ishal olduysa, katarakt ameliyatı için yatırdıkları kadıncağızın niye rahmini aldılarsa, ondan... Konya da Zümrüt Apartmanı nın durup dururken çökmesini pek dert etmediysen, aynı Konya da Kuran kursunun çökmesine niye takılıyorsun? Kayseri de hafız yurdu durup dururken çöktüğünde üzerinde durmuş muydun? iSKi çukurunda niye can verdiyse o minik kız, Edirne de, Manisa da, Kayseri de, istanbul da doğar doğmaz niye öldüyse 22 bebeğimiz, ondan öldü bu kızlarımız... Davutpaşa da boya atölyesi niye patladıysa, Tuzla da niye patır patırsa, ondan çöktü... Antalya da köpük partisi yaparken niye çarpıldılarsa, meşaleden alev püskürtme şovu yaparken niye yaktılarsa seyircileri, Alanya da niye battıysa kaptan yerine aşçının kullandığı gezi teknesi, ondan... Mecidiyeköy de sondaj kazısı yaparken 60 santimlik beton metro tavanını niye deldilerse, Gaziosmanpaşa da elektrik tellerini kopartan kepçe operatörü "hop mop" demeye kalmadan niye doğalgaz borusunu delip mahalleyi havaya uçurduysa, iki santim yağmur yağdığında evini niye su basıyorsa, ondan çöktü o bina... Dünyanın en mülayim hayvanı koyunu keserken -hem de bağlıyken- kendi bileğini niye kesiyorsa milletimiz, ondan... Türkiye den Polonya ya giden yolcu uçağımız koordinatları karıştırıp sivil havalimanı yerine 15 kilometre uzaktaki askeri havalimanına iniyorsa, bina çökmesinin neresi şaşırtıcı? Alt tarafı Yenikapı dan Avşa ya giden deniz otobüsü koskoca Marmara da geçecek yer kalmamış gibi demirlemiş halde duran şilebe harss diye giriyorsa, Kadıköy-Karaköy vapuru Eminönü-Üsküdar vapuruna bindiriyorsa kafadan, Pendik ten yola çıkan "Recep Tayyip Erdoğan" isimli teknoloji harikası feribot duramayıp Yalova iskelesine patlatıyorsa, sen hálá nesini merak ediyorsun ki çöken binanın?

*

Takdiri ilahi de, geç.

-----------------------------------------------
tatilde olduğunda ya da yazmadığı gün olan pazartesileri hürriyet gazetesi almamaya sevkeden yazar.
Anadolu nun göbeği.

Konya'dan vuruyorsun...

Kıvrıla kıvrıla, 120 kilometre.

Patikadan bozma...

Tırışkadan asfalt.

Git, git, varıyorsun nihayetinde.

Yol orada bitiyor!

Başka yöne gidemezsin.

Çıkmaz sokak çünkü.

Dünyanın sonundaki köy.

Hiç bisiklete binmedi o kızlar...

Barbie leri olmadı.

Yüzmediler.

Sordurdum, Cola satılmıyor.

Baktırdım enkaza...

Nasıl bağlayacaklarını bilmedikleri LPG tankını bağlamışlar ama, televizyon yok.

*

Kuş uçmaz kervan geçmez...

Milli Eğitim in haberinin olmadığı, Diyanet'in duymadığı, Vali'nin bilmediği, askerin helikopterle geldiği, sora sora zor bulunan yitik bir adrese, hem de yatılı, ne idüğü belirsiz takunyalılara emanet etmişiz, cılız vücutlu narin yürekleri...

En değerli varlıklarımızı.

Bi öldüler...

Anca fark ettik, yaşadıklarını.

Ve, sonra uzaylılar geldi...

Dijital kameraları, uydu çanağı taşıyan canlı yayın araçları, cep telefonları, laptopları, 4x4'leri, gece karanlığını gündüze çeviren devasa projektörleriyle...

Uzaylılar geldi.

Son dakika bilgilerini aktardılar, dünyanın sonundaki köyden.

*

Öbür uzaylılar evlerindeydi.

Seyrettiler...

Şükrettiler uzaylı olduklarına.

Bitince, zapladılar...

Elalemin Phoenix i Mars'ta su bulmuş.

Onu seyrettiler.

3 ağustos 2008 tarihli yazısı.elalem uzaya çıkarken, senin ülkendeki boşvermişliğin, vurdumduymazlığın, geri kalmışlığın en çarpıcı tesbiti aynı zamanda.
en sade en yalın haliyle yazmış adam ama nafile,
şu haliyle bile yazdıklarını posta gazetesinin arka sayfa güzelinin yazıya dökülmüş haline benzetmek ayrı bir meziyet ister tabi.
belli oldu; elalem suyu da bulur, gidip yerleşir ama biz hala bakarız posta gazetisinin arka sayfa güzellerine.
belli oldu.
81 valiye 229 vali makam araci dusen bu ulkede, toplamda 130 bin makam aracina sahip olan bu ulkede toplamda 12'si kiralik yalnizca 18 yangin helikopteri olmasini guzel bir sekilde elestiren yazar.
(bkz: http://hurarsiv.hurriyet....d=9585266&yazarid=249)
ne olacak, hukumet yanginlara takdiri ilahi der gecer. zaten su aralar ahmedinecad'i nasil anitkabir'e ugratmadan turkiye'ye davet ederiz onun uzerine kafa yoruyorlar, yanginla, helikopterle falan ugrasamazlar.
hem neden hep akp elestiriliyor canim, bak yanginlarla keneler de yok oldu, iyi tarafindan bakmak lazim degil mi?
(bkz: yanginin iyi tarafi kene kalmadi)
bugünkü yazısıyla duygularıma tercüman olmuştur. ama elden birşey gelmiyor. düşüncelerimin bir başkası tarafından yazıya dökülmesi bile yetmiyor artık.
hislerimi , düşüncelerimi telafuz eden. en sevdiğim gazeteci, en çok takip ettiğim eşsiz Hürriyet gazetesi yazarı.
posta gazetesi okuyan insan kitlesinin bayıldığı gazeteci. aynı formatta ondan güzel yazı yazabilecek bu sözlükte en az 500 yazar vardır.
bir yazisinda gecen soz ve soz obecikleri:

(bkz: badem bıyıklı dümbelek)
(bkz: Pişmiş kelle)
(bkz: Kayış surat)
(bkz: şapşallar)
yine yaratıcılığını konuşturmuş üstad. dayanamadım yazıcağım bugünkü yazısını, tıklamaya üşeneler de okusun diye..

--spoiler--
ABD, Rusya, Çin ve biz...

Gürcistan'a askeri yardım vermek, Şota'ya forma vermeye benzemez... Rusya mangalında Amerikan maşasına kömür taşımak da, varoşa kömür taşımaya benzemez.

Türkiye'nin başındakiler, Türkiye’nin başını büyük belaya soktu.

Ama bunu yarın yazarız...

Şota demişken, hazır...

Spor yazalım bugün.

*

Pekin Olimpiyatı başladı.

5 tane maskotu var.

Beibei.

Jingjing.

Huanhuan.

Yingying.

Nini.

Sevimli çizgi kahramanlar...

Dünya çocuklarının ilgisini çekebilmek için üretildiler. Biri balık, biri panda, biri antilop, biri kırlangıç, biri de alev... Hem 5 kıtayı sembolize ediyorlar, hem olimpiyat ateşini, hem Çin'in en meşhur 4 hayvanını, hem de doğa sevgisi, oyun, dostluk, neşe, iyimserlik gibi kavramları.

*

Çocuklar kolay ezberlesin, akılda kalsın diye, aynı hecenin iki kez tekrar edilmesinden oluşuyor isimleri... Bu isimlerin hecelerini tek tek, yan yana dizdiğinde şu cümle çıkıyor:

"Bei Jing Huan Ying Ni..."

Yani?

"Pekin’e hoşgeldiniz..."

*

Çok hoş di mi?

*

Bilimde, teknolojide, eğitimde, sanatta, sporda, kalkınmada dünyaya tur bindiren Çin'in, çocuklarına sunduğu toplam sembol işte bu: "Yaratıcı zeká."

Bush oradaydı.

Putin oradaydı.

Aliyev oradaydı.

Bizimki Bitlis'teydi.

Geçti kara tahtanın önüne.

Aldı tebeşiri.

Çocuklarımızın geleceği için...

Milli eğitimin sembollerini yazdı:

Oku.

Düşün.

Uygula.

Neticelendir.

Baş harflerini yan yana diziyorsun:

ODUN!
--spoiler--
ekmeğe kdv varken elmasa pırlantaya olmadığı gerçeğini bugünkü yazısında gündeme getirmiştir. (bkz: anlayana sivrisinek saz anlamayana davul zurna az)
eğer eleştirecek hiçbirşey kalmamış ise aniden aynalara yönelir, bir tek o kalmıştır geriye, hani önce ışık daha sonra ses algılanırya işte o hikaye, aynadakinin kendi olduğunu sonradan farkeder, çünkü öncelik her zaman ve heryer de eleştirmektir.
"akp muhalifi" bütün popüler yazarların ortak özelliklerini barındıran yazıları olan köşebaşıcı.

kısa cümlelerle kurulmuş bol satır aralı bir formatı,
kaba benzetmelerle örülü bir biçemi,
önceki yazılarıyla üst üste getirildiğinde yazılarında hiçbir gri alan bırakmayan aynılığı,
paylaşım derdiyle yalapşap kavranıvermiş ulusalcı bir ideolojisi,
etiketleme üzerinde yükselen toptancı bir sığlığı

bünyesinde barındıran bir köşe yazarıdır.

ufak tefek farklılıkları ile benzer modelleri:
(bkz: emin çölaşan)
(bkz: bekir coşkun)
bugünkü yazısıyla yine beni güldürmüş, bir o kadar da düşündürmüştür.

"vay be ne memlekette yaşıyoruz arkadaş" dedirtmiştir bana...

(bir önceki entry de "walking away" yazmış, oradan okuyabilirsiniz...)
bugün kendi tarzından biraz farklı olarak yazısında haber içerikli iki paragraf bulunuyor, yılmaz özdil tarzında paragrafa pek rastlanmaz... uzun uzun yazıp saçmalayan birçok gereksiz köşe yazarının yanında kendisinden nefretle bahsedenleri anlayamıyorum! benim de aşırı bir sempatim yok ama ayşe özyılmazel gibi gereksiz perihan mağden gibi çirkef yazarların bulunduğu medyada yılmaz özdil okumaya değer fikrimce...
21 agustos 2008 tarihli nijer cibuti eritre burkina faso fiso ba$lıklı yazısıyla beni benden almis, sirkette sessizlik hakimken okuyup deli gibi gulmem sonucunda " ne guluyo lan bu salak" yorumlarina maruz biraktirmis yazar...

kanimca bu yazısı, iskenderiye feneri'ni anlattigi yazısından sonra en iyisiydi...
sozluk yazarlarini pek bir eglendiren bugunku yazisinda irkciligin nadide orneklerini sergilemis yazardir. bi de batililar turkiye ile deve-fes-pece uclusunu yan yana getirince biz laikiz bi kereeeem hem de cok moderniz diye hoykurenlerin afrika-tarzan-ceyn uclusune katila katila gulmeleri de cok hos olmus.. onurlu insanlarin ulkesi anlamindaki burkina faso'yla yaptigi dahice kelime oyunu da en az two size kadar hatirlanacaktir kariyeri boyunca. kendisini begenerek okuyan sozluk yazarlarina daha nice boyle eglenceli gul gul olduk efektli yazilar yazmasi dilegiyle..