bugün

Sayemde korna sesi duyulması.
Endonezya'da arkadaşlarıma götürdüğüm Türkiye temalı ufak tefek hediyelik eşyaların bazılarının etiketinde "made in Indonesia" yazması.
amsterdam'da hollandalı bir arkadaşla takılıyoruz. Telefonda bizimkilerle konuştuktan sonra yanıma biri geliyor. Türkçe birlikte takılabilir miyiz diyor, adını söylüyor.

Alıyorum çocuğu karşıma, bak evladım, gençsin, elin ayağın düzgün. Amsterdam’dasın. Türkiye’de olsak muhtemelen türk kızları gitsin hollandalı kızlar gelsin dersin. Hollandadasın yiğidim, takıl işte, mal mısın yine gelip türk kızı bulmaya çalışıyorsun minvalinde açıklama yapıyorum.

Çocuk haklısın apla diyor, red light district’e doğru hoplaya zıplaya gidiyor. inşallah başına o gazla bir şey gelmemiştir oralarda.

Hollandalı arkadaşa dönüp yer sordu diyorum.

Ille motivasyona ihtiyaç duyuyorsunuz gençler, sürekli size gaz mı vericez.
(bkz: #41148166)
almanyada yeni müslüman olmuş bir Almanın bir Türk imbisinde sipariş verirken herşeye helal mi diye sorması, işi abartması, baklavaya da helal mi diye sorunca imbisçinin dellenip helal tabi amuğağom akşama kadar alnımızın teriynen ğotümüzü siktirip aldık bunu demesi. Almanın esprideki nüansı anlamaması, Türk imbisçiyi homoseksüel zannetmesi.

(bkz: imbiss)
Yer: ingiltere.

Elemanın birinin yere tükürmesi sonucu atlı polisin 4 nala elemanı kovalayıp yakalayıp ceza kesmesi.
almanya´da sıfır bisiklet aldığın ve parasını verdikten sonra, senin boyunu kilonu ölçerler bisikleti sana göre dizayn edip bisikleti parasını verdiğin gün diil, 2 gün sonra verirler. bisikletin üstüne oturduğunda bisiklet sana cuk diye oturur.

ilk bindiğinde bisiklete alışamadığın için bisikletçiden çıkıp giderken düşüp bi taraflarını kırma, diye.
görsel
bazı araçlara binmek istediğinizde araçların kapılarına baktığınızda arasına $20 sıkıştığını görebilirsiniz.
Arabayı parkettim ve yolun kenarında bulunan otomatik odeme makinasına yönelerek çıkardığı fişi alıp arabamın on camına yerleştirdim. Daha sonra gideceğim yere doğru yürürken birinin sürekli bana baktığını farkettim. islamofobik biri oldugunu varsayarak değişik düşüncelerle suratimi hiç ona çevirmeden hızlı adımlarla devam ediyordum. Adamsa sürekli bana doğru bakarak yaklaştı ve ensonunda dibime kadar geldi ve dedi ki;

“Merhaba, özür dilerim Bu gün park icin ödeme yapmanız gerekmiyor. Cihazın üzerine bakmadınız mi? Haftanın belirli günleri park bedava”
“A öylemi gerçekten dikkat etmemişim. Cok naziksiniz Teşekkür ederim.”

Kendimden utandım ve O gün önyargının ne kötü birşey olduğunu idrak ettim.
Romanya’ya geldiğimin ikinci günü adı ilias olan yunan arkadaşla tanıştım çocuk bizden biri gibi tüm hareketleri. Sigarasını yakamadı ve “hassiktir” dedi. Tramvay durup bizi indirince de “cenabetiz abi” demişti. Artık onunla Türkçe konuşuyoruz iyice bize benzedi.
Romanya’da erasmustayım. Gidenler bilir Palas Mall var. Arkadaşla oradan dönüyoruz arkamızdan birisi “selamın aleyküm, türk müyüz?” Diyerek çevirmişti bizi. Adam türk olduğumuzu sırtımızdan anlamıştı.
şükran şükran diye aklınca size teşekkür eden mal avrupa'lılara otel, restoran, hostellerde rastlamanız kaçınılmazdır. imajımızın amına koyim, akp'den sonra iyice arap yarımadası olduk. bu gerzeklere genelde başka komşu bir ülkeden örnek verip bozuyorum. mesela macarsa sana slovakça, sırpça, romence konuşsam ne düşünürsün diyorum, gözleri pörtlüyo amk salaklarının.
Yurtdisinda yasanan dumur olaylar silsilesidir. Yil 2015, nol tatilinin hemen sonrasi. Almanyada noel kutlanmis, oradan ryanair dolmuslari ile estonya'ya uculmus, yakin bi arkadasin yaninda 1 hafta kalinmis akabininde de polonya'ya gecilmektedir. Ucaga 40 eur daha fazla vermemek icin bir bucuk saat civarindaki ucak yolculugu elle itilip 17 saatlik estonya-varsova otobusu tercih edilmistir. Ogrencilik zamanlari, o 40 euro ile yapilabilecek seyler kafada turev denklemlere yol aciyor.

5-6 saatlik otobus yolculugundan sonra, litvanya'da aktarma yapilacak. Kus ucmaz kervan gecmez tek tuk evlerin bulundugu ufal bi kasabada diger otobus beklenmektedir. egeofficer elindeki bir takim estom dergilerini fotograflara bakma minvalinde incelerken birden kulaklara hic beklenmedik bir ses calinir. Hemen onumdeki kaldirimda ufak bir velet 'iki iki iki iki iki iki' diyerekten bir sarki tutturmus yurumektedir. Ulan noluyoruz demeden anasi danasinin arkadasindan uzerinde koca puntolarla ' IKI' yazan bir posetle yuruyup gecer. Daha sonra anlasilir ki iki aslinda litvanya'nin baya taninan bir supermarket zinciridir. Market bulunur, aliveris yapilir, selfie cekilir ve otobuse binilip polonya' ya dogru yola cikilir.

Ayni gezinin devaminda polonyanin lodz sehrinde bir tren istasyonunda polak bir arkadasla otobus beklenmektedir. Varsova' da gece boyu partilenmis sabah saatlerinde de lodz a donulmustur. Iki buklum bir sekilde yorgun argin durakta otobus beklerken, 2 tane insaat iscisi dayi duraga yaklasir. Bayagi bayagi dayilar insaat iscisidir, ustleri baslari alci kaplidir. Daha yururlerken alkolun kokusu burunlara gelmektedir, saglam icmistir dayilar. Polak arkadasa yaklasirlar lehce muhabbete girerler, daha sonra benimde polak oldugum dusuncesiyle( halbuki alakam yok) donup bana lehce soru sorarlar. Anlamadigimi farkedince polak arkadasa donup nereli bu kardes diye sorarlar. Polak arkadas 'turek"( turk) diyince de, aha usame bin ladin diyerek bana bakarlar. Akabinde arkadas dayilara siktir ceker, 1 ay boyunca araliksiz benden ozur diler.
Bir cafe. Türk olduğu tahmin edilen garsonla, anne kişisinin muhabbeti.

- Aaa türk müsünüz?
- Değilim ama türkçe biliyorum.
- Ama türkçeniz çok düzgün, nerde öğrendiniz?
- Türkiye' de doğdum ama türk değilim, kürdüm ben!
- Hımm.. Peki oğlum. Biz bi filtre kahve alalım...
(bkz: alaska ya en ucuz uçak bileti)
Uzakdoğu’da merak edip budist bir ayine katılmamız, yaklaşık 200 budistin, dini bir kitaptan hep bir ağızdan bir şeyler okuması, kapıda gördüğümüz kocaman sessizlik ibaresi ve geç kalma telaşı ile kapıdan girdikten sonra sessizce arkadaşıma dönüp neyse tebarekeye yetişmişiz demem, arkadaşın dayanamayıp ayinin ortasında kahkahayı patlatması ve görevlinin bize pis müslümanlar bakışı. Kapıdan çıkıp bir süre dinlenip tuvalete falan gitmemiz, sonrasında tapınağın bahçesinden çıkmaya çalıştığımızda kapının kilitli olduğunu görmemiz, tapınakta tek bir buda’yı yerleri süpürürken görüp “biz var dışarı çıkmak” mihvalinde bir şeyler söylememiz, budistin tüm bahçeyi süpürene kadar bize kapıları açmaması ve tebarekenin cezasını iki saat bahçeyi süpüren bir budisti seyrederek geçirmek zorunda kalmamız.

O yüzden hep demişimdir, en iyisi müslüman olmak.
15 ay sonra benim gibi bi okuzun yerine kibar bi adam gelmis.

insanlar icin yaptigim hersey tesekkur ettiler. yaptiklari her hata icin ozur dilediler. ozur tesekkur ozur tesekkur saygi sevgi derken ben de degistim zamanla.

soyle ki
bugun kahve otomatindan kahvemi aldiktan sonra makineye tesekkur ettim.
2013, temmuz. yer new york.

o zamanlar bas konuş özelliği whatsapp e yeni gelmiş. ses kaydı gönderme olayı yani. ben de kuzenime bi selam çakayım dedim. kuzenim bekaretini genelevde kaybettiği için ona bazen keraneci diye hitap ederdim.

naber lan keraneci, söyleyip şutladım mesajı.

gelen yine sesli bi mesaj.

-ulan amerikadan sesli mesaj var diye açıp herkese dinlettik. rezil ettin bizi.
Domuz eti yicem diye korkan ingilizce bilmeyen müslümanları New york'ta ağırlıklı olarak domuz eti kullanılan restauranta götürüp burada hiçbir şeyde domuz eti yoktur hepsi helal ettir istediğinizi yiyin teminatını verip 30 günde günah pointte zirve yaptığım olaylardır.
Yer Kanada Toronto'dur. Ben ve bir Türk arkadaş metroya binecektik. Metroya inen merdiven aşırı kalabalıktı ama asansör bomboştu. Arkadaş asansöre binelim dedi. Ben de "olur mu olm bak kimse binmiyor" falan derken asansöre bindik. Asansöre bir de kadın bindi. Arkadaşa "herkes merdivenden iniyor, bir biz mi akıllıyız?" Dedigim anda kadından "aynen" diye bir cevap geldi. Ardından da "bu kanadalılar salak" dedi. Asansöre binen diğer kadın da Türk çıkmıştı. Harbiden de o kadar kişi arasından sadece 3 Türk asansörü kullandık. Tabi bu akıllılık mıydı bilemem.
en güzeli almanyada türk gördükleri yerde döven nazilerdir. çok iyi yapıyorlar valla almanyanın havasını düşürdüler soğan sarmsak kokan türk ve kürtler.
yıl 2011 yer new york. wat a katılıp dönerken bir ny yapalım dedik. neyse geziyoruz felan x isimli arkadaşa bir kız yanaştı ingilizce fotografımı çeker misin dedi. ben de salaklığımdan dolayı. oo olm x kız sana iş atıyo lan one night yapıcan sanırım hadi bakalım bide alttan çek bide şöyle çek. bu kız sana vericek hadi kaptın gibi birsürü saçma salak şey söyledim. en son sorsana nereliymiş yenegede iyiymiş dedikten sonra kız dönüp bende türküm dedi.

bir keresinde de mcdonalds ta sıra çok oldugu için isim yazıp sipariş hazır olunca isminizi bağırıyolardı. yarrak yazdırmıştık. o kız o kelimeyi nasıl telaffuz etti anlatamam.
2012 eylül/ new york

manhattan'da elektronik eşya satışı yapan bir dükkanda siyahi bir abimizle türkçe pazarlık yapmak.

e:egeofficer
x:siyahi abimiz matuba

e: excuse me,how much is this ipod?
x:200 dollar, fixed price.
e:but sir, we are just student from turkey, can't you make any discount?
x: siz türkiyeden geliyor?ben türkiyede çalıştı bir yıl.
e:dkhdajdhıbfıdhdkhdkwnfssıfbeı?

sonuc: ipod 200 dolara alındı, dükkandan paşa oaşa çıkıldı.

2013 ağustos/ cenevre

cenevre'de ki bm binasını ziyarete gitmek, tura katılmak, tur sonrasında tanışılan alman bir çocukla bm bahçesinde 2 saate yakın gezinmek, binadan çıkılmaya çalışıldığında yanımıza gelen güvenlik görevlilerinin binanın ziyarete 1 saat önce kapandığını söylemesi ve ardından donumuza kadar aranmamız. benim zürih trenin geç kalmam, gece saat 2 de zürih'e varmam, inin ve çinin çift kale maç yaptığı sokaklarda hubertus tramvay durağıni aramam.

sonuç: kalınacak ev bulundu, avrupa daki sokak düzenleri bir kez daha takdir edildi.
2009'da amerika'da bir sempozyum sırasında bir azeri arkadaş yanıma gelir ki ben onun söylediklerinin anca yarısını anlıyorum ve gülüp duruyorum ne söylediyse. sonra bu arkadaş elinde bir tomar kağıttan birini verdi bana. sonra ben yine kardeşiz tavırlı sempatik hareketlerle görüşürüz dedim. adam gittikten sonra neyle ilgiliymiş diye okumaya ingilizce olan yazıyı başladım meğerse türkiye'nin ermeni sınır kapısını açma projesiyle ilgiliymiş. sonra okudukça yazının türklerin nasıl bir hainlik yaptığını anlattığını fark ettim.
philadelphia'da zenci mahallesinde tutulan evde, mahallede herkesin zenci-musluman olmasi. siyah siyah kadinlarin turbanla tesetturle simsiyah gezmesi, 5 yasinda kizlarin bile bas ortusu takiyor olmasi. asil dumur olaya geleyim, banyo havalandirmasindan yan evdeki banyoda yasananlarin isitilebilmesi. bir gun dus alirken komsu bay zencinin de o esnada dus aliyor olusu, adamin dus alirken ezan okumasi. ezan okurken allahu ackbar yeaaah diye bagirmasi, ezana rnb cover cekmesi. ezani duyan musluman kulturlen yetismis bunyenin elindekini birakip, lan herif rnb de olsa ezan okuyor ben burda neler yapiyorum diyip vicdana gelmesi, ve mevzu tamamlanmadigi icin akabinde yumurtaliklarda olusan feci agri.