bugün

son günlerde sorguladığım gerçektir. nedir yaşamanın anlamı?
hele şu son terör saldırılarıyla da iyice ayyuka çıktı yaşamamızın anlamsızlığı.
çorum'dan öyle bir haber geldi ki tüm hücrelerim titredi:
Çorum'lu Şehidimiz Uzman Çavuş Mustafa Aslan'ın Annesi acıya dayanamayarak evladının ardından vefat etmiştir.
sırdır. insan ölünce anlar bunu. kimseye söyleyemez.
Çoğumuzun yerine tam olarak getiremediği ibadet etmektir.
Sözlükte yazmak olamaz.
Onu arayanlar bulamaz ancak bulanlar her zaman arayanlardır.
ölmektir.
hatta yaşamanın amacı, sonucu, nihayeti de budur.
maalesef.
hayat neşesinin sürükleneceği bir son varsa; kalbinizin "ben artık atmıyorum" dediği yerdir.
tasavvuf olarak öldüğünüzde gerçeklerle yüzleşmek.

sevgili yapana kadar kendi zevkin evlendikten sonra kadının için
çocuk olunca çocuğun için
çocuk büyüyünce maddi acıdan yaşayabilmek için koleleşmek
yaşamının anlamsizlaşmasi
takı torunun olana kadar.
Çok düşünme kafayı yersin. Kafayı yemek kötü bir şey mi, bilmiyorum.
Herkesin yaşantısı farklı. Bu sebep ile hayattan çıkarttıkları anlamlar da farklı. Herkes kendi hayatının anlamını arıyor. Bence bulduklarında onlar için asıl hayat başlıyacak. Şuan yaşadığımız bir fragmandan bir ön gösterimden ibaret olmalı.
Anlamı yoktur. Insan doğar, büyür ve kendisine anlatılan din masallarına inanarak öteki alem masallarına kendisini kaptırıp yaşar fakat biraz sorgulayınca hepsinin saçma sapan şeyler olduğuna inanır ve artık yaşamın anlamı olmadığını kavrayarak yaşamını sürdüremeye devam eder. Ama sonunda keşke sorgulamasaydım ulan ne güzel öldükten sonra cennet'e gidecektim diye dizlerine vurur.
çok derin konu bu.