bugün

dışardan petrus şarabı gibi görünen şişenin içinden üzüm sirkesi çıkma hadisesi gibi bişeydir heralde...
en iyi bildiğin şeyin, aslında hiç bilmediğin şey olduğunu keşfetmektir. sanmaktır bir nevi. en acıtıcı olanı, bizi yanılgıya düşürenin yine kendimiz olduğunu farketmektir.
cok aci verir, umut torpusudur. ard arda tecrube edildigi durumlarda artik ne yazik ki tekrar yanilma eylemini dahi yasayamazsiniz. soyle ki; tekrar "sanmak" tan korktugunuz icin yanilamassiniz da.
farkına varıldığında artık geç kalınmış olan, hayal kırıklıklarına mahkum olmuş durumdur. Acı verir, can yakar ama geçer ve aklı başına getirirse bir daha tekrarlanmaz.
insana daha temkinli olmayı öğreten olaydır. sonucu öyle bir hayal kırıklığıdır ki, insan adeta düşünmekten, birilerine değer vermekten korkar olur. ama, insanlar yüzlerine takındıkları maskelerle yaşadığı müddetçe yanılmamak ne kadar mümkün?
(bkz: son pismanlik neye yarar)
insanın aldanması, başını duvardan duvara vursa da ona kesintisiz bir acı vermeye devam eden, geçmişin güzel hatıralarının suratına sert bir tokat gibi çarpması. eskinin güzelliklerinin kalpte erimeye başlamasını acı içerisinde izlemek zorunda kalmak.
insanda hasarlar bırakır. duygusal kimliğini kontrol altında tutamayan kişilerde daha çok rastlanır bu. tüm benliğiyle inanır çünkü, tüm ruhuyla bağlanır. bu sevgili değildir illa ki,bu herkes dir, her şey dir... ruhunu açtığı benliğini teslim ettiği, zamanın gizeminde bir sırrı kanıtlamaya çalışırken yarattığı şekillendirdiği bir inanıştır bu...
sonra rüzgarın yönünü hiç tahlil edemeden savrulur durur oradan oraya... hesapsız kitapsız bir şartlanma, varoluştur...
sonunda belki normalinde akan bu sıradan akış bir fırtınaya, sele dönüşür...çırpınır durur yara alır bu yalpalanmalarla... hep bir kırıklık kalır...aldanmıştır...
inanmak kolay olmamalı oysa... tam inanmaya başladığımız yerde çakılıp duruyoruz çokça...
acıdır, acıtır. çok pis koyar adama. insan doğası gereği hata yapmaktan dahası bunu fark etmekten nefret eder. yaptığı hataların neticesinde alacağı cezaların hiç biri kendini suçlayarak vereceği cezadan büyük olamaz.
(bkz: hayatın bir gerçeği)

eğer hayatınızı etkileyecek bir durumda gerçekleşmişse acıtmakla kalmaz kanatır, tüm parçalarınızı yerlebir eder ve yıkar, sonra dağılan parçalarınızdan tekrar inşa etmek gerekir kendinizi...

ayaklarınızın sımsıkı yere basmanıza neden olur ve istemsiz olarak alacağınız tüm kararları en az iki kez düşünmenize yol açar.
(bkz: olur öyle)
bu sefer asla yanılmam dediğinde yine yanılmaktır. ( çok emin olmamanın gerektiğini anlamaktır. ne kadar inanırsan değerli olduğuna o kadar fazla üzülürsün... ).
ön yargı sonucu çıkabilecek muhtemel bir durum. o yüzden bir konuda ön yargı yapmaktan kaçınmak muhtemel bir yanılmayı da engelleyecektir.
hüznümüzü büyük şeylerden sanırsanız yanılırsınız tabii aq.
Ne şefkat dolu,insani bir kelime.”Hata” ile özdeş gibi,ama daha naif.
Yanılmışım dersiniz kimisi için. Bir hata ya da yanlış değildir, sizden dolayı kaynaklanandır bu. O kişiyi suçlayamaz kendinizi yanılmışım şeklinde ifade edersiniz.

Yanılmışım onun hakkında. Umutlarım vardı ama çok farklı düşünmüştüm diye iç geçirirsiniz belki.
Biraz pişmanlıkla.

insan yanılır, umutlar bekler, düşünceler, güzel şeyler ve daha birçok şey.

Ama her şey gider, kendisiyle kalır gün sonunda insan.

Yanılmalarla, biraz yorgunluk ve belki de buruk bir tebbessümle.

Koyarsınız yastığa başınızı.
Evet dersiniz, yanılmışım belki de.
--spoiler--
ben yanılmam yanıltılırım.
--spoiler--

bu iyi bir meziyet değil.
inanmak ve ardından inandığı uğruna mücadele edip sonunda aldandığını anlamak..

Ben çok aldandım, yalan yok hepsi de canımı acıttı.. Ama hiç aldatmadım.