bugün

europa universalis 2 adlı oyundan anladğım kadarıyla. yaklaşık olarak başka bir devlete tabi olan devlet anlamına gelen kelime, içişlerinde bağımsız, dış işlerinde bağımlıözerklikten farklı olarak derebeylil sistemi ile ilgili, orta çağdan kalma bir durum.
ing : tebaa.
birine bağlanan tabi olan kişi.
osmanlıcada ulaştıran, vasleden, birleştiren anlamlarına gelmektedir.
vassal'in anlamı "bir başkasının adamı olmak"tır. bu ilişki kont kral ile arasında olduğu gibi köy senyörü ile serf arasında da vukubulmaktadır; çünkü kont kralin vassali serf de köy senyörünün vassalidir. bu ilişki bir biat ile ritüellendirilmiş ve vasallik kavramını olmazsa olmazı haline getirilmiştir. bu biat aktivitesinde iki tane adam söz konusu birisi biat etmek isteyen ve öteki şef olmak isteyen olmak üzere; hizmet etmek isteyen şef olmak isteyenin ellerini avuçları arasına koyuyor ve bazen de bu harekete bir diz çökmesi ilave ediliyordu. ellerini veren kimse karşısındakinin adamı olduğuna dair birkaç söz ediyordu. daha sonra ise şef ve tebaa ağızdan öpüşüyorlardı[bu seksüel konnotasyanlardan ziyade anlaşma ve dostluğun simgesidir] bu törenin adı fransızca'da hommage almanca'da ise mannschaft olarak kelimelendirilmiştir. ama törene karolenj döneminden itibaren bazı dinsel etkileri görmek mümkündür; vassal'ı elini incil'e uzatıp efendisine sadık kalacağına dair yemin etmesi gibi[fakat ilişkiler nedeniyle yalapşap olmuş bu yemine pek güvenmeyelim; bu salt biatta değli aynı zamanda savaşa giderken de edilen yemindir; bu kadar fazla edilmesi onu âdileştirmiştir]

ilk etapta vassallik bağı biat eden ve edilenin yaşamları boyunca devam ederdi. taraflardan birinin ölümü bu bağı çözer ve ortadan kaldırırdı; lakin ilerleyen dönemlerde vassallik bağı ırsi hale gelmiştir. bu ırsı hale gelme sürecinde ölen vassalin oğlu senyörün yeni vassali olmuştur[fakat bu rabıtayı sağlayan biat töreninin yenilenmesinin gerekliliğidir]. aslında bu ilişki bu kadar kolay kategorize edilemez, bunun ile alakalı bir çok istisna bulunmaktadır. bununla birlikte vassallik başlangıç aşamalarını tenzih edersek soylu sınıflara ait bir gerçekliktir. daha alt sınıflar için köy senyörlüğünün altındaki serflik kavramının incelenmesi gerekir.

fodalitenin ürünü olan vasallık, devletin olmayışının ve insanlardaki korunma güdüsünün bir ürünüdür. roma imparatorluğunun yıkıldıktan sonraki dönemde merovenj dönemi galya toplumları gibi, ne devlet ne de soy bağlarının insana yeteri kadar sağlam sığınaklar olmadıklarını tarih bize göstermiştir. kırsal cemaatler kendi polislerini oluşturmaya, güçsüzler ise kendilerinin daha güçlülerin kucaklarına atarak korumaya çalışıyorlardı. bu korunma ilişkileri aynı zamanda bir toplumsal yapı oluşurmuştur. ama bunun kökeni belirsizdir[marc bloch'un belirttiği gibi germanya ormanları mı yoksa roma mı ikilemine düşmenin bir anlamı yoktur] kendilerine bir koruyucu arayan zayıfların en sefilleri kendileriyle birlikte ailelerini de serf olarak bağlamaktaydılar. 4. ve 5.yüzyıllarda devlet maliyesi memurlarının bezdiren isteklerinden korunmak, yargıçların keyfi kararlarını leyhe çevirmek ve kariyer yapmak isteyen herkes en iyi yolun birine bağlanmak olduğunu düşünüyordu[bu osmanlı'da kapılanmak ile ifade edilmiştir]bu bağlanma kendi de özgür olanın daha yüksek statüdekine kapılanmaları biçiminde gerçekleşmektedir. merovenj çağı döneminde ise kralın kendisi halkın başkanı olarak tüm uyruklarına eşit davranacağına dair teminat veriyor, fakat gene de bazı adamlarını kayırıyordu. bu kişlere saldıran ise doğrudan krala saldırmış oluyordu; bu kalabalığın içinden ise kralın leude'leri[bende] öne çıkmaya başlamıştır. bunlar merovenj dönemi anarşisinin içinde krala sahip çıkmışlardır ve ilerlemek isteyen aile çocukları gelecekleri aile büyükleri tarafından sağlama alınmamışlar ise bir büyüğe teslim oluyorlardı.

eski germen şefleri etraflarına talana gitmek amacıyla savaş arkadaşları topluyorlar dinlenme durumunda da tahta "hall"lerde ağırlıyorlardı. , bu küçük gruplar birbirlerine sıkıca bağlanıp kan davası ve savaşlarda komutanlarına destek veriyorlardı[germenler'de arkadaşlık kurumu]. yine bu dönemlerde "arkadaşlık" uygulamasının bir benzeri olan özel asker uygulaması roma'nın son yüzyıllarında da aristokratlar tarafından uygulanmaya başlamıştı; o dönemde özel askeri olmayan aristokratlar yoktu. merovenj döneminde ise bu tip "truste"lere ya da özel askerlere sahip olmak gerekliliğini koşullar zorunlu kılmaktaydı. kralın kendi muhafız alayı olduğu gibi; roma veya frank kökenli uyrukların da bu tip muhafız birlikleri bulunmaktaydı. daha ilerleyen dönemlerde bu özel savaşçı kelimesinin karşılığı olarak "vassal" kelimesi avrupa'da yer etmeye başlamıştır. köken olarak keltlere aittir[romalı değildir] vassal kelimesinin anlamı halk latincesine geçtiği dönemde daha dar anlamda olmakla birlikte "genç oğlan" anlamına gelmektedir. [efendisinin kölesini çocuklar şeklinde çağırması bu noktada oldukça manidardır]müteakip dönemlerde bu kelime ve ona içkin olan anlam daha da evrimleşmiş ve [birçok ev kölesinin muhafız alayına alınması ya da köle olmadıkları halde her türlü hizmetine koşmak üzere onun evinde yaşayan alay üyeleri bu vassalik kurumunun şekillenmesinde önemli paya sahiptir-bu iki anlam hem köle olmayan ve kölelerin yaptıkları işi yapan, hem de köle olup da muhafız birliğine alınan tebaların kaynaşan anlamı vassal kelimesinin asıl anlamını oluşturmuştur] tabi kelimenin oluşumu ve evrimi ilerleyen dönemlerde özgür insanları ifade eder hale gelmiştir. kavramın ilk ortaya çıkma dönemlerinde sadakat sözleşmeleri bu ilişkiye damgasını vurmuştur. çünkü bu kölelik ilişkisinden farklı olmakla birlikte sadakat yemini eden vassal ve buna karşılık onu koruyan ve onun yardımına koşan senyör arasındaki ilişki köle ilişkisinden oldukça farklı olmakla birlikte karşılıklı idi.

vassalitenin ortaya çıkmasını -bilhasssa karolenj devletinde-sağlayan koşullar ise; krallığın güvenilmez ve çok az sayıda memura sahip olması, ekonomik koşullar geniş bir memur kitlesini beslemeyi de engellemekteydi; bunun içün ücretli memurlar kitlesi oluşturulmamıştır. haberleşmenin güvensiz oluşu ve bireylere ulaşıp onlar üzerinde yaptırım kurarak merkezi otoriteyi sağlamlaştırmanın imkansız oluşu; tüm bu zorunluluklar kişisel bağımlılık ilişkilerini daha etkili kullanmanın yolunu açmıştır. hiyerarşinin her derecesinde senyör, adamının yerine sorumlu olarak onu görevi konusunda zorlayacaktı. bu düşünce tarzının sonucu vassalite bağlarını yasa kapsamına almak ve onları sabitleştirmekti. senyör salt ona işini yaptırmasının dışında aynı zamanda kendi sorumluluğuna tabi olarak vassalini mahkemeye çıkarmaya ve orduya katılmasını sağlamakla yükümlüdür. senyör orduya katıldığında ise vassaller de onunla birlikte katılmak durumundadırlardır. lakin senyörün savaşa katılmaması senyörün altındaki vassalin karala bağlı kontlara tabi olarak savaşa katılmasını gerekli kılmaktadır[ama bu sorunsal daha doğrusu senyörün savaşa katılmaması otoriteyi sağlamak için vassallik bağlarının doğasını sorgulamaya itmektedir-eğer senyör için kralın sözü bir keyfilk ifade ediyorsa neden vassallik tipi bir bağlılık söz konusu?]

karolenjler-bunların içine karolenj muhafızları da dahildir-bir kez iktidara geldikten sonra kendilerine biat eden adamlarını ödüllendirmek amacıyla onlara bir çeşit "beneficium" dağıtmışlardır. bunun için toprak dağıtımıyla yüksek mevkilerdeki olan kimseleri kendi taraflarına çekmeye çalışmışlardır. bu toprak temliki temlik eden ile edilen arasında bir çeşit tabiyet ilişkisi oluşturmuştur. bu arada senyör olarak ifade edilen kral'dır. bu vassallerin görevi kralın askeri gücünü sağlamaktı; daha sonra ise bu görev yüksek bir göreve getirilmeden önce gerekli kılınmıştır; bir kontluk ya da büyük bir komutanlık görevlerine belirli bir süre vassal olarak hizmet etmeden gelinemiyordu. ama kralın altındaki bu vassaller de kendi senyörlüklerini oluşturarak kendilerine vassaller buluyorlardı bunun tipik örneği ise uzak bir görev ya da bir toprak bağışı ile kişisel hizmetten uzaklaşmak zorunda kalan vassalleri senyör artık adamından saymıyordu. fakat bu çeşit bir bölünmeyi önlemek amacıyla senyör ve ast arasındaki ilişki kanunlar ve örf ile kristalize edilmiştir.[bunun için kontlar kendinden daha alt düzeydeki memurlukları kendi vassali haline getirmişlerdir; bunlara piskopos, başpiskopos ya da laik memurlar eklenebilir]

bu minvalde güçlü zayıfı kendi vassali haline getirdi, vassal da kendinden daha güçsüzü kendi vassali yaparak bu ilişkiyi en alttaki vassalin ya da serfin yukarı baktığında ilişkinin bütününü göremeyeceği kadar komplike bir hale getirmiştir.bu vassallik bağının asıl oluşmasını sağlayan koşullar ise avrupa'nın sürekli savaş hali, istilalar ve iç savaşlar içinde insanların hiçbir zaman olmadığı kadar koruma ilişkilerinie ihtiyaç duymalarıdır. bundan sonra özel biatların giderek atrmasıyla; kırlarda göğleri delmeye başlayan şatoların etrafında senyörler ve kendi adlarına ya da kendi senyörleri adına bu istihkamlı yerleri komuta etmekte ve bu minvalde de vassal toplamaya başlamaktadırlar. krallık kurumu ise etkinliğini yitirerek sembolik bir değerden öteye gidememiştir. bu ise salt soylular ve yüksek sınıflara değil ilerleyen dönemlerde aşağı yukarı tüm bağımlılık ilişkilerine sirayet etmiştir.[lakin seflere ait toprak işleri 12.yy'a kadar vassaller üzerinde etkinliğini hissettirmiştir]

serflikte ise ilişkinin ve biatın boyutu biraz daha farklıdır; her serf biati kuşaktan kuşağa yenilenmesi gerekmiyordu. genel anlamda bağımlılık ilişkileri biraz daha karmaşıklaşmıştır; bunlardan birincisi ırsi olan ve her türlü aşağı yükümlülük için geçerli olmakla birlikte uyrukların sahip olduğu bir çok tercihi dıştalamakta ve bu gruba azatlı köleler de dahil olmaktadır. ikinci bağ ise yukarıda ifade ettiğimiz vassalite'dir. birbirine bağlanan yaşamlardan birisi ortadan kalkana kadar devam etmekte ve daha çok şerefli hizmet olma niteliğini korumaktadır-serfliğin zıttı olarak. içeriği de temel olarak askeridir. yani askeri bir görev karşılığında biat edilmektedir. daha sonra şovalye terimi de vassal kelimesiyle aynı anlamda kullanılmaya başlamıştır.

Kaynaklar:

Feodal toplum, Marc Bloch
avrupa feodalizminin evrimi, selim somçağ
yüzyılların gerçeği ve mirası cilt ii, server tanilli
ortaçağ avrupası'nda sosyal sınıfların varlığına ve bu sınıflar arasında farklılıklar olduğuna kanıt olarak gösterilebilir:

Vassal-süzeren ilişkisi.
Herhangi bir devletin kendisinden daha güçlü diğer bir devletin himayesini kabul edip ona tabi olma durumuna vasallık denir.
orta çağda kölenin adlandırılma şeklidir.
fark olarak köle olarak çalıştırıldığı yerde elde edilen hasatın yarısını alır ve o toprak satıldığı zaman o toprakla birlikte vassal da satılır.
suzerain'ın egemenliğini tanıyan, ona biat eden ve buna karşılık içişlerinde bağımsızlığı olan kimse ya da toprak.

avrupa'da, feodalite döneminde toprak sahipleri tarafından kullanılan soyluluk ünvanlarının kendi aralarındaki süzeren-vassal ilişkilerinden bahsedecek olursak:

imparator: soylular arasında kimseye tâbiyeti olmayan, dini konularda ve taç giymede ise papa ya da ortodokslarda patriklerin altında bulunur.

kral: imparatorluğa bağlıysa imparatora, değilse kimseye tâbiyeti olmayan kimse.

arşidük: habsburg hanedanı'nın kendilerini elektörlerle bir ve diğer düklerden yukarıda tutmak için uydurdukları bir tanımdır.

büyük dük: habsburg hanedanı'nın yönetmediği, krallık olabilecek kadar büyük ama krala tâbi ülkelerin yöneticileri.

dük: krala ya da duruma göre büyük dük ve ya arşidüke bağlı bulunan kişiler.

marki

kont

vikont

baron

baronet

şövalye/knight

esquire/squire: anlamı kalkan taşıyıcı olan, şövalyenin yokluğunda onun görevlerini üstlenen kimseler. bildiğimiz kahya.

gentleman: genelde toprak sahibi değillerdir ama yaşamlarını idâme ettirmek için çalışmaya da gerek duymayan, varlıklı kimseler.

bunlar batı avrupa'da kullanılanlardır. doğu avrupa'da sözcükler değişse de sıralama pek değişmez.