bugün

11 kasım 1942 tarihi itibarıyle yürürlüğe girmiştir. savaş zamanının etkilerini suistimal ederek haksız kazanç elde eden gayrimüslimleri kelimenin tam anlamıyla yok etme amacı güdülmüştür. bu verginin çıkmasında cumhuriyet döneminin başlangıcından itibaren izlenen türkçülük politikasınında etkisi vardır.
ayhan aktar'ın aktardığına göre; kimin ne kadar varlık vergisi ödeyeceği maliye şubelerinin duvarına asıldıktan sonra, özel sohbetlerde şu hikaye anlatılıyormuş:

"listeler asıldıktan sonra salomon kahveye girmiş ve oradakilere sormaya başlamış:

- mişon, sen ne verdin?
- 10 bin 550 lira 20 kuruş!
- iyi paradır, iyi paradır.
- kirkor, sen ne verdin?
- 20 bin 915 lira 30 kuruş!
- iyi paradır, iyi paradır.
- yani, sen ne verdin?
- 29 bin 715 lira 40 kuruş!
- iyi paradır, iyi paradır.
- ahmet bey, sen ne verdin?
- 50 lira 10 kuruş!

salomon ellerini havaya kaldırmış:
- ey büyük atatürk, sen ne güzel söylemişsin, ne mutlu türküm diyene, diye!"
akp'li zenginlere gelmesi gereken vergi.

hadi oğlum bu zamana kadar söğüşlediklerine saysınlar.
20 yıldır ötv adı altında alınan haraca ki kendisi verginin vergisi olduğu için dünyada bir ilktir, ses çıkarmaya tıpası yemeyen yobaz beyanı.

hiçbir zaman saray smoothe si içemeyeceksin, boşuna çırpınma.
tanzimattan beri amaçlanan ulusal burjuvazi sınıfını oluşturma hayalinin gerçekleşmesini sağlayan vergidir.ilk başta sadece azınlıklara uygulandığından Ahmet Emin Yalman gibi sabetayistlerce de desteklenmişti.Çünkü amaç vergi toplamak değil azınlıkların imalathanelerini ticarethanelerini ellerinden almaktı.Ellerinde sermaye birikimi olan dönmeler de (sabetayistler) bunları ucuza kapatacaktı.fakat ani bir dönüşle inönü dönmeleri de bu vergiye dahil etti.Ve bu daha sonra inönü'nün elinden Chp nin gitmesine sebep oldu.
(bkz: aşkale sürgünleri)
" yerli ve milli " ekonomi kurulması için
yapılan bir uygulama .
sermaye değişimini sağlamış, gayrimüslimlerin elindeki sermayeyi daha sonradan "anadolu kaplanları" diye adlandırılacak türkiyenin yeni zenginlerine akıtmıştır.
uygulaması itibariyle vergiden çok, devlet destekli bir hırsızlıktır, herkesten vergi alınmış olmasına rağmen asıl hedefin azınlıklar olduğu açıkça ortadadır, amacına ulaşmış bir hırsızlıktır.
o dönem azınlıklar sürgüne gitmemek için ellerindeki hanları, apartmanları neredeyse bedavaya elden çıkartmak zorunda kalmışlardır. ancak devlet sermaye değişimi gerçekleştikten sonra yasayı kaldırmış sürgündekileri de geriye çağırmıştır.
1942-3 yillari arasinda istanbul ticaret odasina kayitli sirketlerin yuzde seksen ucu (%83) yabanci ulus vatandaslaridir.

Cahit kayra.

Yuzde seksen uc? Ellerinde ne varsa almamiz gerekirken acima duygumuz agir basmis, keske basmasaymis.
türkiye cumhuriyetinin kara lekelerinden. amına koym henüz bir asırı bile devirememiş bir ülkenin tarihinde bu kadar çok leke olur mu lan! ne sikim bir ülkede yaşıyoruz.
hakkında hiçbir şey bilmeyenlerin ahkam kestiği konu.

2. Dünya Savaşı'nda Türkiye'nin hali ...

KÖŞEMiZDE yer alan " Struma gemisi için kim özür dilesin ? " (12 Eylül) yazısı ile Taha Akyol'un aynı günkü Struma ve Boraltan Köprüsü üzerine yazdıkları kamuoyunda yankı uyandırdı. Özellikle bu konu, sosyal medyada ilk 10 yazı içinde yer aldı. Nazi zulmünden kaçan 768 Yahudi'nin bulunduğu gemiyi Karadeniz'de Stalin mi batırmıştı? Aras Nehri'nde 148 Azeri Türkü neden kurşuna dizilmişti ?

Özellikle Struma olayını saptıran çevrelere karşı bir ders niteliğindeydi bu yazılar. Tarihe ışık tuttular.
" Sizde çıkan yazıyı yazanın eline sağlık " diyen eski bir Maliye mensubu okurumuz, biraz kitap okumuş, belgelere girmiş. " Genç insanların bilmediği ve okumadığı 2. Dünya Savaşı sırasında, savaş, siyaset ve ekonomik koşulları ' rakamlar ' ile size aktarmak istiyorum. Zira bu döneme ilişkin, 2012 yılı verileri ve anlayışı ile bakıp o günkü CHP ve Milli Şef (inönü) eleştirileri, ucuz ve yanlı kalır! " diyerek yaptığı araştırmayı gönderdi.
Geçmişin yaralarını insafsızca kazıyıp kanatarak " Özür dilesin, özür dilemesin! " tartışmaları ayrı bir vaka ... Bunları da " sahibinin sesi "ne bakıp anlamak kolay ...

Okurumuz savaş döneminde Türkiye'nin acı halini şöyle anlatıyor :

Türkiye 2. Dünya Savaşı başında çöken bir Avrupa, dünyayı Sovyetler ile paylaşma hazırlığındaki bir Almanya karşısında neredeyse işgale uğramamış tek ülkeydi. Nüfusu
18 milyon, bunun tarım kesiminde olanı kısmı ise 13.5 milyondu. Nüfusun ancak yüzde 24'ü okuma-yazma biliyorken, savaş koşullarında
4.5 milyon genç insanı silah altında tutmaktan ekonomik üretim neredeyse yarıya düşmüştü. Bütün milli gelir içerisinde ulaştırma ve haberleşmenin payı yüzde 0.5, kişi başı elektrik tüketimi 20 kilovatsaat (bugün 3000 kilovatsaat/kişi) bütün ülkede 5 bin kişiye bir telefon düşmekte idi. Ve milli gelir ise yüzde 54 tarım, yüzde 16 sanayi ve yüzde 30 hizmetlerden oluşmaktaydı !

O günün kurucu Cumhuriyet kadroları, başta ismet inönü, Mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir, Rauf Orbay ve onlarcasının çabası böylesine ağır ekonomik koşullardaki ülkeyi 1939 - 46 arasında baskılara ve tehditlere rağmen savaşa sokmamaktı! Evet, o dönemde birçok haksız vergi salındı, başta Varlık Vergisi olmak üzere ... Ama geriye dönüp Varlık Vergisi üzerinden bu milleti ve onun kurucu kadrosunu, Cumhuriyet'i ' suçlu ' ilan edenler nedense aynı dönemde konulan ve Varlık Vergisi'nden daha ağır olan vergilerden bahsetmezler!

Milli Koruma Kanunu gibi, Toprak Mahsulleri Vergisi gibi, Hayvanlar Vergisi gibi! Neden acaba? Bu vergilerin mükellefleri farklı ve savunanı olmadığı için mi?
O günlerin ağır ekonomik koşulları ve savaşın finansmanı için Türkiye dahil dünyanın her yerinde bu ve benzeri vergiler konmuştur.

ABD ve Avrupa'da hangi vergiler alınıyordu

Amerika'da bir defaya mahsus olmak üzere şirketlerin kazancı yüzde 94 oranında vergilendirilmiştir. Adı da Wealth Tax'dır (varlık vergisi). ingiltere'de olağanüstü kazançların ( Excess profit tax ) vergi oranı yüzde 100 olmuş, vergi savaş süresince uygulanmıştır. Yani kurumların kazancının tamamı Hazine'ye alınmıştır. isviçre ' tek vergi ' adıyla servet vergisi almış, sınırlarına gelen sığınmacı Yahudilerin mal varlığına el koyarak kabul ederken, içerideki Yahudiler için ayrı bir ' Yahudi vergisi ' adı altında vergi uygulamış, malı olmayan göçmen Yahudileri de ülke içindeki çalışma kamplarına yollamıştır. Avrupa'nın hemen her ülkesinde bu ve buna benzer vergiler konmuştur. Almanya, Polonya, Rusya ve Fransa'yı saymıyorum bile! Orada olanlar tarihin kirli sayfalarında yazılı.
- Daha bugünlerde Fransa'da ekonomik kriz nedeniyle varlık üzerinden alınmaya çalışılan bir vergi gündemdedir! Ülkenin en zengin adamı, Belçika vatandaşı olacağını ilan edince gördüğü tepkiler üzerine ' Ben böyle bir şey söylemedim ' demek zorunda kalmıştır ama kimse de inanmamıştır.

TC tarihini çarpıtıyor

- 2. Dünya Savaşı döneminde şirketlere ve üretime el koyma ve zorla çalıştırmayı da kapsayan Milli Koruma Kanunu ile sizin de yazdığınız gibi binlerce kişi madenlerde çalıştırılmıştır. Savaşın başında 2.3 milyon ton olan kömür üretimi 1 milyon ton artırılarak 3.4 milyon tona çıkarken, bedel olarak kömür karasına insan kanı karışmıştır. Tam 419 kişi ölmüş ve binlerce kişi yaralanmıştır. Kimse de bunlar üzerinde hüzün ve aşk romanları ile tarihi çarpıtan trajedi ve yalan filmler çekmemiştir !

- Toprak mahsulleri vergisi, matrahı üretimin kendisi olan, oranı ise mahsul üzerinden yüzde 10 olarak kesilen ayni bir vergi idi. Ödenmeme halinde cezai müeyyidesi ise 6 ay ile 3 yıl arası hapisti. Bu vergi 1939-46 arasında uygulanmıştır. Alenen Osmanlı'dan kalma bir nevi ' aşar ' vergisidir bu! Meraklısı o dönemin Meclis tutanaklarına bakarsa yasanın çıkışı sırasındaki tartışmaları görür, gerçeği anlar. ( Tabii tarihi çarpıtmak isteyenler için bu geçerli değildir .) Varlık Vergisi ise 1942-43 arasında sadece bir yıl uygulanmış, ödenmeme halinde ise cezai müeyyide sadece devletin belirlediği yerlerde kamu hizmetinde çalışma zorunluluğu olmuştur. Hayvanlar Vergisi ile köylünün iki öküzünden birine, iki ineğinden birine el konmuştu. Bu verginin tahsili için Anadolu'yu arşınlayanların çokça gördüğü sahne, tarlalarında üretim için karasabana koşulmuş sıska bir hayvanın yanındaki insanlardır. Bu, savaşta yaşadığımız acı ve sefaletin yüzü idi! 1939 - 46 arasında Toprak Mahsulleri ile Hayvanlar Vergisi'nde toplanan rakam tamamı tarh edilen ve tahsil edilen rakam 415.9 milyondur. Örneğin 1945 yılı devlet gelirlerinin yüzde 87.2'si sadece bu iki vergiden oluşmuştur !

Neden Aşkale

- Varlık Vergisi'nde tarh edilen rakam 424.9 milyon, tahsil edilen toplam 314.9 milyondur. Bunun 130 milyon lirası gayrimüslimlerden, 33 milyon lirası da yabancılardan tahsil edilmişti ! Varlık Vergisi'nde ödenmeyen 109 milyon için de 1400 kişi yasa uygulaması sonucu Aşkale'ye çalışma kamplarına yollanmış ve sonrasında 21 kişi ölmüştür. Elbette ki bu vergiler kabul edilemezdi !
Milli Koruma Kanunu 1950'lerin ortasına kadar yürürlükte kaldı.

Ahkâm kesenler bunu biliyor mu?

Savaşta tek can vermedik

2. Dünya Savaşı'nın acımasız koşulları, insanlık tarihinin yüz karası bu dönemde 25 milyonu asker
40 milyonu sivil 65 milyon kişi öldü. Milyonlarca yaralı, kayıp verildi. Ülkelerin sınırları değişti! Şimdi 70 yıl geriye giderek ahkâm kesmek, zanlı yaratmak, hedef göstermek kolay!
O karanlıkta biz ' bir tek savaş kurbanı ' vermedik!
Bir tek kişi soykırıma maruz bırakılmadı, Nazilere teslim edilmedi!
O dönemin en ağır yükünü çeken, askere giden, boğaz tokluğuna çalışan, bu milletin insanları Yozgat'ta, iç Anadolu'da, Balkanlar'dan gelen mültecilerle karneye bağlanmış ekmeğini paylaştı!
Kimse Anadolu insanının bu hikâyesini yazmadı!

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21477329.asp

edit : ayrıca :

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21442084.asp
Müslüman savaş vurguncularından x, sabetaycılardan 2x, gayrimüslim adı altında yahudilerden 10 x şeklinde alınan vergi. Adı "varlık vergisi" olmakla birlikte kendilerinden istenen vergiyi bütün mallarını satmalarına rağmen denkleştiremediklerinden çalışma kamplarına götürülmüşlerdir.
Varlık Vergisi: ikinci Dünya Savaşı yıllarında Türkiye'de 1942 yılında hükümet tarafından alınan bir kararla, takdir komisyonlarının itiraz edilemeyen Varlık Vergileri tesbiti. Varlik vergisi, o zaman devletin ikinci Dünya Savaşı'nda Alman veya Rus işgaline karşı yeterli finans sağlamak amacıyla kararlaştırılmıştır. Bu karar sadece zengin çiftçiler, tüccarlar üzerinde uygulanmıştır ve bir kereye mahsus konulmuştur. Bu karardan etkilenenler Yahudi, Rumlar ve Ermenilerdi, çünkü o zamanın Türkiye'sinde ticaret ve finans şirketlerinin önemli bir bölümü bu gayrimüslim azınlıkların elindeydi. Bu karardan etkilenen azınlık etnik gruplar nüfusun sadece %1'ini oluşturmaktaydı. Bu karardan özellike o zaman zengin ve ekonomik olarak faal olan Yahudi ve Rumlar etkilenmiştir, bu yükümlülüğü maddi durumları yüzünden yerine getiremeyenler Aşkale'de çalışma kamplarına sürülmüştür.Uygulama 6 ay sonra kaldırılmıştir. Ancak varlık vergisi azınlıkları tamamiyle fakirleştirip ekonomik etkinliklerini ortadan kaldirdi ve hükümete güvenin sarsılmasına neden oldu.Uygulamanın demokratik olup olmadığı halen tertışılmaktadır. Dönemin önemli siyasetçileri o günlerden bahsederken hata yaptıklarını söylemektedirler. *
(bkz: özel mülkiyetin güvence altında olmaması)
2. dünya savaşı sırasında ekonomik sıkıntı çeken hükümetin almanlara "bak azınlıklara neler yapıyoruz", ruslara "bak zenginlere nasil davranıyoruz" demek ve bütçe açığıni kapatmak için çıkardığı vergidir. savaş sonunda almanların yenilmesi, sovyetlerin topraklarımızı istemesi ve sermaye sahiplerinin ülkemizden kaçması sebebiyle ters tepmistir. ayrıca abd bize şüpheli yaklaşıp yeni kurulan natoya kore savaşına kadar almamıştır. yani neresinden bakarsak elimizde patlamış yasadır.
güncel Önemli Başlıklar