bugün

clint eastwood un yönetip , başrolü gene hackman (yine kötü adam rolünde , bu
kez şerif ) ve morgan freeman ile paylaştığı oscar ödüllü film. benim için çok
önemlidir , çıkarken '' abi, kesin oscar alır bu '' diye sallamıştım , tuttu.
clint eastwood, morgan freeman, gene hackman, richard harris gibi starların yer aldığı oskarlı western filmi.
clint eastwood gibi ismi kovboylarla özdeşleşmiş biri için bir vefa borcu gibidir "affedilmeyenler".tüm western sinemasına saygı duruşu gibi bir film.kovboylar da bir insan ve onların da zayıf tarafları ve sorumlu oldukları bir aileleri var.asla ölümsüz-kurşun geçirmez değiller ve dayak yedikleri zaman kendilerine gelmeleri 1 hafta sürebilir.clint eastwood bu filmiyle sanki western sinemasına nokta koyuyor.zaten bu filmden sonra çekilen hiçbir western gelmiyor aklıma.
--spoiler--
filmin en güzel sahnesi* içki içmeyi bırakmış olan clint eastwood un morgan freeman in ölüm haberini alınca içki şişesini alıp içtiği sahnedir*. ondan sonra zaten olan oluyor!
--spoiler--
filmin dört oscar ı vardır.
--spoiler--
ain't
--spoiler--
clint eastwood'u anlayabilmek için bir kapı olan harikulade film. kısaca bilgi vermek gerekirse(benden önce yapılmadığı için) unforgiven, 1992 yılında clint eastwood'un hem yönettiği hem de prodüktörlüğünü yaptığı bir filmdir. kadro da filmin özü kadar devasadır: clint eastwood, gene hackman, morgan freeman.

filmin klasik westernlerdeki "kahramanlık" gibi kavramları yok sayarak yeni bir western evreni yarattığını söyleyebiliriz. gözleri görmeyen "kovboyluğa" hevesli ama çok tecrübesiz bir genç ve iki eski haydutun yolları kesişir. amaçları bir kasaba şerifinin keyfi yönetimini cezalandırmak gibi görünse de esasında yüzü çizilmiş fahişeden alcakları para tek gerçek sebeptir. zaten bu noktada gerçekleri yüzümüze vurur. buradaki savaşçılar kahraman ve yetenekli değil bilakis yaşlı, beceriksiz ve para için çalışan kovboy eskileridir.
gene hackman'ın canlandırdığı şerif ise tamamıyla bir otorite ve karizma timsalidir. filmde ayrıca sevdiğim bir nokta da bu olmuştur zira western filmlerinin %90'ında(ki hatrı sayılır bir western film haznem var sanırsam) şerifler-kanun adamları- yani otoriteler: aylak, çıkarcı ve korkak olarak tasvir edilirler. oysa küçük bill karakteri jilet gibi giyinmiş ve olanca karizmasıyla çoğu hasmını daha savaşmadan yenen birisi.

şahsen ben de yüzyıllar öncesinin ıssız amerikasını düşündüğümde aklıma kahraman savaşçılardansa şerifler altında ezilen köylüleri görüyorum. tüm kahramanlaştırma güdülerinin altında bunun ne kadar basit olduğu anlatılıyor. şöyle ki, başlangıçta ingiliz bob'ın(ismi bu muydu emin olamadım) anılarını yazan yazar sornaları gene hackman'dan etkilenir ve onunla kalır. sonraysa clint eastwood'un başarısı üzerine onu kahramanlaştırma çabasına girer. oysa clint eastwood'un karakteri tam da gerçektre olabileceği gibi kahraman olmayan adamın tekidir. "yazarım" deyince "mektup mu yazarsın" deyiverir.

kanımca unforgiven, hakim anti-kahraman görüşüne çok terstir. doğrusu eastwood'un yaptığıdır. hakim görüşte anti-kahraman: kas yığını, alkolik, karısından ayrı, geniş ve parlak suratlı polis eskisidir. anti-kahramanlık sinemada oldukça başarısız temsil ediliyor. edebiyatta ise yüzyıllardır oturmuş bir gelenek var (bkz: dostoyevski) belki sinemanın göze hitap edişi ile açıklanabilir bu. lakin devletten tıkır tıkır maaşını alan bir cehennem silahındaki mel gibson yahut die hard'daki bruce willis, sırf amirlerine siktir çektikleri için otorite karşıtı olamazlar.
clint eastwood'un yönetip oynadığı, üstüne 3 dalda oscara aday olup ikisinde heykelciği evine götürdüğü film.

cnbc-e'de bugün* 22:00 de yayınlanacak. futbol sevmeyenler için mükemmel bir alternatif.
cnbc e nin bugün yayınlayarak çok büyük bir kıyak yaptığı film. maalesef izleyememiştim bugüne kadar, ama izledik çok şükür.

--spoiler--
mükemmel bir film.
--spoiler--
(bkz: adam öldürmek önemli bir şeydir)

1992 yapımı bir clint eastwood filmi.. western filmlerine yakılmış bir ağıt. eski suçlu ve yasadışı işleri bırakmış silahşör eskisi, biraz paraya ihtiyacı biraz da genç bir fahişenin yüzünün darmadağın edilmesine duyduğu öfkeyle yola düşer..

clint eastwood,morgan freeman,gene hackman ve richard harris gibi tecrübe kokan oyuncularla çok güçlü bir film. ama bana sorarsanız ben en çok english bob'u oynayan richard harris'i beğendim.. dalga geçen, alay eden, muzip ve adam öldüren ingiliz bob..
hakkında bu kadar az entry girildiğini görünce anladım ki kimse üstadın bu eserini izlememiş.

--spoiler--
filmde en çok hoşuma giden sahne; eastwood'un arkadaşının ölüm haberini öğrenmesiyle intikam ateşinden yıllardır ağzına sürmediği viski şişesini kafasına diktiği sahnedir. ayrıca çaylak ve kör katilin saf, salak tavırları filme ayrı bir renk katmıştır.
--spoiler--

morgan freeman, gene hackman, richard harris hepsi adeta oyunculuk dersi vermiş.
clint eastwood yönetmenliğinde çekilmiş 1992 yapımı western filmi.

--spoiler--
bir fahişenin yüzünü deşen iki çiftçinin ardına, fahişeler ortak para toplayarak kiralık katil takarlar. tabi ki kahramanımız clint eastwood, bir zamanlar uçanı kaçanı, kaçamayanı, nefes alanı almayanı, her boku vuran bir alkoliktir fakat sevdiği kadınla evlenince bütün kötü huylarından arınır, ıslah olur.

karısı ölür, sefalet içinde çocuklarıyla birlikte yaşarken ödülü duyar ve "son bi kerecikten bişey olmaz" diyerek en yakın arkadaşını *da yanına alıp yeni yetme bir çocuğun peşine takılır. kahramanımız, "for a fistful of dollars", "the good the bad and the ugly" filmlerinin tersine; tamamen körelmiş, attığını vuramayan, ata bile binemeyen** yaşlı bir çiftçi haline gelmiştir.

filmin başlarında izleyiciyi hayal kırıklığına uğratır bu karizmatik insan... fakat filmin sonunda "yeminimi bozdum uleyyynnn!" nidalarıyla dalar savaş meydanına, allah ne verdiyse dağıtır ortalığı, basar gider.
--spoiler--

morgan freeman la çok iyi iş çıkarmışlar bu filmde, insanın sevdiği aktörleri aynı filmde görmesi güzel şey tabi. tek bir şeyi eksik kalmış filmin;

(bkz: ennio morricone)
(bkz: the unforgiven)
ing. affedilemez, affedilemeyen.
93 yılında sanırım 4 dalda oscar almış clint eastwood filmi.. kadro öylesine muazzam ki; efendim gene hackman, morgan freeman ve clint eastwood.. mükemmel bi film ve az önce yayınlayarak beni mutluluktan mutluluğa atan tv 8'e de teşekkürlerimi iletiyorum burdan..

--spoiler--

eskinin acımasız katili, kovboyu william munny * önüne geleni kadın çocuk demeden katlettikten sonra hatunun birine aşık olur ve elini eteğini bu işlerden çeker.. alkole de katliama da tövbe eden munny eşi ve iki çocuğu ile birlikte bir çiftliğe yerleşir.. lakin eşinin ölümünden sonra çocuklarıyla yalnız kalan munny iki serserinin başına 1000 dolar ödül konulduğunu duyar.. hemen eski dostu ned logan'ı * bulur ve big whiskey kasabasına doğru ödül için yola koyulur.. en etkileyici sahne ise clint abinin gene hackman tarafından öldürülen eski dostu morgan freeman'ın öcünü aldığı sahnedir..

--spoiler--

gene hackman ve clint abi arasında geçen diyalog.. clint abi bar sahibini öldürmüştür ve gene hackman patlar:

- seni adi pislik! silahsız bir adamı öldürdün!
- barında dekor olarak arkadaşımı kullanacaksa bir silah edinmeliydi!

yürü be clint dayı kim tutar seni!
wwe'de aylık bir program ismi.

genellikle şampiyonluk maçları yapılır.

http://www.wwe.com/shows/unforgiven/
tam bir western destanıdır. masaların üstünden uçan adamlar, kafada patlayan whiskey şişeleri, kaçışan bar piyanistleri, ölçü alan levazımatçılar, rüzgardan hızlı silah çeken biyonik kovboylar, elini kıpırdatanı dağıtan insanüstü silahşörler vs. western klişelerinin hiç biri yoktur bu filmde! eğer abartılı, gösterişli uçuk kaçık bir western masalı izlenmek isteniyorsa hiç bulaşmadan kaçılmalıdır bu filmden, çünkü herşey çok gerçekçi ve doğaldır. bir o kadar da vurucu ve hayranlık uyandırıcıdır. öyle ki western diye bir tarz varsa bu film sultan olup deiğerlerini önünde diz çöktürmelidir. neden mi? spoilere buyrun:

----spoiler----

western tarzının doğuşu, daha sinema endüstrisi hayatta değilken, roman ve çizgi romanlarla ortaya çıkmıştır. özellikle abd'nin doğu kıyısında yaşayan, genel olarak bankacılık, metal endüstrisi, kamu kurumu gibi görevlerde çalışan insanların vahşi olduğu söylenen fakir ve kanunsuz, insanların altın madenlerinden umut bulduğu, madenci, hayvancı tayfasının mekanı olan batıya merakı alevlendirmiştir bu tarzı. unutmayın, televizyon vs. iletişim araçlarının olmadığı, insanların batı hakkında duydukları ya da sağdan soldan okudukları ile öğrendiklerini gerçek saydıkları bir dönemden bahsediyoruz.

sonrasında washington post muhabirinin araştırma yapmak için batıya gitmesi, şişirilerek anlatılan kovboy yaşamının balon olduğunu, kovboyların sığır güderek sefil halde yaşadığını görmesi ve bunları yazarak gazete yönetimine sunması geliyor. gazete yönetiminin "bu ne lan böyle, düzgün bir hikaye uydur ki ilgi çeksin insanlar okusun" demesi ve muhabir arkadaşımızın içinde hızlı ve acımasız kovboyların, şıkır şıkır mahmuz seslerinin, barda silahlar patlarken kenarda piyano çalan adamın, kasaba meydanında birbirini gözünden vuran silahşörlerin, acımasız kanun adamlarının olduğu "the good, the bad and the ugly" adlı süreli araştırma yazısını yayımlaması ve ortalığın karışması bugüne kadar gelen western kültürünün temelini oluşturuyor. neden böyle oldu peki? çünkü ilgi çeken her zaman bu tarzda hikayelerdir. aykırı, sürükleyici, kesin bir iyinin ve tam bir kötünün hesaplaştığı, iyinin kötü adamı patakladığı hikayeler tutar her zaman.

unforgiven ise bize tüm bu klişeleri yıkmış olarak geliyor. dahası yıktığı asıl büyük klişe western tarzına ait değildir. genelgeçer sinema tarzına ve hatta hikayecilik tarzına da aykırı duruyor unforgiven. çünkü tıpkı gerçeğinde olduğu gibi, sefaletten sürünen kovboylar, ufak ve dandik kasabalar, silah taşıdığı ya da kadın dövdüğü için vurulan-idam edilen değil para cezasına çarptırılan kanunsuzlar, haliyle silahlı adamlardan korkan kasaba halkı var filmde. ama asıl önemlisi iyi ve kötü ayrımı yok, tamamen iç içe geçmiş durumda kişilikler. aynı gerçek hayatta olduğu gibi. filmin sonuna kadar kim haklı kim haksız, kim iyi kim kötü anlamak mümkün değil. william munny* filmin başında çocuklarıyla domuz yetiştiren yaşlı ve fakir bir çiftçi, silahı ve içkiyi karısına olan aşkından bırakmış ve ölen karının mezarına her gün çiçekler koyan bir uysal adam. kid denen velet tam bir pislik, para düşkünü kafa avcısı. munny'nin kankası ned* o işleri bırakmış ama munny gibi uysal çocuk olamamış. para dendi mi zıplıyor hemen, zaten elinde sürekli içki şişesi var. şerif* kan akmasın diye elinden geleni yapıyor. kadınları döven iki azılı kovboya para cezası (daha doğrusu 7 tane at) vererek "bu gecelik gördüğün kan yetmedi mi" şeklinde diğerlerini azarlıyor. kasabada çalışan hayat kadınları sefalet içinde. kadın döven, dahası kadının yüzünü bıçakla paramparça eden 2 kovboy var, para cezası alan...

film ilerledikçe işler karmaşıklaşıyor. munny hiç de bildiğimiz 2 çocuk babası uysal romantik değil. tamam evvelden eli sialh tutuyordu ve hatta azılı bir kovboydu biliyoruz bunu ama... onun kadın, çocuk demeden katliama giriştiğini, bir tren dolusu insanı katlettiğini, kanun adamlarını kasaba meydanında temizleyip gittiğini, arkadaşlarını satan bir pislik olduğunu duyunca inanamıyoruz. demek ki iyi adam bu değilmiş, cezasını çekmeli diyoruz. diğer yandan kafa avcısı kid ileri derecede miyop çıkıyor. hayatı boyunca 5 adam öldürdüğünü söyleyip kendine güldürüyor, ki filmin sonunda hiç adam öldürmediğini itiraf edip tuvalette vurduğu kovboy için hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. ned dediğimiz herif para için karısını ardında bırakıp yola çıkmıştı ama ilk öldürülen adamı vicdan meselesi yapıp geri dönmeye karar veriyor. şerif haksızlık karşıtı bir kanun adamıyken ve hatta english bob'ın yalanlarını yazara anlatırken, kendisi o hikayelere dalıyor ve "karşımda batının en hızlı kovboyu diz çöküp ağlamıştı heheee" gibisinden nutuklarla yazara hayat hikayesini yazdırıyor.

burada yazar kilit karakter. bu yazının başında bahsettiğimiz washington post muhabiri gibi, gerçekte hiç birşey görmemiş ama şişirilmiş hikayeler derleyip kaleme alıyor. zavallı hayat kadınları 2 kovboyun başına 1000 usd ödül koymuş. hayat kadınlarını kesip biçer kovboyun yanındaki eleman aslında arkadaşlarıyla tepelerde yaban domuzu peşinde koşan, silahla serserilikle işi olmayan, vurulunca ağlamaya başlayan bir çocuk. zaten en değerli atını kadınlara hediye-özür olarak veriyor. kadını kesen kovboy da evinde oturup kağıt oynayan, takip edilirim korkusuyla yaşayan bir çiftçi, kanunsuzlukla işi yok.

2 eski kovboy ve yeni yetme kid bu 2 adamın peşinde ama adamlar aslında cezasını çekmiş, 7 tane atını bar sahibine vermiş, dahası anlatılan hikaye (kadının yüzünü parçalamış, gözlerini oymuş, göğüslerini bile kesip yerinden çıkarmış...) tam bir düzmece. munny ve diğer ikisi haksız bir ödülün peşinde ama munny nin çocukları için, kid in ise gözlük almak için paraya ihtiyaçları var. ama öldürecekleri adamlar para cezası vermiş zaten. şerif ise tam bir muamma, iyi adamdır derken ned'i yakalayıp kırbaçla öldürüyor. ned dünya ahret en baba dosttur sanarken, hayat kadını onun şerife öttüğünü, kid ve munny'nin isimlerini ve nereli olduklarını söylediğini bildiriyor.

film boyunca kime inansak, kime "hadi be oğlum" desek bilemiyoruz. gerçek hayat gibi işte! ne tam bir iyi var ne tam bir kötü. herkesin bir yaşamı, iyi yönleri ve tabi hataları var.

filmin kopma noktası ise ned'in harcanması. munny birden eski haline dönüyor, içkiye başlıyor. ve filmin adını veren nokta da bu! affetmiyor, hiç kimseyi affetmemiş ve yine affetmiyor. kasabaya dönüp tek silahla bardakileri temizliyor, hiç kimse silahına bile davranamıyor. sonra yazarı kenara çekip "anlatılan hikayeler olabilir ama gerçek bu işte" diyor.

2 sahne asla unutulamaz sanırım. munny nin barda yerde can çekişen şerife silahı doğrulttuğu sahne:

şerif: ben, böyle ölmeyi haketmemiştim.
munny: bunun haketmekle bir ilgisi yok...

ve munny nin bardan çıkarken gecenin karanlığında dışarda bekleyen onlarca silahlı adama ettiği laf:

- şimdi çıkıyorum. silahına davranan olursa, onu öldürürüm, dostlarını öldürürüm, karısını ve çocuklarını öldürürüm, evini yakarım.

ve hiç kimsenin ateş bile edememesi, şerif yardımcılarının birbirlerine "al sen ateş et" diye silahı verip kaçmaya çalışmaları...

inanılmaz bir destandır ve destan böyle yazılır. böyle sert ve gerçekçidir...

----spoiler----
the unforgiven adlı metallica parçası ile karıştırılan filmdir. bi "the" başa ne işler açmaktadır.
bir clint eastwood filmidir. morgan freeman in mukemmel oyunculuğu ile süper bir seyir sağlamaktadır. çekildiği yıla göre ses efektlerinin mukemmelliği daha da çekici kılıyor filmi.

izlenmesi şiddetle tavsiye olunur.
--spoiler--
morgan freeman in tabutta oluyu canlardirdigi sahne gorulmeye deger gercekten.
--spoiler--
hayatımın en özel filmlerinden biridir kendisi.

bir gün içiyorum evin birinde. 6.biramdaydım. bir an bunaldığımı hissettim. hiçbir şey yapmadan içiyordum sadece. duvarlar, aşağıdan gelen korna sesleri, bahar ayının insanın üzerinde yarattığı miskinlik...

aşağıdaki film kiralama dükkanında buldum kendimi. ordaki heriflerle muhabbet ettik. bi tanesi bunu izledin mi dedi? unforgiven'i göstererek, hayır dedim. al dedi. senden para da istemiyorum. aldım. eve geldim başladım. 20 dakika oldu. verdiğin filme sokayım dedim senin. sıkıcı bir western gibiydi. bir 20 dakika daha geçti. sanki iyi gibi lan dedim. sonraki dakikaları gerginlikten tam hatırlayamıyordum.

final sahnesi geldi ve bitti.

final sahnesini 5 defa başa aldım ve tekrar tekrar izledim.... böylelikle başladı clint eastwood maceram...

'' biri dükkanını arkadaşımla süsleyecekse silah taşısa iyi eder''
*
clint eastwood, seyirciyi hüzne sevkettiği bu filminde, canlandırdığı karakter ile bir yandan iç burkarken, bir yandan da karizmasıyla her zamanki gibi büyülüyor. mermer suratlı, sarışın kovboy'un ata zorlanarak bindiğini görmek, insanın içini açıtan bir gerçek olarak karşımıza çıksa da, filmin sonlarına doğru görüyoruz ki sarışın, karizmasından hiçbir şey kaybetmemiş. tabuttaki haliyle morgan freeman, iyi oyunuyla gene hackman övgüyü hakediyor. fakat en büyük övgüyü hakeden isim, bu etkileyici western filmini ve western manzarasını seyirciye sunan clint eastwood. ayrıca unforgiven, spaghetti western türü filmlerle karşılaştırılmaması gereken bir film.
1992 yapımı clint eastwood harikası.
her seferinde hüzünlenerek izlediğim ve bence eastwood en iyi işlerinden biri olan şahane film.ayrıca eastwood'un oynadığı tövbekar haydutun final sahnesinde tam anlamıyla terminatöre dönüşmesi de inasını kendiden geçirir.
keşke hiç bitmese dedirten film. bir western filminde macera, sanat, aşk, drama gibi birçok elementi birleştirebilen üstadın son western filmidir.
munny nickini almama sebep olmuş william munny karakterinin olduğu harika film.
ing. affedilmeyen.

aynı zamanda sahane bir clint eastwood filmidir. western temalidir.