bugün

türk şairlerinin okuyanın boşluğuna yumruk yeme hissi uyandıran yada bir şey, bir duygu bu kadar mı güzel ifade edilir diye kahreden, kıskandıran mısralarıdır.

--spoiler--
her şeyi süpürebilirsin;
sonbaharı süpüremezsin.
sen her şeyi süpürebilirsin;
sonbaharı süpüremezsin.
yalnızsa sürekli bir sonbaharı süpürür hep.
düşünemezsin.
--spoiler--
yalnızın durumları / özdemir asaf

yalnız budur işte sürekli bir sonbaharı süpürür. off.. afiyet olsun.
--spoiler--
anamdam yolcu doğmuşum
nehirlerle birlikte denizlere kavuştum
akşam dedim
şu koca dünya dedim
ağlasam dedim
yola bir düşüldü mü ömür boyunca gidilir
ekmeğin ve şarabın peşinden
turnaların peşinden
büyük şehirler büyük aşklar
çığlık çığlığa terkedilir
ben
çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim
damarlarımda dünyanın bütün rüzgarları
harblere açlıklara yalnızlığıma rağmen
anamdam yolcu doğmuşum
neyleyim
gurbet dedim
vatan dedim
hürriyet dedim.
--spoiler--
attila ilhan/ şahane serseri

özellikle ''ben çocuklar gibi sevdim devler gibi ıstırab çektim'' nasıl bir ifadedir, tüm yaraları dağlar ki buna yürek dayanmaz.
Yokluğun Cehennemin Diğer Adıdır; Üşüyorum Kapama Gözlerini.

(bkz: Ahmed Arif)
ölüm
sözünde durmadı mavi gökler;
gün kararıyor gitgide ölüm.
akşam yeli nedameti söyler;
nedamet yer etti bende ölüm.

ne yapsam, gün doğmuyor gönlümce;
sudur akar kendi bildiğince,
hangi pencereye koşsam gece;
gitmiyor bu can bu tende ölüm.

ne vefasız geçmişten hayır var,
ne gelecekler imdada koşar,
çoktandır tekneyi aldı sular;
çoktandır ümitler sende ölüm.

cahit sıtkı tarancı
--spoiler--
uzak kaderler için

Birgün, bir yağmurla garip garip
-Çoluğu çocuğu terk edeceğim.-
Bir sevgiyle doymayacak kalbim,anladım
Alıp başımı gideceğim.
.
.
Birgün, bir parkta otururken, biliyorum
Bir el yağmurla dokunacak omuzuma
Bir çift göz,bir davet, bir kalp
Çoluğu çocuğu terk edecegim.
Yapraklar dökülecek, çiçekler solacak

Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.

Turgut Uyar
--spoiler--

metropolde yaşayıp, trafik, stres, plastik tadında ilişkiler yaşayan herkesin yapmak istediği şeydir. ne zaman bu şiiri okusam başımı alıp gitmek isterim.
--spoiler--
Yeni bir kalıba dök, beni arıt bir potada.
Geçmişim saklı ama geleceğim ortada.
--spoiler--

--spoiler--
Kabahatinden daha büyüktür özürü;
Yüreğimin aşık olmaktan ötürü.
--spoiler--

--spoiler--
Yüreğime benzin döküp kibrit çakan;
Ey usta kundakçım iz bırakmayan!
--spoiler--

metin altıok/ aykırı sevda sözleri

bu sevda sözlerini aykırı bulmayacak yüreklere bir ses veriştir. hem de en derininden en yangınından.
ikimiz de hala seni seviyoruz ne güzel.
(bkz: yılmaz erdoğan)
--spoiler--
Bu yaşıma geldim içimde bir çocuk hala
Sevgiler bekliyor sürekli senden.
insanın bir yanı nedense hep eksik
Ve o eksiği tamamlayayım derken,
Var olan aşınıyor zamanla.

Anamın bıraktığı yerden sarıl bana.

Anıların kar topluyor inceden,
Bir yorgan gibi geçmişimin üstüne.
Ama yine de unutuş değil bu,
Sızlatıyor sensizliği tersine.
Senin kim olduğunu bile bilmezken.

Sevgiden caydığım yerde darıl bana.
--spoiler--
metin altıok / sarıl bana

insanın içindeki sevgi delisi çocuğu, tarifi zor boşluğu, aşk ile tamamlanan bütünü ve sevdiceğin aşkına tutulmuşken geçmişin acıtıcı izlerinin sevgiliyi daha derinden hissettirmesi durumunu ne güzel anlatıyor. sarılıp sarmalanmak istiyor, bana rağmen beni sevmekten vaz geçme diyor. of ki ne of.
--spoiler--
Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
"Uyandım bir sabah" gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara

Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum, üfledim,yaprak pırpırlandı Ağustos dindi
Seni sevdim, sevgilerim senden geçerek bütünlendi
.

Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin

--spoiler--
gülten akın / seni sevdim

yaşam özüm, hayat ağacımın dallarına usul usul yürürken, senin güneş ışığın, hayallerimin sisli ovalarını berraklaştırırken sevdim seni, sevgiye susuz dudaklarıma su, kıştan çıkmış yüreğime bahar yaz oldun, adın benim ruhumda her yankılanışta, tüm yarım sevgilerim seninle tamamlandı, artık tek mümkünüm sensin. nasıl bir sevgi anlatışı, hissedişi ve naif ama coşkun sevi, aşk baladıdır. usul usul insanın içine işler ve orada sonsuza dek var olur.*
(bkz: can alıcı şiir dizeleri)
--spoiler--
seni ben kallavi sokağı'nda gördüm
bir daha görmedim bilmedim
belma sebil adını yakıştırdım
aklıma geldikçe her sefer
gözlerinin mavisini bitirdim
saçlarının siyahına başladım
--spoiler--

belma sebil / attila ilhan

yav attila baba nasıl bi kadındır bu ya ilk görüşte, gözlerinin mavisini bitirip, saçlarının siyahına başlıyosun.
baba yanlış anlama ama kıskançlıktan ağız burun giresim geliyo bazen sana. bide maria missakian var. hani "gözleri balıkçıl gözleri, dudaklarında tutup rüzgarı gelse" dediğin.. hastasıyız.
--spoiler--
hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan
koşar gibi yürüyüşün
karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
uzak uzak yıldızlarla çevrilmiş kainatın
karanlık boşluklarında akıp giderken zaman

adımla nasıl berabersem öylece beraberiz
seninle her saat seninle her dakika seninle her saniye
gönlümüz mutluluğa inanmış olmanın gururuyla rahat
koltuğumuzun altında birer dinamit gibi kellemiz
ve sonra her zaman her ölümlüye
aynı şartlar altında kısmet olmıyan
gerçekleri görmenin aydınlığı alınlarımızda

hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların
sen bana kalbim kadar elim kadar yakınsın
--spoiler--
attila ilhan / adımla nasıl berabersem

her daim insanın içinde yaşayan, tüm benliğini istila etmiş, tüm göz bebeklerine yerleşmiş sevgiliyi ve onunla bir dinamit misali tehlikeli ama mutluluğa inanmanın, tüm gerçekleri fark etmenin aydınlığı ile dolu dizgin yaşamayı öyle anlatır ki her okuyuşta insan bu aşka aşık olur. büyüksün ve çok özelsinkaptan.
--spoiler--
gök yarıldıkça şimşeklerden
soğuk aynalarda kilitliyim
tırnaklarımdaki elektrikten
su gibi erir iliştiklerim
kıvılcımlar uçar kirpiklerimden

doğumdan öncesini yaşıyorum
henüz belli olmadı kimliğim
vücudunu arıyor ruhum
bir yerde atomun çekirdeğiyim
bir yerde artı sonsuzum
--spoiler--
attila ilhan / artı sonsuz

içimdeki coşkun ruh, tüm göğümde şimşekler çaktırırken, tutulduğum sevgili; hep beni yansıtan soğuk bir ayna. tüm birikmiş sevilerim, tırnaklarımdan elektrik misali akarken, her hayatıma aldığım, dokunduğum dayanamaz erir bu elektrik kaçağının ateşinden, kıvılcımlar çakar göz bebeklerimden. aşk beni yeniden doğurur, ruhum yeni beni ve aşkı arıyor, en küçük zerreden sonsuza kadar işleyen aşkımı.

yürek, şair ruh budur işte.
ne ararsin tanri ile aramda!...
sen kimsin ki orucumu sorarsin?
hakikaten gözün yoksa haramda
basi açiga niye türban sorarsin?

raki, sarap içiyorsam sana ne.
yoksa sana bir zararim, içerim.
ikimiz de gelsek kildan köprüye,
ben dürüstsem sarhosken de geçerim

esir iken mümkün müdür ibadet?
yatip kalkip atatürk'e dua et.
senin gibi dürzülerin yüzünden,
dininden de soguyacak bu millet

isgaldeki hali sakin unutma.
atatürk'e dil uzatma sebepsiz.
sen anandan yine çikardin amma
baban kimdi bilemezdin serefsiz.

hassssiikkttrr lannn.
ben bu yazıyı yazanın da okuyanın da yedi sülalesini sikim.boşluğuna boşluğuna vuruyor insanın.
--spoiler--
iyileşmez çocukluğum yüzündendir
Bu dalgalar arasında gidip gelişim
Bilge ve güngörmüş martılarla
Benim işim sevinç, aşk bana göre
Hele gün başladı mı sancılanmaya
Başıma gelenlerin hemen hepsi
iyileşmez çocukluğum yüzündendir

iyileşmez çocukluğum yüzündendir
Ölü resimleri gibi solgun yüzler karşısında
Duyarsız kalışım, hatta inatla susuşum
Boş tutkuların, anlamsız korkuların
Kirli yağmur suları gibi biriktiği
Akşamlardan güle oynaya geçişim
iyileşmez çocukluğum yüzündendir

iyileşmez çocukluğum yüzündendir
Dağların ve denizlerin durmadan devinişi
Beni çağırması bütün uzakların
Birdenbire rüzgârlarla uzaylara açılışım
Herşeyimin birden maviye kesmesi
iyileşmez çocukluğum yüzündendir
--spoiler--

Afşar Timuçin/ Akşamda Çocuk Sezgileri

zaman zaman suçlanan içteki çocuğa sevgilerin iadesi.
anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burada
bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam
şu karşı ki bayırda verdim kuzuyu kurda
sunamın başka köye gelin gittiği akşam
bingöl çobanları
necati cumali
mona roza - sezai karakoç



mona roza, siyah güller, ak güller
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza, siyah güller, ak güller
ulur aya karşı kirli çakallar
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
mona roza, bugün bende bir hal var
yağmur iğri iğri düşer toprağa
ulur aya karşı kirli çakallar
açma pencereni perdeleri çek
mona roza seni görmemeliyim
bir bakışın ölmem için yetecek
anla mona roza, ben bir deliyim
açma pencereni perdeleri çek
zeytin ağaçları söğüt gölgesi
bende çıkar güneş aydınlığa
bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
seni hatırlatıyor her zaman bana
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
bir mumun ardında bekleyen rüzgar
işıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ellerin ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin ellerin ve parmakların
zaman ne de çabuk geçiyor mona
saat onikidir, södü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana

mona roza - sezai karakoç



mona roza, siyah güller, ak güller
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
ah, senin yüzünden kana batacak
mona roza, siyah güller, ak güller
ulur aya karşı kirli çakallar
ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
mona roza, bugün bende bir hal var
yağmur iğri iğri düşer toprağa
ulur aya karşı kirli çakallar
açma pencereni perdeleri çek
mona roza seni görmemeliyim
bir bakışın ölmem için yetecek
anla mona roza, ben bir deliyim
açma pencereni perdeleri çek
zeytin ağaçları söğüt gölgesi
bende çıkar güneş aydınlığa
bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
seni hatırlatıyor her zaman bana
zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ve vardır her vahşi çiçekte gurur
bir mumun ardında bekleyen rüzgar
işıksız ruhumu sallar da durur
zambaklar en ıssız yerlerde açar
ellerin ellerin ve parmakların
bir nar çiçeğini eziyor gibi
ellerinden belli oluyor bir kadın
denizin dibinde geziyor gibi
ellerin ellerin ve parmakların
zaman ne de çabuk geçiyor mona
saat onikidir, södü lambalar
uyu da turnalar girsin rüyana



bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
zaman ne de çabuk geçiyor mona
akşamları gelir incir kuşları
konar bahçenin incirlerine
kiminin rengi ak, kimisi sarı
ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
akşamları gelir incir kuşları
ki, ben, mona roza bulurum seni
i̇ncir kuşlarının bakışlarında
hayatla doldurur bu boş yelkeni
o masum bakışlar su kenarında
ki, ben, mona roza bulurum seni
kırgın kırgın bakma yüzüme roza
henüz dinlemedin benden türküler
benim aşkım sığmaz öyle her saza
en güzel şarkıyı bir kurşun söyler
kırgın kırgın bakma yüzüme roza
artık inan bana muhacir kızı
dinle ve kabul et itirafımı
bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
alev alev sardı her tarafımı
artık inan bana muhacir kızı
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
meyvalar sabırla olgunlaşırmış
birgün gözlerimin ta içine bak
anlarsın ölüler niçin yaşarmış
yağmurlardan sonra büyürmüş başak
altın bilezikler, o kokulu ten
cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
bir tüy ki, can verir bir gülümsesen
bir tüy ki, kapalı gece ve güne
altın bilezikler, o kokulu ten
mona roza, siyah güller, ak güller
geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
kanadı kırık kuş merhamet ister
aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
mona roza, siyah güller, ak güller
"öyle bir sihirbazdınki sevgilim beni bile kaybettin"
(bkz: Cemal süreya)

ve

o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

dayanılması o kadar da zor değildir,
büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

utanılacak bir şey değildir ağlamak,
yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
çalınan birinin kalbiyse eğer.

korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

o kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.

daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
öylesine delice bakmasalardı eğer.

çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp,
göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de,
kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.

gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

issızlığa teslim olmazdı sahiller,
kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse..

evet sevgili, kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

(bkz: can yücel)
her daim iki dudak arasında olan mısralardır.

"ama allah bilir ya, ne saklıyayım
yanında ihtiyarlamak istiyorum."

turgut uyar
Kaç lisan bilirsen bil, insan aci çekerken, "ana dilini" konurşurmuş. O kadar yandi canim, Dudaklarimdan tek çikan, senin adin!
Haberin var mı taş duvar?
Demir kapı, kör pencere,
Yastığım, ranzam, zincirim,
Uğrunda ölümlere gidip geldiğim
Zulamdaki mahzun resim.
Görüşmecim yeşil soğan göndermiş
Karanfil kokuyor cigaram
Dağlarına bahar gelmiş memleketimin.

(bkz: ahmed arif)

bu nasıl bir sadeliktir bu nasıl bir büyüklüktür...
"Saklayamazsın! Misal bir fotoğrafçıya gidersin, 'Lütfen bi gülümser misiniz ' der.
Ahh o bile bilir, O bile bilir.."

Sedat Balun.