bugün

efendim kuantum fiziği denen ilim dalıyla ilgili eğitim almış, hobi olarak bununla ilgili araştırmalar yapmış kişiler bilir. evren madde ve enerji olarak iki tür metayla müteşekkildir. bunlardan enerjinin, foton parçacığı vasıtasıyla dalga hareketi yaptığı bilinir. aynı zamanda kütle ye sahip olan madde de enerjinin yoğunlaşmış bir formudur. ve maddeyi meydana getiren atomlar, elektronlar ve bilumum diğer zerrecikler de enerji tanecikleri gibi dalga salınımı yapmaktadırlar. bunun anlamı, aslında madde dediğimiz şey, somut olarak varlığı olmayan bir takım enerji dalgalarının kesişiminden ibarettir. dolayısıyla madde, aslında somut değildir. fakat biz onu somut olarak hissederiz. bu duyu organlarımızın gösterdiği herşeyin aslında doğru olmayabileceğini gösterir.

misal, ışık bir elektromanyetik dalgadır. fakat tüm elektromanyetik skala içinde çok dar bir alanda yer alır. ve biz sadece bu dar alanı gözlerimizle algılarız. bu diğer dalgaların olmadığı anlamına gelmemektedir.

sözün özü, komple fizik dünyasının bir yerde geldiği nokta budur. aslında somut olan birşey yoktur. bizim algılarımız vardır. ve algılarımızın kabul ettiği her şey doğru olmayabilir. evren aslında zihnimizin gösterdiği bir görüntü olabilir.
(bkz: the matrix)
Iyice ucmus kafayi bulmus bir kisinin soylemidir... Aciklayalim efendim... Kuantum fiigi egitimi almis bir kisi olarak ** bunlarin deli zirvasi, fizikten anlamayan, anlam uretmeye calisan metafizikci sacmaliklari oldugudur...

Ilk olarak, foton bir dalgadir, ancak durmadan degisen bir elektrik-manyetik alan dalgasidir. Elektrik alan, manyetik alan olusturur, manyetik alan elektrik alan olusturur, iksi de birbirini korukleyerek devamli bir dalga olustururlar... Daha sonradan yapilan foto-elektrik deneyi sonucunda isigin sadece bir dalga olmadigi ayni zamanda parcacik gibi etkilestigi einstein tarafindan gosterilmistir...

Buraya kadar hos guzel... Heisenberg isimli bir fizikci cikip enteresan bir tartisma baslatmistir. Demistir ki arakdas, hic bir maddenin momentumunu (a.k.a. v*m) ve konumun ayni anda bilemeyi, ve buna bir limit vermistir. Bir elektronun konumunu gozlemlemeye calistigimizda ona isik yollariz fakat isik enerjisiyle elktronun momentumunu degistirir, momentumunu olcmeye calistigimizda ise tam tersi olur.

Ve iste fizik, kuantum skalasina indiginde onemli olan olasilik olmaya baslar, ancak olasligin enteresan ozellikleri var. Ilk olarak bir parcaciga eslik eden sey onun olasilik dalgasi!!! Kesinlikle enerjisi degil, ha parcaciklarin enerjisi bu olasilik dalgasina gore kuantize olmustur, ancak parcaciga falan enerji dalgasi eslik etmez!!! Dahasi shrodingerin meshur denkleminin bahsettigi fonksyon olasilik dalgalari icindir!!! Bu olasilik dalgalari ne ifade eder, kisaca bir parcacigin belirli bir noktada belli bir zamanda olabilme olasiligini verir, fiziksel midir degildir... Hatta sanal fonksyonlardir bunlar, bildigin i, kok -1 falan. Bizim yasadigimiz dunya reel dunya ve r^3 tur. Kisaca bu olasilik dalgalarina anlam yuklemeye calismak, felsefe yapmaya calismak sacmaliktir!!!

Nitekim bir parcacigin olasilik yogunluk haritasi, o parcacigin olasilik fonsyonu ve o fonksyonun sanal tersi ile carpimi'nin x'e gore integralidir. Kisaca sanal sayilar yok olur ve bie gercek bir olasilik dagilimi birakir!!!

Simdi sacmalamayi birakip gercek hayata, ve kuantum fizigine donelim lutfen...
ruyadan uyanmaktan farki olmayan durum. tek enteresan tarafi nerde ve neye uyanacagini bilememek.
avam bir felsefe haline gelmiştir.
hapı yutan kendini sistemin dışına atmaya çalışır hale geldi.
Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanamasaydın o zaman gerçek dünya ile rüya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?
bu morpheus repliğinden her geyikte görmek mümkün.
Kaldık mı ortada.
gariptir ama doğruluk payı vardır. bütün evren "çekim güçleri" yüzünden işlemektedir. bir atom un yüzde 99´u "boşluk" muş. ama çekirdek gene de elektron çekmeyi başarıyor, ve bundan dolayı da atom , dağılmıyor.

insanın beş duyusunun hapisanesinde olduğu konusuysa doğrudur. insanı insan yapan beş duyusudur. görme iş lemi karanlık bir görme merkezinde, duyma işlemi de sessiz bir "duyma" işleminde gerçekleşir. yani bütün 5 duyunun çalışması "o işlemi elektrik impulslarına çeviren organlar yüzünden" gerçekleştiririz. yani "gerçek kaynak" la bir muhattap olma durumu sözkonusu değildir. duyduğumuz herşey, eğer duyma işlemi beynimizde gerçekleşiyorsa, aslında bizim sadece kulağımızın gönderdiği sinyalle muhattap olmamızdan başka bir anlamı yoktur. biz ancak ve ancak kulağımızın ve gözümüzün , ya da diğer duyu organlarımızın bize gönderdiği sinyallerin yalancısıyızdır.

almanya´da bir ünlü teknik müzede özel bir 3 d- 3 boyutlu sinema var. bu normal 3 boyutlu sinemanın ilerisinde bir sinema. ben burada, okyanusun ortasında balığı tam karşımda gördüm. görsel effekt olarak, koklama, tatma, üşüme hissi duymadığımdan bir sinema da olduğumun farkındaydım, ancak eğer bu hisleri de duyabilseydim, o zaman okyanusun ortasında olduğumu düşünmemem için hiçbir sebep kalmayacaktı.
(bkz: müslümanların hayal kahramanı tanımı yapamaması)
güncel Önemli Başlıklar