bugün

bu topraklarda özgür yaşayan bir kısım güruhun uydurduğu yalandan bir tutkudur. lakin kızılbayrakçıların ideolojilerini dayattıkları nadide yalanın bizzati kendisidir.
yıllardan beri özgür yaşayan bir millet için yadırganmaması gereken bir sevdadır.
kurtuluş savaşı demek isterdim ama tribünlere oynamamak için demiyorum. bu milletin birçoğunun bir düşüncesi ve bu düşünce adına bir özgürlük merakı vardır, yine bunların büyük bir çoğunluğu isteklerine veya özgürlüklerine ters gelen durumlara tepki vermez en fazla biraz canı sıkılır ama kimse harekete geçmez.belki de harekete geçmek için gerekli şartlar eksiktir, mesela bir önder gibi, önder dediysek sıradan biri deği,.şöyle bir konuşmaya başlayınca bütün insaları peşinden sürükleyebilen birisi konuşucam diye ona buna hakaret edenlerden değil.şimdilik uyumaya devam eden bir millet nasıl ve ne zaman uyanır bilemiyoruz tabi ancak bir özgürlük sevdası adına olmasını umuyoruz.
(bkz: ne kadar özgür)
önce öcüden, sonra babadan korkması öğretilen, eti senin kemiği benim diyerek daha 6 yaşında öğretmene teslim edilen, erkek ise askerde komutanından, çalışmaya başladığında ise sırasıyla şefinden, müdüründen, genel müdüründen , kendi seçip gönderdiği bakanından ve başbakanından , kadın ise ekstra olarak kocasından korkan bireyleriz biz. otorite karşısında sustalı maymunlarız. itaat kültüründen geliyoruz. biat etmeyi erdem bellemişiz. "kul" olmak bir varoluş biçimi olarak ruhlarımıza işlemişken hangi özgürlük?

hadi bunların etkisini bir nebze aşabildi diyelim kişi, anayasaya, iktidara şuna buna inanıp özgür bir ülkede olduğuna kanaat getirip, biraz özgür hissedip, gücünün farkına vardığında, sistemi sorguladığında ya da dini, çok geçmeden değişen siyasi koşullarla kendini zindan da ya da mezarda bulabilir. buna defalarca tanık olunmuştur bu güzel yurdumda. hoş zaten azdır da bunlar. çoğunluk ise, izler, bekler, değişen şartlara göre yönünü tayin eder. ses çıkartmamayı, boyun eğmeyi çok iyi bilir.

birey olamamış, olmasına izin verilmemiş kişiler özgürlüğü niye talep etsinler? ha iyi birşey olduğunu düşünürler ama. en azından çağdaş görünebilmek için olması gerekli birşeydir. o yüzden her şeyde olduğu gibi bu konuda da miş gibi yaparız. özgürmüşüz gibi yani.
özgürlük abartılmış bir kavramdır. öyle bir şey yoktur, öyle bir şeye gerek te yoktur*.
(bkz: ya istiklal ya ölüm) sözünü benimsemiş bir halkın çocuğundan yaşlısına kadınından erkeğine yaşadığı gercektir yalan olan şey akp nin kendini özgürlükçü ve adalet savaşcısı sanmasıdır.

edit: kör olanlar gerçekleri göremeyenler için eksi butonu altta soldan üçüncü yüzü ekşimiş smiley olan butondur. afiyetle tıklayınız
- bir millet için özgürlüğün anlamı nedir?

diyenlere, bu güne kadar rastladığım en güzel tanımlamalardan birini yapan mustafa kemal ile yanıt vermek isterim;

" fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştiren bir millet olmak."

oysa,

kendilerini kemalist, atatürkçü, milliyetçi olarak tanımlayan insanların çok büyük bir bölümü; gözlerini, dünya gerçeklerine o denli kapatıp, atatürk'e ve o'nun ilkelerine o derece körü körüne bağlanmışlardır ki, hür fikirli ve olayları; zaman-mekan-insan bağlamında analizleme kabiliyetinde olduklarını söylemek hiç de mümkün değildir. onlar için atatürk, öyle! bir insandır ki, eylemleri ve söylemleri eleştiri kabul etmeyecek, zaman ve mekana bağlı olarak değişmeyecek derecede doğrudur. yani? yani, idealdir... pekiyi! bu bizi nereye götürür? kutsiyet ve dogma kavramlarına... yani? fikrin kesinlikle hür olamayacağı tehlikeli zeminlere...

vicdan, en insani kavramlardan bir tanesidir. orada, doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin muhasebelerini yaparız. bunları yaparken de adil olmaya, hakkaniyet ölçülerinde davranmaya azami gayret sarfederiz çünkü haksızlıklar ve tek taraflı kayırmalar vicdanımızı sızlatır, sızlatmalıdır da. pekiyi! ben türk değilim kürdüm ya da müslüman değilim, hıristiyanım, museviyim diyen bir insana; " hayır! sen kürt değil türksün, dilin de dile benzemiyor zaten! bu nedenle de bu ülkenin resmi dili türkçedir, bunu kullanacaksın. dinin de her ne olursa olsun ben karışmam ama müslüman'dan başka kimseye de dini yardımda bulunmam. " diyen bir devlet, vicdanınızı sızlatmaz mı? bunun da ötesinde ne derece adildir sizce...

gelelim irfan mevzusuna... 'zihni olgunluk' da dediğimiz irfan kavramı, bilgiyi bilimsel anlamda idrak ya da yorumlama kabiliyeti olarak da tanımlanabilir. bir nevi mantıklı olma ve davranma, olayları mantık süzgecinden geçirme halidir aynı zamanda... o halde, mantığın hür olması derken; bu, daha iyinin, daha güzelin ve daha doğrunun bulunabilmesi, özgür kurgulama yetisine sahip; bağımsız, bağlantısız, saplantısız nesillerin yetiştirilmesi ile mümkün olabilir. pekiyi! bizler ne yapıyoruz? genç beyinlere; osmanlı'nın çöküşüne değin yağma, talan ve haraçla yaşamış, üretmekten çok üretilmiş olanı gasp ederek geçinmiş, bunun için istila ve savaş teknikleri konusunda hiç bir dünya devletinin eline su dökemeyeceği, saldırılarından usanan insanların dünyanın en görkemli yapısı olarak kabul edilen çin seddini inşa ettikleri, dünya genelinde barbar lakabı ile anılan atalarımızı, yere-göğe sığmayan kahramanlar olarak gösterip, tamamen sübjektif ve kayrılmış tarihi bilgileri, insanlıktan ve insani değerlerden önce, enjekte ediyoruz. sonra ne bekliyoruz? irfanı hür nesiller... henüz, dünyanın kabul ettiği charles darwini sorgulayan, varoşçuluk mu? yaradılışçılık mı? ikileminden kendisini kurtaramamış bir milli eğitim zihniyeti ile nasıl mümkün olacak bu?

- emin olunuz ki, atatürk ya da kemalizm yardakçılığı ile piyasa yapmaya, millete hoş görünmeye çalışanlar; o vatanperver ve bir o kadar da muhterem insana en büyük kötülüğü yapanlardır. bizler, geçen 85 yıl içerisinde onun ne demek istediğini tam olarak anlayabilseydik, doğrusu şu anda, çok farklı noktalarda olabilirdik diye düşünmekteyim.
oturduğu yerden para kazanma zihniyetine mensup kişilerin bir araya geldiklerinde konuştukları başlıca konulardandır.