bugün

ilki gibi çerezlik film olacaktır.

doğası gereği hobbit'in kaderi budur. ama yine de her türlü beklenir, yine ilk seansa gidilir, aylarca soundtracki dinlenir.
---Spoiler-----
legolas dan hatun araklayan cücenin bulunduğu film. Ulan ejdarhalara inanırım buna inanmam.
---Spoiler----
hobbit üçlemesinin ikinci filmi... altyazılı ve dublajlı olarak arka arkaya 2 defa izledim. neden öyle bir manyaklığa giriştiğimi bilmesem de anormal baş ağrıları haricinde durumdan gayet memnunum. altyazılıyı izlediğimde salonda ortalama bir kalabalık vardı, dublajlıya gittiğimde tıka basa doluydu, bunu da belirteyim. neyse, 1 sene aradan sonra uğuruna günler saydığımız filmin irdelemesine artı ve eksi yönlerine gelelim.

--spoiler--

artılardan başlarsak;

film peter'ın dediği gibi "bilindik bir yerde beklenmedik bir şekilde" başladı. aylar boyunca, son ittifak savaşıyla başlayacak, balrog'un uyanışıyla başlayacak (ilk uyanışı hobbit dönemine denk gelmekte), dol guldur'dan başlayacak diye yüksekten ayıp tutarken, bree'de peter'ın havuç yiyerek "hadi iyi seyirler" bakışı atmasıyla başlaması güldürse de kişisel olarak beni biraz üzdü. yine de bree içindeki sahneler filmin kurgusu bakımından oldukça doyurucuydu. o sahnelerde gözler yolgezeri aramadı değil...

ayrıca peter bu rolüyle yüzüklerin efendisin'de havuç yiyen "kendisinin" dedesi rolünü oynayarak bu kulvarda anormal bir yere geçti. 3. filmde ne kılıkta görüneceğini en az filmin sonu kadar merak ediyorum, o derece.

filmin ilkine kıyasla aksiyonu ve komedi yönü oldukça bol. mesela bombur'un korkudan 100 metre deparı basması ve fıçılarla kaçışta tek başına şov yapması. cücelerin kafasına basarak kuğu gölü balesi yapan legolas ve legolas'ın gloin ile girdiği muhabbet, gloin ailesinin abuk fotoğrafları... bilbo'nun mimikleri ve el hareketleri oldukça güldürdü. tabii ki havuç yiyen peter'ı da unutmuyoruz...

bree'deki gandalf ile thorin'in sahnesi, arkenstone'un gerek thorin için gerekse taşın stratejik öneminin ne kadar fazla olduğunu anlamak açısından oldukça doyurucu olmuş.

fragmanda fıçılarla kaçış sahnesinin o çizgi filmden hallice animasyonla yapılmış bir bölümünü gördükten sonra filmde buranın vasat şekilde işleneceğini düşünmüştüm ama oldukça yanıldım. aksiyonu bol ve görsel olarak da bayağı güzeldi. yine de bazı yerlerin direkt bilgisayar destekli olduğu apaçık göze batsa da genel olarak durumu kurtardılar.

mirkwood'un ortamını gerçekten beğendim. karanlık ve kasvetliydi. sahnelerin atlı kovalıyormuş gibi hızlıca geçiştirilmesi dışında bir eksisi yok.

bombur'un hakkı sonuna kadar verilmiş.

bard ve göl kent'in efendisi karakter olarak kitaba göre çok güzel yansıtılmış filme. thranduil'in atarlı ve asi bir yapıda görünmesini bekliyordum, suratındaki o uydurma bir hikaye ile eklenmiş yanığın aşırı gereksizliği haricinde bir problem yoktu. oyunculuklar üst seviyedeydi.

sanıyorum filmde kitapla en uyumlu olan yer, woodland realm sahneleriydi. cücelerin karşılanması, uğurlanması gayet kitaba uygundu. ve lake-town şehiri kitapta betimlendiği gibi ne görkemli ne de göze çirkin geliyor. tam kıvamında olmuş, çok beğendim.

dol guldur'un ambiyansı karanlık ve gerilim doluydu. filmde erebor'dan sonra favori ikinci mekanım.

gandalf sağolsun bu film eski dost sauron reyisi de görmüş olduk. bize yüzüksüz de o ürpetici sesiyle ne kadar güçlü olabileceğini gösterdi. gerçi zayıflamış biraz o ayrı. gandalf ile kapışmaları biraz uzun sürse de görsel olarak ortalama üstündeydi. gandalf'ı bu kadar sık büyü yaparken görmek ayrıca güzel. lotr'de bunun eksikliğini çekmiştik. o değil de yine asası gitti. adama asa dayandıramıyoruz arkadaş.

bilbo'nun mirkwood'da örümcek ağlarıyla oynaması onun took yönünü ortaya çıkarmış. ve bu film gördük ki bilbo yüzüğe bayağı bağlanmaya başladı. ve yüzüğü taktığında örümceklerin konuşmalarını duyuyor olması da hoş bir detay. lotr'de bu detay atlanmıştı.

erebor... ilk filmde erebor'u görünce oha nidaları atarken bu filmde bolca erebor'un içini görmem beni fazlasıyla tatmin etti. o sahneler hiç bitmesin istedim. tasarımcılar her kimse cüce işi mimarisini oldukça kapmış.

ve gelelim filmin başrolüne, yüce, haşmetli smaug'a... fragmanda kendisini ilk gördüğümde animasyon yüzünden beklentimi biraz düşürmüştüm, daha sonra sesini duyunca tekrar beklentilerim artmaya başladı, çünkü umduğumdan iyi bir dublajla karşılaştım. film de ise fragmandaki o görüntüsünün ne kadar yanıltıcı olduğunu görmüş olduk. muazzamdı. ilk gözünü açıp lake-town'a direkt dalış yaptığı sahneye kadar zerre sırıtmadı. sanıyorum filmin bütçesinin yarısı sadece smaug'a harcanmış. bu kadar uzun süre boyunca, oldukça tempolu bir halde sıfır hata ile koca ejderhayı ekrana yansıtmak her benim diyen ekibin yapabileceği bir iş değil. sanıyorum sinema dünyasında ejdarha figürü olarak üzerinde en çok uğraşılmış ve filme bu derece gerçekçi şekilde yedirilmiş tek ejderha. işine gelince nasıl da uğraşıyorsun peter... seslendirmesine zaten diyecek yok, benedict döktürmüş.

şimdi gelelim filmin eksi yönlerine, bu kadar övdüğüm yeter.

öncelikle beorn olmamış. beorn'un evi olmamış. kitap ile zerre alakası olmayan sırf laf olsun diye çekilmiş geçiştirme sahnelerden ibaretti. oysa benim kitapta en çok hoşuma giden bölümlerden biriydi. cüceler eve o şekilde mi giriyor peter efendi? cücelere servis yapan hayvanlar nerede? hadi onu atladın, devasa hayvanları nerede? beorn neden onları hemen kabulleniyor? kaldı ki o beorn tasarımı ne öyle? wolwerine kılıklı... hiç olmamış.

mirkwood bölümünde örümcekli sahnelerini bir nebze anlayabiliyorum ama saraydaki sahnelerin bu kadar kısa olması yüzünden güzelce küfürleri sarf ettim peter'a. cücelerin mapus damına girmesiyle çıkması 10 dakika bile sürmedi. onlar orada en az 1 ay barınıyordu, bilbo içeride kaçış yolu için plan yapıyordu. bunlar en azından daha detaylı şekilde anlatılabilirdi.

thranduil'in suratının o hale gelmiş olması lüzumsuz. resmen adamla dalga geçilmiş. hiç lazım değildi.

peter pan kılıklı, dip boyası gelmiş tauriel hakkında da bir kaç kelam etmek lazım. öncelikle tee en başından böyle bir karakterin olacağını öğrendiğimden beri kendisine kılım. eğer mirkwood'da uslu bir elf olsaydı kendisi hakkında düşüncelerim değişebilirdi ama olmadı. sen git hayali bir karakter ile bir cüce arasında aşk yaşat ve bu işin içine legolas'ı da sok. direkt çıkıp tolkien'e sövsen daha iyiydi peter efendi. kimse bana peter'ın "filmdeki erkek karakter bolluğu çok fazla" bilmem ne demesin. galadriel tek başına o işi görebilir. olmadı bard'a bir kadın bulsaydınız. olmayan bir karakteri yaratıp illa ki biriyle aşk yaşatmaya zerre gerek yok. ki cilveleştiği kişi de bir cüce. sonra tolkien ailesi neden bu adama dava açıyor. az bile yapıyorlar. kitaptan çıkılabilir, ek materyaller eklenebilir ama bu kadar ileriye gitmek fazladır. çok meraklıysa peter efendi kendisi bir kitap yazıp onu filme uyarlasın. neyse, ayrıca legolas ve tauriel'in lake-town'da bulunması kadar alakasız başka bir şey olamaz. legolas gibi bir elfi cüceye tercih eden peter pan'ı da orklar kaçırsın.

legolas'ın bolg'un peşinden gitmesi anlamsız. bire bir dövüşü bir nebze anladım ama bolg wargıyla çekip gittikten sonra at ile onu kovalamanın manası nedir? mümakili tek başına indirmiş, gözle görülemeycek uzaklıktaki nazgulu vurmuş bir elf pekâlâ bolg'un ensesine oku yapıştırabilirdi.

azog bolg değişiminin mantığı açıklanmalı. bolg'u cücelerin üzerine sürmesinin ekstra bir sebebi olmalı.

lake-town efendisinin yanındaki o solucandil çakması karakter gereksiz.

sanıyorum büyücüler arasında istedikleri zaman birbirlerinin yanına gidebilecek bir özellikleri var. gandalf ne zaman radagast'ı çağırsa 2 dk'da yanında beliriyordu. ilginç. galadriel'de durup dururken kayboluyordu mesela ilk filmde.

hazır galadriel demişken, normalde filmde bulunmaması gereken bir karakter ama peter'ın 3. filmi yüzüklerin efendisine bağlayacağı bahanesi ile kendisine göz yumduk. sanıyorum bu film 15 saniye görünmesi bize yetmedi.

bombur'un mirkwood'da bayılıp rüyalandığı sahneyi umarım gösterirler, oradan güzel bir komedi çıkar. extended'ı bekliyoruz. çekilmemişse eksiklik hissederim.

cücelerden bazılarının lake-town'da kalması çok gereksiz. böyle atraksiyonlara hiç gerek yoktu. tauriel'in arwen moduna girip kili'yi iyileştirme çabalarına zaten hiç girmiyorum.

haşmetli smaug'a dönersek... yukarı da o kadar övdüm beklentilerimi fazlasıyla karşıladı dedim ama üzerinde bu kadar uğraşılmış bir ejderhayı da bu derece şamar oğlanına çevirmek ayıptır. ne haşmeti kaldı, ne de yüceliği. cüceler bu kadar kıvrak zekalıysa eğer neden smaug ilk erebor'a saldırdığında alt etmediler de burada öldürmekten beter ettiler diye sorarım sana peter. smaug'un the golden lakabı ancak bu kadar kötü bir biçimde yansıtılabilirdi ekrana.

bir film böyle pat diye bitirilmez, ayıptır yazıktır günahtır. diziler bile böyle bitmiyor. daha iyi bir kurgu yapılabilirdi...

soundtracklere gelirsek. bu üçlemede howard shore gerçekten vasat. ilk filmde yeni maceraya ısınmak için eski alışık seslerin duyulmasını yadırgamadım ama bu film yeni parçaların da çoğunun sönük kaldığını gördüm. çok yavan ve geçiştirme. hiç ön planda değiller. orta dünya filmlerindeki en önemli unsurlardan biri soundtracklerdir bence. lotr dönemindeki bir çok parça diğerlerinden farklı ve bireysel olarak dinlenilebilecek seviyede. filmde ön plana çıkan parçalar bile ne yazık ki lotr dönemindeki parçaların tekrar düzenlenmiş haliydi. ayrıca kapanış parçası da bu filmin havasına uymamış. güzel müzik ama buraya uygun değil. biz enya'lara alıştık bir kere.

soundtracklerden en sevdiğim 2 parçadan birinin en kıl kaptığım sahnelerden birinde çalması beni oldukça üzdü. bkz; http://www.youtube.com/watch?v=WtNS4l6Kr2M

--spoiler--

neyse, uzun lafın kısası, övdüğüm kadar sövdüğüm yerleri de olan bir orta dünya filmini geride bıraktık. teknik olarak 1 ile 3 arasında geçiş filmi olarak duruyor, umuyoruz ki peter el mahkum izleyeceğimiz bildiği için bizi sömürüp kitaptan bu kadar bağımsız işler yapmaz.
Filmi gecen hafta carsamba sinemaya girdigi ilk gün izledim. Biletimi zaten haftalar once ayirtmistim sonucta sabirsizlikla bekledigim filmler arasindaydi. LOTR sinemada izledigim ilk film uclemesiydi. Orta dunyayla ilk tanistigim ucleme. O zamandan beri bu filmlerin yeri ayri benim icin. Bir anlami var. 10 uzerinden 1 verilse de sinemada izlenecek bu filmler o kadar. Efennim Arkadaslarla gitmek yerine tek basima gitmeyi tercih ettim film sonrasi ise tam olarak yerin dibine nasil girilir cinsinden bir olay yasadim ama bu konu baska bir basligin konusu neyse. Filme dönersek, film benim beklentilerimi fazlasiyla karsiladi. Kitabi okumus olsaydim muhtemelen cogunluk gibi agiz burun kiviracaktim ama okumadigim icin gordugumle yetindim ve gayette memnun kaldim. Hatta okumadigima sevindim desem yalan olmaz. Okumus olsam eminim ki beklentilerim karsilanmayacakti. Bu hissiyati cok iyi biliyorum cunku okudugum bircok kitabin film veya dizisinde feci hayalkirikligina ugramisligim var.

--spoiler--
Oncelikle bu film ilkinden cok daha iyi onu once bir kabul edelim. Daha cok aksiyon daha cok macera var bu ikincisinde. Bilbo karakteri sagolsun baya guldurdu. Hikaye ilk bolumunde biraz yavas ilerlese de ikinci yarisinda baya hizlaniyor. Cucelerin ficilarla kacis sahnesi mukemmeldi mesela. Baya tum sinemada oturanlar soluksuz izledik. IMAX olarak izleyince kafama kafama gelen oklar yuzunden kafami egisim ve yanda oturanlarin bu duruma katila katila gulmesi gibi sebeklikler de yasamis oldum. Legolas'i gormek eski bir dostu gormek gibiydi. Tabiki o LOTR serisindeki genc deluganli orlando bloom yoktu karsimizda ama yine de olmustu. Sadece lenslerinde bir sorun vardi sanki. Asiri bir mavilik vardi boyle ara ara beyaza kacan. Bunun disinda yasina bakisin adam gayet formundaydi. Hakkini yemeyelim. Evangeline Lilly tauriel rolunde cokta siritmamisti bana gore. Bir cuceye yildirim askiyla vurulmasi olayi zorlama olmus olabilir ama oyle cok goze batmadi. Ben sevdim kili tauriel ikilisini. Hatta orc'lar saldirdiginda yetis tauriel kurtar kili'yi diye diken ustunde oturdum bir ara. Oyle cok yakinildigi gibi acayip sulu bir askta yasanmadi bu ikili arasinda.

Smaug ile bilbo sahnesinde kahkalarla gulduk dersem yalan olmaz. Smaug ile bilbo'nun arasindaki konusmalar, kacislar, kovalamacalar tam yerindeydi. Onun oncesinde bilbo'yu asagiya yollarken cucelerin arkenstone'u bulacaksin isin kolay canim demeleri ve bilbo'nun altin ve mucevherlerle dolu sonsuz buyuklukteki alana bakmasi ve pekala demesi tam komediydi.

Filmin sonu sacma bitmis olabilir ama nerere bitirseler bize sacma gelecekti. Ki yani biz kitabi okumadik. Film orda bitmemis olsaydi zaten ucuncu filmi gerek kalmazdi. Bu baglamda 'ne bicim bir yerde bitti lan bu film' serzenislerini anlamiyorum. Olmadi alip kitabi okuyacaksin merakina son vereceksin. Bence tam da yerinde bitti.

Bilbo 'What have we done?'
--spoiler--

Lost disizinden sonra Evangeline Lilly'i tekrar gormek guzeldi, elf olmak yakismisti da. Fakat biraz aksan kasar gibiydi, ilkin alisamadim aksanina. Filmin genelinde hakim olan ingiliz aksanina uyum saglamak istedi belkide bilemiyorum. Kitabi okumadigim icin sevmis olabilirim kendisini. Okumus olsam nefret edebilirdim bilemiyorum.

Richard Armitage olayi yine goturuyor ilk filmde oldugu gibi. Thorin rolunde cok ama cok basarili. Zaten o ses tonuyla sabaha kadar konussa oturup dinlerdik tum salondakiler. Thorin'in agirligini, karizmasini ve zaman zaman bencilligini cok iyi yansitiyor Richard Armitage. Film sadece kendisi icin bile izlenir.

Benedict Cumberbatch'ta masallah smaug'a sesini vererek harikalar yaratmis. Smaug'un buyuklugunu,, ihtisamini birebir yasatiyor size.

Bu filmi kesinlikle IMAX 3d olarak izlemelisiniz. Normaliyle hicbir fark yok diyenler ne tur bir imax 3d olarak bu filmi izlediler bilmiyorum ama ben sanki orta dunyanin icindeydim 3 saat boyunca. Kaliteli bir imax 3d'de izleyin filmi ama gidip bok atmayin, yapmayin.

Son olarak film bitince hemen kalkip gitmeyin, credits akarken ed sheen'den I see fire sarkisini dinleyin. cok guzel bir sarki zaten kulak kabartin, acmayin hemen o gozleri. kalin biraz daha orta dunyada. Seneye son film ve orta dunya tamamen bitmis olacak. Tadina varin abi bu filmlerin, elestirin tabi ama kiymetini de bilin.
yüzüklerin efendisi serisine kan ağlattıran film. hayır heyecanla bu seriyi bekleyen milyonlarca insan var. sahneler o kadar gereksiz uzatılmış ki illa 3 saati bulalım diye film çevirmişler.
--spoiler--
smaug bir başlıyor konuşmaya arkadaş yok ben böyleyim ben şöyleyim adamın anasını sikerim yarım saat öyle geçiyor.
--spoiler--
Bir lotr hayranı olarak tiksindiğim film. Legolas ve tauriel'in aksiyon sahneleri dışında olmuş denilebilecek bir sahne göremedim açıkcası. ilk filmi de beğenmeyip umutlarımı bu filme saklamıştım fakat yine olmadı. Peter jackson hobbit serisiyle lotr kültürünün değerini epey düşürdü bence. Hele ejderha olayında iyice sıçmışlar. ilk filmde gizemli bir his yaratan o yüce smaug'un gözümde tatlı su kertenkelesi kadar değeri kalmadı aq. O koca cüce ordusuna bana mısın demeyen smaug 10 kişiyle baş edemeyip kaçtı ya la.
Onu bunu bosverinde ilerde bi silmarillion trilogy gelicek ve o zaman film goreceksiniz.
hobbit'in ilk filminden sonra beklentileri yükselmiş, merakla beklenen 2. seridir.
tüm yorgunluğuma rağmen yazmadan yapamadım.

"kitap daha iyiydi yeaa." siksiği yapmaya hiç gerek yok çünkü göbeğini sevdiğim peter jackson kişisi çok iyi kotarmış, en azından "benim" beklentilerimin kat ve kat üstündeydi. hiçbir şey beğenmeme'yi adet edinmiş insanlardan olmıycam, hayır.

------- spoiler -------
kitapta fıçı sahnelerinde orkların nehirde cüceleri 5 metre ötede takip ettiği, fıçılardaki cüceleri öldürmeye çalıştığı, orman elflerinin ise bu olaya müdahale ettiği falan yok ama keşke olsaymış, çünkü mükemmel sahnelerle, efektlerle desteklenmiş bu süre. bombur'un fıçının içinde, fıçıyı adeta bir kalkan gibi kullanıp orkları ezip geçmesine çok ayrı güldüm, mizah iyidir hoştur.

tauriel ise tamamen filmde kadın açlığını gidermek için var zaten bunu söylüyorlar ama benim gözümü çok tırmalamadı, gayet de iyi ablamız, zaten ona bakarsan arwen de gereğinden fazla büyütülen bir karakter ama güzelliğinden dolayı çok ses çıkarılmadı, özellikle erkek bünyelerde. sadece sahneleri bi ton daha az olabilirdi.

beorn en çok merak ettiğim karakterlerdendi ama fazla görünmedi gibi.

cüce ve elf aşkı hiç olmamış, orada bi "noluyo ya" oldum.

smaug da gayet iyiydi, azcık kendini beğenmiş havaları hakim kendisinde, bilbo da bu "zaafını" yağlayıp ballayarak iyi kullandı ve böylece göz göze gelmesine rağmen hayatta almayı başardı, tatlı dil orta dünya'da da olsa iş yapıyor. ayrıca kendisi için 2,5 yıl çalışılmış, doğrudur inandım, 10 numara olmuş.

o değil de cüceler kapıya ulaştıklarında anahtar deliğini bulamayıp umutsuzluğa düşüp-thorin de dahil- geri dönüyorlar ya, kitabı okumama rağmen, "lan yoksa pj burda bitirip orta parmak mı çakıcak." diye düşünmedim değil. yani demek istediğim oradaki "çaresizlik" çok iyi yansıtılmış.

----- spoiler -----

2. kez gidip izleyeceğim film bu bir de, evet.
emeği geçen tüm ekibi öpüyorum kukuletalarından..
hobbit romanının 2013'te çekilecek 2. filmidir.

http://www.imdb.com/title/tt1170358/

edit : türkiye için çıkış tarihi 13 aralık 2013'müş.
kitabı okumadan izleyen herkes için bir şölen havasında geçtiğinden eminim. lakin benim gibi " nerd " tayfadansanız, filmi beğenmeme ihtimaliniz yüksek.

gelelim sebeplerine ;

--spoiler--
hacı, öncelikle ben lotr serisinde de arwen'in kahramanlıklarına takılmış bir adamdım, peter jackson'un kafasına göre iş yapmasına kızıyorum. lotd'da tom bombadil ve glorfindel'in başını yemişti, şimdi de beorn'un yemiş ve tauriel diye ne sikim olduğu belli olmayan bir elf'i eklemiş. eğer yanılmıyorsam legolas hobitte sadece bir kere kral babasının yanında gözüküyordu, tasvir ediliyordu ama konuşması yoktu diye hatırlıyorum. yanılıyor olabilirim.

dragon sahneleri çok uzun ve gereksiz. cücelerin yarım akıllarıyla bilmemkaçbinyıllık dragonu oynatması akıl alacak gibi değildi.

başka bir yerde daha okudum bu eleştiriyi ama, rohan bile görüntü olarak skindirik dururken bu göl kasabasının adeta fantastik dünyanın parisi gibi gözükmesi göz tırmaladı.

ha bir de, fire dragon'u fire ile öldürmeye çalışmak... bi ben güldüm zaten sinemada.

işin özü, tek filmlik kitabı 2 filmde versen gene olurdu da, 3 film olmadı hafız.

--spoiler--
Azimle kitabını bir ay da bitirdiğim the hobbit serisinin ikinci filmi. 2013' te vizyona girecekmiş, beklemedeyiz.
Film boyunca gözlerim doluydu. Sinirden. Kara Murat Legolas ve Beşinci Boyut Salih'in bacısı Tauriel, Gölkent'i bastıkları zaman artık daha fazla dayanamayıp ağladım. O esnada Peter Jackson'a sövdüğümden bazı replikleri anlamamış olabilirim, ama olsun.

Hayır, kurgu, anladık tamam, bizim o hasta ve manyak haline vurulduğumuz, Thorin gibi dünyanın en şerefsiz cücesinden karizmatik über onurlu soylu hede hödö bir küçük Aragorn yaratma çabası, işte saniyede otuz ork kesen Legolas, taş elf hatunu filan, bunlar lazım para kazanmak için tabii.

Hepsine tamam anasını satayım, ama CÜCE OĞLANI VE ELF KIZI AŞKI NE LAN? PETER JACKSON RESMEN EZANLA BESTE YAPIP YÜZLERCE KURŞUN YiYEN DJ AKMAN EFSANESiNi GERÇEKLEŞTiRMEK iSTiYO.
ilk fotoğraf yayınlanmıştır.

görsel
fragmanlarında duyduğum soundtrack'ı mükemmel olan film. hadi lan gel 13 aralık!