bugün

1978 yapımı michael cimino filmidir. başrollerini robert de niro, christopher walken, meryl streep ve john cazale paylaşmaktadır.

savaş'ın ne türlü yaralar açtığının insan benliğinde, tüyler ürperten hikayesidir. özellikle rus ruleti oynanan sahne muhteşemdir.

şimdiye kadar çekinmiş en iyi savaş karşıtı filmlerden birisidir.

edit: izleyin lan bu filmi. film neymiş görün!
vietnam savasina karsi bir filmdir.
korku, arkadaşlık, dostluğa ihanet ve aşk üzerine bütün duyguları olduğu gibi; çıplak anlatmayı başarmış bir filmdir. de niro' nun ilk başyapıtlarındandır. vietnam travmasının yokettiği asker rolünde christopher walken ilk ışıltılarını bu filmde yansıtmış, ve john cazale' de 3 filmlik kariyerinin en iyi oyununu sunmuştur. zira kendisi bu filmin çekimleri bittiğinde hayata gözlerini yummuştur. bir rivayete göre the godfather' ın setinde hastalığa yakalanmış; bu filmde oynayacak gücü olmadığı halde ve ölümü beklenmesine rağmen, nişanlısı meryl streep' in ısrarı ile oynamıştır. freddie carleone rolüyle lazandığı şöhreti bu filmle ikiye katlamıştır.
ne kadar dikkatli izlesende ''bişey kaçırdım galiba'' hissiyatı veren filmdir.filmin başındaki düğün sahnesi gereksizdir.izlenmese bile olur.rus ruleti sahnesi izleyenin ömrü boyunca unutamayacağı sahnelerdendir.hatta uzunca bir sekanstır.
sivil hayatın bütün canlılığı ile yansıtıldığı bölüm biraz uzundur ama belki de ikinci kısmın ağırlığını ve gerçekçiliğini ortaya çıkarmak için başvurulmuştur.

askere gitmeden evvel, gençlere izletmemek lazım!
meryl streep`in duru oyunculugu izlemeye doyulmaz. hangisi kotudur ki... dugun sahnesi soylenenlerin aksine harikadir.
savasa gidecek genclerin neseli gorunme , kaygisizlik duygulari arkasindaki gizli endise ve gerilimi hissedebilirsiniz.
geyik avi sahneleri de cok guzeldir.
savaşın bireyler ve ufak bir kasaba üzerine etkileri anlatılmış olan film. yalın bir anlatım yolu izlemiş yönetmen, şaşaalı diyaloglara falan da girmemiş. rus ruleti sahneleri tabii ki insanın kanını donduruyor, özellikle son sahne. ama film sanki duyguları izleyiciye yansıtmakta biraz eksik kalmış. ya da benim mallığımdır o belki.
meryl streep gerçekten bambaşka bir aktrismiş, tekrar anladım.
de niro ile christopher walken, özellikle walken filmde aşmış geçmiş rol kesme bakımından. filmin başındaki ruh hâleti ile sonundakine bakın, adam oynamış hocam!
john cazale gerçekten yakında ölecek bir insan yüzü ile gözüktü filmde, ya da aynı yıl öldüğünü bildiğim için ben mi öyle baktım.

filmin sonundaki milli marş sekansını tam çözemedim, yönetmen ironi mi yapmış kafamda bir ihtimal olarak kaldı.
Michael Cimino'nun Vietnam savaşı ekseninde kurguladığı, aslen bıraktığı izlerin insanları ne hale getirdiğini sorguladığı başarılı filmidir. Robert De Niro'nun eve dönüşünde kendisi için verilen partiye katılmayıp geceyi başka bir yerde geçirmesi unutulmaz sahnelerdendir. Filmin tek düşündürücü tarafı Cimino'nun, savaşa ne kadar karşı olsa da Vietnamlılara birer savaş suçlusu izlenimi katmayı istemesidir. Savaşı başlatan, işgalci konumunda olan Amerika'nın sadece bir savaş ortağı olarak algılanmasına yol açabilmiştir. Meryl Streep her zamanki gibi başarılıdır.
cok önemli bir filmdir. christopher walken savasin mahfettigi bir adami oynar. de niro, herzaman ki mükemmeldir. temposu agir bir filmdir.

bas kismindaki dügün sahnesinin gerekli olup olmadigini tartisirlar. ben o sahnenin, savas öncesinde karakterlerin gercek durumlarini yansittigi, ve savasin sonunda karakterlerin o dügün sahnesinde yansitilan karakter cizgilerine binaen nasil degisikliklere ugradiklarini gözlemlemek acisindan, cok önemli oldugunu düsünürüm.

de niro´nun üc kursunla rus ruleti yaptigi sahne, ve bütün o nehir kenarindaki baraka sahnesi, unutulmazdir. filmin sonundaki rus ruletcilerden zengin olmus "kibar" fransiz da bize, her kibar insanin "insan" olmadigi mesajini vermektedir.

bu filmin hangi ödüllere layik görüldügünü bilmiyorum. ama oscar alan bir sürü filmden cok daha önemli bir filmdir "geyik avcisi" (the deer hunter)
adalet ağaoğlu - memet baydur' un "mektuplaşmalar" ından anlaşıldığı üzere memet baydur' un da beğendiği ve mektuplarında da bahsettiği filmdir.
imdb top 250'de 133. sırada yer bulan izlenesi film. benim dikkatimi çeken olay; hepi-topu 50 yıldır amerikalı olan rusların abd'ye bağlılığı. avrupalı ve amerikalı insanın kökeni ne olursa olsun ülkelerine sadakatlari gerçekten vardır.

bu film de vietnam savaşının gereksizliğini iyi anlatmış ama en vurucusu (bkz: doğum günü 4 temmuz) dur. tv'den değil dvd yada divx olarak izlenirse durum anlaşılır.
özellikle vietnam'daki kafes sahnesi beni derinden etkileyen de niro klasiği.
Rus rulleti sahneleri insanı derinden etkiliyen başrolünde robert de niro' nun oynadığı 1978 yapımı film. En sevdiğim filmlerin başında gelir.
Savaşın savaşta savaşmış kişiler üzerindeki yıkımını çok gerçekçi anlatan sert bir film.
heathcliff isimli yazarın belirttiği sahne benim de bu filmde en etkilendiğim sahnedir. robert de niro, savaştan eve dönmüş ama arkadaşının nişanlısına, kendisinin de platonik olarak deli gibi sevdiği kıza, arkadaşının vietnam'da yitirildiğini söyleyecek cesareti kendinde bulamamaktadır. o yüzden günün geceye kavuştuğu o saatlerde kasabalarını karşıdan gören bir motele yerleşir. sanayi mahali olan memleketinin ışıklarına bakar, yüzünü yıkar, gözü acımaktadır, deli gibi bir iç sıkıntısı ve ızdırap duymaktadır. cüzdanından arkadaşının aşkının resmini çıkartır ve parmağıyla okşar.fonda stanley myers'in, john williams'ın yorumuyla ebedileşen cavatina'sı çalmaktadır. tek kelime bile etmeyen robert de niro, bu sahnede yüreğimizi burkar.
zamanında izlediğim, pek bir şey anlayamadığım film. yani rahatsızlık cerdiği doğrudur, oyuncular iyi lakin ki öyle değildir.
The deer hunter, anti-militarist ve "ırk" esasına kurulmuş, vietnam sendromu'nu gözler önüne seren, bir cimino filmidir. Bolşeviklerden kaçan rus göçmen kentinde üç arkadaşın hayatı anlatır. Filmi üçe bölmek gerekirse; üç bölümden oluşuyor.
Savaş öncesi ve düğün bölümü,
savaş,
savaş sonrası...
Spoiler vermek istemiyorum. avcılıktan veyahut savaş filmlerden öte bir film. Ha! Roberto de niro'yu unutmayalım. Tek atış.
Sakince, anlayarak, özümseyerek, ulan hadi bi ekşın olsun artık beaaağğ kafasıyla değil de yüreğiyle izleyenler birçok detay, ayrıntı ve en önemlisi kendilerini bulacaklardır.
Hiçbir sahne atlanmadan izlenmeli. Heyecan aksiyon gerilimden ziyade psikoloji temalı film arayışında olanlar kesinlikle tatmin olacaklardır.

Savaşların insan psikolojisini ve ruhunu ne denli tetiklediğini gösteren en iyi savaş karşıtı filmlerden olabilir.
Karakterlerin başlarına gelen travmalarla yaşadıkları değişimler ile üzer, iç ısıtan dostluk sahneleri ile mutlu eder ve Rus ruleti sahnesinde ise...
izleyiniz efendim. Önerene teşekkürlerimi sunuyorum.

--spoiler--
gözünü kırpmadan geyikleri öldüren Michael'ın savaştan sonra merhamet duygusuyla geyiği özgür bırakması en etkileyici sahneydi.
--spoiler--

görsel
bir akraba düğününde 1 saat bile kalmayan bana, 40 dakika boyunca düğün izletmeyi başarmış bir yapım. *
işin şaka tarafı tabi, belki bu düğün o kadar uzun tutulmasaydı aradan geçen bir kaç dakika sonra, vietnam'da annesinin kucağında vurulan bebeği yeme kavgasına girişen domuzların (bildiğin domuz) bizde yarattığı şok böylesine etkileyici olmazdı.
şahsen onsavaşın gerçekçiliği açısından oldukça başarılı buldum. aslında savaştan çok savaş zamanında 3 yakın arkadaşın yaşadıklarını izliyoruz. bu bakımdan güle oynaya, kendinden emin, kimi nasıl vuracağına dair bahse giren adamların vietnam 'ı yaşayınca nasıl da değiştiğine şahit oluyoruz.
3 saatlik süresi gözünüzü korkutmasın.su gibi akıp gidiyor.