bugün

Halı sahaya gittiğim ilk günü unutamıyorum.
gönlümün güvercini.
Tiyatro seçmelerinde sahnede canlandırdığım tiradın sözlerini unutmam ve yerin dibine girmiş bir vaziyette beni izleyen onlarca insanın karşısında özür dileyerek sahneden inmem büyük ihtimalle hayatımda hiç bir zaman bu kadar yerin dibine girmeyeceğim.
Üniversite son sınıftayken yaşadığım bir günü unutamam.

Çanakkale'de yaşayanlar bilir Muzo'yu. Şarkıcıdır.

Bir gün iki erkek arkadaşımla bir şeyler içtik. Mekandan çıktık. Bizimkiler birbirlerini sırtına almaya falan çalışıyorlar derken biri yere düştü.

Arkadan bir korna sesi, camı açmış bağırıyor ayy düşürdü güzelim çocuğu yere diye.

Hemen otostop çekiyoruz bu kadar samimi bir yakarışta bulunan sürücüye. Bizi arabaya alıyor. Müzik son ses ilerliyoruz. Bindiğimiz gibi tanıdık zaten Muzo'yu.

Biraz bir şeyler anlatıyor kendi özel hayatıyla alakalı. Yanında da başka bir arkadaşı var. Birbirlerini dürterek gülüşüyorlar falan.

Bizimkilere isimlerini soruyor, beni atlayarak. Ve patlatıyor şarkıyı arkadaşlarımdan birinin ismini kullanarak;

Arabada beş,
Evde onbeş,
Hoşuma da giderse
Bendensin.

En çok ben keyifleniyorum bu duruma. Muzo trans. Herkes farkında. Ve öyle samimi, içten ki. Sohbetin dibine vuruyoruz. Tam manasıyla bizim çocuklara yazıyor muzo, yanındaki arkadaşıyla birlikte. Gırgır, şamata derken arkaya dönüp:

Şu kız olmasa iyiydi, atalım şunu şurda biz devam edelim demez mi? ibre bana döndü dedim S.çtım. Ama ekledi hemen maalesef işim var, vaktim yok neyse.

Ben derin bir oh çektim. Muzo bizi merkeze kadar bıraktı. Bir gece sahnesine davet etti falan.

Bilenler, duyanlar Muzo'ya selam söylesin. Bizi alkollü halimizle, parasız yollarda bırakmadı ve hayatımın en eğlenceli sohbetini yaşattı.
12.yaş günüm. Hepi topu 5 gün öncesinde binlerce kişinin öldüğü gölcük depreminin ortasında bulmuştum kendimi.
1998 senesi efendim .
sozlukte biri vardi bayadir beni takip ediyodu ama hic konusmamistik. sonra bi iki defa bisiler yazdi konustuk. sonra ben bi baslikta su sarkiyi paylasmistim.

https://m.youtube.com/watch?v=4Go2qRwXLjY

cok begendigini defalarca dinledigini soyledi. sonra dedi ki ben bu sarkidan cok etkilendim bidaha girmicem sozluge hesabimi sildiriyorum dedi. kendine iyi bak tesekkur ederim deyip gitti. adini bile bilmiyorum. ne garip seyler oluyo bazen dimi.
sokakta kavga çıkmıştı biz üç kişiyken karşı taraf sekiz kişiydi yediremedim lafı kendime çocuğa kafa attım buraya kadar her şey normal ben ortalık karışacak derken dört kişi arkadaşlarımı tuttu geriye kalanlar ise beni fena halde dövdü fakat öyle böyle değil çok iyi dövdüler en son çocuklar kaçarken ben çocukların kaçtığı yönün tam tersine sizi bulacam bu olay burada bitmedi dedim fakat o olay orada bitti.
ilkokul 1. sınıftayım hoca herkese sırayla bir kelime mi bir cümle mi ne okutturuyor. ben okudum sıramı savdım yan sıradaki arkadaşım biraz kekeler gibi oldu ben de yardım etmeye çalışmıştım fısıldayarak söyledim ona doğrusunu. hoca duymadı sanmıştım duymuş gelmişti yanıma.

+ senin adın bayram mı !
- yok hocam üçgende alan
+ ee o zaman niye cevaployosoonnn
- e ama ben şey gak guk gok...

şırankk diye bir tokat inmişti yüzüme. ulan daha 1. sınıf 1.sezondayız hemen öldürdün amk. sonra gel benden seni sevmemi bekle.
dostlarımdır. bu hayatta başıma gelen en güzel şey onlar.
84,78den teşekkür aldım ya la..
Ortaokulda bizim sınıf erkeklerini birbirlerinin şeyini gösterirken basmıştım. Çok korkunçtu, unutamıyorum.
Herşey birgün unutulur.
izmir sokakları.
acma yaram derin derin
dermanini bilen gelsin
baska tabipler istemem
beni derde salan gelsin...
(bkz: eski sevgilinin telefon numarası)

ha unutmadık ta ama aramadık ta. işte bu tam bir trajedi.
bir sürüdür. hiç birşey aklımdan çıkmıyor ne yazık ki.. hafızam tam bir bela benim için. durduk yerde hüzünlendirir beni.
iki yıl platonik sevdiğim kızın yüzüne seni seviyorum dediğimde verdiği cevap: ee.. napayım?
...
Unutamadığım bi anım olursa ilk buraya yazcam.
O malın benle konuşmak için beni dürtmesi ve adımı ilk söyleyişi... Ah be...
utanılan anlar unutulmaz. utanılan anlarla hesaplaşmanızı yapmadıysanız, biri hatırlattığı an savunma mekanizmasıyla sert tepkiler verirsiniz. (bkz: türkiye cumhuriyeti) yine konuyu dağıttım sözlük, ben buyum sanırım evet.
ayrılık an'ı..

Hani daha lisede yüzük takan embesil diye nitelendirilen çiftler olur. biz de onlardandık. niye yaptık diye kendime yıllar sonra sordum. sanırım iyi giden ilişkimize amaç katmaktı. bi de o aralar modaydı be oğlum. sevdiceğimin de imrendiğini görünce mutlu etmek adına yaptık işte. yüzük taktık aramızda.

neyse lise 2 nin ilk gününde başladı ona karşı hislerim ve gitgide büyüdü. o kadar büyüdü ki manevi annem gibi olan müdür yardımcısı ve edebiyat öğretmeni olan Ülkü hocamın dikkatini çekti. annemi arayıp -bu oğlan aşık. Kime aşık bilmiyorum ama aşık. notlarında düşüş var- demiş. Tabii annem de sıkıştırdı. Çünkü o da biliyordu. hayvan gibi yemek yemeye başlamıştım. ben genelde hep can sıkıntısı yüzünden yemeğe abanırdım. açıldım anneme. -sınıftan bi kız. adı Irmak- dedim ama annem nereli diye sordu. evet direkt bunu sordu. amasyalı deyince alevi mi sor dedi. Alevi ise nolacak dedim. olmaz oğlum. baban asla izin vermez dedi. Ulan kız daha hayatıma girmeden istenmeyen kız oluverdi.

Lise 2 nin son aylarına kadar sadece isimsiz mektuplar bıraktım çantasına. karnelere 1 hafta kala da çıktım karşısına. söyledim içimde ne varsa. Bütün yaz mesajlaştık.

uzatmayım. o yazdan sonra o da benden hoşlanmaya başladı. Lise bitti ama ilişkimiz bitmedi. zaten o zamanlarda da yüzük takmıştık.

ben çok saf biriydim. annemin onun hakkındaki düşüncelerini birbir söyledim. ama en sonuna da ekledim. senin için her şeyi göze alırım ben... (bunu hep hata olarak gördüm. yapmamalıydım)

Bu mezhep konusu artık sorun teşkil etmeye başladı. Çünkü onun ailesi de bizimkiler gibi düşünüyordu.

Öss sonucunu beklerken fabrikada işe başlamıştım. o da bi butikte. Bi akşam aradı -akşam gökçe nin(en yakın arkadaşı) mahalledeki parkta buluşalım- sadece bunu söyledi ve kapattı.

Okan ı (en yakın arkadaşım) da alıp düştük gökçelerin mahallenin yollarına. Okan ile gökçe nin çöpünü de yeni çatmıştık. parka geldiğimizde onlar bir bank boş bırakıp diğer bank a oturdu. biz de oturduk. o solumdaydı. zaten hep ordaydı. o tombul ellerinin parmaklarını birbirine geçirmiş, gözünü de o parmaklara dikmişti. konuşmuyorduk.

Fırtına öncesi sessizlik...

Gök gürültüsü başladı;

-orfoz, biliyorsun ikimizin ailesi de karşı bu ilişkiye. mutlu sonumuzdan ziyade mutsuz başlangıcımız olacak. biliyorum sen asi birisin. aileni karşına alabilirsin ama ben alamam. bunu yapamam.

gittikçe yavaş, daha doğrusu düşüne düşüne konuşuyordu.

bense dirseğime başımı dayamış yan oturup onu izlerken aynı zamanda dinliyordum. ağzından çıkan her kelime kulaklarımdan geçip beynime saplanıyordu sanki. oturuşumu düzelttim. Çünkü gözlerimde yağmur yağmaya başlamıştı.

bi ara gökçelere baktım. bizim tarafa bakmıyorlardı. onlar biliyordu her şeyi. birazdan bu iki enkazı toparlama görevini üstleneceklerdi.

ben hiç konuşmuyordum. o devam etti.

-seni seviyorum ama yetmiyor bazen.

Kafamda tek şarkı çalıyordu. "kazanmayı isterdim, kaybetmeyi değil ama olmadı yar. kendini kayırıyor her insan önce bu yüzden aşka kıyar"

artık tutmuyordum kendimi. gözyaşlarım yanağımdan yeni tıraş olmuş yüzümü yakarken gömleğin içinden kalbime doğru akıyordu. elimi tuttu dizine koydu. ilk elimi tutuşu geldi aklıma. 25 ocak kışın ortasında terlemesine rağmen bırakmadığım eli, son kez elime değmişti. buz gibiydi. ayrılığın o soğuk nefesi. avucuma yüzüğü koyup geri kapattı. elimi çekip kendi dizime koydum. yüzük olmayan elimi, yüzük olanın altına, onları da dizime koyup avucumu açtım. sadece yüzüğe bakıp ağlıyordum.

kalktı. gökçelerin olduğu yere doğru yürüdü. arkasından bakmadım bile. Okan koştu yanıma. ne oldu diye sormadı bile. ayrılığımızı benden önce öğrenmişti.

-kızları eve bırak.

akşamın karanlığında onların kız başına eve gitmesine razı olamazdım. az önce kumdan kalelerimi yıkan kızı halen deli gibi sakınıyordum. onun yanına oturduğumdan beri ağzımdan çıkan tek cümle de bu'ydu zaten.

Okan kızları alıp karanlık sokakta kaybolurken, ben hıçkıra hıçkıra hatta erkek halimle böğüre böğüre ağlıyordum.

ayrıldıktan sonra ona çok kızgındım. nasıl bitirebildi diye. ama şimdi düşünüyorum da bir ilişkiyi bitirme kararı almak, bitirildiğini öğrenmekten daha zor bence. Çünkü ayrılığı öğrenen ilk sen oluyorsun ve bi de bunu karşı tarafa açıklamak zorunda kalıyorsun.

işte unutamadığım an'ların başında bu gelir. 2 gün önce de rastladım ona. oğlunu doktora getirmişti sanırım. tam poliklinikten çıkarken gördüm. zayıflamış, yanakları çökmüş, gamzeleri gitmiş. bi arabaya biniyordu. şoför koltuğuna baktım. bir adam.. belki yerinde ben olabilirdim.

kısmet..
Ben oyle insanlari falan takmazdim efendim ama bazi mallar illa ki takacak bana hava atmak icin bazilarina ithafen sohbeti hosumaa gidiyoo demislerdi hic unutamiyorum oyle cok da dusunmuyorum ama ne bilim bazen onu dusununce aklima geliyor artik ne sohbet etmisse milletle.
Olmasını istediğim kızın geçen haftalarda ağlayarak gece boyu rabbimden beni istemesini söylemesidir. Hiç aklımdan çıkmıyor bu.
Şarkı_lar.