bugün

Ne zaman boynum kütlese, sonrası tutulma ve ağrı. Yetti artık bıktım.
Dışarıya belli etmesem de, Birinci biranın sonunda çakırkeyif olmaya başlarım. Ortalama Senede 1 dubleden fazla içmediğim için bünyemin herhangi bir direnci yok.
Eski çağlarda yaşayan insanların (Konfüçyüs, Gazali, Maverdi, Tsunetomo Yamamoto, Baltasar Gracian, Edip Ahmet Yükneki, Sallustius gibi) yazdıkları kitapları okuyunca görüyorum ki her dönemin ve coğrafyanın insanları hep içlerinde yaşamış oldukları zamandan ve dönemin insanlarından şikayet edip geçmişi kutsuyor. Kendinden önce yaşamış insanları oldukça fazla idealize edip yaşadıkları dönemin insanlarının tamamıyla kokuşmuş olduğundan dem vuruyor. Konfüçyüs şimdiki insanların atını bile ödünç vermeyecek kadar cimri olduklarından şikayet ediyor. Yamamoto gençlerin bozulduğundan; onların sürekli cinsellik, aşk, para ve lüks yaşamı ağızlarına dolamalarından oysa gençken kendilerinin böyle olmadığından yakınıyor, kısacası "gençlik bitmiş" diye sitem ediyor. Sallustius Roma cumhuriyeti döneminin erdemlerinden bahsediyor ve döneminde bu erdemlerden hiç iz kalmadığının, ahlaki çöküşün her yere sinmiş olduğunun altını çiziyor. Gazali döneminin âlimlerinin paragöz, yöneticilerinin ise zalim olduğunu söylüyor. Büyük Selçuklu zamanında yaşamış olan Maverdi döneminin gençlerinin ahlaksız olduğundan, oysa geçmişte gençlerin pırıl pırıl olduğundan yakınıyor. Sokrates mesela bacak kadar boyu olan çocukların evde ailelerine Tiran kesilip her dediklerini yaptırdıklarını, ebeveynlerini köle haline getirdiklerini belirtiyor. Kısacası Dönem ve coğrafya değişir, yıllar birbirini kovalar lakin insan yine aynı insan efendim, evet.
Geçmişe saplanıp kalmışım.
Vallahi yılbaşı geçirmiyor o acıyı.
Geçici heves.
Akşam olduğunda kasvetli bir ruh haline bürünüyorum.
Akşam olduğunda çoğunlukla karamsarım.
Ve karanlık oda da kalmışım gibi bir his var daha çok koridor.
Var bir şeyler de bilinç yüzüne çıkmıyor.
Hayalleri olan dürüsttür. Onların gerçekleştiğini söyleyenler değil...
Kız, yalnız kalmaktan değil yalnız görünmekten korkuyor, çekiniyordu.

Onun için bu iki kavram dünyanın doğusu ve batısı gibiydi.
Kimse bilemezdi.
iki gündür arabamın arkasında bir bulaşık makinesiyle yaşıyorum. Karmaşık bir hikaye..
butimar kuşu, pers mitolojisinde geçen denize aşık ve aşkından ölen efsanevi bir kuştur. Bunun yanı sıra su ihtiyacını tatlı su ile değil deniz suyu ile karşılaması gerekir. denizi o kadar çok sever ki daima deniz kıyısına konar, kanatlarını açar ve tek başına oturup denizi büyük bir aşkla, ihtiyaçla, o aşık olduğu denizden dolayı hiç ölmeyecekmişcesine seyreder. öyle ki denizin bir gün kuruyacağından korkar ve bu korku yüzünden de hiç su içmez. efsanenin sonunda ise susuzluktan ölür.
Başkaları doyasıya kullanırken o aşkından kıyamadığı için ölür. Çok tuhaf.

sevdiğiniz bir şeyden kendinizi alıkoymanız veya olması gerekenden çok daha fazla değer vermeniz size zararlar verir. efsane bunu anlatmak istiyor sanki.
ilginç.
Anlamı yok hayatımın. Vurdum kafayı idealler uğruna, dengesiz dengesiz yaşıyorum.
Kendime dair biriktirdiklerim limoni bir tat veriyor zihnime.

Kahpe düşünceler zaman zaman tuzaklar hazırlıyor benliğime, kabullenemediğim anılar hakim oluyor günüme.

Ve ben yorgun hissediyorum, bedensel değil zihinsel biraz ama kalben..
Kafam çok karışık. Bir an önce geçer inş.
Bugün buraya duygusal şeyler yazamayacağım valla. Sabah işe gitmem lazım. Makinede çamaşır yıkanıyor, gürültüsünden uyuyamayacağım ama burası nemli bir yer ve çamaşırlar zaten geç kuruyor. Bari erkenden yıkansın dedim. Hadi hayırlısı.
Koşmak... Herkesin, daha doğrusu sağlığı el veren herkesin bazı bazı yaptığıdır. Arzularımız bizi kamçılar, yarış atı gibi birbirimizi geçmeye çalışırız. Bu belki de normal. Peki, koşucu rakibini geçmek için hileyi illaki yarışta mı kullanmalı? Diskalifiye edilmemek için göstere göstere yapmayıp, yarış önü hilesi "doping" yapıyor, hak etmediği ne varsa erişip kavuşuyor. Ne sahip olduğu derin bir entelektüellik ne de karakterli bir insaniyet... Her yol mübah onun lügatinde. Yürüyerek yarış kazanmak anca tavşan kaplumbağa masalında. Gerçek hayatta kazananı fotofiniş belirliyor. Bu, adi bir kaypaklık. Sağlığı el verenler de torpilli kaypak kestaneler de varış noktasına er geç erişir; bu kesin.
Yağmurlu havada bize saha görevi düşer. Yılın şanslısı mıyım ahahajah *
çok uyudum.
Kafam dağılsın diye de çünkü gerginim geceleri.
8-9 saat bilgisayara baktım.
şu yaşımızı boşu boşuna g*t kadar evde geçireceğimize üzülüyorum.

Ama tavla oynayabiliriz sıkıldıysan.
izlemeyi severim çünkü.
Sensiz sabah olmuyor
Uyanıyorum ansızın.cok özledim seni.
Bazenleri zamanımı yıkık bir harabeyi düzeltmeye çalışarak geçiriyormuşum gibi hissediyorum. Ancak bir sorun var; bir zamanlar ev olan o harabe ne olursa olsun asla düzelmeyecek çünkü paramparça olmuş, o kadar çok kullanılmış ki zarar görmüş.
Bu yüzden Uğraşlar; Tamamen bir zaman kaybı, Bir yorgunluk, Bir kırılan umut, bir vazgeçilen hayal olmuş.

Oysa o evde yaşıyordum ve yağmur yağıyordu her gün. Evin içi sırılsıklam kalıyordu ve bu da bana zarar veriyordu her ne kadar yağmuru sevsem de. Sevdiğim şeyden zarar görüyordum âdeta. Evde durmamla dışarıda durmam arasında da pek bir fark yoktu sanki ama ben yine de çabalıyordum. Olmayacaktı işte. O evden benim ölüm çıkmadan olmayacaktı.
bir zamanlar ev olan o harabe düzelmeyecekti.
anlamak ya da mutlu olmakta istemiyorum ki. iyi veya kötü hiçbir şeye sahip olmak istemiyorum. dünyaya ait her şeyin üzerimden sıyrılmasını istemiyorum. bundan sonrasını her şeyden ve herkesten uzak yaşayıp tüketmek istiyorum fakat mümkün olmuyor maalesef.
kötümserlik, karamsarlık değil aslında bu isyan falan da etmiyorum. sadece herkesin istediğini istemek zorunda olmadığımı biliyorum. çünkü beni mutlu edip doyuma ulaştıracak şeyler değil. işte bunu biliyor olmak beni sıfıra düşürüyor sanırım.
sanki başka bir alemde yaşıyordum da buraya sürgün edildim ve evimi özlemiş gibiyim. sanki beni başka bir evrende bekleyenler var da oraya gidememenin acısını çekiyorum gibi hissediyorum..
Sadece yok bişey diyorum o kadar.

Bir film izlerken düşünüyorum ne zaman 2023 e geldik diye garip düşünceler.

bu düzenden sıkıldım belkide.

Biraz çocukken daha iyidi takacak bişey yoktu sanki.
uykum geliyor yatmalısın...
Bazı şeyler için dönüm noktası yaklaştı, tehlike içinde olacağım günler geldi artık. Seven sevmeyen herkesi öpüyorum.
Hem canım cennette, hem çüküm amcikta olmaz. Hayirli ramazanlar..