bugün

nickimi aldığım zamanlar hayali yıllar önce bu taraftarın beynine kazınmış, rakip takım taraftarından alkış alan, büyük topçu quaresma'nın geleceği kesinleşmişti. gündemimize başka hiçbir konu girmiyor ve birkaç gün sonra inönü'ye imza törenine gidip onu ilk kez canlı göreceğim diye heyecanlanıyordum.
quaresma hakkında internet üzerinden bilmediğimiz konuları araştırırken quaresma'nın elinde megafon bağırarak marş veya tezahürat söylediği bir videoya denk geldim. gülümsemeyle birlikte gene deliye rast geldik derken deli,çılgın futbolcu tiplemesinin şahı aklıma geldi ve o andan itibaren kendi adıma quaresma'nın lakabı buydu. gündemimde başka hiçbir konuya yer yokken ve bir yandan sürekli trivela ve rabona izlerken ''vay anasını...'' destekli bir ortamda başka bir nick alınamazdı.
baxtavar azeri dilinde.şanslı bahtı açık insan.siki taşağına denk,ağustos böceği havalı insan.
".... sonra çirkin cadı aynaya "ayna ayna söyle bana benden daha güzel var mı şu dünyada?" diye sormuş. ayna da cadı mutlu olsun diye onun istediğini söylemek yerine kendi bildiğini, kendi doğrusunu sölemiş. var tabi lan! demiiiiş"
nebiliim almaz olaydım.
Bir shaniah twain şarkısıdır.
Schizophren...

1992 yılındayken doktorun biri tarafından bana şizofreni teşhisi konuldu. ailem buna inanmadı tabi ama olabilirdim de. tabi şu anda yanlış teşhis olduğu anlaşılabiliyor.

Ama benim anlamadığım ve hiçbir zaman anlayamayacağım bu doktor bana neden şizofreni teşhisi koydu?
Yani şizofren teşhisi koymak bu kadar kolay mı?

Bazen ilginç hareketlerim olmuyor değil. ama ben o harektleri aşk'a yorumluyorum...
ünvan+ad+soyad yazmak çok zor olmadı.
rahmetli büyük büyük babamın nickiymiş. ondan kaldı.
Okula arabalarında gittiğim edebiyat öğretmenim vardı. her sabah okul yolunda barış manço'dan ali yazar veli bozar 'ı dinlerlerdi.
O zamanlardan işlemiş kalmış beynime.
Öyle işte.
ablamın elinde kalan otobüs aynasından kalma yadigarım. kötü günler için saklıyoduk

(bkz: üye olurken nick bulamamak)
(bkz: princess of rain)
bıyık bıraktım da.
şöyle ki efendim:
işi, uğraşı futbol olan iki adamın hikayesidir benim nicklerim. nicklerim diyorum çünkü sözlük dışında kullandığım bir nickim daha var. ismimin kısaltılmışı diyelim biz buna. her neyse. bu iki futbol adamını da hiç sevmem oysa. sir lakabım, m.united'ın antrenörü sir alex ferguson'dan gelir. adımın kısaltılmış hali de ünlü bir golcünün soyadının kısaltılmış hâlidir.*
Atalarımı deşmek gerek . *
doğduğumdan beri bana ywzyldz derler.
yazar olmaya karar verdiğimde, windows media player'ımdan direc-t 'in hasret şarkısının çalıyor olması. çok severim.
(bkz: ben yaptım oldu)
henüz bi intörnken çok sık derlerdi, gaffa sikme lan... ordan aklımda kaldı (bkz: cerebralfucker)
fransızca bir cümlenin kısaltmasıdır.
en sevdiğim içkilerden bi tanesidir. çek cumhuriyeti kökenli olup tadı güzel nadir içkilerdendir. tarçınlıdır.
Soyadım ile ilgili kasılarak türetilmiş nick.
Pişmanlığını taşırım hala.
zamanında dedem 200 kadar koyunu bu şekilde telef etmiş. yaşanmış gerçeklerden faydalandım.
uçamadım sözlük yazarı oldum.
idol olarak gördüğüm insandır.
bir gün fuckbuddylerimden biriyle yine sevişmişim, ama nasıl sevişmişim. adete çılgın bir bizon, bir yılan. neyse, sonra beraber duş aldık, tekrar seviştik, tekrar duş aldık, tekra... kısırdöngü işte. neyse konuyla pek alakası yok.

nickimin hikayesi şudur;
uludağ sözlükte hesap oluştururken, nickimin ne olacağını ben bile merak ediyordum.
zira diğer sözlüklerdeki nickimi kullanamazdım, buradaki amacım farklıydı.
akılda kalacak bir nick istemiyordum. insanlar benden bahsedemesinler istiyordum.
neden böyle istiyordum bir fikrim yok.
neyse, fransızca, ingilizce, ibranice ve hatta uralca nickler buldum. hiçbirini beğenemedim.
en sonunda sikerim böyle aşkın ızdırabını diyerek random gülmeye başladım.
"heh" dedim.
"çok güzel oldu"
~ sdfkjlkjsdfk.