bugün

2 haftadır diyetteyim. Her gece aç uyuyorum. Tşkrler.
bende seyit onbaşı siniri var.
Çok tuhaf sözlük.
insanlar çok tuhaf. Bütün dünya hastalıkla uğraşıyo günde onlarca insan ölüyor ama benim çevremde, ki başka insanlar da vardır, hala bu hastalığa inanmayan yok diyen insanlar var.
Tanıdığım şu an 4 kişi yoğun bakımda belki 10dan fazla tanıdığım kişi de ya hastanede yada evde karantinada. Ama yapacağı nişana gitmek istemediğim için koronayı bahane ediyo(!) diyip küsen tanıdıklarım da var.
Çok tuhaf, ben mi çok pimpirikliyim insanlar çok mu rahat bilmiyorum.
Yoruldum yazarak 50 fav alan cocoon benim karımdı. Hikaye uzun.
uzun zamandır iletişim halinde olmadığım numaraları sildim. aradan 3 gün geçmeden milletin mesaj atası tuttu. fi tarihinde konuştuğum insanlar mesaj atmaya başladı. keşke engelleyip silseydim.
Bir papaz bulursam itiraf edeceğim de,..
iyi de ben Hristiyan değilim..
acik unuttugum camin ruzgarin etkisiyle sert bir sekilde kapanmasi nedeniyle guzel uykumdan uyandim ve uyuyamiyorum.
Çok sert seks yapıyorum.
Bugun telefonun ekranını öptüm.
Artık benim de kızım var.
Böceklerden korkuyorum ve ileride kas küpü de olsam Rambo gibi de olsam gene korkmaya devam edeceğim. Çünkü onların siyah kabukları var.
Her şeyden çabuk sıkılıyorum. Hayatta hiçbir şey beni uzun süreli mutlu edemezmiş, gerçek dünyaya uyumsuzmuş gibi hissediyorum.
dün intihar eden Furkan isimli çocuk için gerçekten üzüldüm. Aslında yazdığı şeyleri o değil de kendim yazmış gibi oldum diyebilirim.

Kendi kendine teşhis koymuş, depresyonda değilim, uzun süredir bunları düşünüyorum diyerek. Bu düşünce şeklini çok net şekilde anlayabiliyorum aslında. Yani bu bir depresyonun über seviyesi olsa gerek, tüm bu yaşantısını ve hissettiği kötü duyguları "normalleştirme" aşaması artık önünü göremeyecek kadar kör ediyor insanı. Böyle zamanlarda insanın depresyonda olduğunu bilmesi bile bir tedavi aslında. Bir şeyleri bir sebebe bağlama istediğini, yani bir anlam yükleme istediğini yitirdiğimizde gerçek çaresizliği hissediyoruz. Gerçekten ne olmuş ne bitmiş o kadar anlamsızlaşıyor ki, kendi sonunun da ne olacağı bir önem taşımıyor.
Ki dışarıdan az biraz psikolojiye ilgisi olan bir insanın bile teşhis koyabileceği bir kardeşimiz. insanların bu kadar duyarsız olmasını aklım almıyor. Annesi, babası ve abisi bu intiharın katilleri. Bir insan, evladının gözünün önünde eriyip bittiğini nasıl göremez anlayamıyorum. Ya da nasıl sadece "nasılsın" diye sorup, istediği cevabı alınca boş vermesini anlayamıyorum.

Farklı bir konu ise yazılarında "Mehmet pişkin" in izlerini görmek mümkün. Bu tür olayların paylaşılması ve sosyal medyada yayılması çok zararlı geliyor bana. insan etkileniyor, kendi gibi birinin de bu yolu seçmiş olması onu bu konuda daha da cesaretlendiriyor.

Adı da Furkan' mış. Adaşım benim. Keşkeler ardına kelimeler sıralamak istemiyorum. insanın ailesi bile kendine sevgi göstermediğinde, o kadar silikleşiyor ki hayat. Bir insanı bu kadar net anlayabiliyorken hiçbir şey yapamıyor olmak her zaman canımı sıkan bir olay olmuştur. Kendime bir hayrım varmış gibi millete yardıma koşmam da ayrı bir ironi.
Üzüldüm gerçekten, yitip gitti. Eminim onun için de bir önemi yoktu ama bu dünyadan öylece geçip gitti. Sanki hiç olmamış gibi.

insanların dertlerini, üzüntülerini hafife almayın. Kendiniz bunları aşacak kadar güçlü olabilirsiniz, bunları aşacak kadar kendinizi seven biri olabilirsiniz. Bazıları olamıyor ve aslında tek bekledikleri şey de, yanından geçip giden insanlardan bir farkınızın olması.
Sosyal medya ve akıllı cihazlar bizi tiryaki etmiş. Tiryakiyim evet, itirafımdır. Tek kötü alışkanlığım şu meret. Buradan google a facebook a instagram a twitter a ve ulu sözlüğe küfürlerimi savuruyorum. Hepsi sizin yüzünüzden. Ayrıca bill gates ve steve jobs size ayrı ayrı küfürler ederim.
Yarın anneanneme dair son şeyi de satıyoruz. Arabası da gittikten sonra anneannem hatıralarda kalan bir ruhtan ibaret olacak. Onun varlığını eşyaya bağlamak kulağa acizce gelse de bana iyi hissettiriyordu. Şimdi toprağın altında bir kaç kemikten ibaret olduğunu bildiğim halde kendimi paramparça hissediyorum.
insanları sıkmamak için soru sormamaya çalışıyorum çünkü beni boğucu buluyorlar.
soru sormadan öğrenemiyorum.
öğrenemediğim için onlar hakkında daha çok düşünüp daha fazla soru çıkarıyorum kafamda.
siktiğimin paradoksunda ezilip panik ataklara sürükleniyorum. patladığımda da bozuk damgası yiyorum.
sonra ne diyorlar?

çok anlam çıkartmışsın, kendi kendine tribe girmişsin.

senin anlamını sikeyim ben.
Aşmakta zorlandığım bir süreçteyim. Dökemiyorum, yazamıyorum, anlatamıyorum içimde hissettiğim herhangi bir duyguyu. Bir hareketin bile etrafımdaki insanları iyi veya kötü etkiler mi diye düşünmekten yoruldum. Kendimi nasıl hissetmem gerektiğine bile siz karışıyorsunuz, neden?
Tam 4 yıl sonra geri geldim sözlüğe. Şöyle bi yazdıklarıma baktım ve bikaç tanesini sildim. insan gerçekten kendine, kendi değişimine bile hayret ediyo. Büyüdüm galiba ya(?)
Yazdıklarınızın hepsini “eee bundan bize ne aq” diyerek okudum, demek gerçekten böyle bir duygu durumu varmış.
Sıkıntıdan idris usta videoları izliyorum. Gerçekten de Amerika’ya gelip de akıl sağlığı korumak zor. Yani herkesin bir dönem aklını yitirdiği, dibe çöktüğü bir vakit oluyor.
Vallahi yemin ediyorum sana.
ilk defa psikolojik destek alma konusunu ciddi anlamda düşünmeye başladım.
Benim yazma hevesimi bile çaldılar. Sıkılınca üzülünce bir iki şey yazardım onu bile çaldınız. Bu dünya bana bir adet heves borçlu.
işten aileden çevreden bir süre uzaklaşıp gezmeyi ve güzelce dinlenmeyi düşünüyordum.
Covid 19 salgını nedeniyle yapmayı düşündüğüm her şeyi bir süre ertelemek zorunda kaldım.
En kısa zamanda bu salgın bitsin.
Ertelediğim gezilerimi yapmak istiyorum.
Bu dünyadan şehit olarak gitmek istiyorum.
Davulun sesi uzaktan bile hoş gelmiyor artık.