bugün

buraya yazamam.
“Psikiyatri servisinde yatan dedeme refakatçi olduğum bir akşam, iki hasta zarsız tavla oynuyor. Onları izliyorum. Baya baya zar atma hareketi bile yapıyorlar, 3-5 diye kafalarından sayı söyleyip hamle yapıyorlar. Sona gelindiğinde, birinin 4, diğerinin 1 pulu kaldı. 4 pulu olan zar atmış gibi yapıp 6-1 tüh ya dedi. 6-6 dese oyunu kazanacak. Demedi ama.

Şimdi siz ‘bu ne anlatıyor ya?’ diyorsunuz. Ben de dürüstlük diyorum, ne elzem şeydir.“*
Bu yaşıma kadar sadece bir defa nargile içtim. Ne sarmasını ne tütününü biliyorum ama dün gece internette gezinirken aniden esti kafama nargile takımı sipariş ettim. Dar paça pantolon ve tesbihim yok şimdilik ama olmaz derseniz onları da en yakın zamanda tedarik ederim.
Ereksiyon kalitem eskisi gibi değil sanki. Bir süre nadasa bırakacağım belki dobarlanır.
Entrylerime cok fazla (bkz: swh) koydugumu dusunuyorum. Kendime bile artik gına geldi. Swh koymasam saka oldugunu veya komik olmadigini dusuneceginizi saniyorum neden umrumdaysa artik.
Sanki ölmüş birini özlüyor gibiyim.

Özlemişsin, sarılıp bir ton sevgi gösterisi göstereceksin ama yok.

Birinin ölmesi için fiilen ölmesi, seni silmesi, değişmesi gerekmiyormuş.
"Yalnızca size" karşı değişmiş olması da bir nevi ölmesiymiş.

Mesela yana yakıla sokak sokak "eski onu" arıyor gibiyim.
Ama girdiğim hiçbir sokakta yok.

Ve ben yorulmuş, vazgeçmiş bir sokağın köşe başında çökmüş kalmış gibiyim.
Yediğim hiçbirşeyin tadını bulamıyorum. Eskiden daha güzeldi.
Bazen sözlükte çok güzel başlıklar açılıyor. Lan diyorum. Döktüreyim şuraya. Sonra amaaannn diyip, vazgeçiyorum. Niye bu kadar eriniyorum. Bilemiyorum. Buda böyle bir itirafımdı.
benim hayatta dert ettiğim şeyler azalarak bitiyor günbegün. dertliyken çok üretken bir insandım, dünyayı değiştirmeyi hayal eder, kendi kendime hedefler koyar, planlar yapardım. idealist bir insandım. prensiplerim vardı. asla kınayıp küçük gördüğüm insanlar gibi olmayacaktım. hayatta en övündüğüm özelliğim hissedebiliyor olmaktı. zaman geçtikçe bir şeyler oldu, bilmiyorum ne oldu, yıllar sonra kendimi ıslak bir odun gibi hisseder oldum. gamsız, tembel ve duyarsız biriyim artık. hayattan hiçbir beklentim yok, kimseye güvenmiyorum, birçok insana heyecan veren şeyler bana heyecan vermiyor. ve bu durumdan hiç şikayetçi değilim. hatta çok memnunum. çok güçlü hissediyorum kendimi. beklentisi olmayan ve dolayısıyla hayal kırıklığı için sebebi de olmayan biri gibi. her şeye hazır. hiçbir şeyle bir derdi kalmamış. doğduktan sonra default olarak öteki tarafa biletini almış ve sadece önündeki yolculuktan alabildiği keyfi alıp gerisini arkasında bırakan biri. yani dediğim gibi, hiçbir şeyle bir derdim kalmadı, dünyadaki zalimlerin de, alimlerin de amınakoyayım. zevdiğim yazarlar, yönetmenler, müzisyenler hariç ama. onlar çok yaşasın, ölüsünün de toprağı bol olsun, tanrı ruhlarına merhamet etsin, onları tütünsüz, şarapsız ve kadınsız bırakmasın. geçmişle ilgili dertlerim var ama. hala üzerinde çalışıyorum, onu da çözeceğim zamanla. bakın zamanla. ben öldüğüm zaman, geçmişle alakalı dertlerim de geçmişte kalacak ve o zaman ben ânın parçası olmayı bırakıp sadece bir anı olacağım, tamamen geçmişe ve beni tanıyanların zihnine hapsolacağım. unutulmak üzere. işte o zaman tamamlanmış olacağız.
Bazen tahminlerim ve yorumlayış tarzım korkutuyor beni,
O kadar çok doğru çıkıyor ki...

Ve biraz da üzüyor,
Zekice yorumlamakta usta olsam da yanlış kararlara bile bile giden bir aptal olduğumu görmek...
Sexting ve dirty talk yapmayı sevmiyorum. Sextinge bir süre karlanabiliyorum ama dirty talk olmuyor. Özellikle de türkçesi olmuyor. Çünkü dilimizdeki birçok küfür kadını aşağılayıcı türde ediliyor, bu yüzden dirty talk yaparken karşıdakini aşağılıyormuş hissi oluşuyor. Bundan kurtulan bireyler bana da taktik versin.
çok kolay etkilenen, duygusal gücü düşük biriyim. Bu bilgiyle de ne yaparsanız yapın.
her tarafımız yalan. bu dünyanın insanı olamadım. midemiz kaldırmadı, saflığımıza kurşun gibi sıkılan ihaneti. şimdi en güzeli susmak.

gün gelecek. gün gelecek..
ekşide yazıyorum.
Kendimi güçlü sanırdım ben, vursalar ölmem derdim. Sanki bir gecede yaşlandım. Belki öyleydim ya da kendimi hep öyle gördüm, öyle görünmek istedim. içimde fırtınalar kopsa bile dışarıya tebessüm etmeye çalışırdım hatta hala deniyorum bunu. Fakat bu sefer zor, kaybetmenin acısını içimde kopan curcurnayı anlatmak, kendinle atlatmak zor. Sevdiklerime moral olmak için “güçlüymüş gibi” yapmak zorluyor beni belki hayatta ilk defa. insan kayıplara nasıl alışabilir ki? Ölüme hazırlıklı olunur mu hiç? insanlardan kaçmak bile ağır geliyor bu sefer.
Nusret in tuba kalçık a vermiş olduğu bi röpörtajı okudum. Sonra dur lan yorumlarada bi bakayım dedim.
elamanın biri yorum yapmış. Çokta komik sayılmaz ama 45 dakikadır durup durup ona gülüyorum. Malım galiba biraz.
Aşırı duygusal erkeklerden nefret ediyorum.
Tam oldu başvurduğum okuldan kabul aldım, gidip o hayalini kurduğum ülkede istediğim eğitimi alabileceğim dedim vizeler askıya alındı, çekirgeler ülkeyi yedi bitirdi, Çin'le sınır savaşına girildi, korona için ikinci ve daha büyük bir dalga geleceği söyleniyor. Ki zaten korona belasından bahsetmiyorum, o işi bu raddeye getiren tek neden.. de neyse.

ilk defa bu kadar açık ve seçik ifade edeceğim şu halimi: yapacağım işi sikeyim ya. Kusura bakmayın bunu yazmam gerekiyordu. Rahatlamam lazım benim de. Hatta biraz rahatladım. Valla kuş gibi oldum. gidiyorum ben.
An itibariyle bir sinek tarafından örselendim.
Nasıl itiraf edilir bu bilmiyorum. Birkaç kişiye anlattım sustular cevap vermediler. Pişman oldum yine kendime verdiğim sözü tutmadım. En yakının bile olsa güler yüzün olmadığında kimse ben yanındayım demiyor.
Bazen aynaya baktığımda gördüğüm şey midemi bulandırıyor. Bazen çok güzel olduğunu düşünüyorum. Bazen herkesin beni sevdiğini, bazense aslında hiç kimsenin sevmediğini ve sevmeyeceğini. Hepsinin birer yalan olduğunu falan düşünüyorum. Bu düşünceler gün içinde hızlıca değişince yoruyor tabi bir miktar. Problem sanırım kendini sevememekten geçiyor.
Oysa kendim gibi neşeli güleryüzlü yardımsever olmaya çalışan çok az insan gördüm, ama bu düşüncelerle artık önümü bile göremiyorum.
2 gün önce 26 oldum. 10lu yaşlarımda 20lerdeki insanlara bakıp ben de bu kadar büyüyecek miyim diye düşünürdüm hep. büyünmüyormuş. hep öğrendiğim sandığım şeylerden gol yedim. üstelik hava futbola elverişliydi. benim takım öndeydi, kazanıyor gibiydim. ogrenilmiyormus. mac sonunda anladım ki takım da benmişim, golü atan da.
iş tanımlarından biri de firmalara pazarlama danışmanlığı yapmak üzerine. ve bir süredir "ben firmalara belli ücret karşılığında sattığım fikirleri neden kendim yapmıyorum" diye sorgulamaya başladım.
bırakın millete işlerini geliştirme konusunda fikir veren bir zeka olmayı, salağın önde gideniymişim.
yıllarca resmen saçma bir çamur deryasında debelenmişim.
Keşke, "Danışanlarıma verdiğim fikirleri ve tecrübelerimi neden kendim hayata geçirmiyorum" sorusunu yıllar önce kendime sorsaymışım.
Bir kaç aydır hayata geçirdiğim iş planlarıma yıllar evvel başlamalıymışım.
Son zamanlarda kazandığım paraları yıllar önce kazansaymışım.
neyse. Kendime kızgınım.
Bi ara paraya kafayı takmıştım. Çok da kazandım. Ulaşabileceğim çoğu şeye ulaştım, neredeyse her istediğim ortamda bulundum, neredeyse her istediğimi yaptım.

Bir noktadan sonra tat vermedi. Aşırı düz yaşama döndüm.

Çok daha zevkli.
Site gibi yerler harbiden çok sıkıntılı. Tatilde rahat rahat uyurken her gün en az 1,2 velet anasına babasına aşağıdan balkona doğru bağırıyor.

Oğlum hani bu nesil teknoloji bağımlısıydı elinden telefon düşmüyordu? Galiba bana en 90 lar kafası yaşayan veletler denk geldi. Salçalı ekmek de isterler şimdi.
bandabulyanın gancilisine ispahoynan bağlı gulliciğin gurgurasına garacocco gaçtı, napacaik?