Geçen gün sahilde sahilde oturuyoruz kızla. E yakınlaşmaya başladık biraz. Sonrasında, öyle yürüyorduk ki aslında gün için farklı bi planımız olmasina rağmen bi anda eve geçelim diye tutturmasın mi. Koşa koşa eve gittik ve sonrası malum.. çok şanslı bir erkeğim, şükürler olsun.
Insanları önemsediğinizi hissettirmeyin yoksa sizi harcaması kolay oluyor.
27 yaşımda olduğumu bilmekten korkuyorum. Hiçbir şey yapmamışım ve yaşayamamışım korkusu bu. Zamanım istediğim şekilde yaşamama yetmeyecekmiş gibi. Evet bunları çok düşünüyorum bu yaşlar sanırım delirmek ya da çok daha sağlam devam etmek yaşları.
Yoruldum...

Ömrümün yarısında yoruldum... oysa o kadar idealisttim ki... ülkemin hatta dünyanın makus kaderini değiştirecek kadar inanmıştım kendime... defalarca yıkıldım ama her seferinde yeniden doğruldum, susuzluğumu kana kana kendi kanımı içerek dindirdim... bazen dostlarımın yarasını kapatmak için keşke biraz daha büyük ellerim olsaydı diye çocukça bir hüzne boğuldum... etrafımdakiler tükendiği anda yüreğimden bir parçayla besledim... hep karanlıkta bir ışık olmaya çalıştım... ama artık karanlıkların içinde yalnızım... öyle bir ummanın ortasındayım ki ne tarafa dönersem döneyim kurtulacak bir kıta yok...

Gücümün son kırıntılarıyla çırpınıyorum, sevdiklerimin tatlı hatıraları olmasa bir an düşünmem kendimi bu yok oluşun içine bırakırım... artık dayanmakta çok zorlanıyorum...
Gece gece durduk yerde kepaze oldum, zaten böyle yarak kürek işler hep benim başıma gelir amına koyayım.
Sevdiğim bir kardeşimin iki gün önce çocuğu oldu, çocukluğundan beri tanırım, aradım tebrik ettim, Allah’a inanmıyorum ama, Allah analı babalı büyütsün, vatana millete hayırlı bir evlat olsun faslı falan neyse kapattık mevzuyu, bu arkadaş akşamüstü aradı, abi oturalım ne zamandır oturmuyoruz zaten dedi, iyi eyvallah oturalım dedim. Oturduk, eski günler, eski aşklar, eski arkadaşlar, çoluk çocuğun geleceği ki benim bir çocuğum yok, onun çocularının gelecekleri, hangi okullarda okuyacağı, nasıl bir gelecekleri olacağı falan konuşuldu buraya kadar her şey normal, sonra arkadaşa evden telefon geldi, abi dedi süt pompası almamız lazım, dedim tamam alalım çek bi eczanenin önüne, eczanenin önüne geldik; sen alır mısın abi ben sarhoş oldum bu halde girmeyeyim mekana dedi, iyi alayım dedim. Eczacı abiyi tanıyorum, ya ne olacak hesabı girdim eczaneye, Kemal abi süt pompası derken çocukluk arkadaşım ve eşiyle göz göze geldik. Ulan bi elim ayağım boşaldı, süt pompası istiyorum ama evli değilim, bi karım yok, bi çocuğum yok ama süt pompası istiyorum, arkadaş bi baktı; geçmiş olsun kardeşim dedi, eyvallah birader dedim, sonra hanımıyla göz göze geldik, zaten muhazakar bi kadın pis pis sırıtmadı bile, kimbilir aklından neler geçti, yüzünü buruşturdu falan, çok kötü hissetim kendimi aq. Benim bi alakam yok arkadaş kurbanıyım diyemedim. Yine yanlış anlaşıldım amına koyayım, yine hiç alakam yokken ihale bana kaldı. Çok üzgünüm, yarın kulislerde saçma sapan dedikodularım yapılacak, şansımı sikeyim.
Market raflarına ters konmuş ürünleri düzeltmeden içim rahat etmiyor.
Yakışıklı var ya neler kaçırdın bi bilsen.. senle ben ne güzel eğlenirdik, ne güzel sevgili olurduk be... arkadaş bile olamadık. Hayallerimde bile çok uzak geliyor artık.
Kendimle vakit geçirmeyi bilmiyorum. Bir gün bile yalnız kalsam psikolojik olarak çöküyorum. insanlara olan bağımlılığımdan kurtulmayı çok isterdim.
Kibariye’nin “pıtı pıtı” diye bir şarkısı var. Her sabah arabada son ses dinliyorum moralimi müthiş bir şekilde yerine getiriyor. Ciddi söylüyorum mutlaka dinleyin.
Geçen gün sigara içerken bir şey fark ettim.
Ağzımda bir tane vardı,elimde vardı bide küllükte vardı.
Aşık mı oldum lan acaba?
itiraflarınızı okumayı seviyorum.
Arada ağlamak iyi geliyor bana. içimde biriken acılarımı atmama yardımcı oluyor.
Keşke bazı insanlar için elimden bi şeyler gelse, yetememe duygusu tüketiyor beni. Sevdiğim birinin acı çektiğini bilmek korkunun gölgesini yüzüme düşürüyor.
Mutlu anlarda dinlediğim şarkıları çok severken, mutsuz anlarımda dinlediğim efsaneleşmiş şarkıları bile sevemiyorum.

Mesela bora duran’ın “vay” şarkısı. Normalde tarzım değil ama mutlu bir anımda dinlediğim için bu şarkıyı çok sevdim. Ancak bohemian rhapsody’i öyle bir anımda dinledim ki sevdiğim tarz ve harika bir şarkı olmasına rağmen sevemedim.

Buradan çıkan sonuç: aslında nesneleri, eserleri sevmemiz veya nefret etmemiz tamamen bize bağlı. içimizdeki duygular anlam yüklüyorlar onlara.
Hüngür hüngür ağladım karşısında, yalvardım ‘üçüncü şahıs olmayayım senin için hissedeyim sevgini söyle’. Hiçbir şey değişmedi o günden bu güne. Bir hiç gibiyim yanında. Bitti artık takatim yok, her şeyin üstesinden gelirim demiştim yeter ki hissedeyim. Gelemiyorum.
Azrail değilim ama denedim. Sonunda tanrı demedi bana denendin.
Artık onu arayacak kadar sarhoş olamıyorum ya da o Eski hislerim beni terketti bilemiyorum.
Geçtiğimiz ay konuştuğum bir kız beni 2 kere üstü kapalı olarak evine davet etmişti. Dertsiz başıma dert açarım diye evine gitmedim, artık görüşmüyoruz.
kimseye göstermem üzüntümü. gündüz gülerim geceleri yalnız ağlarım.
Oğuz atay.
bizimkilere çaktırmıyorum ama inceden korkuyorum koronadan. lütfen sevdiklerime bulaşmasın ya
Şehirlerararsı otobüste çokça saatlik bir yolculuk yapmak mecburiyetindeyim ve elbette ben de korkuyorum virüsü aileme taşımaktan.
Bugün iş yerime gelen sevgilimi güvenlik kameralarının kör noktasında ağzıma boşalttım.

Evet, bol adrenalinli bol döllü bir gündü.
Çocukluğumu, gençliğimi özledim yaşlanıp gidiyoruz bu dünyadan, anladım ki büyümek hiç güzel bir şey değilmiş ben mutlu olduğum, hayaller kurduğum günleri özledim vereyim tüm servetimi verin çocukluğumu..
itiraf ediyorum eşek kadar adam oldum ama aileden ayrı yaşamaya çalışmak bana çok zor geliyor. Ayrıldığım an ozluyorum hepsini. Kalabalık bir ailede büyüdüğümden olsa gerek. Her hafta sonu işten çıkınca direkt yola cikip sehirlarasi yolculuk yapıyorum. Alışamadım bir türlü. Stresten hastalık sahibi oldum. Kazancım da fena değil ancak sadece para odaklı düşünüp şehir degistirdigimden dolayı çok pişmanım. Keşke daha az kazanıp da aileyle olsaydım. Eskiden olsa ne güzel ayrı yaşarım ya diye düşünüyordum ama o iş öyle değilmiş. Ailesine düşkün olanlara şehir dışı işleri ve okulları tavsiye etmiyorum.
Bikaç gündür keyifsizim, eski karamsar umutsuz günlerime geri dönüyorum sanki
Çok uğraştım çok çabaladım ama olmadı, beceremedim olmayacak demek ki
Benden bu kadar artık, eskisi gibi kendi kabuğuma çekilip tekrar dipsiz karanlığıma gömülüyorum