bugün

gökyüzü mor dese inanmam.
-insanların her şeye karşı cins olarak bakmasından nefret ediyorum.

-erkeklerin yavşaklık yapmasından, kızların hafif davranmasından nefret ediyorum.

-istediğim zaman istediğim şeyi yapamamaktan dolayı herkese karşı öfkem var.

-insanların ben söylemeden beni anlamalarını istiyorum, söyledikten sonra ne önemi var anlaşılmanın.

-yalan söyledikçe alçaldığımızı düşünürüm. insanların neden bu kadar alçalmayı sevdiklerini anlamıyorum.
benden uzak durun. keşke herkes doğru söylese. kimse konuşmasa ama yalan da olmasa.

-iyi tanıdığım insanların yalan mı doğru mu söylediğini cümlelerini bitirmeden anlıyorum.

-renkli göz sevmediğim halde," aa senin gözlerin yeşil mi?" diye sorulmasına kıl oluyorum. renkli burada ağız alışkanlığı. yoksa, kahverengi de bir renktir.

-hayatımda hep en sevilen ben olduğum halde abilerimi kıskanıyorum.
(bkz: küveti sütle doldurup kıça buzlu badem sokmak)
kendimi, dayı nın, ali nin yanına soktuğu tefo gibi hissediyorum. inci dese ki ulu yu sikertiyoruz. gözünün yaşına bakmadan buranın .mına korum.

edit: imla ve noktalama
küçükken ezanı allah'ın okuduğunu sanırdım.
çikolata için ölürüm.
az önce klavyeme süt döktüm. kendisi şu an çalışmıyor. bu yazıyı da sol framede gördüğüm harfleri teker teker kopyalayıp yapıştırarak yazdım. ne eziyetmiş yav.
buraya bir şeyler yazabilmek için on beş dakikadır itiraf edebileceğim bir şey üretmeye çalışıyorum.
çok büyük bir yok yedim!
çok fena gazım var.
inci sözlük'ten nefret ediyorum. Aha budur.
çok fena aşık olmak istiyorum.sevdiğimin gözlerinde yatmak istiyorum.onu başımın üstünde taşımak istiyorum.hemen yanı başımda ki mezarda yatsın,beraber gidelim sonsuza.bana bir 'hayat' lazım sözlük.hayat.
hayatın tadı yok be kanka kankan olmazsa.
o'na rafet el roman'ın ömrümün sahibi şarkısı eşliğinde evlilik teklif etmeyi düşünüyorum, düşünüyorum, düşünüyorum. bana cesaret ver lan sözlük.
küçük sırlar başlığına iki entry girdim galiba belki de üç ve ben bunu izliyorum.

okumadan eksilediğim entryler var ama okumadan artıladıklarım daha çok.

sözlüğü blok olarak kullananlara hayranım hatta blok kullananlara hayranım, ben gece sözlüğü kapatıp kurşun kalem ve bildiğin defter alıyorum elime.

bazen kendimi mutlu etmek için aklıma gelen herhangi biriyle kafamın içinde dalga geçiyorum, kişileri bozmamak için yüzlerine söylemediğim şeyleri düşünüp sırıtıyorum. bunu yeni keşfettim ve çok iyi geliyor.

bir de yalnızken ağzım bozuluyor ona buna küfür ediyorum. * hiç yakışmadığını da biliyorum. *
herşeyi birbirine karıştırdım.
nasıl düzelteceğimi de bilmiyorum bir de bu yediğim boku sıvıyorum böyle. oh mis. *
bu havada nezle oldum. cok hastayım. *
* koltuk altlarım pişik oldu. memati gibi dolaşıyorum ortalıkta.

* bu gün saçma bi olay o kadar canımı sıktı ki dövmek için kardeşimi ya da her gün binanın yanındaki trafoda bira içen dallamaları aradım. ama bulamadım. özetle; üzülmeyi hiç haketmeyen birini üzdüm.

* odamdaki karınca konvoyunu koli bandını üzerlerine yapıştırmak suretiyle imha ediyorum. ama 5-10 dakika sonra aklıma geldi yaptığım şeyin kötü olduğu. hemen vazgeçtim. bıraktım artık.
telefonumu, eşyalarımı, insanların bana ulaşabileceği her şeyimi bırakıp işe gidiyormuşçasına evden çıkıp kimsenin bilmediği deniz kenarı bir yere gitmek ve 3-4 ay kadar yalnız kalmak istiyorum. çok mantıklı geliyor.
sevgilim tribe girdi dogum gununu neden 12 yi 1 gece degilde sabah kutlamisim. cok yorgundum uyudum bununda bukadar onemli bisi olabilecegini devlet meselesi haline gelecegini dusunemedim napim. ben sucluyum sozluk lanet olsun odunluguma....
beren saat hayranı olarak yeni başlayacak olan dizisini merak ediyor ve izlemeyi düşünüyorum.
gün be gün dökülen saçlarım yüzünden her yerimde kusur aramaya başladım.aslında seyrek seyrek saçlarımın olmasından korkuyorum.bu zamana kadar kuaförlerin peruk yapmak için istediği saçlara sahip olup,sonra incecik,cansız,seyrek saçlar düşüncesi çıldırtıyor insanı.napsam bilemedim sözlük. (bkz: uludağ sözlük kelleri)
* sözlükte birileriyle bir-iki mesajlaşıp tanıştıktan sonra "acaba nick altıma bişey yazmış mıdır?" diye düşünüp push the tempo başlığını açıyorum***. ama yok, birşey yazan çıkmadı henüz. dikkat çeken birisi olmak istemiyorum ama dikkatlerden kaçmak da istemiyorum*.
önyargılarımı yıkıyorum zamanla fakat yenilerinin türemesine bir türlü engel olamıyorum bunu fark ettim. sanırım bunun istemdışı olduğunu söylemem kendimi paklamak için başvuracağım kolay bir yol olur. ama öyle. dilerdim ki kendi üzerimizdeki kontrolümüzün bir nevi islami deyişle hükm-ü nefsin daha kolay olacağı günlere çabucak gelsek..inanıyorum böyle bir devrin yaşanacağına.
ben bu yazıyı sana yazdım başlığını ne zaman görsem üstüme alınıyorum.
aylar sonra ben seninle sevgili olmayı özlemişim diyebilen bir salakla çıkabildiğim için kendimi en az onun kadar salak hissediyorum.