bugün

Sanırım Benden Bir Bok Olmayacak.Sanırım Bende Kaybedenler Klubünün Vip Üyesi Olacağım.Hayat şahsımın ve insanların yaşadığı acılar Hassas Ruhuma artık Ağır geliyor.
bellli bir yaştan sonra kadınlara güvenini yitirirsin derlerdi inanmazdım. zaten ondan sonra dikiş tutmadim sevemedim kimseyi. sahi sevmek neydi sözlük? birileri giriyor hayatıma 1 2 ay her şey güzel sonra ne oluyorsa oluyor ve kitleniyor ilişki. bu çelişki canımı sıkıyor sözlük kafası azıcık çalışan biri çıksa ya karşıma ne olur sanki.
Sokaklarda fıldır fıldır gözlerim onu arıyorum. Olurda karşılaşırız diye anın tadını çıkaramadan sadece ona odaklı dolaşıyorum. Dünya küçük. Burası daha da küçük. Elbet rastlaşıcaz. Iple çekiyorum.
Sanki oluyor sözlük. Hani hayata gecirebiliyorum kararlarımi. Kendimi cezalandirmam daha ne kadar sürecek bilmiyorum. Ama bunun sayesinde cok güzel kararlar alabiliyorum. Sonra düşüncelerime yansıyor ve bu benim davranisim oluyor. Galiba huzurluyum sözlük. Galiba daha iyi yerlere gelicem. inanıyorum kendime..
türkiye'nin en büyüğü galatasaray. evet.
itiraf edecek bir şey bulamıyorum ama ilk entry girmek hoşuma gidiyor. evet.
itiraf edeceğim olayın üstünden ortalama 10 yıl geçti. şimdiye kadar beni tanıyan hiç kimseye itiraf etmedim bunu. burada tanınmamanın rahatlığıyla hepinize itiraf ediyorum.

biliyorum uzun olduğu için bir çoğunuz okumayacak. bir umut işte benimki de belki içinizde uzun olmasına rağmen okuyup benim duygularımı, hislerimi yaşayacak yazarlar vardır.

yıl 2005/6 idi galiba o zaman lise 1 e gidiyoruz. çocukluktan beri arkadaşım ve en iyi arkadaşım olan çocukla aynı sınıftayız. ikimizde ders yapmaymış, kitap defter açmaymış anlamayız. zaten okula herhangi bir defter kitapta götürmüyoruz bazı zamanlar sadece spor gazetesi götürüyoruz o da iddia eki için. anlıyacağınız okulda, okumakta gözümüz yok. o yüzden sık sık okuldan kaçar gezerdik. tabi bir süre sonra bu arkadaşım bir teklifle geldi bana "kanka boş gezeceğimize bize gidelim. bizimkiler zaten eve akşam 6'da geliyorlar. öğlene kadar uyuruz sonra bir şeyler yer çıkarız" dedi. bende kabul ettim ve evlerine gittik.

arkadaşım evin tek çocuğu olduğu için odasında sadece bir yatak mevcut ve ikimiz bu yatakta yatmalıyız. okul kıyafetleriyle yatmak istemediğim için üstümü komple çıkardım altımda bir boxer üstümde beyaz atlet kaldı. arkadaşım kendi şortunu vermeyi teklif etti ama "yok kanka boxerla daha rahat yatıyorum, ben zaten hep boxerla yatıyorum" diyerek reddettim. yatağa girdik beraber ve üstümüze ince bir çarşaf örtüp uyumaya başladık...

bir müddet sonra zevk alarak uyandım ve penisimin yalandığını fark ettim. kalkarsam eğer arkadaşıma ne diyeceğimi, nasıl bir tepki vereceğimi ve bunun arkadaşlığımızı nasıl etkileyeceğini düşündüm. kendi kendime en iyisi uyuma numarası yapmak dedim. çünkü eğer sakso çektiğini anlarsam ve bunu ona belli edersem benimle bir daha eskisi gibi samimi arkadaş olmaz/olamaz diye düşündüm. yalan yok güzelde yalıyordu, bir yandan zevkte alıyordum. bir müddet sonra boşaldım. arkadaşım boxerımı geri üstüme çekip tuvalete gitti. daha sonra ise yanıma kıvranıp uyudu. fakat ben uyuyamadım ve sadece düşündüm. arkadaşım yarım saat sonra gibi kalktı ben ise hala uyuma numarası yaparak düşünüyordum. sonra beni dürttü "kanka kalkta bir şeyler yiyelim" dedi. "peki, günaydın kanka" diyerek uyandım.

bu olaydan sonra sık sık okuldan kaçıp eve uyumaya gittik. ve devamlı aynı şeyi yaptı. ben ise hep uyuma numarası yaparak arkadaşımın ağzına boşaldım. zaten okul hayatımız bitince bir daha görüşemedik ve başka bir nedenle küsüp konuşmadık. sonra kız arkadaşı falan oldu onun, ocağa kaydoldu falan fistan ben ise kendi hayatıma devam ettim. tabi kız arkadaşım oldu ilişkiler yaşadım.

bir kaç yıl sonra askere gitmeden önce arkadaşlarla içmek için bir mekana gitme kararı aldık. gittik ve teras kısmına geçip rakı söyledik. alkolle aram hiç iyi değil ve o günden beri 1 damla dahi alkol almadım. biz terasta içerken aşağı bahçe kısmına gözüm takıldı ve onun bir kız ile karşı karşıya oturduğunu gördüm. küsüp yıllardır konuşmama sebebimiz onun çok saçma bir düşüncesi yüzündendi. çocukluk arkadaşım sonuçta ben onunla aramız bozulmasın diye sakso çektiğini bile belli etmemiştim. o ise hiç yoktan bana cephe alıp konuşmayı kesmişti. aklıma bunlar geldi bardaktaki rakıyı fondipledim ve rakının yanında gelen buzdan bir kaç parçasını bahçede oturan arkadaşın masasına attım. dönüp baktı hemen bende o an "naber lan yavşakk" dedim tabi sarhoşum. bakıp tanıyınca ismimle hitap ederek "iyidir senden naber x" dedi. sonra yukarı yanıma geldi. dövmek için falan değil, zaten istesede dövemez ama bende onu dövmem. sonuçta çocukluk arkadaşım lan, beraber salçalı ekmek yediğim çocuğu nasıl döveyim ? benimde bir kalbim var, duygularım var. her neyse geldi işte yanıma napion, nasılsın boş muhabbet ettik. 2 gün sonra askere gideceğimi söyledim. sonra birazda askerlik nereye falan ne olarak gideceksin diye muhabbet ettik. daha sonra aşağı inerken helalleşti ve gitti.

askerden geldikten sonra bir kaç kere görmüştüm, konuşmuştuk. ama hiç bir zaman sakso çekerken uyanık olduğumu ona söylemedim, söylemeyeceğimde...

vay be itiraf yazayım derken duygulandım ve inanır mısınız gözümden bir kaç damla yaş aktı lan. eski anılar canlandı gözümde.. umarım okurken sizler duygulanıpta ağlamamışsınızdır. çünkü kendi hayat hikayemle sizleri üzmeyi hiç istemem.

itiraf içinde itiraf: evet bu itirafı yazıp bitirdiğimde saat 23:50 idi ve günün bitmesini bekledim. şimdiye kadar çoğu entrymi hep eksilediniz. umarım bu dürüstlüğümü beğenip eksi oy yerine artı oy verirsiniz.

edit: hepiniz piçsiniz. saniyelerle ilk entry olmasını kaçırmışım aq
Hiç trileçe yemedim.
görsel
babanin bir yasam formu oldugunu gormek . gerisi yok.
Yaşadığım şehirde (yaşadığım şehri sikeyim) neler oluyor, kadınlar güzel mi, dışarıda eğleniyorlar mı bilmiyorum..
beşyüz kere itiraf ettim, yine edeceğim. seviyorum ama öyle böyle değil.
Bazen hiç kimsenin üstünde durmaya gerek görmediği bazı şeyleri anlamakta güçlük çekiyorum. Mesela herkes kendinin haklı olduğunu düşünüyor. Bana göreyse ben bile bazen kendimi haklı olarak görmüyorum çünkü ben nasıl karşımdakini haksız görüyor ve kendimi haklı buluyorsam karşımdaki de beni haksız buluyor ve kendini haklı görüyor. Bu durumda kimin neye ve kime göre haklı veya haksız olduğu dışarıdan bakan biri için anlaşılsa da bazen benim için anlaması güç oluyor. Çünkü hep ya ben haksızsam sorusu içimi kemiriyor en haklı olduğum konuda bile. Aslında belki de bugüne baktığımızda en büyük sorun şu soruyu kimsenin kendine dönüp de bir kere bile sormamasıdır. işte böyle değişik kafalardayım sözlük.
ben galiba malankolik bir insanım; kendi içimde. çevremde çoğu insan beni neşeli diye tanır. genelde çevremde gülümserim samimiyim ama gel gör ki kendime çok acımasızım be sözlük. insanlarla aramda duvar var. aşamıyorum onu. zaman geçiyor aksine o duvarlar daha da büyüyor. ben böyle mutlu muyum? mutluyum. mutlu değilsem bile huzurluyum sözlük. gereksiz insan olmayacak hayatında huzur istiyorsan..
O iyi ki var.
bazı günler yozlaşmış istanbul trafiğinde araç kullanırken, öyle tiplerle karşılaşıyorum ki adamın yüzüne karşı ana avrat küfür edip bakmaya devam ederken uzaklaşıyorum. Küfür ettiğim şahsın yüz ifadesinden rahatladığını, memnuniyetini gözlemliyorum. hal bu iken bir de sözlükte bazı hatta bir çok entry okuduğumda iki konu arasında fark göremiyorum. medeniyetler şehri, adına onlarca şiir, yüzlerce yazı yazılmış kutlu şehir ve yeni nesil, eski beşpara etmez insanlar. Tanrı sonumuzu hayır eylesin. Tanrı yazmamdaki kasıt küçük harf kuralından kaynaklıyor.
hayatımın en uzun gecelerinden birini geçirdim dün. hayatımın en kötü gecelerinden birini.

kuzenim, canımın içi daha 13 yaşında pırıl pırıl bir kız çocuğu. üstelik yıllarca altlı üslü evlerde yaşamıştık onunla. miniğim , lakabımı koyan kedici güzelim beyin kanaması geçirmiş dün akşam. biz haberi epey geç aldık. ege üniversitesi hastanesi' nin aciline koştuk önce. durumu hakkında bir bilgi almayı bekledik. doktor hüseyin biçeroğlu, tüm olasılıkları tek tek anlatmış aile üyelerine. çok riskli bir ameliyata girecek olduğunu ve aklıma getirmek istemesidiğim tüm olasılıkları. kanamanın duramayabilecek olması da risklerden biriydi. sabaha kadar yalnızca dua ettik. doktor da öyle söylemişti zaten. ve sonunda şükürler olsun ki meleğimizden iyi haber geldi. binbir riskin olduğu ameliyattan beyin hasarı olmadan çıkmıştı. ne yazsam , nasıl anlatsam hislerimin tarifi yok. bir çocuk söz konusu olduğunda insan hiç bir şey düşünemiyormuş. hiç bir şey. yarım aklım vardı o da gitti işte dün gece. neden " anne " olmaktan bu kadar korktuğumu bir kez daha anladım . ben kaybetmekten çok korkuyormuşum. halamın " o' na bir şey olursa ben yaşayamam , yaşayamam !" diye ağlayışları. o yaşadığımız korku , o buz gibi ameliyathanede hayata tutunmaya uğraşan meleğimiz...

meleğimizin ameliyattan çıkmasının hemen ardından yine beyin kanaması ile ameliyata alınacak olan 12 yaşındaki kız çocuğu. acısından üstünü başını parçalayan bir dede.
ama o minik güzel kız da hayata tutunmuş. onun da güzel haberini aldık.

sözlerle anlatılacak gibi değil de yazmaya , tarif etmeye çalışıyorum işte. allah , tüm çocukları ailelerine bağışlasın. çocukların canı hiç acımasa keşke.
Zaman hep böyle mi geçecek? iyi seyler de olacak değil mi?
üçüncü kattayız, içimden sürekli şemsiyeyi veya bi çarşafı alıp balkondan atlama isteği geliyor, sanki atlasam ucucakmışım gibi hissediyorum. kafa yavaş yavaş yok oluyo sanırım yazık bana, yazık.
uzun zamandır ihtiyacım olduğu ve sabırsızlıkla beklediğim üzere yalnızım kendimle başbaşayım. gıda stoğum tamam en az on gün evden çıkmadan yaşayabilirim. nihayet kendimi dinleyebileceğim. ne çok ihtiyacım vardı durup bir soluklanmaya geriye yaslanmaya.
Ah be sözlük. 2 ay sonra engelledigim için mesajini yeni görüyorum. Bu nedir? Napicam ben. Çok yoruldum. Hiç iyi değilim. Ben galiba kötü biriyim..
Kendimden her geçen gün biraz daha nefret ediyorum.
YouTube' da yemek videoları çeken bir kadın var aynı sevdiğim beyin annesine benziyor. Durmadan yemek tarifi izliyorum. Gerçi yemek videoları izlemeyi zaten seviyorum ama o kadını sadece benzediği için izliyorum.
Aşığım sözlük ve sanırım o da bana karşı boş değil ooğğğğfff ellerim titriyoooor.
her şey günlük rutininde ilerliyordu, ofise geldim, ramazan olmasından mütevellit kahvemi söyleyemedim,

gece çok güzel uyudum fakat Kafein elektrikli Cezve eksiliği vesair hafif ölçüde gerginlik var yani.

gece vardiyası mühendisi içeri giriyor,

- abi, gece formeni ile kavga ettik, ben mühendisim abi ya buraya gel dedim de gelmedi ya?!

dayanamayıp sordum, sen dedim mühendissin, peki o kim?

- düz işçi, dedi.

bende amiyane tabirle film koptu tabi.

bu tabiri oldum olası sevmem, meslek adı beden işçisi'dir ve bu tabirin dahi kullanılması da hoş değildir şahsi kanaatimce.

hegel'in efendi/köle anlatısında olduğu gibi, köle burada efendinin düşüncesini ithal etmiş ve karşıt bir milliyetçilik üretmiştir.

bu 'mühendis' arkadaşa, ne acıdır ki tüm ofislerden duyulacak şekilde, çık dışarı mühendis! diye bağırıverdim.

inanır mısın, üzerimde ne sinir kaldı, ne stres.

en ufak meziyet ve sahip oluşların yanılsamasını dev aynasında seyreden, ünvan kullanan insanları sevemiyorum.

hülasa, insan varolduğu sürece sosyal ilişkiler sosyal fobi, bu ilişkiler var olduğu sürece dogmatik ben merkeziyetci ideal megaloman, merkezde yer alan güçlüler ve dolayısıyla ilkel duygular olacaktır.

çektiğim küçük fotoğraf bu.

kibir ve gurur üzerine.