bugün

ansızın içeri girdi.
terliydi.
ama hava sarıkamış havası değildi.
niye acele etmişti ki terlemişti?
masasına döndü.
dünden yarım kalmış bestesini tamamlamaya çalıştı.
yapamadı.

ilaç zamanı gelmişti.
"asaf"sız bir cümleyle konuştu.
"pardon ilacı mı getirir misin?" diye söylendi.

ilacını getirdim.
sanırım alzheimer ilacıydı.
ilacını aldı bekledi...

bir kadın bu kadar mı güzel bekler?
şayet dudaklarına değen hapı bile kıskanırken;
ona kendi ellerimle ilacını getirmek en büyük mutluluğumdu.

"belki de bir gün ismimi söyler cümlesinin başında"
itiraf etmek gerekirse. hayat sıradan her şey sıradan. hiç bir şekilde farklı bir şey yok. aynı film kaldığı yerden devam ediyor. ve bizler bu filmin ne zaman nerede biteceğini hiç bir zaman için bilemiceğiz. o yüzden hayatta farklı şeyler deneyip. farklı hisler yaşamaya bakın. kısacası hayatınızı yaşayın. günler çabucak gelip geçiyor. hayatta hiç bir zaman yapmak isteyipte yapamadığınız bir şey olmasın. aklınızda ne varsa yapın. eğer ki. yapmazsanız sonrasında pişman olan yine sizler oluyorsunuz.
14 şubata günler kala ayrıldım. pişman mıyım? değilim.
Her ayın 15 ini iple çeken memurlar ve memur çocukları için 14 şubat sadece maaş günü arifesidir. yemişim sevgililer gününü.
Hayatımda bir kızın ne elini tuttum ne de öpüştüm. Ama hâlâ söyleyemedim sevdiğime sözlük.
kullanmadıgım çantamın içinden para çıktı sözlük çok mutluyum la.
yalnızlıktan geberiyorum! Kızkıza takılabileceğim insanlar dahi yok.

Çok yakında tamamen yalnızlık sebebiyle öleceğim sevgili sözlük. Çünkü ince ince içimi yiyip bitirdi bu.

yokmuşum gibi sanki. Bu ben değilim de belli süreliğine deniyorum gibi bu hayatı filan. içim öyle acıyor ki. derinden sızlıyor. mümkün olsa da içimin fotoğrafını çekip gösterebilsem. işte o zaman anlardınız belki.

işte o zaman ağlardınız belki.
vatzap'ta sevgilisi ile fotoğrafını koymuş arkadaşlarımı tek tek inceleyip beddua ettim, inşallah ayrılırsınız, diye.
yani ben niye mutlu olmuyorum da onlar oluyorlar?
ciddi ruhsal problemleri olan insanım maalesef. her zaman çevredeki sıkıntıları bir şekilde göğüslemem icap etti. iki kişiliğim var. biri çok uysal ve naif, diğeri bildiğin at hırsızı. sik gibi bi şey oldum. gönül isterdi ki olmayayım ama oldum. bak bu entariyi o yumoş yazıyor mesela. şarap açmış, leonard cohen var. amına koduğumun sensitivi. bi huzur ver lan artık goygoy goygoy, kafa beyin kalmadı her akşam her akşam.

-bu akşam bambaşka bir parıltı var gözlerinde, keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
+üfff.

buralarda yazıyorum ya mesela, cia beni izliyor diye düşünüyorum. o yüzden obama'yla filan hep çok mesafeliyim. yes, we can hüseyin diyorum, polemiğe girmiyorum.

+beni aklınla mı seviyosun kalbinle mi?
-ben seni ne aklımla ne kalbimle seviyorum. ben seni ruhumla seviyorum. olur ya, kalp durur, akıl unutur... ama o ne durur, ne de unutur.
+kaç senedir bekliyosun imkan gelse de söylesem diye?
-nerden baksan bir 4-5 sene oldu.

takip ediliyorum paranoyamı anlatmak isterdim ama nasıl izah etsem bilemiyorum. bak mesela sevgili okur, pek ihtimal vermesem de gözünü karartan insanlar olur da tüm yazdıklarımı okumaya başlarsa diye yazdığım anıların aralarına kasten yanlış bilgiler koyuyorum. yer isimleri, cinsiyet, tip, birçok şeyle oynuyorum fakat yazdıktan sonra gerçek belleyip öyle devam ediyorum hayatıma. genel olarak hikaye anlatmayı da sevdiğimden yazdıklarımın hangisi doğru, hangisi hayal hayatta söylemem. kendime bile söylemem. ilerde eminimki ben bile karıştırırım. çünkü olmayan şeylerin varlığına kendimi inandırmışlığım vaki. üstelik tüm detaylarıyla.

-hayat kısa, kuşlar uçuyor...
+ya oğlum ne pis geyiğin var lan senin?

bir şeye bağlanınca bokunu çıkardığımdan çok az yazmaya gayret ediyorum. hedef bir entari sayım var mesela, onu yakaladığımda burayı da bırakıcam. binlerce insana açık bu portalda birini tanımak istersen tanırsın diye inanıyorum. ve ben tanınmak istemiyorum. çok korkunç bi şey olurdu bilinir olmak. mesela sözlük ünlüsü filan olsam kafayı kırardım kesin. bu arada hedef entariyi bununla yakalıyorum lan. aa. az daha yazayım bari de son entri olduğuna değsin. uzun olsun ersin, kalın olsun gersin.

-sensiz içmek var ya, sensiz içmek değil aslında?
+sedat balun di mi? çok severim.
-ya sabır güzel allah'ım.

son derece gayrıciddi bir insanım. kaybına dayanamayacağım insanların cenazesinde gülebiliyorum. geçtim, kahkaha atabiliyorum. üzüldüğümde çok komik oluyorum. normalde komik bir insan değilim ama üzüldüğümde bir atı bile güldürebilirim. reşat nuri karakteri gibiyim amına koyim.

+hiç romantik değilsin.
-senin ecdadını sikerim çocuk.

aslında yazacağım çok şey var ama az çok yazdığımı ettiğimi takip eden için en tuhafı bu olacak sanırım; erkek değilim sevgili okur. daha rahat yazmak için erkek gibi yazıyorum. adımın selçuk olduğuna, 28 yaşında bir makine mühendisi olduğuma ben de inanıcam az daha sürdürürsem, tadında bırakmakta fayda var. bu yaştan sonra sakalı leyim nerden bulucam ben. gerçi sakalı bi şekilde hallederiz. del piero favorisi bile bırakırsın çabaladıktan sonra. fakat bazı şeyleri tamamlayamazsın. imkanlar kısıtlı nihayetinde.

-bir insanın bildiğini sandığı şeyi öğrenmesi imkansızdır.
+seni yaramaz, yoksa bana bi şey mi demek istiyosun?

herkese selamlar ve iyi eğlenceler. 3-5 hasbihal edip fikirleştiğim herkese teşekkürler. at, bok, gerizekalı, salak, aptal, şapşik ve bilimum şimdiye kadar edemediğim kız küfürleri. amına koyim. bunu da dışarda söyleyemiyorum. gücüm yetmiyor hırgür çıkınca. o da aradan çıkmış olsun. bi de şimdiye kadar hep ben anlattım sen dinledin sevgili okur. dünya küçük, bakarsın gün olur, devran döner, yolumuz kesişir. o zaman da sen anlatırsın ben dinlerim. o zamana kadar kendine iyi bakıyosun, kafana da hiçbir şey takmıyosun. arivederçi.

sevgili okur kadın değilim lan sakin ol. night shaymalan senelerdir böyle geçiniyo. dedim belki ben de ekmeğimi kazanırım dedim. bakarsın sinemanın dahi çocuğu derler. sonuçta imkanlar da güzel. yol+yemek+ssg.
Ulan şu dünyadan ne adamlar geçti, tarih kitapları neleri yazdı. Bir de bana bak. Hayatta geliştirdiğim en büyük teori, "önce işeyim, sonra su içerim çünkü işeyince su azalacak. Önce içer, sonra işersem su boşa gidecek."
Bu arada emelec-bolivar maçına 1'den 2 deneyin derim.
Sevgililer günüm hep yalnızdı .
Sevgililer gününe hiÇbir zaman inanmadım. SaÇ tellerimin bile yalnızlıktan geberdiğini hissetmeye başlamış olsam bile bugün de inanmıyorum Çok şükür. Bunu saÇmalıkları bi kenara bırakırsak yaklaşık üÇ ay önce yenilenen koltuk takımları üstünde bi güzel nar ayıkladım az önce. Taneledim, suları dirseklerimden aktı diyebilirim. Herhangi bi kaza yaşanmadı ama eminim annem görse narları tek tek burun yoluyla beynime gark ederdi. Görmedi. Nardır, akar diyerek bunu da bi kenara bırakalım. Daha dün aldığım neden aldığımı da bilmediğim bi sivilce ilacı kullanmaya başladım. Bildiğin Çamaşır suyu kokuyor. Yüzüme tuz ruhu sıvamış bile olabilirim. Yani ilacın ne bok olduğu belli dimi sürüp neden o koltuklara yatarsın. Kokusu burnunda olan bişeyi nası unutursun. Birden aklıma geldi, az bi götüm attı sonra bekledim oh rengi aÇılmadı. Eve gelip kaldığım bir hafta ama genel olarak verdiğim zararın haddi hesabı yok. Bugünü de en az hasarla atlattık vesselam.
en eski arkadaslarimi dusunuyorum. gomlegim cikiyor 12 yillik, sirt cantam cikiyor 7 yillik. gomlegimin kollari kisa geliyor, bazi bolgeleri sokuk. cantamin gozlerinden birinin fermuari bozuk, kapanmiyor. yillanmisliklarini kaybetmesinler diye tamir ettirmeden kullaniyorum.
Kırdım onu sözlük. Ellerimin arasındayken yüksekten attım. Kırmamın ona muhtaçlığımdan olduğunu dahi bilemeyecek asla. Anlatamayacağım kendi dilimle. Anlatsam bile duyacak kulağı yok ki.

ilk olarak yeşiller içinde görmüştüm onu. işte demiştim, aradığım o. Bekledim ki olgunlaşsın bana karşı. Sabrettim. Koca bir yaz uzaktan ara ara seyrettim.. öyleki bir defasında ona çok yaklaştığımda içimi okuyacak, benden korkacak, ürkecek sandım.

yağmurlar yağdı, gökkuşağının altından geçtim, yakıcı güneşlere de katlandım tüm yaz yeri geldi. Uzaktan ve yüksekten seyrettim onu. Hem o kadar çok beni fark etsin istedim hem de bilmesin, ürkmesin istedim.

Dualar okudum ay gökte parlarken. Yaban ellerin silkelemesinden önce kendi bıraksın yumuşak toprağa ruhunu diledim. Oldu da bu. Bir hayalin rüyaya dönüşmesi, bir rüyanın hayal olması ve en nihayet hepsinin gerçekle buluşmasıydı bu. Bu benim ve onun gerçekle yüzleşmesinin zamanıydı.

usulca yaklaşıp dokundum ona. Yeşil elbisesi yoktu üzerinde. Çıplak ve kavrulmuş bir gerçekle bekliyordu sanki yazgısını. bir daha çıkamayacağı kadar yükseklere, bulutların arasına götürdüm onu. Ellerimde sıcaklığı... hani bir şey olmadan önce onun olacağına yönelik sabırsızlık daha hoş gelebilir neden sonra sabırsızlığın içinde istediğim gibi olmazsa duygusu çöreklenir.

itiraf ediyorum alçaldım ve kadim dostum kayaların üzerine bıraktım onu. Kırdım onu. Yaklaştım ve o gagamla yeni bir boyut vermek üzere mideme indirdim. Kalbimin yolu midemden geçer ve insanın toprağa gömülmesine de ben rehberlik ettim...

kara bir kargayım ben, sabırla beklerim cevizimin olgunlaşıp kendisini yere bırakmasını... hiç kimsenin, yağmurun bile böyle küçük elleri yoktur.
Bok gibi hayatlarımız var ama olsun böyle de güzel...
izmir hani sıcak memleketti lan, sırtım dondu.
hiç terk edilmedim. ve terk ettiğim kimseden pişman olmadım. ama teklif etmediğim için çok pişman oldum.
Yalnızlık yalnızlık diye yakınıp durdu genç kadın. Karşısındaki adam, onu anlayan tek adamdı. Adam genç kadını çok sevmişti bir zamanlar. Lakin aşkını gömmüş idi insanoğlunun en derin mezarı olan kalbe. Gene de yardım etmek istedi kadına içinden bir parça. Sohbetle bölmek istedi kadının yakınmasını ya da bir nebze anlamlandırmak istedi iç çekişini.. Yalnızlık nedir sana tanımlayayım ister misin dedi ? Milyonlarca insan arasında yalnız olmak nedir bilir misin dedi? Can alıcı bir soru daha sıraladı "sen hiç beş kişilik masada yalnız kaldın mı?" O beş kişilik masada seninle konuşmasını istediğin insan seninle konuşmuyorsa sen yalnızsındır. Yalnızlığın tanımını yaptı sonra adam kadına "yalnızlık, konuşmak istediğin insanla konuşamamaktır." Dedi. Biz seninle konuştuk , çok güzel konuştuk hem de ama gene de olmadı dedi.
ve kadını öylece bırakıp gitti kadın tüm konuşma boyunca ağlıyordu ve devam etti.
Adam son kez arkasını döndü saçların dedi saçların anlattığın kadar kısa olmamış.
kadın bir umut haliyle sordu beni böyle de sever miydin peki? Adam: "evet ben seni her halinle severdim, severdim" dedi ve dönüp gitti, yoluna devam etti.
kadın Çağla ağacının altına gömdüğü sevdasının üstüne biraz daha toprak attı...
uyuyamıyorum.
galiba ankarada bağ yok. Şarkıda evrensel oldu napıcaz diye kara kara düşünüyorum gecenin bu saatinde.

Edit: varsa da 2 tane falan mı?
asla takip etmiyorum ama kendi sayfamdan* çok onun sayfasına bakıyorum. paranoyak oldum sanırım ama eğlenceli gibi de sanki. bilmiyorum sözlük... *
yakin arkadasin eski sevgilisiyle geÇen mökemmel bir gece. farklı hazlar, farklı tatlar değişink şeyler tabi bunlar.
Sürekli benimle dalga geçip hayatımın bütününü mahfeden psikolojimi bozan ilkokul lisedeki aq çocuklarını öldürmek istiyorum.
belki biraz eğlenirim diye chatroulette girdim sözlük, evet girdim ama girmez olaydım benim tipi gören kapatıyor gören kapatıyor ya da ağzını yüzünü ekşitip sonunda yine kapatıyor çok moralim bozuldu sözlük.

değişmek istedim sözlük değişemedim. saçlarımı bile kestirdim, giyinişimi değiştirdim, yürüyüşümü, konuşmamı ama olmadı, olamadı.
sanırım ben yine o soğuk çirkin adam olarak kalacağım, yine o 5 sene önceki konuşamayan çocuk olarak...
mesaj atmamakla ne iyi yapmışım. o kadar ikilemde kalmıştım ama şu an şükrediyorum buna. ne pismişsin.
güncel Önemli Başlıklar