bugün

bilgisayar oyunu oynarken mırıldanır şekilde kendi kendine konuşan bir ev arkadaşım var. dakikalardır susmadı.
geçenlerde biraz duydum "aferin lan okçular, bayağı işe yaradınız!" falan diyordu. *
az once arkadaşlarımdan bırı dubaının resmını paylaşmış demişki işte gelişmemiş denilen arap ulkesı. bende altına doşedim tabi bir ulkenın gelişmişlik duzeyı soyle olur boyle olur diye. salak herıf once yazıları sıldı sımde de benı sılmıs. lan ne andaval adamlarla aynı ortamlarda yaşıyoruz. sonra double yol yapana oyverıyor bu adamlar. yolun sonundakı 2. koprude de fotoşok var sankı. görsel
Madem itiraf; sıra bende o vakit. Herkesin sözlükte muhabbet ettiği birileri vardır ya hani sohbeti güzeldir sarar seni sohbeti hep konuşmak istersin. Bende sözlükte öyle biriyle tanıştım. ilk defa iş atmayan, sarkmayan, benimle sadece gerçekten arkadaş niyetiyle konuşan biriyle sözlükte tanışmıştım. Sırf onun için internete girdiğim anlar bile oldu. Dedim ya gerçekten sohbeti iyiydi. Ama artist çıktı. Böyle bir geç yazmalar, cevap vermemeler, açtığım başlığı üstüne alınmalar falan. Neyse tamam dedim saatlerce onu beklediğim oldu (sırf oyunu için). Tekrar yazdım aynı hareketi tekrarlayınca bir daha yazmama kararı aldım.
Amaaan gıcık oldum. Buradan sosyal mesajda vereyim madem döküldük;
Le it be değil tatlım let it be. Saygılar.
renk körüyüm ağalar.

dünyanın en boktan derdidir bu. olanlar bilir. hastalık desen değil bok gibi bi şey.

17 yaşıma kadar renkleri bilmediğimi sandı ailem hep. ben de öyle. valla bak.
lisede bir gün ünlü ressamların çalışmalarının aynısını yapıyorduk. resmin bi bölümünde hangi renk boya kullanmam gerektiğini hocaya sordum.

-hardal bu kısım, dedi.

hardal ne lan. hardal. renge bak. bokun türevi.

tamam dedim döndüm yerime. kutudan aldım bi boya. hardal budur benim için. boyadım o kısmı. resme hareket falan da kattım. tonu açtım kapattım bi şekiller bi şeyler.

hoca geldi sonra. baktı resme:

-ben sana burda hardal kullan dedim.
-eee ıııhh şey hocam hardal renk yok bende kem küm.

baktı kutuya.

-e var işte.

göte geliş. sonra 3 tüp boya aldı eline. şüphelenmiş olacak ki sordu:

-bunlardan hangisi hardal hangisi sarı hangisi turuncu?

lan bakıyorum hepsi turuncu gibi. belki biraz yeşil. "bu sarı" dedim. sonuna "mı?" ekledim sessizce. bu turuncu dedim. bu da hardal.

yanlış çıktı hepsi. renkleri bilmediğimi düşündüğüm için utandım. en son; hocam neyse ne ya işte eheheh diyip kaçtım.

aradan zaman geçti. bir gün ablamla bilgisayar başında takılırken renk körlüğü testi bulduk. açtık hemen. benim birader de aynı dertten muzdarip. başladık teste. böyle rengarenk daireler falan. arada rakam var görüp söylüyorsun. kadın anam da katıldı bize.
ulan ablam annem söylüyor biz mal mal bakıyoruz dairelere. cevabı tıklıyoruz. renk körleri göremez diyor. neyse baya bi ilerledik. arada görür gibi olduk da yanlış çıktı. sonra bi tane çıktı. gördük biz. sevindik. sarıldık. annemle ablam göremedi. durduk. şaşırdık. cevabı tıkladık:

-renk körü olmayanlar göremez. renk körleri xy sayısını görür.

bi güç olduğunu hissediyordum zaten. sessizlik oldu. anam üzüldü.

-ooluşlarıım dedi. ağlaştık.

yıllardır çektiğim ezikliği o an fırlattım attım üstümden. resimciye de söyledim. üstüme gelmedi rahat bıraktı ondan sonra.

bu sebeptendir ki boyayla resim yapmayı hiç sevmem. kömür kalemi favorim oldu.

renk körü olduğumu öğrendim öğrenmesine de dertleri bitmedi bu meredin.

mesela: 3d film izleyemiyordum hiç. takınca gözlüğü bi fark olmuyordu hiç. hiç balinanın kuyruğu ekrandan çıkıp götüme girmiyordu. meğerse renk körleri 3d göremezmiş. kısmet.

mesela 2: pes'te formaları ayırt etmek bazen mümkün olmuyor. her rakibime renk körü olduğumu, formaların zıt renk olması gerektiğini açıklıyorum iki saat. bazen ipneler bi şey olmaz diyip sözümü dinlemiyorlar. o zaman 20 futbolcu benim kontrolümde oluyor zevki çıkmıyor. bıraktım pesi sonra zaten. çare fifa. pes neymiş pis ezikler.

mesela 3: halısahada yelek renklerini karıştırmakta üstüme yok. arkadaş arasında oynarken ilk golü yiyen yeleği giydiği için sıkıntı olmuyor ama gel bak sana ne anlatıcam:

üniversitede okul takımı seçmeleri olucak dediler. ilanlar asıldı. hemen koştum yazdırdım ismimi. seçmelere gittik. takımlar ayrıldı. sırayla maçlar yapılacak. son maça yazmış hoca beni. ısınıyorum top çeviriyorum yandaki sahada. maça bi bakayım dedim. ulan. herkes aynı renk. sıçacak delik aradım. penaltı noktasını kazarken arkadaş tuttu çekti.

-olum bu formalar ne. bi bok göremiyom ben.
-kanka bak furkan yeşil giymiş gördün mü?
-heh gördüm.
-hüseyin de turuncu bak gördün mü?
-hüseyini gördüm de turuncuyu göremedim
-...?!

işletmeciye mavi yelek var mı abi dedim. bakışlarından "siktir git" dediğini anladım çıktım.

çıktık sahaya. sahayla bütünleşmiş gibi herkes.

topu alıyorum bi bakıyorum herkes aynı. pas isteyen istemeyen. ulan turuncuyla yeşil bu. tabi karışır. bence kör olan sizsiniz. karışmaması mümkün mü yoksa.

ayağıma gelen ilk topta dondum kaldım. noluyo lan dememe kalmadan alıp gittiler topu. ayırt etmek için durdum yerimde. zorladım kendimi. heh dedim bu yeşil bu turuncu. koşarken tekrar tek renk oldu hepsi. seçilemedik tabi yalan olduk.

taşşak malzemesi oldum arkadaşlar arasında. domatesin yeşil olduğuna inandırdılar bi keresinde. akşam anneme sordum. kırmızı dedi. ağlaştık. ama alıştım iyice ben de onları sarmaya başladım. siyah giyinmiş çocuğu gösterip "sarı yakışıyo yea bu çocuğa" diyorum göt gibi kalıyorlar.


araştırdım biraz. mark zuckerberg de renk körüymüş. facebook'un mavi-beyaz temalı olma sebebi de buymuş.
20 erkekten birinde varmış zaten. ayrıca çocuğa anneden geçermiş. analar taşıyıcıymış.

siz siz olun renklerle ilgili sorununuz varsa renk körlüğü testini yapın yaptırın. "renkleri bilmiyor" etiketinden kurtulun. göreceksiniz. insanlara renk körü olduğunuzu söylediğinizde onların daha çok ilgisini çekeceksiniz.

kızların bile. valla.
az evvel garsondan bir çay istediğimi sandım. garson sigara bıraktı gitti. bir an geriye döndüm ve garsona -bir çay verir misin yerine -bi sigara verir misin demişim.

şimdi içinden diyordur:
-amk sigarası yok benden çay istiyor diye.

bişey değil cebimdeki sigaradanda yakmıyorum. bi çay isteyeyim bi sigara ikram edeyim ve durumu izah edeyim swh
çevremde o kadar çok çıkarcı ve kötü insan var ki bazen kendimi melek gibi hissediyorum sözlük.
Çok felsefik bir yapım olsa bile komik tarafım bastırıyor ve bu yönümü gösteremiyorum bunun iÇin Çok üzülüyorum.
bazen kendimi faydasız hissettiğimde facebook oyunlarında herkese ekstra can falan gönderiyorum, yıllardır hiç bir oyunu oynamıyorum ama niyeyse kendimi yardım etmek zorunda hissediyorum.
Sen ona yazmayı bırakırsın bu sefer o sana yazmaya başlar, tamamen sana olanın aynisi olur demeyeyimde kız kendini sana hemen belli etmeye çalışır, hemen olup bitsin ister. Tabi hemem erkek herhangi bir belirtti göstermez çünkü onca ayların hırsını almak ister tabi akıllı olanlar, kısacası kız isterse herşey olur abi.
bir Sakinleştirici olarak "Vardır bir hayır" kullanıyorum.
bugün bakmak için gittiğim aracın torpidosunu açtığımda bir adet geciktirici sprey yuvarlanıp yere düştü. adam biran ne yapacağını şaşırıp sonrasında üstüne atladı ve alıp cebine koydu. astım var bende ilaçsız gezemiyorum diye de ekledi.

olabilir, insanlık hali dedik..
pişmanlıklar duymaktan sıkıldım.
sanırım tam olarak dünyaya geliş sebebimi çözdüm. herkesin dünyaya bi geliş amacı var bence. ben bu akşam kendiminkini buldum.
amacım sevmek, çok sevmek, sevgimle karşımdakinin ağzına sıçmak, sevgimle karşımdakini öldürmek, boğmak, bitirmek. amacım sevdiğim insanların gidişine göz yummak. amacım sevdiğim insanlar gidince yere yıkılmak ve tekrar ayağa kalkmaya çalışmak. kaç defa olur bilmiyorum. tarih tekerrürden ibaret. amacım hep daha çok sevip, hep gidenlere hoşçakal demek. amacım o gidenleri başkalarıyla mutlu görmek. amacım hayal kurmak ve kurduğum hayalleri başkalarının yaşayışını izlemek. izleyip ağlamamak. ağlamayıp kaya gibi sert durmaya çalışmak. her gidene ruhumdan bi parça vermek. amacım ruhumdan eksilen parçalarla yoluma devam etmeye çalışmak. ruhumun eksilen parçaları ile başkalarının mutluluğunu izlemek. amacım hep ''hoşçakal'' demek. amacım hep kabullenmek.

madem öyle gecenin konseptine uygun bir şarkı paylaşayım dert ortağım olan bu başlık okuyucularına.

http://www.youtube.com/watch?v=z3djbfxkddy

-hala yalnız mısın?
-sadece özgür.
-peki mutsuz?
-sadece alışmış.
-peki ya aşık?
-sadece eksik. peki ya sen? hala bekliyor musun?
-beklemek şimdi hiç duymayan birine dünyanın en güzel şarkısını söylemek kadar anlamsız.
-peki ya umut?
-umut şimdi hiç görmeyen birine gökkuşağını anlatmak kadar zor ve imkansız.

herkes gider mi? bunun da cevabını ben vereyim. evet herkes gider.
kararsızım sözlük, hem de çok.
hayatımda evinde kaldığım tek kızın adı "merve".
Ödev yapmak için valla.
Şimdi merve'lerde kalma geyikleri bana trajikomik geliyor nedense
bir insanın sevgilisi olması nasıl bi duygu acaba? merak etmeye başladım.
yaram kabuk bağlasa da elbet izi oluyo. çok mutsuzum..
bu gece çok (bkz: hep sonradan)
Ben imkansızı seviyorum.
Ben imkansız olan şeyleri seviyorum.
Saçlarımı kestirdim pişmanım... Pişmanım evet ama gene olsa gene yaparım, çok sıkılmıştım nabayım.
Dizilerin sonunda hani şu son reklam sonrası donan görüntü var ya... Hah işte çok sinir oluyorum ben o duruma.
Oturduğum yerde hiç arkadaşım yok.
Ha bir de... boşanmayı hazmedemeyen kocaları tarafından hayatları zehir olan kadınlar var ya allah onların yar ve yardımcı olsun koca ya da eski koca olacak insan müsveddelerinin de gani gani belasını versin istiyorum.
haftaya bugün konya yollarında olucam bir aksilik çıkmazsa...
1.yarın sabah konya yollarında olacağım.
2. ömrüm boyunca tek dal sigara içmedim, şu anda ciğerlerim inanılmaz ağrıyor.
3. sol kolumda uyuşmalar başladı.
4. etrafımdaki bir çok kişi tarafından takdir ediliyor olabilirim ama sıkıldım, yeter.
to be continued...
doğum günüm bugün. hiç bir arkadaşım kutlamadı. ailem ve kız arkadaşım sadece kutlayan. üzgün değilim. facebook kapattım inadına bakalım hatırlayan olur mu diye... olmadı. anca face hatırlatsın yaz duvara...
her gün birilerini arıyorum. sapma sapan konuşuyorum. kendimi unutturmamak için uğraşıyorum herhalde. çok da yüzsüzüm; bana yazmasın sen ara diyorum kapatıyorum.
bugün aramadım.

edit: onbir ellialtıda bu başlığa entry girdim. bakın bunları görün artı diye yazın. bari bu uğraşlar boşa gitmesin.