bugün

ilkokul birinci sınıfa yeni başlamıştım, okumayı daha önceden bildiğim için sınıftaki cahillerle bol bol dalga geçiyordum. hatta öğretmenimiz arkadaşlara hecelemeyi yeni yeni öğretirken ben ayşegül serisini bitirmiş, ayşegül'e çıkma teklifi etme düzeyine gelmiştim.

neyse işte, gel zaman defol git zaman, bir yasa çıktı nedense okulda. ''artık andımızı birinci sınıflar okuyacak'' bunu diyen müdürün ta kendisiydi, acımasız, vurduğunu öldürebilecek güçte bir adam, abartmıyorum! ilkokul çocuğuyuz amk öldürür tabi.

her gün yeni yeni yüzler sahne alıyordu o devasa kürsüde, kimi söylemeyi unutuyor, kimi ağlamaya başlıyordu, biz de glüyorduk tabii büyük abilerimiz ve ablalarımız ile birlikte. ileride başımıza gelebileceğini düşünmeden, orada ağlayan yasemin'in gözyaşlarına ortak olacağımızı bilmeden, gülüyorduk.

ben ise bırakın andımızı istiklal marşını bile okurum edasıyla bağıra bağıra söylerdim tören alanında andımızı, taa ki öğretmenimiz;

'' yarın andımızı abcdefgyumusakg okuyacak '' diyene kadar.

işte o heyecan... andımız abi, türküm doğruyum çalışkanım! bunu binlerce kişiye haykıracaktım. yapabilir miydim? yapardım tabii, ne de olsa ezbere biliyordum.

kürsüye çıkmıştım, o kadar küçüktüm ki 1 metre falan mikrofonu alçaltıp gülmüştü müdür, ben mikrofonu tutmuş, karşımdaki kalabalığa bakıyordum, annem bile oradaydı, önemliydi tabii, ilk kez kürsüye çıkıyorum boru mu? karşımdaki ortaokullu ibneler gülmeye başlamıştı bile, kalbim duracak gibiydi, ve o ses;

+ türkiiiiüüüiim
- ahahaha

diye bir gürültü koptu alandan. sesim o kadar incelmişti ki nolduğumu şaşırmıştım, evde anneme babama haykıra haykıra söylüyordum hani lan! suratım kızarmış, göğsüme bir yumru oturmuştu, dokunsalar ağlayacaktım ama yılmadım.

+ doğruyum, çalışkanım...

sesim yavaştan toparlanmıştı ama karşımda gülenleri düşündükçe sözler aklımdan uçuvermiş, ilkemden ülküme saniyelik geçiş yapıvermiştim, tüm tören alanı, yanımdaki müdür, herkes gülüyordu, annemin suratında da buruk bir ifade vardı ama o da gülüyordu, ben zar zor andımızı bitirmiş, ağlaya ağlaya sınıfa gidiyordum, sınıfta herkes alay ediyordu benimle, öğretmen ''nasıl okuyamadın'' diye söyleniyordu, hiçbir şey değildi de koyan; bilmiyor tavırları koyuyordu bana.

biliyordum ulan mna kodumun ibneleri, gülmeyeydiniz iyiydi tabi.
sahranın sevgilisinden ayrılmasını istiyorum.
cuma gecesinde ve ramazanda allah ım ne olur duy sesimi ve onun belasını ver. bunu gerçekten hak etti. sende biliyorsun.

ben hakkımı helal etmiyorum ona.
Seni düşünmeyi sevdim önce
Sonra görmeyi sevdim
Yakmanı
Yanmayı
Dokununca ellerimdeki yangını sevdim

Ve gözlerini sevdim
Demir attığım gözlerini
Görmeyi
Bakmayı
Diner sandığım fırtınalarda
Gözlerinde sulara gömülmeyi sevdim

Sonra seni ummayı sevdim
içimdeki kanamayı
Bildiğim tüm güzel sözler dil ucumda
Anla işte
Ben seni sevdim..
hetero bi erkeğim fakat hetero bi kadına kendimi siktirmek gibi bi türlü kurtulamadığım bi alışkanlığım var. bi de beynimi güzelce bi sikip öldürse de kurtulsam.
bugun cocukluk arkadaslarim cagirdi beraber oturduk, yedik ictik fakat tam olarak bugun ne kadar kiro insanlar oldugunu anladim ama caktirmadim.
içim yanıyor alev alev ne diyebilirim ki. kelimelerim o kadar çok çaresiz kalıyor ki şu halime iki dudak arası saklıyor çıkamıyor gizleniyor öylece . içim yanıyor hemde alev alev.
la o değil de hayır sahibi bir vatandaş dm neyin atsın ne bileyim nick altı falan girsin de geçsin şu can sıkıntısı.
Herşeyi parçalamak istiyorum. Gitarımı duvara vura vura parçalamak istiyorum. Bilgisayarın kasasını camdan aşağıya atmak istiyorum. Dolabın kapısına kafa atmak istiyorum.
az önce kendi muhabbetimden tiskindim. tiksinmiş de olabilirim.
itiraf ediyorum sözlük kendimi aynı düşünceleri paylaşmadığım insanlara karşı kapattığım için aslında ne kadar zarar gördüğümü yeni anladım. üç beş tane yüzlerine arkadaş dediğim arkalarından salak dediğim insanlardan kaçıp onlardan daha beter olan bir insana sığındığım için ve onun da bana vicdan azabından başka bir şey vermemiş olduğu için ama en kötüsü onu çok özlediğim için kendime acıyorum.
şükela butonuna tıklayınca gelen entrylere artı oy vermiyorum, adam o entryden kaldıracağını kaldırmış zaten.
itiraf ediyorum şuanda çok şaşkınım ; Akşamdan yediğim cipsler genelde sabaha kadar kururken,tadı bozulurken (ruffles sade) . Bu akşam yediğim cips şuanda sabah olmasına rağmen taptazesabaha kadar yanında olmamdan dolayı mı anlayamadım nasıl oldu .
aslında uludağ sözlükten nefret ediyorum. yaratıcılık 0. kültür seviyesi yerlerde, eleştiriye açıklık yok vs.vs.
aşık oldum fakat aşık olduğum hatun tam bir odun. çantasına yazılı kağıt attım anlamadı muhabbet açtım anlamadı sürekli ona bakıyorum yinede anlamadı. onu gördüğüm zaman * beynim toplam 16 ayrı hormon salgılıyor.
hormonların salgılandığını o kadar net anlayabiliyorum ki aşk oluyormuş bunun adı şimdi farkına varıyorum.
bu yaptıklarımı başka bi hatuna yapsaydım çoktan ilişki öncesi arkadaşlığa yelken açmıştım.
o kadar salak bi hatun ki ona karşı olan duygularımı anlayamıyo lan. vay amk.
Satın almadaki dallamayı çok fena dövmek istiyorum pis jigolo. Kendini bir bok zannedip telefonda dakika 15 kez "ondan sonra" diyen okumuş ama boşa okumuş bir zübbesin. Çok fena moralimi bozdu yaa pislik herif. Bu işi bırakırsam ya bu adam yüzünden ya da tüm suçu bana atan ama sonunda sorunun kendinden kaynaklandığı anlaşılan şef yüzünden bırakırım. allahım bana sabır ver...
bazen gereksiz sinirleniyorum. gereksiz sinirlendiğim içinde sinirleniyorum. *
yine ferdi tayfur dinliyorum sözlük.
çıkıp hiçbir şey bilmeden "yine de iyi ki tanımışsın" diyorlar. bunu kaldıramıyorum sözlük.
içimde zerre değeri kalmasa bile, yaptığımız tüm o şeyleri unutmuş olsam bile, yüzü gözlerimin önünden çoktan kaybolmuş olsa bile ve en güzeli doğum günü tarihini hatırlıyamıyor olsam bile ne olursa olsun geçmişe teslim olmak istemiyorum. bu konuda hiç yardımcı olmuyorlar.

hayır efendim, ben bana yaptıklarına rağmen iyilik timsali olup "onu yine de iyi ki tanımışım" demeyeceğim.
ama diyeceğim şeyi çok iyi biliyorum. "keşke hiç tanımasaydım."

evet, bu kadar bitik gözümde.
üç kız ve beş sap toplanıp müzik yaptığımız bir ortamda gitarist(ben), sazcı ve arkadaşım aynı kıza yazdık be. ne kızmış arkadaş aynı ortamdan üç erkeği kendine yazdırmaya zorluyor.
bütün yükü omuzlamaktan hasta oldum, ama asla pes etmeyeceğim her şeye inat dimdik ayaktayım kim ne derse desin.
şuan yanımdaki pencereden içeri bir kül tanesi geldi ve omzuma kondu. bu bir işaret mi diye düşünmedim değil yani.
evde kalmak güzel bir şeymiş lan.
evim evim güzel evim.
şu sıralar nedense saate çok bakma ihtiyacı duyuyorum. ama saati de hep cep telefonundan bakmak zorunda kalıyorum. kol saati almak zorunda ihtiyacı hissettim artık. kaç kere bir yere kol saati almaya gittiysem hep bir sorun çıktı saati alamadım. bir keresinde gittim cüzdanda para var sanıyorum değil para cüzdan yanımda değil. başka sefer gidilir bu seferde başka sorun, başka sorun. en sonunda bu bana kısmet değil dedim vazgeçtim artık. dedim bare birisi alır bana 5 liralık saatte olsa alır diye arkadaşlara boyna saat sordum birisi gık demedi. iş arkadaşlarına bi şeyler ima ettim. biride çıkıp aga ne diyorsun sen demedi. annem aradı bu sefer ne zamandır aramıyorsun falan filan diye dedim saatlerden haberim yok bi kol saati demedin dıt dıt dıt. ne varsa gene de babada var dedik o da yalan oldu. kısmet yok dedim herhalde bu saat mevzusunda. zaten saatle neden bu kadar işim var diye düşündüm. ama mecbur bakılıyor. neyse napalım cep telefonundan çıkarıp, çıkarıp bakmaya devam edeceğiz.

edit: bu itirafım hep artı oy alıyor fakat hala bi şey göremedik ya. *
Devlet universiteaini kazanamadigim icin aileme yuk olarak vakif universiteainde okuycam. Ben niye uyudum ki dersanede kafami sikim ya. Neyse siktir et guzel gunlerdi.