bugün

annem sucuğu saklamış sözlük. buzdolabını tırım tırım aradım ama yok. başka bir yere de saklamış olamaz. kaç gecedir gizlice gidip sucuk yiyemiyorum. çok dertliyim bu konuda, çok.
Ben kendimin doktoruyum sözlük çok hastayım öleceğim kolum şişmiş damar tıkanıklığı var galiba höüüü .
yapabileceğim her şeyi yaptığım ve geleceğe dair bütün umutlarımın mum gibi söndüğü gündür bugün. insanların geleceğinin ne kadar basit temeller üzerine kurulduğunu anlamak zorunda kaldığım, doğruyu gösterme ve tüm çabalara rağmen, insan gibi yaşatmak için oluşturmaya çalıştığımız temelin sarsıldığını görmem maalesef üç beş yakın sandığımı arkadaşımın bile desteğini esirgeyerek, gerçeklerden hızla uzaklaşmaya çalışması, -yoo beni hiç bulaştırma, her şeyi iste, istersen senin için çiğ tavuk bile yerim ama bunu isteme, ben etliye sütlüye karışmam.. nidalarıyla yoldan çekilmesidir kahroluşumun sebebi. yanlış insanların yanlış fikirlerin arkasından gidenler bir tarafa da(ki en azından bir fikre inandıkları için kendilerini tebrik etmek lazım) yakınınızda olup hiç bir düşünceye(olumlu ya da olumsuz) saygı duymadığını, bu yüzden "elle gelen düğün bayram" fikrini benimsediğini açıkça söylemekten çekinmeyen arkadaşlarım,
layık olduğunuz gibi bokunuzla oynamaya devam edin. emin olun daha beterlerini de göreceksiniz. mücadeleden vazgeçtim. sürü psikolojisi idealistleri sizi.
birisi facebook hesabıma girip millete olmadık küfürler saydırmış. hesabı kurtardım, ki bu bir parça umrumda değil, ama neden küfrettin lan? ilkokul öğretmenime bile etmişsin, özür diledim ama... bilmiyorum, rezil oldum. başımı belaya sokacaksın biliyor musun? önce bütün listeye gönderdi sandım ama allah'tan yedi sekiz kişiye yazıp bırakmış. hepsine "orospu cocugu" yazmış, sizin de başınıza geldiyse ulaşın bana. şu anda sinir katsayım tavan yapmış durumda ve gerekirse hukuki boyuta kadar taşırım ben bu işi.

kimse bana "hackerlık yalan yeaa"larla gelmesin, yapıyorlar işte aga, çözüyorlar. ben bu yapan kişiyi bulursam fena yapıcam ama...

(bkz: ağlamak için sebepler)
etrafımdaki bazı kızların yalnızlıkları başlarına vurmuş resmen. o kadar salak şeyler yazıp, konuşuyorlar ki bazen içimden şunu birileri sikse de hem o rahatlasın hem biz diye söyleniyorum. biraz hayvanca ama böyle yani yapacak bir şey yok.
arkadaşlarım yeni bir ilişkiye başladıklarında bunu bana da söylüyorlar. "hayırlı olsun hadi" diyorum ama aslında böyle düşünmüyorum. çünkü bir şey bende olmayınca kıskanıyorum biraz elimde değil.
2 yil sonra sut cekmeye kalktim, elimdeki bim poseti yirtildi iyi mi. oysa benim o centro'larla ne hayallerim vardir.
bu anlatacaklarımdan unutuyorum. ister dalgınlık deyin, ister "malsın olm ahahahah." deyin.

okuldan eve dönünce kapıyı açtım. anahtarı çıkarıp hafif aralık kapıdan içeri doğru fırlatıp portmantodaki minik kâseye tutturdum ve bunu bakmadan yaptım. çocukken çocuklar duyması'nı izlerdim, ordaki haluk'a çok özenmişimdir bu hareketinden ötürü. anahtarın kâseye düşmesiyle beraber çıkan sesin zevkini ve gururunu yaşarken bir yandan da yere eğilmiş ayakkabılarımın bağcıklarını çözüyordum. bu işi de hallettikten sonra ayağa kalktım, fakat keşke kalkarken kapının tokmağından yardım almasaydım...

kapı "şrak" deyu suratıma kapandı. ben sırtımda çantam, cebimde bataryası bomboş telefonum ve bağcıkları çözülmüş ayakkabılarımla kalakaldım kapının önünde. bir süre kapıyı zorladım, kalemlerle kapıyı açmayı denedim ama nafile. tüm bunları bir hırsız profesyonelliğiyle yapmama rağmen açamadım kapıyı.

çıktım dolaştım sitede, sonra apartmana döndüm. merdivenin basamaklarını saydım, su saatimizi inceledim, vakit geçirdim işte.

anlayacağın mal gibi kaldım ortada, üstelik anahtarı yanıma aldığım halde.

bu da böyle bi anımdır...
tumblr'da edebi seyler paylasmak istiyorum fakat giflerin harikaligina dayanamayip edebi insan cizgimden kayiyorum. bunun sorumlusu ise tabiiki alex turner ve julian casablancas. dizilerden hic bahsetmiyorum bile.
halamın istanbul da ki evinin balkonunda antep fıstığı yiyordum. tabi kabuklarını da aşağıya atıyorum. meğer aşağıda kadınlar oturuyormuş ki bu kadınlar kocalarını bıktırmışlar çenelerinden. bir tanesi yukarı doğru baktı bağırmaya başladı ama nasıl bağırmak sanki dersin kafalarını yardım. o an nasıl korktum anlatamam sözlük hemen içeriye girdim. ne anneme ne halama bir şey demedim. bir daha balkondan aşağıya bir şey atmak mı? aman aman.
öyle çok başarılarla dolu bir hayatım olmadı benim sözlük. aslında olabilirdi ama buna engel olundu. benim hep iyiliğim istendi. tabiri caizse sürekli vaaz verildi. "şöyle yapmazsan böyle olur. bak ben yaptım sen yapma...." iyiliğim istendi demiştim, evet. bir şeylere sürekli zorunlu tutuldum. başarılı olmam şarttı. başarısızlığa imkan yoktu çünkü önümde iki tane hayatı başarılarla dolu insan vardı. ben onların başarılarıyla büyüdüm sözlük. liseye hazırlanırken onların başarıları anlatıldı bana. hırslanmam için söylenen sözlerle incindim, fark edilmedi. içimde var olan ders çalışma isteği söndürüldü. liseyi giriş sınavlarında başarısız oldum. oysa okulumu ikincilikle bitirmiştim. yani başarılı olabilecek güçteydim. fakat bu gücü elimden aldılar. liseye başladım. bu sefer gözüm açılmıştı. çevreme aldırış etmemeyi biraz olsun öğrenmeye başladım. heyecanlarımı içime attım. üzüntülerimi belli etmedim, edemedim...

o zamanlar ergenlik denilen dönemi yaşayamadım ben sözlük. ne saçma sapan gruplar dinledim ne de anneme ya da babama isyan edebildim. ben bir anda olgunlaştım, bir anda büyüdüm. bunu çok sonraları fark edebildiler. farkındalık güzel fakat değiştirilemedikten sonra bir işe yaramaması can sıkıyor. üniversite sınavlarına hazırlanmaya başladım. bu sefer izin vermeyecektim insanların sözleriyle aklımı meşgul etmesine. kulaklarımı tıkadım. dinliyormuş gibi göründüm. deli gibi bu sınava hazırlandım ben sözlük. duygularımı yok saydım. o kadar çok kişiye özür borcum var ki... bizim evde her şey hak edilerek olur. hak ediyorsan bir şey alınır. hak ediyorsan gezebilirsin... bu durum üniversiteye hazırlık sürecimde benim başımı o kadar ağrıttı ki... psikoloji denilen insanı derinden yaralayan durum hiçe sayıldı. sanki robotmuşum gibi muamele görmeye başladım. liseye hazırlık sürecinde yaşadıklarımı tekrar yaşamaya başladım. hiç yapmadığım kadar heyecan yaptım ben. çünkü başarılarla dolu bir aileye ikinci bir başarısızlık getirme hakkım yoktu. bu direkt dillendirilmese de hissedebiliyordum. o kadar yorgun düşmüştüm ki artık kendimi es geçmiş bu işi ailem için yapmam gerektiğine inanmıştım. ben yine başaramadım sözlük. başardım fakat memnun olunamadı. bu da bir başarısızlık demekti...

bu güne kadar bir gün olsun gerçekten iyiliğim düşünülmedi benim sözlük. bir gün olsun bir kişi de empati yapayım demedi. herkes kendi at gözlüğüyle baktı hayata. benim bakış açım önemsenmedi. kendime zar zor itiraf ettiğim naçizane itiraflarımı okudun sözlük...
bu göt senaryoyu bitirmem lazım. hiç bir bok aklıma gelmiyor o mod da değilim.
sınav zamanı diye 6 nisanda olan doğum günümü bugün kutladı arkadaşlarım..

direk anladım sözlük.. bilmiyormuş, anlamıyormuş rolum sayesinde dünya tiyatrocular günü ödülü alacaktım yemin ederim.. ders çıkışında okuldan köye yürüdük özgeyle, sonra yemek yedik, ama o kadar mı tatlı oyalamaya çalışır bi insan yahu.. elinde sürekli telefon, arıza çıkarasım geldi aslında, neyse ben eve gidiyorum falan diyesim geldi ama kıyamadım ona bile.. sonra güya pastaneden tatlı alacakmış, bilmem ne, girdik, mumlar falan.. o an ki ifademi ve o an ki onların ifadesini al, saklama kabına koy, dursun yıllarca.. hepimiz çok şirindik sözlük.. duygulandım gerçekten.. ama oyunculukları kötü yani.. çok açık verdiler sabah beri.
son 3 kız arkadaşımın ad ve soyadları bana bir şey anlatmaya çalışıyordu sanırım.
birincisi ile ikincisinin isimleri aynı idi, ikinci ve üçüncüsünün ise soyisimleri aynıydı.
sanırım en ideal olan ikincisi oluyor bu durumda.
hayat çok acayip.
uzun bir süre müzik dinlemeyi düşünmüyorum sözlük. bütün şarkılar yalnızlığımı başıma vurmak için var sanki. şerefsizler.

(bkz: ah bu şarkıların gözü kör olsun)
sözlük biri beni fena eksilemiş be.
onu bulursam var ya.
gammazım len ben.ayık olcaksınız.
konunun hiç birinizle alakası yok. sizleri yüksekten gördüğüm falan da yok. olay sadece benim içinde bulunduğum durumla alakalıydı, yani konu tamamen benlik.

yalnızlığın verdiği hissiyat ile son zamanlarda fazlaca analiz yapmaya başlamıştım. ve insanların saçma salak, boş şeylerle ömürlerini harcadığını düşünmeye başladım. o yüzden artık bazı şeylerin önemsiz olduğunu düşünüyorum, yoksa ben de bir değişim yok dostlar. üzülmenizi gerektiren de hiç bir şey yok.

bu haftasonu her zamanki bar da 2 bira içip, can gox dinleyelim. böylece her şeyi düzeltiriz.
uzun bir aradan sonra kendime kıyak geçtim gibi. dondurulmuş gıdadan bu aralar midem de donmuştu. sıcak yemek yedim. kolanın içine atılmış buz gibi içimden de sesler geldi.
yazasım yok sözlük arada yazıp sonra siliyorum ne yazacağımıda bilmiyorum.
insan kurcaladığı herşeyi bozuyor.
deli gibi tatil yapasım var sözlük. öyle böyle değil. bu yüzden de bu sene için bi sürü insana tatil sözü verdim. ama hiçbirinin birbirinden haberi yok. hepsiyle gidemem. hepsini aynı otele de toplayamam. aslında fena da olmaz ha. ne aşklar çıkar o tatilden. herkes birbirine yazar. çok komedili öpüşmeli bi film olur. ama yok sözlük ben asıl gitmek istediğim insanı biliyorum. bunu sadece ona söyliyemedim. *
aslında bi plan yaptık ama ben sanki çok ciddiye almamış gibi yaptım. ama aslında çok ciddiye aldım. * du bakalım zamanı gelince tutup kolundan çekip götürcem.
Çirkin kadın yoktur, yıllık fotoğrafları vardır sozluk. Bugun lise yilligimi elime alinca birkez daha anladim bunu.
33 yaşında, 8 yaşında bir çocuğu olan ve benden zayıf olan ablamı öldürmek istiyorum. an itibariyle ben açlıktan kıvranırken hatun koca bir tabak yemek ısıttı ve beş dilim ekmekle yedi. * *
Sorular ve işaretleri üzerinden atlayarak gidenler yaşıyor hayatı galiba...
Çok uzak yollardan gelip bozkırın ortasında bir masa ve üzerindeki çikolatayı gören biri...
çikolatayı masanın üzerinden alıp keyfini mi çıkarırım yoksa onun orada ne işi olduğunumu sorarım...
Ya da neden bir masa üzerinde olduğunu -bu ıssız bozkırın ortasında
Ya da onu oraya kimin koyduğunu mu hayal ederim,
Ya da neden oraya koyduğunu,
Ya da ne anlatmak istediğini,
Ya da belkide sahibinin yakında bir yerlerde mi olduğunu,
Ya da çikolatayı yememin ayıp olduğunu mu,
Ya da ihtiyacı olan başka biri olabir olduğunu mu,
Ya da bozkırın ortasına neden geldiğimi mi,
Ya da bu çikolata için geldiğimi mi,
Ya da belki masa içinmi geldiğimi,
Ya da bunun kaderim olduğunu mu,
Ya da çikolatayı yersem susayacağımı mı,
Ya da bu büyülü yere yerleşmem gerektiğini mi,
ya da bunun kızgın bir şaka olduğunu mu,
Ya da
ya da
ya da
ya da
sanırım günlerce bekleyişimin ve tükenişimin sonunda, uyanışıma vardığımda; yoldan geçen ve benim farkedemediğim çobanın çoktan çikolatayı yemiş olduğunu görürüm ve beyninde salgılanan dopamin ile birlikte yeni doğmuş bir kuzunun peşinde koşturduğunu görürüm...
hoş olur.
nikaltımı sikime takmıyorum. ama dur lan, şunu diyeceğim;
kardeşim, abazan olduğunu, foyanı ortaya çıkardığım için bana kıl kapmış olabilirsin.
ama mesaj denen bi meret var amına koyim, yaz anlat derdini. milleti durduk yere neden sinirlendiriyorsun lan ? çocuk musun ? fazla mı alındın ? yaptığım güzel şeyler hiçbir şekilde övülmezken, en küçük falsoyu bekleyip, sikmeye çalışıyorsunuz. ayıp. bak ulan, haftanın gammazları arasında olmuşum. nikaltına bak ? eser yok. dünün beğenilerinde entrylerim var. bak ? eser yok. bir başlık açarsın, abazanın ağrına gider basar seri eksiyi. abuk sabuk entryler girer nikaltına.
demek istediğim, facebook'ta sohbet zımbırtısını bilmeyen, gönderi altından yorum yapan embesil gibi davranmayın. çok saçma lan.

not: harbiden nickaltımı sikime takmıyomuşum he.