bugün

yıl 1993 ilkokul 1. sınıf ogrencisi ben okumayi ogrenmeye calisan zeki parlak ogrencilerden bir tanesi idim. adini hic unutmam ogretmenimiz nejla erturk saman kagida basilmis kelimerle bize okumayi kendi masasina iki ogrenciyi cagirip tek tek kelimeler okutuyor. yanimdaki arkadasa gelen kelime balon du. hemen cabucak okudu ben de okudum onla beraber ba-lon. sira bana geldi hecele yavrum dedi pal-to heceledim ama bir turlu o kelimeyi birlestirmedim nejla ogretmenin gozlerinden alev cikiyor bu ara yavrum bak bu hangi hece pal - bu hangi hece to birlestirince ne.oluyor bn mal mal bakiyorum tam yarim saat o iki heceyi birlestirip palto diyemedim arkadas. sagolsun ogretmen de kulaklarimi parmaklarinin arasinda ufaladi. kipkirmizi kesildi zavalli kulaklarim ve ben. bu da benim boyle bir animdir.
ilkokulda 3. sınıftayız. 3.sınıfta iki şube var ve iki şubenin de beden eğitimi ders saatleri aynıydı.
yine bir beden eğitimi vakti öğretmenlerimiz serbest bıraktı ve diğer şubeyle maç ayarladık.
ben de kaleciyim.
neyse maç başladı 1-0 derken 2-0 oldu. benim moral yerlerde.
biim sınıfın kızları da maçı izliyor.
bizim sınıfta da zehra diye bir kız var benden iri ve şişman.
geldi yanıma ver topu dedi ben geçeceğim kaleye...
hayır diyorum olmaz diyorum geç otur yerine diyorum yok.
elimdeki topu almaya saldırdı vermiyorum tabi. bir iki topu kendimize çekişten sonra topu hızlıca kendime çektim çekerken de o kıza bir kafa attım ki sormayın...
kız bahçeyi inlete inlete öğretmenimizin yanına gitti.
tabi öğretmen de beni sever, okul dışında da görüşürüz ailecek falan torpilim de var.
bişey demedi öğretmen neyse maça devam ettik.
2-1 yaptık, 2-2 yaptık derken bizden bi arkadaş yoruldu kaleye geçti.
ben de oyundayım maçın son dakikaları
türkiye çek cumhuriyeti maçında hamit'in nihat'a verdiği arapas gibi bi pas verdi arkadaş, kaleciyle karşı karşıyayım.
vurdum ve goooooooollooollllllll inanılmaz bi sevinç.
maçtan sonra aldım çantamı bir superman gibi hisssederek kasıla kasıla giderken o dövdüğüm kızın abisi çıktı karşıma.
o da ortaokulda.
sen zehrayı niye dövdün dedi.
anlattım böyle böyle oldu.
sadece omzumu sıktı siz arkadaşsınız bir daha olmasn böyle şeyler dedi.
tamam abi dedim.
böylece bir gün bir anı daha bitmiş oldu.
4. Sınıftayken okulumuza film çekim ekibi gelmesi ve filmin bir sahnesinde benim de çıkmam.
8 yıl önceydi, dün gibi iyi hatırlıyorum.
ilkokul mezuniyet müsaremesinde sahneye çıkıp 30'a yakın taklit yapmam ve velilelerin kendinden geçercesine gülmeleridir. hangi akla hizmet çıktım hala bilmiyorum. üstelik bir hazırlık da yapmamıştım. devrin meşhur iki siyasi adamını karşılıklı seslendirdiğimiz kısımda, herhangi bir ön çalışma olmadığı için öylece atışmıştık. sözler karışmış da olsa, bu veliler tarafından planlı ve komik bulunmuştu. oysa bildiğiniz şaşırmıştık. *
okul çantamı unutarak okula gitmem.
pijamayla okula gitmiştim,kötü bir şeydi.
sınıfın çalışan kızının matematik sınavında hocanın yanına gidip yardım istemesi ve hocanın yardım etmesi; ancak ben yardım istediğim zaman "git otur yerine manyak mıdır nedir" diye beni kovması.(3.sınıfta oluyor bu). o gün eve kadar hiç konuşmadım ve eve gelip ağladım. sırf o kadın yüzünden matematiği her ne kadar sevsem de, ilkokul ve lise hayatım boyunca bu dersten nefret ettim.

ama bu anıyı hiç unutmadım, aradan yıllaaar yıllar geçti ve ben hem kendi birikimimle hem biraz aklımı kullanarak bir yere geldim. o hocayı bir gün gördüm ve o'na aynen bu anıyı anlatıp şöyle dedim : "işte sizin o yardım ettiğiniz kız şimdi üniversiteyi bile kazanamadı. ama ben, sizin o "manyak" deyip kovduğunuz çocuk buralara geldi." kapak olsun ulan, kapak olsun!
ilkokul 3. sınıfta öğretmen baharın geldiğini anlatan bir resim çizmemizi söylemişti. ben de iki ağacın arasına asılan ve üzerinde newroz piroz be yazan bir pankart çizmiştim. öğretmen gülmekten ölmüştü. hey gidi günler.

not: yönetim karşıtı olacağım belliymiş ama yönünü yanlış seçmişim.
çoğu yazarın şu an yaşadıkları olaylardan oluşan anılardır.
2. Sınıfta yaşıtım olan küçük bir kız yanıma geldi. Her ne kadar heyecan yapsam da duruşumu bozmadım tabii. bir anda beyaz mendilini çıkarıp evlenme teklifi etti. Ulan daha yeni sünnet olmuşuz, her ne kadar adam olduk diye gezsek de dönemin şartlarından dolayı reddettim.

Ailem sürekli kızlardan bahsediyormuş beni utandırmak için. ağlıyormuşum, sonra da nefrete dönüşmüş işte. Şimdi olsa affetmem, yerim.
Birinci siniftayim, daha okuma yazma bilmeden ask adami olmusuz. Hoca tahtaya fisler koyuyor yazin diyor. Buket diye bir kiz var sinifta, yemeden icmeden yazmasini ogrendigim. Hoca geliyor benim defter buket ve kalpler dolu. Hoca aliyor defteri kaldiriyor cumle aynen su 'arkadasiniz bakin ne yapmis' sonra buketin deftere gidiyor onda da kalplerle benim adim. Komsu cocuguyuz zaten hemen aileler geliyor olup biten anlatiliyor. Annemler bunlar cocuk bir sey olmaz dese de utancimdan bir dahaa buketlere gidememistim. Gecen turkiye'ye geldigimde gordum buket'i afet olmus daha evlenmemis falan falan.
aşırı derecede ciddiye alınarak kurulan futbol takımlarıdır. öyle ki her sınıfta görülen, ön planda olmayı seven ve bunu bir şekilde başaran bir başkan, aynı zamanda kaptan oluverirdi. takımda herkes yerinde oynamalı ve pozisyon hatası yapmaması gerekirdi*. takımın yedek kulübesi bile mevcuttu. neden bu kadar ciddiye alırmışız * bilmiyorum. her halde fubol aşkı bu olsa gerek. ben de yedek olarak başladığım kariyerime, sol bek olarak devam ettim*. bir gün denenmek için orta sahada görevlendirildim, ki o maçta sürpriz çıkışlarım ve attığım goller ile takımın değişmez santraforu haline geldim. şimdi düşününce tüm bunlar komik gelse de, organize olmak, takım ruhunu yaşamak ve disiplinle ilgili olarak, şüphesiz o günlerin de katkısı olmuştur bizlere. ne diyelim ki, iyi ki varmışsın kaptan. *
sıraya tükürüp kazırdım sonrada hocanın dikkatini çeker beni dövmek için soru sorardı hepsini cevaplardım ama yinede döverdi.
ikinci sınıftayım, canım çekmişti kızdan bir tane çubuk kraker istemiştim kız da vermişti ben de teşekkür etmek maksadıyla kızı yanağından öpmüştüm, kız da olayı büyüttü herhalde beni sevmişti, o da beni dudağımdan öpmüştü herkes şok olmuştu durum öğretmenlerimize felan gitmişti böyle bir saçma anı işte.
yalnız o kız orospu olmuş şimdi görüyorum ben de bir aşk adamı.
o dönemki kankam aynı zamanda üst komşumuz gökhanla okul çıkışı eve yürüyorduk. Sınıfımıza da yeni bir çocuk gelmişti o gün başka şehirden, takıldı bize ve o da bizle birlikte yürümeye başladı. yürürken tüp arabası gördük ve hadi arkasına takılalım dedik. üçümüzde koşmaya başladık daha sonra ben kankama yavaşlamasını işaret ettim bu çocuk tüp arabasının arkasına takıldı ve biz durduk çocuk ağlaya ağlaya tüp arabasıyla beraber gitmişti. öğrendik ki akşam polisler getirmiş çocuk evi bulamamış. işte bugünlere geldiysem sırf o beddualarla geldim azizlerim.
ben ilkokuldayken hep donuma işerdim. aslında çişimin geldiğinin farkındaydım hep ama nedense donuma işemek daha farklı geliyordu. el yıkamak yok, "senin çükün ne kadar, benim şu kadar." diye bir muhabbet yok, sıra bekleme yok. her neyse, bir gün ben kendimi aştım. yeteneğimin farkındaydım aslında ama ne zaman millete göstereceğimi bilmiyordum. okulda dersteyiz, hava kapalı ve deli gibi yağmur yağıyor. şimşek ve yıldırım da eşlik ediyor. yeteneğimi gösterebilmem için tüm şartlar hazırdı. cam kenarında son sırada oturuyorum falan. kendimi hazır hissettiğimde koyverdim ağlamayı. şimşekten korkuyorum bir de gök gürültüsünden. nedeni bulmuştum. ağlamayı koyverince bütün sınıf bana bakmaya başladı. işte dedim fırsat bu fırsat. ya şimdi ya hiç. içimden 3'e kadar saydım. 3 deyince alttan cayırtıyı bir kopardım. paldır küldür, güldür güldür diye sesler gök gürültüsünü bastırmıştı. ben ömrümde donuma böyle sıçmamıştım. yeteneğimi fazlasıyla millete göstermiştim. o gün bütün kızlar bana bakıyordu. aslında sadece o gün değil, ben okuldan ayrılıncaya kadar bana bakıyorlardı. en güzel ilkokul anım buydu. çok popülerdim. çok mutluydum.

not: bildiğiniz göt korkusundan donuma sıçtım işte ya, uzatmanın bir anlamı yok. önemli olan insanlık.
okuldan kaçarken nöbetçinin beni yakalaması ve tüm okula beni rezil etmesi.
Orta okul ikideyken orta okul birinci sınıftan bir kızla çıkmaya başlamıştım esma, ama bende ki şansa bakın siz kızın annesi deliymiş. Herneyse ben kıza romantiklik yapıcam aklımca gittim kalp kolye aldım. hatta bilirsiniz ikiye ayrılırdı o kalp kolyeler bitanesini kıza verdim bitaneside kendimde. Herşey iyiydi ama olan oldu kızın deli annesi sınıfı bastı ve kıza verdiğim kolyeyi yüzüme fırlattı sen kim oluyosunda, benim kızıma hediyeler alıyosanda filan falan efenim, oda yetmedi evi bastı annemle kavga etti. hayatımda hiç bu kadar utanmamıştım. bir hafta okula gidemedim şansada tatile girmişlti 15 tatile kurtuldum. böyle bi anı işte benimkiside.
hafif zeka sorunu olan sınıf arkadaşının kalemtraşın bıçağının vidasını söküp o bıçakla boğazımı kesmesi. tabi ne kadar kesebilir derinde olmasa kanamıştı.

edit : diğer anımıda yazayım aklıma gelmişken bu sefer şerefsiz bir arkadaş okulun yanındaki elektrik direğinde kaçak olduğunu öğrenmiş nasılsa artık. sonra yanımda bir arkadaşımla beraber bizi oraya götürdü bir elimizle direğe diğer elimizle yandaki demir parmaklılara dokunmamızı istedi! ilk ben denedim yoğun bir çarpmayı hissedince anında ellerimi çektim o refleksle bana bişey olmadı. neyse bu sefer diğer arkadaşa sıkı tut biraz dedi. bu da sıkı tutmuş mal gibi o elini çekemedi onu baya fena çarptı hala gözlerimin önünde hatırlarım o anı. neyse bu ölmedi yinede ama elleri kabardı baya yara olmuştu. ertesi gün hocadan bu çocuk hit kombolar yedi.

düşündümde ilkokulda arkadaşlarım sanki piskopatmış biraz...
ya tabi şimdi bir sürü ilkokul anısı geliyor insanın aklına. her okul çıkışı kanka olan kız arkadaşımı evinin sokağına bırakma ritüellerinden birinden dönerken altıma sıçmışlığım var. ama olsun canı sağolsun zaten hiç bir zaman bundan haberi olmayacak.
şarkı söylemiyorum diye öğretmenim elinde cetvelle gelmişti. aslında amaç gözdağı vermekti. ben mızıkçılık yapmıştım da.
1. sınıfta patır patır altıma sıçmıştım. hiç unutmam.
8.siniftayim hafif sisman ve kisayim. Bir cocuk geliyo sakasina ustume sicriyor . sonra yere dusuyor. ben firsat bulup sakayi anlamadigimdan dolayi bogazini sikiyorum. cocuk kurtuluyor bana 4-5 yumruk atiyor yerde kaliyorum mal gibi, herkes bana bakiyor.(yaklasik 50 kisi izliyor)
henüz 12 yaşındayım.
Yer: Ankara'da bir ilkokul.
Tarih: eylül ayı ( yıl hesabı ile uğraşamam şimdi )
Sene başıydı. Öğretmen sınıf başkanı seçilmesi gerektiği konusunda sınıfa bir açıklama yaptı. berkceyhan1234 durur mu? Saniyesinde koydu adaylığını enayi... Onunla beraber bir kız daha adaylığını koydu. Belki burada bir parantez açmamız gerekecek, adaylığını koyan kız birinci sınıftan beri sınıf başkanlığı yapmakta olan öğretmenin kuzusu diye tabir edilen çalışkan ve başarılı öğrencilerden. Ben gibilerini oyuncak diye oynar anlayacağınız. Neyse... Başkan gizli oylamayla seçilecekti ve seçimlerin yapılmasına 3 ders vardı. Koskoca 3 ders. Düşünsenize ne propagandalar yapılır o 3 derste... Tabi bu berkceyhan1234 enayisinin kafasında saniyesinde ampuller yandı. Yanmaz olaydı... Berkceyhan1234, teneffüs zili çalar çalmaz 7 kişilik tayfasıyla çalışmalara başladı. Bir arkadaşı eline kağıt ve kalem alıp kendilerine oy verecekleri not etmeye başladı. Diğer altı kişi ise kantine indi. Birkaç paket çubuk kraker ve eti puf benzeri bir zımbırtı alındı. Sınıfa çıkıldı ve bu malzemeler sınıf ahalisine dağıtılmaya başlandı. Yine BerkCeyhan1234 cephesinden 2 kişi oy vermeyeceğini söyleyenleri tehdit ederek zorla listeye isimlerini yazdırdılar bu kimselere. Sonuç fevkaladenin de fevkindeydi. 20 kişilik sınıfta 17 kişinin oyu kazanılmıştı. Bu açık ara farkla başkanlık demekti. Berkceyhan1234 ve tayfası 1 saat evvelinden zafer kutlamalarına başlamıştı. Hatta ve hatta arkadaşlarından bazıları ona başkanım diye hitap etmeye başlamıştı. Fakat o da neydi? Seçime 15 dakika kala oylar gitgide düşmeye başlamıştı. Berkceyhan1234'ün kafasında 2 soru vardı. Neler oluyordu, ve bunun sorumlusu kimdi? 10 dakika kala berkceyhan1234'e oy veren seçmen sayısı 12'ye düşmüştü. Halbuki onlar kendilerine bir parti ismi dahi belirlemişti. "emekçi sınıf partisi"... Vaatleri arasında konuşanları tahtaya yazmamak vardı. Peki bu nasıl olurDu? Her şeye rağmen üstünlük halen daha onlardaydı. Büyük seçime artık 5 dakika kalmıştı. Yanlızca 5 dakika... Dakikalar geçmek bilmiyordu. 3,2,1... Ve, derken öğretmen sınıfa girdi... Çok sinirliydi... Yüzünden okunuyordu adeta... Herkes merakla öğretmenin konuşmasını bekliyordu.
" sınıfta bir grup varmış " diyerek konuşmaya başladı. "oy vermeyenleri zorlayıp oy verenlere kraker dağıtıyormuş" diyerek devam etti konuşmasına. "Bu grubun başındaki her kimse onu seçimden men ediyorum!' dedi sinirli bir ses tonuyla. Berkceyhan1234 tayfasının o an dünyası başına yıkıldı. iyi ama öğretmenin nasıl haberi olmuştu? Olmazdı, olamazdı... Ama olmuştu... Bizi ispiyonlayan o kimliği belirsiz şahsiyet her kimse halen daha kendisini en nadide sözcüklerimle anarım. Ve eğer kendisi şu anda bu yazıyı okuyorsa ona iki çift lafım var: "sakın ola karşıma çıkma. Seni dövmekten beter ederim..." bu da böyle bir anımdır...
yerli malı haftaları unutulmazdır. hiç birşey götürmeden aç gibi herşeyi yemek.
güncel Önemli Başlıklar