bugün

--spoiler--
harold crick isn't ready to go. period.
--spoiler--
emma thompson hayranlığımı bir kat daha arttıran filmdir.
--spoiler--
romanını yazarken kahramanının kendisini telefonla aradığı sahnenin her bir anında muhteşemdir thompson.
tekrar tekrar izleyesi gelir insanın.
--spoiler--
Maggie Gyllenhaal ın kurabiyeleri ile aklımda kalan, özgün ve samimi bir film.
bir bursa-istanbul yolculuğu sırasında kamil koç firması sağolsun can sıkıntısından izlediğim filmdir. ama gerçekten çok güzel bir filmdir. olayların kurgusu, akışı izleyeni de içine alır. zaman kaybı değildir asla.
dünden beri deli gibi vangelis dinlememe neden olan film. sonundaki sahnede La petite fille de la mer in çaldığını filmi ikinci izleyişimde farketmemle birlikte bu haftasonumu vangelis dinleme haftasonu yaptım sözlük.

ayrıca ana pascal gibi bir anarşist sevgilim olsun istiyorum.
emma thompson ablanın döktürdüğü standart dışı amerikan filmi.

(bkz: izleyin)
zekice yazılmış, yönetilmiş, orijinal, çok iyi oynanmış, izleyiciyi baştan sona koltuğa çivileyen, sıcak ve samimi film.
son sahnedeki öğütler ciddi anlamda düşündürücüdür. ayrıca emma thompson ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu elaleme kanıtlamıştır.
dilimize çevrilmemiş chuck palahniuk kitabıdır. ana başlıklar altında, dünyaca ünlü kimselerle yazarın birebir yaptığı görüşmeleri anlatır.
will farell son zamanlarda güzel dramlarda oynuyor. affern

(bkz: everything must go).
http://bilemiyorumaltan.b...nger-than-fiction_25.html
doğu yücel'in 'varolmayanlar' romanına ilham olmuş filmdir.
samimi bir film. oyunculuklar şahane. Maggie Gyllenhaal ne güzel kadın. hikaye ne güzel hikaye, final ne güzel final.
http://gezente.com/kitapl...dan-kurgudan-da-garip-var
şahsına münhasır bir filmdir, lezizdir.

http://www.youtube.com/watch?v=a3Zdz61iSLo
lütfen beni öldürme ismiyle bilinen bir film. filmin ana konusu bir roman yazarının kendi yazdığı roman kahramanının aslında yaşadığını öğrenmesiyle özetlenebilir. filmi izlerken aklıma gelen bazı noktaları aktarmak isterim:

kahramanımız harold crick'in sevgilisi rolündeki "ana" ve romanın yazarı olan "karen eifel" ismi bana son derece manidar geliyor. bir anlamda modern bir anna karenina izlenimi uyandırıyor. neden peki? harold'ın mevcut değişimi ana isimli kurabiyeci kadınla tanışmasıyla başlıyor. ve harold'un hayatının nasıl sonlanacağına dair kararı da romanın yazarı olan karen eifel yapacaktır. anna karenina romanının sonunun belirsizliğine inceden bir göndermedir bu. çünkü anna gerçekten trenin önüne atladı mı bunu asla bilmeyiz.

bir diğer ilginç noktaysa yazarımız karen eifel'in soyadı olan eifel... guy de maupassant her öğle yemeğini eyfel kulesinde yermiş. bahse konu kuleden ne kadar nefret ettiği bilinirken neden gittiği sorulduğundaysa şu cevabı verirmiş:

"çünkü burası kulenin görülmediği tek yer"

karen eifel'in soyismi de bir anlamda bu olaya göndermedir. filmdeki yazarımız olayın o denli içindedir ki gerçeği göremez. bir de maupassant hikâyeciliği bilindiği üzere olay örgüsüne dayanır. bu da bana son derece ironik geliyor. çünkü filmdeki hikâye bize şu soruyu sordurur:

harold o eylemleri yaptığı için mi yazılıyor, yoksa karen yazdığı için mi harold o eylemleri yapıyor?

işte bahsedilen olay bu ironinin ta kendisidir.
chuck'ı tanıtan video klipte çalan , pek meşhur olmayan şarkının içinde geçen şarkı sözleri. ulan ne sik hafızalıyım.
kurgusu ve konusu şahane bir film.. hiç sıkılmadan izledim.. harold crick karakterini başka biri canlandırsa çok daha şahane olabilirmiş ..
2. kez izlediğim ve tavsiye ettiğim filmdir. nasıl bir kafayla yazılmis anlamak güç. oyuncular harikaydı. insana düşünceler katar.

kol saati öldürecekken hayatta tutması, adama sorup ayarladigi saatin yanlış olması.

emma thompson mükemmel oynamış. o telefonla aranma sahnesi heleki.

sanki kadın tanrı, adamın kaderini yazıyor, ama kul bunu biliyor ama tanrı kulun bildiğini bilmiyor.

mükemmel sözler kullanılmış :

-nikotin bandı kullanır mısın?
-hayır, onun yerine sigara içiyorum.

-'bende dünyayı daha iyi bir yer yapacaksam; bunu kurabiyeyle yaparım dedim!!'
türkçeye "lütfen beni öldürme" diye çevrilmiş bir film.

bir yazarın kitabındaki baş kahramanın, gerçek hayatta yaşıyor olması üzerine kurulu. ya da nasıl diyeyim lan..bir hikayenin baş kahramanı olduğunu öğrenen bir adamın hikayesi..bu söylemek istediğimi daha çok karşılıyor sanki.

kurmaca yapımların iyi örneklerinden biri. ama filmin içinde bile, filmin sonunun diğer türlü bittiğinde baş yapıt olacağını söyler ki aynen öyledir..gerçekten de öyledir..

sanki yönetmen: " iyi mutlu son mu istiyorsunuz alın amk!" der gibi mutlu sonu çıkartıp yüzümüze vurmuş. böyle olunca da mutlu bittiğine sevinemiyorsun..çok tuhaf bu yönüyle.

izleyin ama.
--spoiler--
sonunu bok etmişler filmidir. gebersin pezevenk işte lan ben razıydım yani. türkçeye de yarrak gibi çevirmişler ismini o muhabbete hiç girmek istemiyorum. sonu dışında mükemmele yakın eğlenceli dolu dolu film. mantığı da çok düzgün ve farklı. sonuna kadar izleyin sonra kapatın.
--spoiler--
the truman show'un televizyon değil de kitap versiyonu olan "yazmak" konulu bir film. en az onun kadar keyifli, samimi. kim bir kitabın sonu güzel bitsin diye kendini feda edebilir ki?

meraklısına yazmak konulu bazı filmler;
http://www.bagimsizsenary.../56367e8c0cf23796cd883183
2006 yapımı 113 dakikalık komedi/dram/fantastik filmi. Baş rolleri will ferrell, dustin hoffman ve maggie gyllenhaal paylaşıyor. Filmin altın küre adaylığı bulunuyor, türkçeye "lütfen beni öldürme" gibi alakasız bir şekilde çevrilmiştir. Imdb notu 7.6