bugün

kast sistemini tu kaka diye anlatan, hintlilere aptal esmerler diye bakanların kitaplarında anlatılır. gücünü güçten alanların yüceltildiği bir tuhaf çarpıtmadır.

bilim disiplinlerinin birbirlerinden bağımsız incelenmemesi, insana dair her şeyin birbiriyle ilişkilendirilmesi gerekliliğinden dem vuranlar, atomu parçalayan einstein'ın naif şaşkınlığını yaşıyorlar şimdi.

dahası var; geliyor, hazırlanın. psikolojik darwinizm var. belki de roma'lılar haklıydı, topluma yük olandan kurtulmak lazım... sonrasını da sonra düşünürler artık. doğum lekesi olanlara çöp toplatırlar... altı parmaklı olanları da garson yapsınlar, tepsi daha dengeli taşınır.
Mücadeleler sonunda en uygun olan birinin yaşamaya devam ettiği ve toplumu etkilediği anlayışıdır .
tayfın bir ucunda nazizim, saf ırk üstünlüğü safsatasını savunur, yapısal bir tavır takınır; diğer yanda anglo sakson anarcho liberalizmi güçlü olan ayakta kalır yaşasın kapitalizm der. ikinci dünya savaşı; perde kapanır.

ikinci perde de, sendikal hakların ihlali ve ari dil, kültürel üstünlük saçmalığı. sonuçta sosyal darwinizm "modern" dediğimiz toplumların idamesinde her nedense vaz geçilmez bir temadır.
(bkz: #3591948)
Toplumsal alana uyarlanması, emperyalist kuvvetler tarafından bir araç haline getirilerek, bu kuvvetlerin son 100 yılda gerçekleştirdikleri yıkımı meşru hale getirmek için kullandıkları öne sürülen sosyolojik olgudur.
Bu düşünce de olan arkadaşların bu son 100 yıllık yıkımı açıklamak için sosyal darwinizm yerine hangi sosyolojik öğretiyi kullandıklarını merak etmekteyim..
hakkındaki bilgilerin duyumlardan öteye geçemediği toplumsal teori. işin acı tarafı "evrime inanıyorum ama sosyal darwinizme asla!" diyen süper pıtırların varlığı, daha da acısı "evrime inanıyorum amma doğal seçilim nedir?" diyen, "bak din karşıtıyım, hümanistim, so ay em fri mayndıd o yeah" diyen sol tarafa kapak atmak isteyen ortam ateistlerinin bu konu hakkında yorum yapıyor olmasıdır.

öncelikle, bir tanımına bakalım isterseniz bu teorinin: (üşenmedim, sırf daha ekürıt bi tanım veriim diye wikipedia'ya girdim, parnahlarım yoruldu şerefsizim)

Social Darwinism is a theory that competition among all individuals, groups, nations or ideas drives social evolution in human societies.

yani tanım amcam diyor ki: sosyal darwinizm, bireyler, gruplar, uluslar veya fikirler arasındaki rekabetin insan toplumlarının evrimini şekillendirdiğini söyleyen teori.

şimdi bir de saldırı metodlarına bir göz atalım bu naçisane teoriye karşı uygulanan: "efenim bu teyori emperyoniklerin uydurduğu, faşikime gılıf holuşturan, insanlık garşıtı, doğal olarank ta pilimsel olmıyan bir sapkınlıktır, satarikliktir."

bakınız güzel kardeşlerim, bilimsel olarak kabul görmüş kuramlardan, teoremlerden, teorilerden vs. destek alarak üretilmiş ve teori safhasına geçebilmiş bir tez, kendinizi de yırtsanız, bilimseldir. yani "darwinizmin yannış anlaşılması, emporyanik kılıfı, şambreli" falan fişmekan değildir. aksini iddia etmek de sadece ve sadece cehaletten ibarettir. tıpkı büyük moleküler biyolojist james watson'ın ırkçı açıklamaları yüzünden bilim adamlığı sıfatını bile reddetmeyi kendine hak görmek gibi.

ayrıca, zannedersem herhangi bir kişi, kurum veya kuruluşun sıfatı ve yaptıkları yüzünden onların söyledikleri şeylerin doğruluğu kesin olsa veya yanlışlığı kanıtlanması mümkün olmasa bile, bahsi geçen ifadeleri reddetmek, hiç bir bilimsel kanıt göstermeksizin yalanlamak ise sadece bizim topluma mahsus bir şey, gördüğüm kadarıyla. anlayacağınız, "2+2=4" veya "evrendeki hız limiti ışık hızıdır" önermelerini ister corc dabılyu buş yapsın, ister winston churchill, isterse adolf hitler, bilimin şu anki kabul ettiği verilerle malesef ki tüm bunlar doğrudur, en azından doğru kabul edilmesi bilimsel olan tek yaklaşımdır(bilimsel olarak aksi ispatlanamadığı, veya elinizde buna kabil bir tez olmadığı sürece). yani, bir önermenin doğruluk değeri , onu söyleyen kişinin fikirlerine, kişiliğine veya yaptıklarına göre şekillenmez. bu bağlamda sosyal darwinizmi ister emperyalistler ortaya atmış olsun, ister faşistler, isterse mezopotamyalılar; sosyobiolojik bir teoridir, ve hiç bir bilimsel veri herhangi bir şekilkde bu teoriyi yalanlamanıza el vermez.

kaldı ki, bu teori hakkında yanlış anlaşılan bir başka husus ise bu teorinin çoğu kimseler tarafından sanki "insanlar birbirini doğrayarak, uluslar savaşarak güçlenir, hobarey, menovor! fire, steel, axe, king, metal, sword, great sword, very great sword hobaa" kabilinden bir şeyler söylediğine inanılmasıdır. işin özü bu değildir. zira evrim teorisi "hayvanat haşerat birbirini asarak keserek güçlenir, evrim ve doğal seçilim bundan ibarettir" gibin bir şey de söylemez. doğal seçilimdeki yegane kural "survival of the fittest"dır, "survival of the strongest" değil. yani en uygun olanın hayatta kalması, en güçlü olanın değil. doğal olarak, bu görüş de, "en kallavi savaşan, en manyak sömürge yapan ırk eyc of empayırs oyununu kazanır" gibin bir önermede bulunmaz. ayrıca, herhangi bir ulus, ırk, kültür, toplum vs. öteki bir toplumdan şu kadar derece daha güçlü/avantajlı vs de demez(zaten derse de en fazla hipotez konumunda kalır, bilimsel olup olmadığı tartışmasına girmek de yersiz olur.). konumunu darwinizm üzerine şekillendirmiş bir görüş olaraktan, bu teorimiz de doğal seleksiyonu referans noktası olarak alır.

şimdi anladık mı? güzel. of lan yordunuz beni yine gece gece.
en acımasız sen ol düşüncesini beyinlere kazımayı şiar edinmiş ütopik sistem. kabul edilebilirliğinin tartışılması bile kabul edilemez.
sosyal olmayanından daha enteresan olan yaklaşım.
yardımcı değil ezici birey olunmasını öğütleyen ideolojidir. bir nevi ideolojidir, evet. çünkü doğada güçlü olanın kaldığını söylüyorsa darwin efendi, herkesin herkesi ezmesi gerektiğini, ezmeyenin hayatta kalamayacağını söylüyor demektir. bu da devletlerin devletlere, insanların insanlara yardım etmesini değil, güçlü olanın güçsüz olanı ezmesi gerektiğini de söylüyor demektir. insanlıkla bağdaşmayan bu olay şiddetle reddedilmelidir.
irkciligin onemli dinamiklerinden birini olusturan kapitalizmin ust yapisal soylemi.
insanların kötü niyetidir. ne evrim teorisiyle, ne de darwin'le alakası vardır. çünkü, darwin doğal seçilim konusunu anlatırken özellikle doğal seçilimin insanın doğasında daha farklı işlediğinden bahsetmiş ve doğal seçilimi bağımlı değişken olarak görmüştür. bu maddenin insan doğası için, hayvanlarda işlediği gibi işlemediğini, insanın sosyal bir varlık olduğunu açık, seçik ifadelerle belli etmiştir.doğal seçilim esasının, insan doğasında ve hayvan doğasında işleyişi konusunda kalın bir çizgi çekmiştir.
buna rağmen, insanları öldürmek istemek ve bunu evrime bağlamak ancak hastalıklı bir zihniyetin yapacağı bir iş.

ama bu ifade insan öldürmek ve kıyım yapmak isteyen bunyelere az gelmiş olacak ki, katliam yapıp yapıp sırtlarını darwin'e dayamışlar.
bizim yaradılışçılara da gün doğmuş tabii...

einstein'in atom bombasının yapımında rol almasından farklı değildir bu. adam ne bilsin, manyağın birinin kalkıp kendi formüllerini kullanıp atom bombası diye bi şey icad edecegini, üstelik bi de gidip bunu atacağını falan. manyak dolu memlekette napcan.
fikir babası herbet spencer olan toplumsal evrim teorisi. spencer'e göre toplumlar da tıpkı bireyler gibi evrim geçirirler. toplumlar bu teoriye göre her konuda serbest bırakılmalı, algılama , kültür, yaşam tarzı, tecrübeleri, zeka seviyeleri mantık yapılarına göre kendi karalarını kendileri vermelidirler. bunun sonucu olarak güçlü toplumlar ayakta kalmalı güçsüz toplumlar ve hatta ırklar yok olmalıdırlar. bu durumda yok olmaya mahkum toplumlara dışardan asla destek verilmemelidir çünkü o toplum yada toplumdaki o sınıf evrim teorisine göre yok olması gereken bir toplumdur, yardım edilmesi ancak onların çektiği işkenceyi artıracaktır. aslında kökünde faşizm ve neoliberalizm
yatan bu düşünce 19. yüzyılda binlerce afrikalı zencinin köleleştirilmesini ve ahlaki sayılması için kullanılan bir kılıftır.
sosyal evrim teorisine göre anglosaksonlar başta olmak üzere tüm avrupa halkları evrim sürecinde başarılıdır afrikalı, asyalı, ortadoğulu ırklar ise bu sürecin dışında kalmış yaşama yetisi çok az olan gelişmemiş toplumlardır.
esasen şuan itibariyle afrikadaki kabile savaşlarına, insanların birbirlerini çoluk çocuk öldürmelerine, ırak'ta aynı kana, aynı dine mensup insanların birbirlerini katletmelerine, bağnazlıklarına ,dogmalarına, mantık yerine duygularıyla hareket etmelerine bakıldığı durumda çokta haksız sayılmaz. zaten tüm sami ırklarının ortak özelliğidir. çabuk kandırılır, çabuk galeyana gelir ve yaşama kabiliyetlerini düşürürler.
etik yahut insani bulsak da bulmasak da gerçekliğini yadsımamız mümkün görünmüyor.
spencer'e göre toplumlar da tıpkı bireyler gibi evrim geçirirler. toplumlar bu teoriye göre her konuda serbest bırakılmalı, algılama , kültür, yaşam tarzı, tecrübeleri, zeka seviyeleri mantık yapılarına göre kendi karalarını kendileri vermelidirler. bunun sonucu olarak güçlü toplumlar ayakta kalmalı güçsüz toplumlar ve hatta ırklar yok olmalıdırlar. bu durumda yok olmaya mahkum toplumlara dışardan asla destek verilmemelidir çünkü o toplum yada toplumdaki o sınıf evrim teorisine göre yok olması gereken bir toplumdur, yardım edilmesi ancak onların çektiği işkenceyi artıracaktır. aslında kökünde faşizm ve neoliberalizm yatan bu düşünce 19. yüzyılda binlerce afrikalı zencinin köleleştirilmesini ve ahlaki sayılması için kullanılan bir kılıftır.
sosyal evrim teorisine göre anglosaksonlar başta olmak üzere tüm avrupa halkları evrim sürecinde başarılıdır afrikalı, asyalı, ortadoğulu ırklar ise bu sürecin dışında kalmış yaşama yetisi çok az olan gelişmemiş toplumlardır.
esasen şuan itibariyle afrikadaki kabile savaşlarına, insanların birbirlerini çoluk çocuk öldürmelerine, ırak'ta aynı kana, aynı dine mensup insanların birbirlerini katletmelerine, bağnazlıklarına ,dogmalarına, mantık yerine duygularıyla hareket etmelerine bakıldığı durumda çokta haksız sayılmaz. zaten tüm sami ırklarının ortak özelliğidir. çabuk kandırılır, çabuk galeyana gelir ve yaşama kabiliyetlerini düşürürler.
büyük balık küçük balığı yutar mantığı nedeni ile oldukça acımasız bulunmuştur. ancak sosyal darwinizm esasında ezici birey olmayı değil, ezilmemeyi öğütler. ancak ve ancak evrim de yukarı tırmanabilenlerin yaşam şanslarını artıracağını söyler.
sosyal darwinist uyarlamanın temelinde darwinizm yattığı için acımasız bir ideolojiden bahsetmek mümkün değildir. zira bu bir ideoloji değil, bilimsel ve sosyalojik bir savdır. ayrıca darwin dövüş ringi spikerleri gibi meydana çıkıp "güçlü olan ayakta kalsın" diyerekten canlıları kavgaya falan itmemekle birlikte sadece doğal olanı, olmakta olanı işaret etmiş ve hayat güdülerini yükseltmeye teşvik etmiştir. sosyal darwinizm ve darwinizmin acımasızlığa ve eziciliğe ve savaşa kışkırtır olması da bilinçsizce son derece bodoslama yapılmış komik bir yorumdur.
yani, herbert yahut darwin amca hiç bir zaman bir kaplanı koltuğunun altına alarak, karşıda semiren ceylana karşı " git şu hayvanı acımasızca ez, .mına koy onun, güçlü olan ayakta kalır kaplan efendiii aklını başına devşir, hadi bakıyım görüyüm seni aslanım" dememiş hele hele bu yönde kaplanı harici silahlarla ve techizatlarla kuşatarak ceylanın üzerine salmamıştır. böyle olsa dünyada ceylan kalmazdı hamınıyim ya da zenci mi demeliydim.
''güçlü olan ayakta kalır. zalim olan mazlumu yer. dolayısıyla şiddet gösteren gösteremeyeni pataklar. o halde sen de mazlum olacağına zalim ol. sen de vur, sen de kır, sen de parçala! eğer seni tatmin edecekse, cinayet bile işleyebilirsin!'' düşünce yapısı fazla abartıldığında özellikle genç yaş grubunda siddet eylemlerine yol açacak temeli yaratabilecek düşünce yapısıdır.
sırtını hayali bir varlığa* dayamış olan zayıf insanların nefret ettiği teori.
(bkz: cinlere inanan insanların köle yapılması)
darwin insanın maymundan geldiğini filan söylemez.darwin'e göre türler sürekli değişir,yenilenir,eskileri yok olur.yani dünya statik değildir,sürekli evrim halindedir.evrim süreci yavaş,dereceli ve süreklidir.ani değişimler yoktur.türler ortak bir atadan türerler.zaamanla bir takım modifikaasyonlar geçirirler.zamanıza ulaşamayan türler tükenmiş türlerdir.
(bkz: nazizm)
içerisinde materyalizm barındıran bütün ideolojilerde az ya da çok bulunan ve bence temellerini comte'un kurduğu pozitivizm akımından alan sistemdir.

sap ile samanı ayırt etmek lazımdır. sosyal darwinizm ile klasik darwinizmi bir potada eriterek birleştirmek, herşeyden önce farklı kulvarlardan beslenmiş bu iki düşünceyi yarım yamalak anlamaktan geçer. klasik darwinizm türlerin kökeni ve evrimleşmesiyle ilgilenir. ortak gen ve ata haritaları çıkarır. sosyal darwinizm, özellikle de 19. yy'da fizik biliminde herşeyin temelinde maddenin olduğunu iddia ettiği ve herşeyin bu mekanik kanunlar çerçevesinde ilerlediğini söylediği için materyalist ve pozitivist çizgilerde kalınlaşmalar getirmiştir. fizikteki bu gelişmeler de aklın serbest bırakıldığında herşeyin doğrusunu bulacağına inanıyordu. ve bu bağlamda spancer'ın biyolojik tekamül teorisi de bilhassa avrupa'nın sosyal darwinci, materyalist ve rasyonelist itici gücüydü.

insanın maymundan geldiğini iddia etmek aslında savundukları fikirlere de zarar veren darwinist gayretkeşlerin icraatıdır. insan ve maymunun evrim teorisindeki yeri "ortak atadan türedikleri" ve "benzer genler taşıdıkları" fikridir. kelimeler hassastır, en ufak değişiklikte farklı sonuçlara götürür. şahsen insanın farklı bir canlı türü olduğunu ve hiçbir üst familyadan atalarının olduğuna inanmıyorum, lakin bu evrim teorisini külliyen kaldırıp atmak anlamına gelmiyor. teorinin protein yapıları üzerinden biyolojiye sunduğu katkıyı yadırgayamayız.

gelelim sosyal darwinizme

sosyal darwinizmin en belirgin olduğu çağ aslında yakın çağ, ve eğer 2000'li yıllara milenyum çağı denecekse -ki bu isim mitsel bir yahudi sembolüdür, milenyum çağıdır. temelinde büyük balık küçük balığı yutar prensibi yatar. fransız ihtilali sonrası şekillenen dünyada, ulusları bilim-inanç çerçevesi içerisinde seküler bir yapı yakalayamayanların yok olacağı şeklinde öngörür. eksik ırk'tan ziyade, adaptasyon sağlayamamış ulus ya da ırkların yok olacağına inanır. tabi buradaki adaptasyon "yeni dünya düzeni" yani bilimin önderliğindeki hani şu abd dolarlarında yazan "novus ordo seclorum" düzenidir. avrupa, bu düzeni son derece içselleştirip bugünkü seviyesine ulaşmıştır.

işte ittihad terakki'nin devlet kurmadaki itkisi de bu sosyal darwinizm korkusuydu. rönesans ve aydınlanma sonrası terakki merdivenlerini hızla tırmanan avrupa'ya nazaran olduğu yerde sayan osmanlı'nın büyük balığın küçük balığı yutması fikrince yok olmasını engellemek adına giriştiği bir pozitivist akımdır jöntürk akımı. hatta atatürk'ün vecizelerine dahi konu olmuştur:

"hayatta en hakiki mürşit ilimdir"
--spoiler--
şahsen insanın farklı bir canlı türü olduğu ve hiçbir üst familyadan atalarının olduğuna inanmıyorum, lakin bu evrim teorisini külliyen kaldırıp atmak anlamına gelmiyor. teorinin protein yapıları üzerinden biyolojiye sunduğu katkıyı yadırgayamayız.
--spoiler--
mesele bu şekilde ortaya konulunca, darwinizm gerçekten çok zevkli bir hal almaktadır. mesela biyolojide "kedigiller" denen bir familya vardır; bir kaplanın bir kediyle aynı kökenden olabileceği gerçeğine işaret eder ve son derece dikkate değerdir. darwinizm bu anlamıyla, türlerin bir sistem içinde toplanmaya çalışılmasıyla, gerçekten rakipsiz bir anlayıştır; ikincisi yoktur.

ama işin abartılı maymun teorileriyle ele aınması- ki bu biraz da darwin'in kendisinden kaynaklanmaktadır, inkar edilemez şekilde- darwin'in ve evrim gerçeğinin bütün bilimsel değerini zayıflatmaktadır. sözgelimi engels, doğanın diyalektiğinden söz ederken ne kadar haklıysa, "maymundan insana geçişte emeğin rolü" diye bir fikir ileri sürerken o kadar hatalıdır.

kısacası, darwinizm, bütün boyutlarıyla ve doğru dürüst eleştirilmesi gereken, ama bütünüyle reddedilmesi gerekmeyen bir sistemdir.
bi kere ırkla mırkla ilgisi yoktur. herbert spencer denen bi lavuğun, fakirler neden fakir diye sormasıyla ortaya çıkmıştır. sosyal devlet anlayışı fakirlere desteği öngörürken, bu yavşak der ki; fakir olmaları onların suçu, onlar ekonomik doğada başarısız olanlar, eğer devlet bu açları desteklerse zayıf türün yaşamasına izin verilir ve bu da doğanın kanununa aykırıdır. bir kötülük yapılmış olur. aklınıza herbert spencer gelsin canlar, maymunla falan kafanızı karıştırmayın.
insanları, hayvanlardan evrimleşen varlıklar oldukları aldatmacasına inandırmak için çabalayan sapkın bir düşüncedir.

çünkü, sosyal darwinizmin temel düşüncesine göre, tüm evren ve insanlar sözde rastlantıların ve kaosun ürünüdürler. Bu çarpık mantık örgüsü nedeniyle ölümle birlikte yok olacaklarını zanneden insanlar, dünyadaki hiçbir şeyin bir anlamı olmadığını, yaptıkları kötülüklerin ve yaşadıklarının hiçbir karşılığı ve devamı olmayacağı yanılgısına düşerler.

Bu da insanların bir şekilde örtbas edebileceklerini düşündükleri ya da cezalandırılmayacağını sandıkları kötülükleri hiç sakınmadan işlemelerine ve insanların haklarını çiğnemelerine neden olur. işte bu sapkın düşünceye kapılmış olan insanların sayıca arttığı toplumlarda düzen ve istikrar ortadan kalkar, daha da önemlisi insanlar vicdanlarını ve inançlarını terk ederler.

Darwinist mantıkta, acı çeken, zorluk ve korku içinde olan insanların kurtarılması için hiçbir şey yapılmaz. Bu insanlar yardımsız ve korumasız bırakılırlar.

"Yaşam mücadelesini güçlü olanlar kazanır. Zayıflar ise ezilerek yok olmaya mahkumdurlar yanılgısını temel alan ve hiçbir bilimsel dayanağı bulunmayan sosyal Darwinizm in yayılmasıyla birlikte: Acımasızlık, vahşet ve zulüm, din ahlakını yaşamayan pek çok kimse tarafından olağan karşılanmaya başlandı. Affedicilik ve hoşgörü gibi erdemler terk edildiği için en ufak bir anlaşmazlık, kavga ve çatışma ile son bulmaya başladı. Tek kuralın galip gelmek olduğu acımasız bir düzen hakim oldu.
"Birinci ve ikinci cihan harplerinin çıkmasına neden olan düşünce akımı" olduğu yönünde iddialara muhattap olan söylem.
çoğunlukla darwin'e ve darwinizme tapan eşitlikçi sosyalistlerin beyninde kısa devre oluşturan bilimsel düşünce.
Insanliga bir hakaret olan dusunce akimi.