bugün

soba kurulumu esnasında koluna geçirdiği boru ve dirseklerle "baba bak robot oldum!" demiş çocuktur.
büyüyünce "adın batsın havuç! lanet olsun ufo!" diyecek çocuktur.
tükürdüğünde çıkan cızzzzzz sesini özleyip doğalgaz peteğinde deniyen ve hayel kırıklığına uğruyan insan.
içimizden biridir.
(bkz: aaa bu benim lan)
sobalı evin soğuk ev demek olduğunu, ve soğuk bir sabaha donarak, titreyerek uyanmak olduğunu bilen çocuktur. ama aynı zamanda, soba üzerinde ekmek kızartmanın, ve o kızartılan ekmeğin lezzetinin başka hiçbirşeyle değişilmeyeceğini bilen çocuk olacaktır. üzerine konulan çaydanlıktaki suyun fokurtusunun bir zaman sonra tıslamaya dönüşeceğini bilen ve o sesin bile hüşu vereceği çocuktur.
şimdi evi doğalgazla ısınan,ama ruhu üşüyen geçmiş zamanın çocuklarıdır. uydunun, bilgisayarın, cep telefonunun olmadığı zamanlarda yaşayanlardır.
şimdi kötü müdür? hayır belki ama o zamanlar daha samimidir. o soba şimdiki teknolojik ısıtma gereçlerinden çok daha iyi
ısıtmaktadır çünkü.nedeni de şimdi bütün odalar sıcak ve herkes yalnız, herkes başka odada. o zamanlar herkes aynı odada aynı
şeyle oyalanırdı.siyah-beyaz tv.,sobada kestane ,mısır, her daim üstünde demlik. o porselen demlikler bile plastik oldu be.
bütün kolaylık getiren şeyler de o kadar iyi değilmiymiş ne? ne güzel mutlu mutlu yaşıyorduk, elimizdekiyle yetinerek. şimdi * hep mutsusuz hep bir şeylerimiz eksik. hep istiyoruz.
bunları bana hep o soba söyletti bak şu sobanın yaptığına...
Anadoluda görev yapan öğretmenin çocuğu da olabilir.
ateşle oynarken bir kaç kez halıyı yakmış ve bu yüzden annesinden dayak yemiş çocuktur.
8 yaşıma kadar dahil oldugum çocuk kategorisi. hiç bir yerimi de yakmadım. ayrıca sobayla oynadım üzerine su döktüm izledim. kestanelerin de en güzellerini yedim. böyle işte. afferim bana.

(bkz: annee bitti)
babası tarafından sobadan uzak dursun diye, henüz boyu 75 cm iken sobanın tadına vardırılmış çocuktur.
nasıl mı? bir daha yaklaşmasın amacı ile, sobaya dokundurularak.

(bkz: o adam benim babam)
(bkz: yaşayarak öğrenmek)
sabahlari okula gitmeden önce annesinin sobayi yakarken cikardigi gürültüye gözlerini acip tekrar kapayan, kahvaltilarda bol bol o sobanin üstünde kizarmis ekmegin tadina doyasiya varan cocuktur...
(bkz: hayatin tadi)
hala bizim evde devam eden aktivite. insanlar teknoloji geliştikçe yeni araçlara yönelirken eskiyi hep iyi, güzeldi diye hatırlar. herkesin bir dönem hayatında soba konusu derin bir etki bırakmıştır. o yanan sıcacık alev topları eşliğinde çocukluğun en güzel hatıralarını barındıran özlemle geri gelmesi istenen o duygu.
dünyanın en leziz kestanelerini yıllar yılı lüpletmiş çocuktur ki imrendim ona.
hayatında sıcak bir evde sıcak bir çorba içmemiş evsiz barksız yaşayan çocuklara göre bir hayli şanslı olan çocuk.
kolonya döküp tutuşturmak istediği sobanın, kaşını göz kirpiklerini ütülediği çocuktur.

bir tek benim yapmadığımı bilmek isterim.
sobanın yandığı odadan çıkarken, korktuğu için kapıyı kapatmayan bunu hiçbir zaman anne babasına söyleyemeyen ve her defasında en azından o kapıyı aralık bırakan ve bunun için azarlanan çocuktur.

o kapıyı kapatıp tüm evde tuvalete gittiği süre içerisinde yalnız kalmaktansa kapıyı en azından aralık bırakıp uyarılmayı/azarlanmayı göze alan çocuktur.
öğrencilik sırasında sobanın karşısında ayran budalası gibi kalmayacak olan çocuktur. şanslıdır, soba nasıl kurulur, nasıl yakılır, nasıl temizlenip kaldırılır hepsini bilir.
en az sobalı evde büyüyen kedi kadar şanslı velettir.
sobanın üstüne konmuş demliğe çarparak üzerine su döküp bacağını yakan ve bu olaydan bir saat sonra okulun bahçesine futbol oynamaya gidip bir mücadele sonunda bacağının derisinin kalktığına şahit olan çocuktur.
sobanın kaldırılmasıyla bir daha asla ısınamayacak çocuktur. ısınamamasının sebebi baska aletlerin verdiği ısının az olmasından değildir elbet. sadece hayatındaki bazı bağların kopmasıyla yüreğinin soğumasıdır. soba oturma odasındaki bağdır aslında, insanların ısınmak için gelip odadaki diğer insanlarla olan bağını koparmamasıdır. zorunluluktan dolayı gidilen odada diğer insanlarla iletişim sürmektedir, tv çağında reklam arasında da olsa odadaki diğer insanlarla muhabbet edilir, dertler dinlenir, sorunlar varsa çözümler aranır, keyif alınır ve ya hicbiri yoksa reklamdan sıkıldığında saçma bi konu üzerine de olsa konuşulur ki sıkılmamız son bulsun. soba kalktı yerine gelenler bizi birbirimizden ayırdı, bütün odalar ısındı ama ilişlilerimiz soğudu, 'madem benim istediğimi izlemeyeceğiz gider bilgisayarımda zaman geçiririm ya da yan odadaki televizyonda istediğimi izlerim.' cümleleri çoğaldı, belki dışarıdan söylenemedi ama uygulandı. özlüyor insan sobayı ve sobanın faydalarını. * * *
+Baba kestaneler oldu.
-Tamam.Geldim geldim.
diğer odadan gelen yorgan soğuk olduğundan, yorganı annesi tarafından sobaya yaklaştırılarak ısıtılan talihli çocuk.

sobanın yandığı odada yatağı kuruluveren şanslı çocuk.

babasıyla, kömürlükte sobanın kovasını dolduran çocuk.

kovanın üzerine çıraları dizen çocuk.

kovayı taşırken elleri acıyan, babasından yardım istercesine ona bakan çocuk.

ve en önemlisi; artık kaloriferin kıymetini bilen çocuk ..
kestane vazgeçilmez olup çucuğun sobanın üstünde farklı şeyler denemesine sebep olabilecek durum. örneğin kolanyağı dökmek, müthiş alev çıkartıyor kaşa kirpiğe dikkat, ayva sert oluyor diye sobanın üstüne bırakıp yumuşamasını beklemek, meyva kabukları güzel koku yaysın diye üstüne bırakmak, asla alınmaz yanar gider...
sobanın üstüne şu kolanyaaaağıı dökksemm n'olur acabaaa?!?!?!

pafurrrrrrrr... *