bugün

(bkz: ayrilik sonrasi alinan kararlar)
ayrıldığın sevgiliye bağlı olarak +/- olarak değerlendirilebilecek gündür ama genellikle bazı şeylerin ilk dank! ettiği pislik bi gündür.
bomb.k ayrıca telefonların hiç çalmadığı ama senin telefon mu çaldı acaba diye zırt bırt telefona baktığın gün.
tüm günün 31 çekilerek geçirilmesi tavisye olunur.
"bugun bamba$ka bir gun olacak dedim kendime..
her $eye yeniden ba$lamanin ani..
aynaya baktim, gulumsedim.
topladim daginik e$yalarimi.
hatta kendim boyadim yazlik pabuclarimi.
selam verdim sevmediklerime bile bugun.
annemi aradim, $a$irdi kadin.
adini anmadim, seni taniyan dostlarima bugun hic ugramadim.."
üniversitede okunan dört yıla, bir adet bilgisayar monitörüne, sağ elin son üç parmağına ve önünüzdeki beş-altı yılın zehir zindan olmasına sebep olabilecek gündür. * * *
nasıl ayrıldığına göre değişen durum.
ya ayrılmışındır çok mutlusundur, hayat sana güzeldir , bir beladan kurtulmuşundur.
ya terk edilmişindir harabesindir, telefona bakarak uyanırsın, kahrolursun, bütün gün yataktan çıkmak istemezsin.
şaşkınlıkla geçen gündür. olayın şokundan çıkılamamış henüz, belki arar umudunun da eksik olmadığı olabilir şayet ayrılığı karşı taraf istemişse...eğer insancık kendisi istediği için ayrılmışsa zafer sarhoşluğu denebilir.
dananın kuyruğunun koptuğu gündür. boğaz izci düğümleri içinde, sürekli telefona bakmalar, avea dan gelen boktan bilgi mesajlarını okuyup küfretmeler ve sezen aksu. ya tamam ya devam.
kederlere boğulan kişinin içindeki boşluğu düzensiz hayatla dolduracağını planladığı ilk gündür, aşktan çekilen iğrenç kalp sızısını hissetmemek adına kendini votkaya,şaraba, biraya verip dayanılamaz baş ağrılarıyla uyandığı günden bir önceki gündür.
loğusalık bi nevi.
(#879698)
(bkz: sevgiliden ayrildiktan sonra ilk gun)
--spoiler--
şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben...

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben...

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun
--spoiler--

ayrılığın hediyesi - yusuf hayaloğlu
alemlere akılıp kutlama partisi yapılacak gündür.
(bkz: bir garip hüzün çöker insana)

Gelecek günler, haftalar, aylar, yıllar düşünülünce hiçbirşey olmayan gündür, şipşak geçer boşluktan birşey anlamaz insan. üzülüp ağladığını sanabilir, sinirlenip duvarı yumrukladığını sanabilir. ama O gün asıl üzülünmesi gereken konu bundan sonra hergün uyanınca rüyada görülen sevgilinin etkisiyle sızlayacak kalbin çekecekleri, boğazında düğümle önünden geçeceğin buluştuğunuz yerler, kısacası müteakip süreçte içerken meze yapacağınız olaylar bütünüdür. Dikkat edilmesi gereken konu ise buna değip değmeyeceğidir.
bu sabah uyandığımda telefonumda geceden gönderilmiş günaydın mesajı yoktu. arka planda ikimizin fotoğrafı eşliğinde ondan gelen mesajı görememek güne kötü başlamama sebep oldu. kendimi zorlayarak kalktım yataktan, canım hiç kendime özen göstermek istemedi. nasılsa o yanımda olmayacak bugün. ama sonradan düşündüm de belki de karşılaşırız diye herzaman ki rutinlikte hazırlanmaya karar verdim. hazırlandım da, ama içimde garip bi duygu var. boşluk desen eksik kalır, düğüm desen yutkunamaz, kalırım. neyse çıktım dışarı, ama 3 kere araba çarpıyordu nerdeyse.hem yürüdüğüm tarafa hem de karşı kaldırıma bakmaya çalışırken o var mı diye, arabaları ve insanları fark etmemişim. hastalıklı gibiyim, herkesi o sanıyorum. her gördüğüm şeyde bi anı var, birlikteyken her şeyi paylaşmak hoşuma giderdi ama şimdi bu paylaşımlar canımı yakıyor. etrafta ne kadar çok elele gezen çift varmış meğer. ben onunla elele gezerken kaç kişinin canı yandı kimbilir o halimize... aklım sürekli telefonda. hem en yüksek ses ayarını yaptım hem de titreşim. olur ya duymam falan...gerçi ikisine de gerek yok telefon zaten sürekli elimde, 10 saniyede bir bakıyorum.
yok vazgeçtim, gün böyle geçmeyecek, en iyisi eve gidip uyumak... hem belki eve gelir, hii ya ben dışardayken geldi de bulamadıysa, kontörü yoksa arayamamıştır da...

paranoyadır yani ilk gün, ilk hafta, ilk ay...
sevgiliden ayrıldıktan sonraki ilk dakika ya da ilk saatten daha çok acı verendir.

çünkü jeton yeni yeni düşmeye başlar. olayları yeni farkedersiniz. canınız asıl bu gün acımaya başlar. bir de bu günün gecesi vardır ki...
rahatlandığı gündür. eğer sevgili sevgiyi haketmiyorsa bu durum geçerlidir.
sudan çıkmış balık misali.b*
dünyanın döndüğünün farkına varırsınız, oh be dersiniz.
ruh halinize gore mezarın içinde veya bulutların uzerinde uyanirsiniz. ortası pek olmaz.
kuafore gidilmemesi gereken gundur. o stresle olmadik renk ve modellerle sahken sahmaran olma ihtimali yuksektir. can yakar.
son derece sıradan(!) bir gündür.
bir de iyi tarafından bakmak lazım gelir ise, naçizane benim görüşüm budur efendim:

(bkz: kurtuluş günü)