Hani bir ölüm haberi aldığında yıkılırsın. O acıyı en derininde yaşarsın bazende açık açık hiç gizlemeden hıçkıra hıçkıra.O anda düşünemezsin elalem ne diyecek diye ama onlar yine bulurlar o acı içinde söyleyecek birşey. içinde en derininde yaşasan gamsız olursun bilmezler çünkü içinde kopan fırtınaları. Acını açık açık yaşarsın bu seferde suçlusundur. Hıçkırıkların bağırmaların fazla gelir onlara. Yapmacık oluverirsin biranda o acının ne olduğunu bilmeyenlerin gözünde. Bu acıyı bilmeyenler için zordur yaşayanı anlamak. Bide bu acının geçip gideceğini sanarlar bir süre sonra yada aynı acının yaşanmadığını. Aslında ilk günden daha fazla acı verir onlarsız yaşamak. Hep gördüğün, konuştuğun insanın bir daha yüzünü görememek onun sesini duyamamak. Onun bu dünyada olmadığını bilmek nefesini keser bazen ama yaşamak zorundadır insan. Her zaman aklımızdadır dualarımızdadır ama bizim acılarımız hiç dinmez aksine daha da artar ama artık bu acıyla yaşayabilecek duruma geliriz. Çünkü biz onları görüp duyamasakta hissederiz. Hep yanıbaşımızdalardır aslında. En önemlisi de kalbimizde.
Bunu daha once yazdim mi bilmiyorum...
Babaannem bizimle ayni evde yaşıyordu. Hatta kucuklugumden beri annemden daha fazla hakki vardir ustumde.
Beni buyuten kendisidir. Okuldan gec geldigimde bana bir sey oldu sanip aglayan bir kadindi o..
Bir gun babamlar misafirlige gitti ve babaannemle evde yalniz kaldik. 12 13 yaslarindayim ben de, bilgisayarda oyuna dalmisim. O zaman babaannemin artik son donemleri yuruyemiyor bile.
Bana seslendi icerden, geliyorum dedim.
Bir daha seslendi, ne oldu dedim..
Su istedi bir bardak. Tamam dedim ve oyuna tekrar devam ettim.
Oyunun heyecaniyla unuttum getirmeyi. 10 dakika sonra tekrar seslendi. Yine tamam dedim ve yine devam ettim oyuna.
Derken aradan 1 saat gecti ve ben yerimden kalktim.
Eliyle dudaklarını gosterdi ve kurumustu. Su dedi.
Suyu verdim, icti..
Ben o gün uzulmustum bunu yaptigima, benim yuzumden sadece bir bardak su içmek icin 2 saat bekledi.
Su an her aklima geldiğinde babaannem, gozlerim dolar ve bu an aklima gelir. Beni buyuten, gözü gibi bakip her seyimle annemden cok ilgilenen bu kadini bir bardak su icin yalvarttim.
Benim içimde cok buyuk bir yara, cok buyuk bir vicdan azabi. Mezarina her gün su doksem gene gecmeyecek bu azap..

Ben sana bunu yaptığım icin çok pismanim. Sen öldun gittin, oniki sene oldu. Ben hala sana zamaninda vermediğim su icin üzülüyorum.
Bir gun yanina geldiğimde, bikmadan usanmadan her su istediginde benden saniyesinde getirip kendim iciricem.. seni çok özledim, umarim gittigin yerde huzurlusundur.
bir de şu yönden bakılmalıdır; sonuçta bir arkadaşınız evden bir süreliğine ayrılacağında size emanet olarak evcil hayvanını bırakabilir. diyelim ki 1 hafta gelmesin bu arkadaş. 1 haftada siz o hayvanla bir bağ kurabilirsiniz aranızda. 1 hafta sonunda arkadaşınız gelip hayvanı aldığında belki hayvanla aranızda kurduğunuz bağdan dolayı üzülebilirsiniz fakat sonuçta hayvan sizin olmadığı için yapılabilecek çok bir şey yoktur.
belki de hiç yaşamadığımdan dolayı olaya tarafsız yaklaşamadım. ama düşüncem şudur ki; sevdiklerimiz veya genel olarak yaşantımıza dahil olan ve buna bağlı olarak bağ kurduğumuz insanlar allah tarafından bize verilen emanetlerdir. allah tarafından emanet olarak verilmiş ve zamanı gelince geri alınmışlardır.
tabii ki çok sevilen birinin vefat etmesi üzerine hissedilen şeyler tarif edilemez şekilde büyük olur. ama az önce anlattığım şekilde düşünmek az da olsa acıyı hafifletebilir.
uyuyorsun her ne olursa olsun. uyandığında sabır taşısın. bir bakmışsın yok. hadi tekrar uyu.
(bkz: alkol aldıktan sonra yazılan entryler)
hissizleşmek.

hiçbir şey hissedememek.
ya hissedemediklerimiz ?
hiçbir şey hissedemiyorum artık.
yaşayan ölü gibi.
içiyorum, uyuyorum, sonra tekrar uyuyorum.
bu halin ne diye soracak kimsem bile..
ağlayıp haykırmaktan sesin kısılıyo sonra bütün kemiklerin kırılmış gibi bi acı hissediyosun
sonra kendini kaybediyosun zaman mekan tanımı kayboluyo etrafına bakiyosun ama göremiyosun
3 gün sonra kafan yerine geliyo yavaş yavaş parçalar yerine oturuyo.
ilk başta Sonsuz bir boşluk. Sonrasında, arkasında bıraktıklarına bakıp her şeyin ne kadar saçma ve anlamsız olduğu hissi. En sonunda ise sıranın yavaş yavaş size yaklaştığı hissi. Çok çok sonraları ise kaybettiğiniz kişinin aslında hala hayallerde yaşadığı. Ta ki siz ölene kadar.
'adın, bana ayı hatırlatıyordu. Yüzün, o bir hafta boyunca ettiğim aralıksız dualarımı.'
Güzel duygular hissediyorum, şuanki sıkıntıları hiç çekmezdi, stresi olmadı, bir şekilde sonsuz sükuneti elde etti,
Kötü duygular hissediyorum, arkamızda yarım kalmış birçok düş, hatırlanacak küsürlerce anı kaldı.
Ancak en çok hissedilen, özlem.
Nasıl tarif etsem diye düşündüm de;
ilk zamanları anlatamıyorum, yok.

Daha 2 gün önce, 2 yıl oldu dünya'dan göçeli. Sanırım tam anlamıyla; ölümünün üzerinden biraz zaman geçtikten sonra daha da derinleşiyor acısı. Son anları daha çok hatırlanıyor, gözlerden yaşlar patır patır dökülmeye başlıyor.
Çocukluğum, o günlere dair onunla olan anılarım ve çoğu şey onunla birlikte o gün toprağa gömüldü.
Ben o günden sonra Birkaç kişi haricinde kimseyi özleyemez oldum.
Hayatta kalanlar için ölüm bu kadar yaralayıcıdır. Oysa hepimiz bir gün ölü olacağız. Hiçbirimiz bu dünyada tam olarak var değiliz. O halde her vakitte her ölüm normaldir. Ama biz bu ölümün gelmesini hiç istemeyiz ve kabullenemeyiz.
" dünya'da yalnız kaldım " hissi.
ölümünden iki gün evvel benim için babam kadar kıymetli olan amcamla, hasta yatağında bir konuşma geçmişti aramızda. o an neler konuştuk, neler söyledik birbirimize hiç hatırlamıyorum. tek hatırladığım, o heybetli cüssesinden geriye yatağında, küçücük kalmış görüntüsü ve bakışları... korku veya çaresizlik değildi gözlerinde gördüğüm, merak ve tedirginlikti daha çok. kendisini neyin beklediğine dair en ufak bir fikri olmayan küçücük bir oğlan çocuğunun endişeli bakışları...

koskoca amcam, sanki o an, dudaklarımdan bu düğümü çözecek gizemli sözcükler dökülüverecekmiş gibi sonsuz bir merakla bakan endişeli bir çift gözden ibaretti karşımda. çok istedim o an, ne anlama geldiklerini benimde bilmediğim o sihirli sözcükleri ceplerimden usulca çıkarıp, kimseler görmeden avuçlarının içine bırakabilmeyi.
Hatırladıkça yüreğimde hissettiğim büyük bir acı... sanki birisi yüreğime bir yük koymuşcasına nefes almanın bile zor olması. bu buhranın sebebi gidenin bıraktığı boşluk. Kalbinizde yeri büyük olan birinin artık yanınızda olmaması... işte insan o zaman yaşamak için bahaneler arıyor. Insan neden düşüncelerden kaçar diye şaşırırdım, insan zamanla anlıyor bazı şeyleri.

"Her ölüm erken ölümdür."
Öyle kolay tanımı olmayan hislerdir, uzun uzun anlatılır hatta ama özet olarak;

Hayata bakışım değişti mesela benim. Her şeye rahat rahat ‘amaaan’ diyorum. En berbat günümde dertle boğuşurken ‘bu da dert mi’ diyorum. Meleğim için şarkılar dinliyor her şeyin meleğimle bir bağlantısını kurup kendisini günümün içinde tutmaya çalışıyorum. Hala eşyaları evin aynı yerinde duruyor, ev hala bebek bebek kokuyor mesela. Rahatsız olur giysilerini dağıt diyenleri dinleyip iki üç kıyafetini etimden parça kopmuş gibi zor verdim. Seve Seve giyerim diyen anısını yaşatacak kişiler olmasına rağmen. Masamdaki resmi bana bakıyor, ofise girdiğimde ilk işim konuşup öpmek. Meleğim beni görüyor, bekliyor biliyorum. Sadece o’nsuz gün dolduruyorum..
bugün sevdiğin birini kaybetmek üzerine bir şeyler yazacaktım. böyle başlık arıyordum sonra karşıma bu çıktı ben artık bunlara tesadüf demiyorum zaten.

bu duyguyu fazlaca yaşadım. hem fiziksel hem manevi olarak. geçmişe dönüp baktığımda kaybettiğim insanları görüyorum bunlardan elbet çok azı fiziksel olarak da kaybettiğim insanlar ailemden insanlar da buna dahil. sevdiğin birini kaybetmenin bir tarifi yok içinde sürükleniyor o duygu en ufak şeyde boğazında düğümleniyor.

ben çok hata yapan biriyim çünkü sevdiğim insanları ki bu manevi anlamda, kendi hatalarım nedeniyle kaybettim. bunun yaşattığı şeyleri de kendi içimde yaşıyorum tabi. ama bugünlerde sevdiğim bir insanı fiziksel anlamda kaybettiğimi hissediyor gibiyim umarım yanılıyorumdur. ve iyidir kendisi. yoksa bir boşluk hali daha oluşur.

şu an yanımda sadece ailem var sevdiğim insanlardan sadece onlar var manevi olarak çok insan kaybettim ki hepsi de sevdiğim değer verdiğim insanlardı. ama ben dengesizin tekiyim her ne kadar aklı başında biri olsam da.

neyse bazı hislerin tarifi yoktur bu durum tam da onlardan biri işte.
Tam anlamı ile boşluk hissi başta yoğun bir üzüntü kaplıyor insanı ama bir daha geri dönmeyecek olduğunu tamami ile kavraya bilmiş değil kalabalık azaldığında farkına vardığında da yalnızca boşluk hissi duyuyor hem onun siz de bıraktığı hem de kendinizi bıraktığınız.
Kimseyi sevmeyin.
Bazen olaylar üst üste geliyor ki onun ölümüne bile ne hissettiğinizi bilmiyorsunuz. Birkaç yıl önce dedem vefat etti, o gün bir torununun çocuğu dünyaya geldi, bir gün öncesi herkes bir akrabanın düğünündeydi, haftaya kardeşin düğünü vardı, bir hafta sonra ise önemli bir sınavım. Yani bilemiyor insan. Toplasan otuz yılda olacak olaylar bir haftada meydana geldi. Hepsi beni ilgilendirmiyor ama o an ölümü çok da hissetmiyorsun zamanla acısı çıkıyor.
Yaşamı kaçırdığınız hissi.
Yaşanacak onca şey vardı ve her ölüm gibi çok erken bir ölümdü diyor insan kendi kendine.
Ölüm en çok durmayan zamanı hatırlatıyor.
Oysa ne çok an vardı içinde kalsak sonsuzluğa kadar sürse dediğimiz.
Gidenler en çok ; zamanı hatırlatır o yüzden..
Tavsiyeye bak ağlamaktan çekinmeyin :ddd saol ya baya yardımcı oldu bu bilgi.
Neler hissetmiyoruz ki. Acı, hayal kırıklığı, yalnızlık ... ben de nişanlımı kaybetmiş birisi olarak can yakıcı acılar çektim. Allah kimseye göstermesin. Zordur...