bugün

yahudi erkek adı.
kürtçe (bkz: aydınlık).
öğrenmemizin hayatımızın hangi bölümünde işimize yarayacağını bilemediğimiz kelime.
aynur dogan'in seslendirdigi muazzam turku:

http://www.youtube.com/watch?v=5j8g2hq20fw
(bkz: Roni Margulies)
van depremi sonrası, tüm siyasi söylemlerden ve tavırlardan arınarak, sadece halkların kardeşliğine dikkat çekmek üzere yazdığım acizane hikayemin baş kahramanıdır.

RONi
Bir bebek ağlaması duyuldu Semada. Nerden geldiğini merak etti melekler... Van Erciş Taşevler köyü... Barakayı andıran bir ev 10 nüfusun bu evde yaşadığına inanmak zor ilk bakışta... Bir bebek ağlıyor, babasına göre sofraya yeni bir kaşık, anasına göre bir iç yangısı daha, erkek çocukları vardı oysa bu sonuncu kız. Annesi bir ışık gördü bu kızın gözünde, ne kendi çocuklarında ne de köyün diğer çocuklarında daha önce hiç görmediği bir ışık... Babası kız olduğunu görünce çıkıp gitti ya isim de koymayacak belli ki... Bir densizlik etti annesi Roni koydu ismini, Kürtçe aydınlık, gözdeki ışık demekti. Sonra değiştirirlerse de Roni kalacaktı kızının ismi onun gönlünde... Neyse ki baba, isim mevzusunu, umursamadı... Köy kahvesindeki sandalyeye külçe gibi yığılan vücudunda eğilen yüzünü görenler bildiler kızı olduğunu. Zaten vardı aslanlar gibi 2 oğlu, avuttular, avundular...
Roni tavukları yemledi, sokakta oyuna dalmış arkadaşlarının arasına daldı sonra, anası seslendi. Anasını bir başka severdi Roni, sabahın ezanından gecenin karanlığına hep ev işleriyle uğraşan anasına kıyamazdı hiç, anasının ağzından çıkanı en kısa zamanda yapmak için kendisiyle yarışırdı. Deterjanın üzerinde anlamadığı yazıları okuttu anası Roni' ye, ablasına da bir bakmasını istedi. Bugün daha bir huzursuzdu, her zamankinden daha çok korkuyordu bugün niyeyse. Sürekli bir şeyler anlatıyordu anlaşılmayan kelimeleriyle. Roni her zamanki gibi usulca tuttu ablasının elini ve kendi yüzüne koydu, öptü, sakinleştirmeye çalıştı, su verdi ve yatağına yatırdı, Asmin bırakmadı kardeşinin elini, ta ki derin bir uykuya dalana kadar.
Roni ineği ahıra götürdü, günlük rutin işleri artık tamamdı. Erkenden okul telaşı sardı yine, uçuştu midesindeki kelebekler. içeri girdi önlüğünün ütüsünü kontrol etti, çantasını hazırladı...
Tüm televizyon kanalları bir son dakika haberi ile yayınlarını durdurdu:
SAAT 13.41 MERKEZ ÜSSÜ VAN ERCiŞ TABANLI KÖYÜ OLAN ALTI NOKTA ALTI ŞiDDETiNDE DEPREM MEYDANA GELDi...
Derin bir uğultu duydu Semra, oturduğu sandalyeden yere düştü. Sonrası karıştı zihninde, dinlemedi il dakika yorumlarını ya da duymadı. Roni dedi sadece, dua eder gibi çıktı ağzından bu ses... Roni...
Karı-koca öğretmen bir ailenin tek çocuğuydu Semra. O da öğretmen olmuştu büyüyünce. Atamaların yapıldığı günün akşamında anne ve babasıyla birlikte yedikleri akşam yemeğinde, tayininin çıktığı Van Erciş' in Taşevler köyüne gidip gitmeyeceği mevzu bahis bile olmamıştı, nasıl gidilebileceği ile ilgili planlar yapılıp istanbul-Van arası uzaklıklar saat, kilometre, kültür, hayat şartları cinsinden ayrı ayrı ölçülmeye çalışıldı. Bir gün Reşat Nuri Gültekin' in Çalıkuşu romanının Feride' si olacağını hayal ederdi ya hep , şimdi bir Çalıkuşu' ydu Semra, istanbul' dan Van'a uçacaktı.
Köy okulu, 1973 depreminden sonra yapılmış prefabrik bir binaydı ve köy halkının kendi çabalarıyla ayaktaydı. Köy muhtarı merhum Enver Pekgöz, okulun iyileştirilmesini her ne kadar dile getirmiş olsa da bir sonuca ulaşamamıştı. Şimdi yeni gelen bu kız çocuğunun çabalarını görseydi pek mutlu olacaktı. Semra, köylülerle birlikte okulu temizledi, sıraları onardı, boyadı... Çocuklar da heyecanla yardım ettiler. Çocukların içinde bir çocuk vardı ki herkes dinliyordu onu, dikkatini çekmişti Semra' nın kimdi bu diğerlerinden daha kısa boylu, daha çelimsiz, gözlerinin içi şaşılacak kadar parlayan bu kız? Tanıştı Roni'yle, Çalıkuşu' nun Münise' si... Semra' nın Roni' si...
Kürt kızı Roni, Türk kızı Semra... Semra, "O okuttuğun çocuklar, yarın bir gün dağa çıkacaklar, senin okullarını bombalayacaklar, sen hala boşa kürek salla" diye kızan arkadaşlarına: "Benim okuttuğum çocuklar, senin gibi düşünenler yüzünden çıkıyorlar dağa, sen onları, kışkırtanların kucağına bu düşmanlığınla kendin itiyorsun onları. Senin temsil ettiğin o çoğunluk yüzünden bana "Türk ama iyi kızdır." diyor köylüler. Ben kendimi ayırmadım onlardan, vatanımsa onların da vatanı! Bunu ne kadar çok çocuğa öğretebilirsem o kadar kurşun çiçek olacak. Destek verin düşmanlık edeceğinize, her gün sokakta yanından geçip gittiğin kaç Kürt var bilebilir misin, kaçının omzuna gayri ihtiyari değmiştir omzun sayabilir misin? En yakın arkadaşın Kürt çıkabilir, ileride âşık olduğun adamın meğerse Kürt olduğunu öğrenebilirsin aniden. istanbul, Ankara, izmir, Bursa...Buralarda bizden birileri... Van' da Hakkâri de Siirt' te neden ötekileştiriyorsun? Bu bir ateş, kimin yaktığından çok, neyi ne kadar yaktığı vahim artık, sen de bir odunla destek çıkma bu ateşe, ötekileştirme. "En iyi Kürt ölü Kürt" derler ya düşündün mü Kürtler için de "En iyi Türk ölü Türk" Ama neden? Sonuç ne? Kazanan kim? Fitnelik, fesatlık ve kandan beslenen başkaları... Oysa dünyanın en kardeş, en barışık toprakları burası... Burası kürdü, Lazı, Çerkezi, Arnavutuyla TÜRKiYE. Bayrağının kırmızı renginde onların da kanı var! Bir nesil de sen yetiştir onlar arasından, bu oyuna gelmesinler."
Roni anlıyordu Semra' nın bu söylediklerini 7 yaşına rağmen, o da öğretmen olacaktı, sözler veriyordu kendine bayrağına ve ülkesine, bu ülkenin Kürt çocukları Türkiye' de Kürt gibi yaşayacaklardı. Nasıl bir Laz çocuğu daha anasının karnında öğreniyorsa Lazcayı; evinde rahatça Lazca konuşup, belki de aklında Lazca düşünüp, dışarıda ağzından Türkçe çıkıyorsa Kürt çocukları da bir gün Türkçe konuşacaktı.
Sıradan ve sakin görünen bir Pazar günüydü, ta ki saat 13.41' e kadar... yerin 5km derininden gelen bir gürültü ve toz bulutu 24 saniyede anaların bağrına çökmüş, yürekleri yakmış ve zamanı durdurmuştu... 23 Ekim 2011 tarihi, bir önceki günden çok farklı bir gün olarak kayıtlara geçmişti. Yanlış ölçülüp sonradan düzeltilebilen sadece richter ölçüsüydü. Diğer her şey için zamanın tekrar akması gerekiyordu.
Yer 7,2 şiddetinde sarsılırken Roni' nin anası yine dışarıdaydı, yine evin bahçesinde, o ayazda işle güçle meşguldü, kurtulmuştu! Roni, gözlerinin feri Roni' si, down syndrome kızı Asmin' i, içerde uyuyan büyük oğlu Şivan' ı şimdi yerle bir olmuş evinin yıkıntıları arasındaydı. Karşısında duran bu manzara insana aklını kaybettirecek kadar dehşet vericiydi.
Yıkılan köy kahvesinden canını zor kurtaran baba, 10 dakikalık o yolu nefes nefese 3 dakikada kat etmişti. Bir yıkıntının başında Kürtçe ağıtlar yakarak haykıran karısını gördü. Kocasını fark eden kadın o dakikada korku ve saygıyla karışık bir tavırla içerde olan çocuklarının isimlerini tek tek saydı... Kocası dehşetle yüzüne baktı, durumdan kadını sorumlu tutarcasına, omuzlarından tutup, sarstı, sağa sola yalpalayan anlamsız hareketlerinden sonra göğü delecek kadar yüksek bir sesle "Şivannnn" diye bağırdı. En çok oğlunu arada bir de Roni' yi çağırıyordu, Asmin' in enkazın altında olduğunu duymamıştı bile... Roniii, Asmin, Şivan looo (ağıt)
Roniiii... Bu kaçıncı çığlığıydı Semra' nın, artık sesi kısılmıştı, elleriyle kazmaya çalıştığı kuyunun enkazı aşamayacağının ve ellerinin kanadığının farkında değildi, toprağı sadece kazıyordu.
Semra, hafta sonunda arkadaşlarını ziyaret etmek üzere Van' a gitmişti. Deprem olduğunda bir kafede arkadaşlarıyla sohbet halindeydiler. Van' dan Erciş' e bir şahsi araçla gitti aracın sahibi kimdi, o kişiyi nasıl buldu, hatırlamıyordu.
Köy muhtarının kerpiç evin enkazına doğru bu kaçıncı seslenişiydi? "Rojhalat!!! Rojhalat!!! SESiMi DUYAN VAR MI? Böyle kaç dakika geçti bilmiyordu Semra... Yoruldu sesi, sustu bir an, köy muhtarı başka bir evin enkazından içeri bağırıyordu. Ancak o zaman anlayabildi yanından ayrıldığını. Yine sustu Semra... Sustu dünya... En iyi Kürt ölü Kürt diyen sesler tırmaladı kulağını... Kürtçe ağıtlar Batan güneşin ışıklarına karıştı... Bir köylü kadının sırtına verdiği eski gocuğu çok sonra üşüdüğünü anlayınca fark etti. Tam o sırada cılız bir ses duydu inen akşamın alacasında. Roni olabilir miydi? Asmin miydi yoksa? Yaptığı tercih kanını dondurup insanlığını sınadı, umutla Roni dedi Semra. "Roniii sesimi duyuyor musun?" iniltiler arttı. Köylülere seslendi Semra elleriyle kazdılar o karanlıkta kerpiç evi. Bir el uzandı içerden uzun uğraşlar sonunda ulaştılar sesin sahibine Asmin' di inleyen Ronii diyordu sadece ancak yakınlarının anlayabileceği şekilde. Kazmaya devam etti köylüler. Bir el daha göründü kanlar içinde daha ufak. Buz gibiydi el... Annesi şöyle bir okşadıktan sonra Asmin' i koştu enkazın başına kazdı parmaklarıyla kerpiç evi elleri kanaya kadar. Göründü Roni! Elleri kan içinde açıkgözleri hala ışıklı ama görmüyor Roni, elleri buz gibi, anasının gözyaşı buharlaşıyor yüzünden gökyüzüne, hissetmiyor Roni, Sadece izliyor Semra, hissetmiyor vücudunu, Roni' nin açık ama bakmayan gözlerine takıldı kaldı... Nasıl bir ışıktı o hiç sönmeyecek gibiydi, pırıl pırıldı. O gözler Kürt ve Türk çocuklarının istanbul' daki gibi, Hakkâri' de de birlikte oynadıkları ve kökenlerini umursamadıklarını görecekti daha. Yaşlı ninelerin "Kürt Türk kavgası diye bir kavga yaşanırdı eskiden" diye anlattıkları anılarını dinleyecekti kulakları. Görmüyordu, duymuyordu Roni, gözyaşına kıymadığını anasını ağlatıyordu. En çok sevdiği kardı, şimdi bir karnesi konuyordu kara saçlarına, burnunun ucuna, hissetmiyordu Roni, gözleri açıktı ama parlamıyordu artık... Roni anasının kucağında, sustu Semra, sustu dünya ve iyi bir Kürt olup öldü Roni...
' roni diye isim mi olur amk ' şeklinde bi çok insan düşünüyor, ama varmış.
Brezilyalı futbolcudur. Adanaspor'da oynamaktadır.