bugün

ahmet kaya'nın bazı şarkılarının söz sahibidir. zamanında oluşan rizgari hareketinin önemli isimlerindendi. türkiye'de yayımlanmış tek şiir kitabı Gururla Bakıyorum Dünyayadır.
http://www.gelawej.org/orhan-kotan/siirler.htm

bu siteden şiirlerine ulaşılabilinecek şair.
(bkz: gururla bakıyorum dünyaya)
(bkz: özgür çağrı)
(bkz: dosta düşmana karşı)
bu sevda isimli şiiri..

seni..
gök gözlü çocuklar,
nazlı gülüşlerde verir.
bu sevda sağ komaz beni..
sağ komaz,
beni öldürür..
ahmet kaya'nın gözlerim bin yaşında isimli şiir albümünde okuduğu 26 adet şiirin şairi..
9 Temmuz 1998 tarihinde, Karolinska hastahanesinin ıssız odalarının birinde, hayata veda etmiştir.
Çoğalt gecenin kapılarını
zulmun kasaturalarını
acıyı ve hüznü
ve ihaneti çoğalt
artık kendimizi yargılayabiliriz.
nette şiirlerine zor ulaşacağınız şair, ahmet kaya ile fazlasıyla andığımız.
efendim şu cümle otomatikman tanımlıyor kendisini:
(bkz: sosyalist erotik kürt şair)
ilkokul arkadaşımın amcası olan şair. derin yazıyor, içli yazıyor. imgelerini seviyorum. şiirleri ahmet kaya tarafından yorumlanınca ayrıca tadından yenmez oluyor.
ölümünün 15. yılında eşi mehtap bora kotan'ın (-ki benim de teyzem olur) kaleme aldığı bir yazı ;

"değerli dostlar,

orhan kotan’ı kaybedeli 15 yıl oldu. bu süre içinde orhan hakkında yazılar yazıldı, yorumlar yapıldı ve bir dolu dedikodu da üretildi ve ben hep sustum. 25 yıllık evliliğimiz sürecinde yalnızca onun eşi olarak değil aynı zamanda bir dava yoldaşı olarak, hiç kimse onu benden daha tanıdığını iddia edemez diye düşünüyorum.

bizim evliliğimiz öyle alışılmışların da dışında bir şeydi. benimle tüm düşüncelerini paylaşırdı… uzun ama yorucu olmayan tartışmaların sonunda (ki orhan’ı tanıyan herkes bilir) o uzun ve noktasız konuşmalarına başlayınca kapıyı kapatıp odayı terk ettiğim çok olmuştur; çünkü beynim yorulurdu sanki ama o saatler sonra yeniden kaldığımız yerden başlardı... sinirleri yatışmıştır... tez aynıdır... ama sunum şekli başka olmuştur.

orhan’ın benden gizli hiçbir şeyi olmamıştır. her zaman dürüst, her zaman açık sözlü (acımasızdı o noktada) lafı evirip çevirerek söylemesini hiç bir zaman beceremedi... dobra dobra… bu yüzden de gerçek dostları çok azdı.

orhan kotan çok farklı bir insandı. şu 60 yıllık yaşamımda onun kadar dürüst ve yürekli bir başkasını görmedim.

orhan ile beraber yaşamak onu anlayarak yaşamak öyle sanıldığı kadar kolay bir şey de değildi. çünkü gündelik olaylar, çocuk, geçim gibi konulardan kendini soyutlamıştı ve onun için yalnızca ezilen ve sömürülen kürt halkının kurtuluşu bir anlam taşıyordu. onunla yaşamanın bir diğer zorluğu daha vardı: onun yanında hiç kimse hakkında konuşamazdık... çok sinirlenirdi: “susun, kendisi burada yok!” diye azarlardı bizi. ben ona küçük masum yalanlar da söyletmeyi hiç bir zaman başaramadım; hani şöyle..''…kusura bakmayın bu akşam evde değiliz yarın olabilir mi ?” yerine ''yok bu akşam gelme sana ayıracak zamanım yok bu aralar” derdi, utanırdım.

orhan çok okur ve çok araştırırdı. bütün ortadoğu tarihini en ince detaylarına kadar bilmesi sayesinde tespitleri ve yorumları doğruydu. o rızgari’ler o öyle günlük gazetelere ve başkalarının kalıplaşmış tezlerine göre yazılmadı.

orhan kotan tüm varlığını ezilmiş ve zulme uğramış halkların mücadelesine adamış bir insandı.

orhan, öyle günlük sağdan sola esen rüzgârlarla duruşunu, yazılarını ve yorumlarını değiştiren sıradan ve ucuz bir politikacı değildi. aslında ve bence o, hiç bir zaman politikacı da olmadı... olmak da istemedi ve zaten beceremezdi de. çünkü o günlük politikayla uğraşanlar ki ben de onlarda biriyim, şartlara ve duruma uygun laf söylenmesi gerekir... sıkıştıklarında yalan atmayı… lafı evirip çevirerek hiç anlaşılamaz bir hale getirmeyi bilmek zorundadırlar (zor bir zanaattır!) işte onun için ısrarla diyorum: orhan kotan bir politikacı değildi.

bence orhan, kürt halkının kurtuluş mücadelesinin gerçek teorisini yazmış ya da yazabilmiş tek insandır.

orhan’ın geçmişin de bir gılala vardır, bir komal vardır ve bir kürdistan press vardır.

kürdistan press, kürtlerin yurt dışında ortaya koyduğu ve onu tüketen nadide bir oluşumdu.

orhan 18 yıl çok ağır hastalıkların pençesinde yılmadan usanmadan “yeter artık” demeden hep kürt halkının kurtuluş mücadelesine yurt dışından en iyi şekilde katkıda bulunabilmenin çabasında olmuştur. kürdistan press'te bir çok insanın alın teri vardır. orada yalnızca beş arkadaş değil pek çok insan elinden geldiğince katkıda bulundu. çünkü işin önemini kavramışlardı. bu arada işin önemini başka şekilde kavrayanlar da vardı! kişisel hesaplar... küçücük hesaplar... ben buradan ne çıkarabilirim kendim için hesapları... ve bu insanların arasında çok hasta, çok saf ve dürüst ve tüm çevresindeki insanlarında hep kendisi gibi idealleri olduğunu sanan orhan.

iki böbrek nakli… iki kez yapılan açık kalp ameliyatları, yıllarca diyaliz makinesine bağlı yaşamasına rağmen hiç bir zaman mücadele hırsını kaybetmedi. orhan’ı bitiren onun en yakınım sandığı en çok güvendiği insanların ihaneti olmuştur.

orhan’ın dayanma ve yaşam gücünü bitiren şey o en çok güvendiği bazı insanların basit para hesapları, bayağı kişisel çıkar paniklenmeleri olmuştur. orhan tükendi en sonunda. ben bunu çok iyi biliyorum. dayanma gücü kalmadı çünkü onun alışık olmadığı mücadele edemeyeceği bir sürü mide bulandırıcı olaylar cereyan etti. ama detaya girmeğe gerek görmüyorum.

bu arada merak ettiğim bir şey var: kürdistan press’in dijitalleştirilmesi çalışmalarında neden yalnızca iki kişinin adı geçiyor? diğer arkadaşların adı neden geçmedi ? bunu merak eden yalnızca ben değilim onu da eklemek isterim.

şimdi gelelim kürt ve kürdistan meselesine ve kendi kendimize soralım: peki şimdi ne olacak? ne nasıl yapılacak ve kimler yapacak? ve işte şimdi orhan kotan olmalıydı diyen çok dostlarım olduğunu biliyorum.

satırlarımı bağlamadan herkesten küçük bir ricam var:

eğer elinizde rizgari 9 var ise onu bu aralar bir kez daha okuyun derim.

saygı ve sevgilerimle.

mehtap bora kotan"
--spoiler--
" ... ubeydullah nehri derler adıma
acılıdır birinci yanım
ikinci yanım cinayet
üçüncü yanım zinadandır
işkencedir
dördüncü yanım akıl sır ermez
göz görür
dil söylemez
beşinci yanım bebeğimin kaderi
altıncı yanım bir cehennemdir
umuttur
sevdadır yedinci yanım
sekizinci yanım bilinmez
dokuzuncu yanım kölelikten
onuncu yanım ihanettendir. "
--spoiler--
--spoiler--

Nabzım Bir Devrim Sabahında

Asi karagahların uğultusudur
Sabahın seher vaktide
ilk tomurcuk çiçeğe durur
Doğrulunca arkadaşlar sığınaklardan
Kıpırdanınca dünya
Ve halklar
Sırtsırta vurunca
Davranırım
Davranırım coşkuyu omuzlayarak.
Hücrelerimde volkanik zelzeleler
Ve gözlerim ışıltısında
Taze bir fidandır yaşamak
Mağrur, ılımlı, taze bir fidan.

Kahrın penceresini aralayarak
Hınçla giriyorum dünyaya
Yaşlı küre çatırdıyor ağırlığımdan
Ve karşı koyuyor bana
Adi masallar anlatarak
Saray artıkları
Oysa anamın ak saçları şahidimdir
Şahidimdir doğumdan giden gelinim
Ve karanlık fatihalarıyla
Çocuk mezarlıkları.
insan yumuşacık cinayetler düşüne bilir
Allahı düşüne bilir
Ve meczup kralları
Mihrapların derin manasına oturabilir
Ama acayip gelir nedense
Gökyüzü böyle sonsuz
Toprak böyle bereketli dururken
Cesetlerle dolu muhaceret yolları
Açlık
Ve insan soyunun sefaleti.

işte oyüzden işgal ordularından çözülen müfrezeler
Kahraman milislere bağlar atardamarlarını
işte bu yüzden korkusuz dolaşır
Militanlar başşehrin sokaklarında
Ve çekilmiş bir hançer gibi ışıldar
Ve bana kanayan yaralarından
Onikiye çakılmış bir kurşun olarak
Devrim
Her günün yirmidört saatinde.

Eyy günahkar dünyanın yüzakı
Sevdalıyım sana.
--spoiler--
düşünsel bir resmi müthiş imgeleme gücüyle, sözcüklere giydiren, öyle vurucu, sarsıcı bir anlatım. insanın nefessiz dinledigi, bulundugu ortamdan baska dünyalara yolcuk ettiren bir sair. ne mutlu bir insanın böyle derin izler bırakıp gitmesi. birde ahmet kayanın sesi ile.. müthis
mecrada kan duyuruları dışında uzun zamandır yazmıyordum.
bakıyorum herşey bıraktığımız gibi aynen devam ediyor.

çalışırken, youtube'dan rastgele şarkılar dinliyorum.

eskilerden ahmet kaya'dan Gururla Bakıyorum Dünyaya çalmaya başladı.

şarkının Sözlerini, çoğu şarkıda olduğu gibi ahmet kaya veya yusuf hayaloğlu sanıyordum.
google'dan bir dolu şarkı sözü sitesinde birşey yazmıyordu.

burda ne varsa, sözlüklerde var. Uludağ ve ekşi'den orhan kotan'a ulaştım.

https://eksisozluk.com/orhan-kotan--263743?p=2

kürt hareketinin içinde, pkk cesurca karşı durabilmiş namuslu mütevasi sessiz bir şairle karşılaştım.
kemalist sol bir yurtsever olarak, kalksa gelse otursak konuşsak belki çoğu konuda anlaşamazdık.
ama şüphem yok karşımda namuslu bir adam var.
ekşi'de be burda hakkında yazılanlara eşinin yazdıklarına baktım.
tek şiir kitabını da bir şekilde bulacağız artık, farz oldu.

ömrünü kürt hareketine vermiş bir adam, içinde katılmadığım dizeler olsa bile
türkçenin en güzel kelimelerini bir araya getirmiş.
Başka bir kürt güzel, burdan gitmek zorunda bırakılarak gurbette yiten güzel adam ahmet kaya'da seslendirmiş bu güzel sözleri.

binlerce yıllık anadolu toprağının gücü bu. öyle veya böyle kardeşce yaşayacağız bu topraklarda.
başka bir yol yok.

iki namuslu ve güzel adam ahmet kaya ve orthan kotan'ın önünde saygı ile eğiliyorum.

http://www.youtube.com/watch?v=9wbh0KhwRFw

Gururla Bakıyorum Dünyaya

birer birer biner biner biner ölürüz
yana yana ahh döne döne yine geliriz ay canım
biz dostu da düşmanı da elbet biliriz
vurulup düşenler canım darda kalmasın ay gülüm

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı
çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
ve kederin
ve solgun yüzlü işçilerin üzerine
dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden.
çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin
çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak
miting afişleri
cesur pankartlar
ve binlerce militan
derin denizlerin aydınlığı
zorlu sabahlar
gökyüzü ve lâle
sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata.

çünkü ben sevdiğim kızı
yaşamak gibi
ki şiirini yazamayan
ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
zincirlere vurulan
savaşlara yollanan
vergilere bağlanan halkım gibi
felç olmuş yalnızlıklara bırakarak
büyük acıların ve gözyaşının içine bırakarak
şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
devrim türkülerini
ve başkaldırmayı öğreten dudaklarını
bir kere olsun öpemeden
bir kere olsun tutamadan kaygısızca
serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
hatta boynunu ve ayak bileklerini
bilemeden bilemeden bilemeden
vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
barışın ve özgürlüğün dağlarına yürüyorum işte

yiğitsen uslandır beni
ey yasakların
kahpeliğin
ve soygunların koruyucusu
türkü çağıran kızlarımı sustur
ve kahraman oğullarımı,
mezar kaza kaza kederli, kızgın
tohum serpe serpe hünerli
ve sömürüle sömürüle bomboş
ve açlığın
ve zulmün izlerini
derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
nacaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
mavzerlere sarılan ellerimi
zincirlere vur gücün yeterse.
ama adına yaşamak dersen
re-zil-ce

çatlayan tomurcuğun
doğan çocuğun çığlığını duymadan
gül benizli sevgilinin
titreyen göğüslerini öpmeden doya doya
korka korka
yana yana
her gün biraz daha derinden

her gün biraz daha kapkara duyarak ölümü
aç ve arkasız
köpekleşerek
yaşamak dersen
bu yürek
çat diye çatlasın be!

kirsiz passız arı duru özümüz
namussuza kanlı hançer sözümüz
çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
bulana yürüyene bin selam olsun

gelgelelim parlayan güneşi
emekçi halkların
kahraman halkların güneşini
şehvetle içine dolduran toprak
şimdi sımsıcak
şimdi ulaşılmaz
şimdi olgun meyvalarla dolu
bahar bahçelerini salmaktadır dünyaya,
ve gül benizli sevgililerin dudaklarında hayat
bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır,
bıçak kemiğe dayandığı
ok yaydan fırladığı için değil
bu bezirgan saltanatı
bu zulüm bitsin diye

ağaran günler için
yeni bir dünya uğruna
yüzlerinde cesaretin onuru
ve imanlı gücü dövüşen dünyanın
emperyalizme karşı dövüşen dünyanın
ve ölüme
gülerek koşan genç savaşçıların
al bayrakları dalgalansın
dalgalansın dalgalansın
kinle boğuşan yorgun yüreği
aydınlansın diye anamın.
felaketler geçirmiş anamın
dişleri dökülmüş kederli ağzı
ağlamaya hazır gözleri
safrası
ve sonsuz
ve dağlar eriten sabrı,
merhameti
yani bir bütün halinde insanlığımız
yunsun, arınsın diye duru pınarlarda
alın terinin namusu kurtulsun diye
kurtulsun diye sıcak somun
acı soğan
ve çiçekli basmalar
ahdettik
vefa ettik
kelle koyduk
ölen ölür dostlar
düşmanlar heyy
kalan sağlar

Orhan Kutan
çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı
çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum
ve kederin
ve solgun yüzlü işçilerin üzerine
dağbaşlarının hırçınlığı savruluyor benden.
çünkü beni ateşiyle dimdik tutan kin
çünkü benim gözbebeklerimde tutuşan şafak
miting afişleri
cesur pankartlar
ve binlerce militan
derin denizlerin aydınlığı
zorlu sabahlar
gökyüzü ve lâle
sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata.

çünkü ben sevdiğim kızı
yaşamak gibi
ki şiirini yazamayan
ve türküsünü söyleyemeyen halkım gibi
binlerce ve binlerce kurşunlanan halkım gibi
zincirlere vurulan
savaşlara yollanan
vergilere bağlanan halkım gibi
felç olmuş yalnızlıklara bırakarak
büyük acıların ve gözyaşının içine bırakarak
şiirlerimin bir bıçak gibi ışıldadığı
devrim türkülerini
ve başkaldırmayı öğreten dudaklarını
bir kere olsun öpemeden
bir kere olsun tutamadan kaygısızca
serin bir yaz gecesi gibi ürperen ellerini
hatta boynunu ve ayak bileklerini
bilemeden bilemeden bilemeden
vurdum yüreğimi şanlı kavgaya
barışın ve özgürlüğün dağlarına yürüyorum işte

yiğitsen uslandır beni
ey yasakların
kahpeliğin
ve soygunların koruyucusu
türkü çağıran kızlarımı sustur
ve kahraman oğullarımı,
mezar kaza kaza kederli, kızgın
tohum serpe serpe hünerli
ve sömürüle sömürüle bomboş
ve açlığın
ve zulmün izlerini
derin uçurumlarında taşıyan ellerimi
nacaklara ve tırpanlara sarılan ellerimi
mavzerlere sarılan ellerimi
zincirlere vur gücün yeterse.
ama adına yaşamak dersen
re-zil-ce

çatlayan tomurcuğun
doğan çocuğun çığlığını duymadan
gül benizli sevgilinin

titreyen göğüslerini öpmeden doya doya
korka korka
yana yana
her gün biraz daha derinden
her gün biraz daha kapkara duyarak ölümü
aç ve arkasız
köpekleşerek
yaşamak dersen
bu yürek
çat diye çatlasın be!

kirsiz passız arı duru özümüz
namussuza kanlı hançer sözümüz
çok uzaktır dostlar bizim yolumuz
bulana yürüyene bin selam olsun

gelgelelim parlayan güneşi
emekçi halkların
kahraman halkların güneşini
şehvetle içine dolduran toprak
şimdi sımsıcak
şimdi ulaşılmaz
şimdi olgun meyvalarla dolu
bahar bahçelerini salmaktadır dünyaya,
ve gül benizli sevgililerin dudaklarında hayat
bizi aşka ve kavgaya çağırmaktadır,
bıçak kemiğe dayandığı
ok yaydan fırladığı için değil
bu bezirgan saltanatı
bu zulüm bitsin diye

ağaran günler için
yeni bir dünya uğruna
yüzlerinde cesaretin onuru
ve imanlı gücü dövüşen dünyanın
emperyalizme karşı dövüşen dünyanın
ve ölüme
gülerek koşan genç savaşçıların
al bayrakları dalgalansın
dalgalansın dalgalansın
kinle boğuşan yorgun yüreği
aydınlansın diye anamın.
felaketler geçirmiş anamın
dişleri dökülmüş kederli ağzı
ağlamaya hazır gözleri
safrası
ve sonsuz
ve dağlar eriten sabrı,
merhameti
yani bir bütün halinde insanlığımız
yunsun, arınsın diye duru pınarlarda
alın terinin namusu kurtulsun diye
kurtulsun diye sıcak somun
acı soğan
ve çiçekli basmalar
ahdettik
vefa ettik
kelle koyduk
ölen ölür dostlar
düşmanlar heyy
kalan sağlar.