bugün
- japonya'nın yarısı kürtlerindir15
- kemalizm9
- bu gece intihar edeceğim74
- albay kemal16
- trt'nin osmanlı dizileri25
- bir erkeğe nasıl aşık oldunuz13
- bütün pitbullar uyutulmalı20
- rte'nin artık fenerbahçeli değilim açıklaması12
- 28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi19
- pipisine tapılan adam16
- müge anlı daki 18 yaşındaki lamia9
- kılıçdaroğlu'nun yeniden aday olacağım demesi24
- her canlı şeyi sudan yarattık10
- afganistana vizelerin kaldırılması15
- son 22 yılın özeti16
- kemalistlerin islamcılara daima saplaması12
- allah neye benzer17
- icardi190513
- açık sınırı 19bin ytl9
- akp döneminde kürtlerin asimile olması11
- ichbinmaschinenbau12
- hiç aldatmayan erkekte sorun vardır12
- escort olmaya karar vermek8
- keyiflenmek için ne yapıyorsun9
- fatih de bizim atatürk de bizim9
- eğitim konusunda dünyada örnek gösteriliyoruz15
- köpeğe ekmek verip tecavüz eden adam22
- allahın emirleri sorgulanabilir mi21
- türbanlıların açık kızlara çok öfkeli olması12
- içkisi kumarı dövmesi olmayan erkek10
- suriyeli 3 çocuğun akran zorbalığı yapması17
- midyenin 20 lira olmasına şaşıran gurbetçi11
- otobüste görülen kıza aşık olmak11
- üçten fazla dövmesi olan kız8
- fener'i kimse eleştiremez hatalıyken de savunurum8
- sözlük abazanları kız bulduğu zaman olacaklar15
- fener niye şampiyon olmuyor diye ağlayan çocuk13
- galatasaray29
- fenerbahçe27
- fenerbahçe 38 de 38 yapsa olacaklar11
- dövmesi olan erkek12
- hadise'nin külotla marş söylemesi30
- şarap içip entry girmek8
- utanmadan fenerbahçe kollanıyor diyebilmek8
- ali koç10
- kocaeli de ders basan veli9
- ilkokuldaki sevgilinizle yaptığınız çılgınlıklar11
- okan buruk'un rakiplerine küfür etmesi22
- sinovac mı biontech mı12
- sözlük yazarlarına acı ama gerçek bir şey söyle8
tanım: o kadar yalnızım ki ; bir feryat figan cümlesidir aslında.bulunduğu hayatı protesto etmektir bazı zaman.
örnekleyecek olursak;
-o kadar yalnızım ki; cep telefonuma bluetootla şarkı attığımı unuttum,şarkı mesaj olarak gelip uyarı verince çok sevinmiştim mesaj geldi diye.fakat o da ne! bir mp3 imiş beni bu kadar mutlu eden.
örnekleyecek olursak;
-o kadar yalnızım ki; cep telefonuma bluetootla şarkı attığımı unuttum,şarkı mesaj olarak gelip uyarı verince çok sevinmiştim mesaj geldi diye.fakat o da ne! bir mp3 imiş beni bu kadar mutlu eden.
--spoiler--
''yıllar önce, okuduğum kitaplardaki, seyrettiğim filmlerdeki yalnız insanlara özenirdim hep. yalnızlara. konuşacak kimsesi olmayanlara. sonra hayat beni buralara getirdi. tabii ayaklarımın azımsanamayacak yardımıyla. ve artık o roman karakterlerinden biri oldum. o kitaplardaki yalnızlığı çok gösterişli bulurdum. aynı zamanda da korkutucu. kendime ''bu kadar yalnız kalınabilir mi?'' diye sorardım. ''sosyal hayvan insan, dayanbilir mi kimsesizliğe?'' ama artık biliyorum yalnızlığın korkulacak bir yanı olmadığını... tabii bunu ruh sağlığı yerinde ve içlerinde tek bir kişilik taşıyanlar için söylemiyorum. sözüm benim gibi içinde binlerce ruh taşıyanlara, uzakdoğu efsanelerindeki canavarlar gibi yedi kafalı tek bedenli insanlara. ben hep kalabalık oldum. şehrin uzağındaki bir semte giden, günün tek otobüsü kadar kalabalık. tıkış tıkış! herkesin üst üste olduğu bir otobüs kadar. dolayısıyla iyi geldi bana yalnızlık. kendime yeterince zarar veriyordum. ve bir de dünyanın vereceği zararları ortadan kaldırmanın imkanı olmadığına göre, yoklarmış gibi davranarak yalnızlığı seçmek en doğrusuydu...
yalnızlık kurşun geçirmez. dostluk, aşk, aile geçirmez. hiçbir şey geçirmez. dışarıdan sokmadığı gibi içeriden de çıkartmaz. cerahat yapar. antibiyotiğini de kendinde besler. yeter ki nerede olduğu bulunsun... ruhun nerede olduğunu düşünürüm bazen. vücudumun neresinde? sonra kara veririm. ruhum, bedenimin bittiği yere kadar...''
--spoiler--
''yıllar önce, okuduğum kitaplardaki, seyrettiğim filmlerdeki yalnız insanlara özenirdim hep. yalnızlara. konuşacak kimsesi olmayanlara. sonra hayat beni buralara getirdi. tabii ayaklarımın azımsanamayacak yardımıyla. ve artık o roman karakterlerinden biri oldum. o kitaplardaki yalnızlığı çok gösterişli bulurdum. aynı zamanda da korkutucu. kendime ''bu kadar yalnız kalınabilir mi?'' diye sorardım. ''sosyal hayvan insan, dayanbilir mi kimsesizliğe?'' ama artık biliyorum yalnızlığın korkulacak bir yanı olmadığını... tabii bunu ruh sağlığı yerinde ve içlerinde tek bir kişilik taşıyanlar için söylemiyorum. sözüm benim gibi içinde binlerce ruh taşıyanlara, uzakdoğu efsanelerindeki canavarlar gibi yedi kafalı tek bedenli insanlara. ben hep kalabalık oldum. şehrin uzağındaki bir semte giden, günün tek otobüsü kadar kalabalık. tıkış tıkış! herkesin üst üste olduğu bir otobüs kadar. dolayısıyla iyi geldi bana yalnızlık. kendime yeterince zarar veriyordum. ve bir de dünyanın vereceği zararları ortadan kaldırmanın imkanı olmadığına göre, yoklarmış gibi davranarak yalnızlığı seçmek en doğrusuydu...
yalnızlık kurşun geçirmez. dostluk, aşk, aile geçirmez. hiçbir şey geçirmez. dışarıdan sokmadığı gibi içeriden de çıkartmaz. cerahat yapar. antibiyotiğini de kendinde besler. yeter ki nerede olduğu bulunsun... ruhun nerede olduğunu düşünürüm bazen. vücudumun neresinde? sonra kara veririm. ruhum, bedenimin bittiği yere kadar...''
--spoiler--
(bkz: biz o kadar fakirdik ki)
keşke yalnızlığım kadar yanımda olsaydın.
Onunla paylaştıklarımı seninle paylaşsaydım.
Keşke senin adın yalnızlık olsaydı ve ben hep yalnız kalsaydım.....
Onunla paylaştıklarımı seninle paylaşsaydım.
Keşke senin adın yalnızlık olsaydı ve ben hep yalnız kalsaydım.....
--spoiler--
iki bıçak seç kendine
biri yaralamak için
biri öldürmek
pusu kur gözleri
karanlık gölgesine
biri sevmek için
biri ihanet
iki yürek seç kendine
biri yaşamak için
biri gizlenmek
bir korkak, bir kaçak, bir firar
kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk
içimdeki bıçak bir kere daha dönüyor
olduğu yerde
kalırsan sel basar yataklarımı
gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde
kimi zamanlar olur sevgilim
iki bıçak bile yetmez bir tek ölüme
--spoiler--
iki bıçak seç kendine
biri yaralamak için
biri öldürmek
pusu kur gözleri
karanlık gölgesine
biri sevmek için
biri ihanet
iki yürek seç kendine
biri yaşamak için
biri gizlenmek
bir korkak, bir kaçak, bir firar
kaç kişisin sen sevdiğim, çocuk
içimdeki bıçak bir kere daha dönüyor
olduğu yerde
kalırsan sel basar yataklarımı
gidersen uçurum çiçekleri açar kalbimde
kimi zamanlar olur sevgilim
iki bıçak bile yetmez bir tek ölüme
--spoiler--
o kadar yalnızım ki; o kadar kelime yok yazmaya.
o kadar yalnızım ki,
sessiz çığlıklarım yankılanıyor beynimde,
aklım firarda,
kalbimse sende gitti,
o kadar yanlızım ki,
aynaya bakıyorum hiç bir yansıma yok.
sessiz çığlıklarım yankılanıyor beynimde,
aklım firarda,
kalbimse sende gitti,
o kadar yanlızım ki,
aynaya bakıyorum hiç bir yansıma yok.
goethe'mi ne demişdi 'yalnizlik tek kelime ile soylemesi cok kolay fakat katlanmasi ve tasinmasi o kadar zor ki' diye. evet o söylemişti.
yetişkinlik çağına her hello diyen kişi er geç yalnızlığın farkına varıyor.
ilk başta bu çok büyük şok etkisi yaratıyor. sanki koskoca bir dinamit patlamişta o dağın altında kalmişiniz gibi feryat figan ediyorsunuz.
teselli bulmak için meylere sığınıp, baska limanlara yelken aciyorsunuz.
fakat ne yapsaniz da ne etseniz de derdinize deva olmuyor.
hani cem karaca'nın terennüm ettiği gibi 'bir deli çaydan geçip kanamiyorsunuz'
ondan sonra gelsin sigara içmemek, rüyalar görmemek, bir yetimhanedeki öksüz gibi hissetmeler, viskilerin yerine geceleri içmek vs....
fakat öyle ya da böyle, eninde sonunda yasamak macerasi yalnizlik demekse, yalnizlik hediyesini iyi kullanilbilmek gerek.
bu bogucu cağda yalnizliğin bile kaybedildiğini biliyoruz.
o halde yaradanın bu vakf ettiği hediyeyi niçin bir eser için kullanamiyoruz?
hayir olmaz falan demeyin öperim maça papazinizi.
siz bilmez misiniz dünyada lanetliler bahcelerine girmeye hak etmemiş insanlar ömrü hayatlari boyunca yalnizliklarin beslenip eserler vermiş, icatlarda bulunmuş insanliğa katkıda bulunmuştur. üsenmeyin bir biyografilerini gözden geçirin.
vel hasıl-ı kelam insan ne kadar yalnızsa o kadar özgürdür.
ve bu özgürlük için önce kendi için yasar ve doyar. sonra da birşeyler için yasar.
fakat gelgelim ki, ne yazik ki herşey de oldugu gibi bize bu konuda yalan söyledir. aynen kemal kara'nın tarih kitaplari gibi.
herneyse entryimizi rainer maria rilke'den bir şiir ile bitirelim;
Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.
Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:
Akar, akar yalnızlık ırmaklarca.
yetişkinlik çağına her hello diyen kişi er geç yalnızlığın farkına varıyor.
ilk başta bu çok büyük şok etkisi yaratıyor. sanki koskoca bir dinamit patlamişta o dağın altında kalmişiniz gibi feryat figan ediyorsunuz.
teselli bulmak için meylere sığınıp, baska limanlara yelken aciyorsunuz.
fakat ne yapsaniz da ne etseniz de derdinize deva olmuyor.
hani cem karaca'nın terennüm ettiği gibi 'bir deli çaydan geçip kanamiyorsunuz'
ondan sonra gelsin sigara içmemek, rüyalar görmemek, bir yetimhanedeki öksüz gibi hissetmeler, viskilerin yerine geceleri içmek vs....
fakat öyle ya da böyle, eninde sonunda yasamak macerasi yalnizlik demekse, yalnizlik hediyesini iyi kullanilbilmek gerek.
bu bogucu cağda yalnizliğin bile kaybedildiğini biliyoruz.
o halde yaradanın bu vakf ettiği hediyeyi niçin bir eser için kullanamiyoruz?
hayir olmaz falan demeyin öperim maça papazinizi.
siz bilmez misiniz dünyada lanetliler bahcelerine girmeye hak etmemiş insanlar ömrü hayatlari boyunca yalnizliklarin beslenip eserler vermiş, icatlarda bulunmuş insanliğa katkıda bulunmuştur. üsenmeyin bir biyografilerini gözden geçirin.
vel hasıl-ı kelam insan ne kadar yalnızsa o kadar özgürdür.
ve bu özgürlük için önce kendi için yasar ve doyar. sonra da birşeyler için yasar.
fakat gelgelim ki, ne yazik ki herşey de oldugu gibi bize bu konuda yalan söyledir. aynen kemal kara'nın tarih kitaplari gibi.
herneyse entryimizi rainer maria rilke'den bir şiir ile bitirelim;
Yalnızlık bir yağmura benzer,
Yükselir akşamlara denizlerden
Uzak, ıssız ovalardan eser,
Ağar gider göklere, her zaman göklerdedir
Ve kentin üstüne göklerden düşer.
Erselik saatlerde yağar yere
Yüzlerini sabaha döndürünce sokaklar,
Umduğunu bulamamış, üzgün yaslı
Ayrılınca birbirinden gövdeler;
Ve insanlar karşılıklı nefretler içinde
Yatarken aynı yatakta yan yana:
Akar, akar yalnızlık ırmaklarca.
güncel Önemli Başlıklar