bugün

her bir bireye ,daha yaşça ufak olduğu zamanlarda kendisi de aynı şekilde küçüklüğünde masallarla zehirlenmiş aile bireyleri tarafından anlatılmak suretiyle bireyin gerçek hayata dair değer yargılarını yalan temeller üzerine kurmasına yolaçan masallardır.
sonuçta masal olmalarının dolayısıyla sahip oldukları doğaüstü ve gerçek dışı olma hakkı bazı masal uyduran kişilerce kötüye kullanılmış ve beyilerine yerleştirilmiş bu bilgilere göre düşünüp hissetmeye başlayan bireyler ileriki zamanlarda "ağaç yaşken eğilir" sözünü birer birer kanıtlamışlardır. masalların çoğu çocuğa mutlu olmak ve doğru olanı yapmak için bilgi vermek amacı taşımalarona rağmen çoğununbu konuda insanoğlunun lafı gçtünden anlamasının da etkisiyle tökezlediğini görürüz.
masallarda cadılar çirkin ve iyi kızlar her zaman güzeldirler. peki gerçekte böylemidir? gerçekte güzel kızların kaç tanesi için gerçekten iyi sıfatını kullanırız. size karşı iyi olabilir, birisine karşı iyi olabilir fakat dışarıdan bakıldığında gerçekten iyi diyebileceğimiz kaç tane güzel kız bulunmaktadır. işte bu masal doğrultusunda güzel kızların hepsinin birer peri olduğu düşüncesile yetişmiş genç erkek, gerçeklerle yüzleştiğinde o masalları yazanların hiçbirisi teselli etmek için zavallının yanında olmazlar.
sonra iyi ve güzel şekilde anlatılmış kızlarımızı kapan erkekler genellikle hikayeye zengin başlamakta veya başlamıyorsa bile hikayenin sonunda zengin olmaktadırlar. koskoca krallığın varisi genç prens sarayda iyi kalbinden başka kimsesi olmadan yalnız bir hayat sürmektedir. özellikle bu hikayelerin çoğunluğunun yazıldığı avrupa kentlerindeki soyluların fakirleri sömürmek dışındaki boş vakitlerini fakir halkın karısına kızına ilk gün hakkı adı altında tecavüz ederek geçirdiğini düşünürsek masal anlatıcısının yaratıcılık sınırlarını ne kadar zorladığını görebiliriz. bu hikayeyi dinleyen kızlarda ister istemez para ve doğru erkek birlikteyken bir anlam taşımaya başlar ve bu ikisinin tıpkı hikayenin sonundaki gibi mutlu bir hayata yolaçağı yanılgısı başlar. sonuçta masalların gerçekte nasıl olması gerektiğini iki üç yavşak herifin elinden geçtikten sonra ancak idrak eden kızımız normalde mutlu olabileceği erkeklere dönüp reddedildiğinde karaktersiz masal yazarlarımız yine ortada görünmezler.
iyi karakterlerin tipinin sağlam olması sadece erkek karakterlerde aksi yönde değişebilir ve iyi erkeklerin çirkin kötü erkeklerin ise yakışıklı olmasına izin verilir. fakat bütün masallar öyle bir ayarlanmıştır ki sonuçta iyi kalpli erkek her zaman güzel olan kızla birlikte olur. beauty and the beast gibi bazı öykülerde kızın çirkin karaktere aşık olmasına izin verilse de buradaki beast'de zaten karizma bir şekilde betimlendiği için hikayenin ana temasının üstüne dayandığı temel olmasına rağmen hikaye sonunda kişi üzerinde pek bir etki bırakmaz. notre dame'nin kamburu, yedi cüceler gibi fiziksel yönden kusursuz olmayan erkek karakterler genellikle kızın hayır duasını aldıktan sonra, kız yakışıklı prens altında zevkten zevke koşarken, birlikte oturarak iyi kalplerinin sürekli olarak pompaladığı mutluluk hormonunun vücutlarına yayılmasına izin vererek yarın yapacakları iyilikler hakkında konuşurlar. bu hikayelerle büyüyen genç kızlarımız fiziksel ve statü olarak her zaman ön planda olan erkekleri seçmeyi mutlulukla özdeşleştirecekler ve hayatta da masallardaki gibi önüne gelenle arkadaş olup daha sonra edilen teklifler'i "aa sen benim arkadaşım değilmisin. çok da iyisin aslında süper anlaşıyoruz falan ama arkadaşımsız ve yan karaktersin" diyerek reddedecekler ve "ya ben onu arkadaşım biliyordum" diye yakınarak bir de erkek tarafı suçlayacaklardır.aynı konuda masallardan etkilenen erkek için ise önünde iki seçenek vardır; ya gerçekten iyi kalpli kişiyi oynamayı seçecektir yada kızı kurtaran kahramanı. eğer ki kahraman rolünü iyi oynayıp iyi kalbi bir yana atar ve öne çıkabilen bir karakter olabilirse yavaş yavaş içgüdüsel olarak masalların etkisinden kurtulur ve kötü olmasa da her haltı yiyip fazla sorgulamayan mutlu insana dönüşebilir. eğer ki iyi kalpli ve her zaman doğru davranan bir kişi olur ise ne yazık ki kızlarında masallarda söylendiği gibi istediklerini söyledikleri bu yönde olsa da gerçeklerin bu yönde olmaması sonucu genellikle tercih edilmeyen iyi kalpli insan olarak hüsrana uğramaları çok büyük ihtimal arzeder.
çocukların yaşlı bir kadının evini yiyerek kadıncağızı karda kışta ormanda evsiz bırakmaya çalıştıkları halde iyi kalpli, kadının ise kötü kalpli gösterilmeyi başardığı aşırı dozajlı yalanlarla dolu masallardan bahsetmiyorum bile. ne yazık ki masallar öğreticilik amacından uzak, istenilen dünyayı anlatmaya çalışırken çocukları bazılarının istediği dünyaya hazırlar hale gelmiş birer yalan yumağıdırlar.
cadıların çirkin olması.en büyük yalan.

the small bitch called witch adlı porno filmde, cadıların ne kadar güzel olduğu görülebilir.*

edit: the small witch called bitch olcak.
(bkz: pamuk prenses iki)
gökten 3 elmanın düşmesi bariz bir yalandır,çocuk psikolojisinde de olumsuz etkileri mevcuttur.hep ıyılerın kazanmasıda ayrı bir soru işaretidir tabi.
şayet yakışıklı prens gelsinde öpsün diye beklerseniz yatakta yaşlanırsınız..yalan o yalan!ayrıca kalın bakalım günlerce 7 erkekle birlikte hemde ormanda!!...*
aslında masallar yalan söylemezler çünkü uzun süre masal diye bir şey olammaıştır. büyükler için yazılmış öyküler ya da onlar tarafından yaşanmış olaylar küçüklere ders olarak anlatılmış zamanla esnetilmiş, yumuşatılmış hatta toplumsal iklime göre bilinçli bir şekilde değişime uğratılmıştır. örnek vermek gerekirse hansel ve gratel hikayesi ilk kopuş un anlatımıdır. çocukların anneden/aileden (bu hem 7 yaşına kadar gelişen özerklik duygusu hem de daha sonraları ortaya çıkan bağımsızlık duygusu demektir.)kopuşunu anlatır. daha bir çok masal aslında böyle bir amaca hizmet eder.
birbirini çok sevenlerin mutlu mesut bir hayat sürmeleri...
biz kavuşamadık bile a.q....
sonsuza kadar mutlu yaşamak gibi bir takım uyduruk ve fazla optimist yalanlardır. çocuk annesiyle babası kavga edince siz neden sonsuza kadar mutlu yaşamıyorsunuz gibi sualler sorabilir, ebeveynler de cevab veremezler. bir kere sonsuz ne yahu? sonsuza kadar yaşayacak hem de mutlu bir şekilde, inanamıyoruuuuaaaaammmmmmmm
her zaman iyilerin kazanacağı söylenir masallarda ve hiç kötünün acısından bakılmaz,oysa kötü zıttıdır iyinin ve o olmazsa iyi de olmaz.gerci son zamanlarda değişik bakış acılarından da işlenmeye başladı masallar..

mesela (bkz: şeylerin tarihi) adlı bir kitapta pamuk prenses e ,zehirli elma yediren kötü cadı affedilmiş gösterilse de ayvayı yemiştir tabiri caizse.kendisine kızgın demirden terlikler giydirilmiş ve demirler soğuyunca tekrar kızdırılarak ölene kadar dansettirilmiştir.

ya da o transilvanya da mutlu,mesut yaşayan hatta aşık bile olan kont draculaya bakalım:
kazıklı voyvodanın ta kendisidir,ormanda bulunan malikanesinin bahcesinde,sevmediği ya da kendisine itaat etmeyen insanları kazığa gecirdikten sonra,yemek masasının etrafına dizdirip,bu eşsiz manzaraya karşı afiyetle yemek yemiştir.
(bkz: iyiler mutlaka kazanır)
(bkz: kızlar kurtların karnında yaşayabilir)
(bkz: Kurbağayı öpersen prenses olur)*
pepsi max içince aysun kayacı'nın öpeceğine inanan insan, kurbağayı öpünce prensese dönüşeceğine de pek ala inanabilir.
hep iyi olanın kazanması, surekli mutlu sonların olması yeterli iki yalandır. hayat böyle değildir malesef.
tüm prenseslerin güzel ve o prenseslerin evlendiği prenslerin dünya yakışıklısı olması. külliyen yalan! masallar her ne kadar çocuklara olumlu mesajlar verseler de iyilerin her zaman güzel olduğu gibi bir genellemeye ve önyargıya neden olmaktadır onların gözünde. ileriki yaşlarda insanları değerlendirirken tek kıstasları dış görünüş olur. yazıktır! üzücüdür!
geç anladım, dengem bozuldu. keloğlan diye bir oğlan yokmuş.
"evvel zaman içinde, kalbur saman içinde gaz toz bulutçukları varmış, derken birden tek hücreli ilk maymun(!) denize düşmüş..." örneği ile özetlenebilecek yalanlardır.
aslında kötülüğün zayıf iyiliğin güçlü olması.
hadi canım sen de! çocuğu saf prenses gibi yetiştir neymiş efendim mutlu olacakmış. sonra ayakkabıcıyı bulamadan balkabağına dönüşsün. türkiye de yapma bunu bari. etraf vraklayan kurbağalarla dolu. sen cam ayakkabını bekleme. enteresan bir saflık var. sonrasında adaptasyon sorunu. öyle peri, güç, sihir... adamlar güçlü kadınlar güzel. gerçek hayatta herkes güçlü olmak zorunda. sonuçta kötülüğün çamuru herkese bulaşıyor. sonrasında yalan olduğunun anlaşılmasıyla gelen travma atlatılamıyor. orda doğru duvar yıkılmıyor da sen gel ona gerçek hayatta bak. aşıklar bir ömür boyu şatoda mutlu yaşıyor burdakiler delik kadar ev alacağım diye bankaların elinde harap bitap öyle yavan damızlık dana olmak için evleniyorlar. facebook'tan masal anlatıyorlar. ay ne kadar mutluyuz ölüyoruz aşktan diye.
çocuğun gelişimini olumsuz etkiler, zeka yaşının geri kalmasına neden olur.
ve herkezin bildiği bir diğer yanlış;

masallar bebe uyutmak için değil. adam uyandırmak içindir.
benim karşı olduğum yalanlardır. dünyayı insanlara gerçekçi şekilde anlatmadıkça o insanlar olaylar karşısında her daim sarsılacak.

gerçekçi masallar olması lazım. çocuklara dünyayı her şekilde anlatması lazım. kötülerin de kazandığı dünyada yaşıyoruz sonuçta.
Laz fıkralarındaki karakterler gerçektir.
Sonsuza dek mutlu yaşadılar.
" Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine " ile bitirilen final cümlesi.
Külliyen yalandır!
Yok öyle bişey!