bugün

insanın aklına güller ve dudaklar şimdi die giden parcayı getiren, yapanın zevkine saygı duyduğum sözlüğün en iyi temasıdır
zevkli ve ayrıca fantastik vede romantikte olduğunu düşündüğüm antistar' ın yarattığı tema.

(bkz: ailecek hastasıyız)
babalar anlatır,
cocuklarına uyumadan once.
hayal kurmayı ogrensin cocuk diye.
fakat isler oyle yurumez.
baba masallarına katar cocugu,
kendisi de girer masalın icine,
bu masal hic bitmez.
bitmesindir zaten,
hep babalar anlatsındır. *
muzik derslerindeki bir ornegi icin sozlerini de yazayim da tam olsun sarkisi.

Dağlar ardında bir orman varmış
Orta bütün hayvanlar
Mutlu yaşarmış
Bir insan gelmiş
Çok da zalimmiş
Vurmuş bir bir onları
Kesmiş ormanı
Yağmur yağmamış
Güneş doğmamış
O zalimin sonunu gören olmamış
arthur rimbaud metni!!

MASAL

Alışılmış bir görkemi sürdürüp durmaktan bıkmıştı bir hükümdar. Olağanüstü sevda devrimleri düşlüyor ve bu düşlerini de, Tanrı'ya ve süse tapmaktan başka şey bilmeyen kadınlarıyla gerçekleştiremeyeceğini görüyordu. Gerçeği, gerçek arzuyu, özlü doyumu yaşamak istiyordu hükümdar. Günah olsun olmasın, istiyordu bunu. Üstelik buyruğunda bir hayli asker vardı.
Düşüp kalktığı bütün kadınları öldürttü. Nasıl da talan oldu o güzellik bahçesi! Kılıç altında can verirken şükranla andılar onun adını. Yenilerini istemedi. - Yine de başka kadınlar ortaya çıktı.
Av dönüşü ya da eğlencelerden sonra yanında kim varsa öldürdü. - Kimse de ayrılmadı yanından.
Değerli hayvanları zevk için boğazladı. Sarayları yaktırdı. Üzerlerine yürüyüp dilim dilim doğradı insanları.
- Bitip tükenmek bilmedi kalabalık, altın çatılar, güzel hayvanlar.
Kendinden geçebilir mi yakıp yıkarak, vahşetle gençleşebilir mi insan? Halktan çıt çıkmadı. Destekleyen de olmadı.
Bir akşam gururla, atını dört nal sürüyordu. Karşısına bir Peri çıktı, anlatılamaz, hatta sözcüklere sığmaz bir güzellikteydi. Yüzünde, edasında, çok değişik, karmaşık bir sevdanın!.. olağanüstü, hatta dayanılmaz bir mutluluğun muştusu vardı! Hükümdarla Peri sanırım tam sağlık içinde yok olup gittiler. Nasıl ölmezlerdi ki? Birlikteydiler ya, öldüler.
Sarayında öldü o hükümdar, belli bir yaşa gelince. Hükümdar periydi. Peri de hükümdar.

Tutkumuz bilge müzikten yoksun.
(bkz: andersen masalları)
aslında anne baba kadar sevgiliden de dinlenmesi güzel olgu. hele de sevgili kişisi gidip size masal kitabı alıyor, her gece siz uyuyana kadar, siz ne kadar geç yatarsanız yatın oyalanacak bir şey bulup, sırf size masal okumak için bekliyor, ve sizin sonunu duyamadan uyumanıza seni seviyorum diye tepki veriyorsa tadından yenmez olur... *
az önce sahsım tarafından fizik vizesine çalışırken, inzivaya çekilmiş ruhun patlaması olarak ortaya çıkmış yazıdır.

bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde,kalbur saman içinde, dünyanın bir ucunda masal ülkesi diye bir yer varmış. periler diyarı olarak geçermiş burası.her tür peri burda huzur içinde yaşar, dünyayı korurlarmış.
bu ülkede küçük, sevimli bir peri kızı varmış.lakin peri kızı'nı pek sevmezmiş diger periler. çünkü pek bir safmış bu peri. herkese, her söylenene inanırmış. sonra da, gecer herkesden saklanıp bir köşede ağlarmış gizliden gizliye...
günlerden bir gün bizim peri, dere kenarına inmiş elindeki oyuncak bebegi ile. kendi kendine oyunlar oynamış derede. derken karşı kıyıda bir erkek peri görmüş. utanmış önce, bi taşın ardına saklanmış. erkek peri seslenmiş:
- meraba, ben yolumu kaybettimde, burası neresi acaba?
peri kızı, önce tereddüt etmiş biraz. ama sonra dayanamamış çıkmış taşın ardından.
- burası periler diyarı, masal ülkesi. sen kimsin?
+ ben çok uzaktan geliyorum. çok yoruldum. acaba burda dinlenebilir miyim?
peri kızı kabul etmiş erkek periyi. balkabagından evine götürmüş. her şeyini paylaşmış periyle. günler günleri haftalar haftaları kovalamış. erkek periyle bizim peri kızı pek bir yakın arkadaş olmuşlar.bir gün evde otururken erkek peri sormuş;
- burda ki, küçük parlayan yıldız ne peri kızı?
- o benim gücümü veren şey. onun parlaması söndügünde kaybolurum ben.hadi gel şelaleye gidip yüzelim biraz.
iki küçük peri şelalenin yolunu tutmuşlar.şelaleye vardıklarında arkalarında bir çatırdı duymuş, ürkmüş pericikler. ama kimseyi görememişler. suya girmişler ardından. erkek peri;
"- benim tuvaletim geldi peri kızı, geliyorum birazdan" demiş, çıkmış şelaleden. ormanın içine dogru gitmiş.
tam o sırada peri kızının yanına bir başka peri gelmiş saklana saklana;
- peri kızı, peri kızı, sakın ona inanma. o bir büyücü! sana zarar vermeye geldi
"- inanmıyorum sana! o benim en iyi arkadaşım " demiş peri kızı. ve erkek perinin ardından ormana girmiş. akşama kadar onu aramış ama bulamamış.çaresizce btikin bir şekilde evine dönmüş.ayakta duramaz haldeymiş. gittikçe nefes alamadıgını hissetmeye başlamış. içinden düşünmüş peri kızı;
- acaba gelen peri dogru mu söyledi?
- yok canım, olamaz öyle şey
demiş. ama içine şüphe düşmüş bir kere. zaten çok bitkin durumdaymış. yıldıza bakmaya karar vermiş. ama bir de ne görsün. yıldız yokmuş ortada! onun yerine bir mektup varmış. o an gerçegi anlamış minik peri kızı. erkek peri onu kandırmış, yıldızını da alıp kaçmıştır.
derken, mektubu okumaya karar vermiş. almak için uzanmaya çalışmış, ama elleri titremiş zar zor mektubu alabilmiştir. ilk cümleyi okumuş
" sevgili peri kızı
senin..."
mektubun devamı getirememiş küçük peri. yere yıgılmış elindeki mektupla.ardında yıldızlara karışmış.

ertesi gün, onu merak eden diger periler evine girmeye karar vermişler.ama peri kızını bulamamışlar. sonra yıldızın oldugu yere bakmaya karar vermişler. sandıgın yanında üstünde bir kaç damla göz yaşı olan bir mektup varmış. sandıgın içindeki yıldızsa yokmuş. anlamışlar durumu ve usulca evlerine dagılmışlar...
dünyanın en kısa masalı aşağıdaki gibidir:

Bir zamanlar bir adam bir kıza evlenme teklif etmiş.

Kız "hayır" demiş.

Adam da sonsuza dek mutlu yaşamış.

edit: kötülenmiş..
espriden anlamayan, ince ayrıntıları yakalayamayan, düşünemeyen bir toplum olduğumuz apaçık belli..
yazık..
unutuldugunu farkettigim ve tarafimdan yazilmi$ tema. kullansaniza layn, cemkirme sebebimdir ayni zamanda.
Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren öykülerdir. Masal terimi öncelikle, Sindrella, Çizmeli Kedi gibi sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini kapsar. Ama sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebi yönü ağır basan bazı eserler de bu türün içinde yer alır. Halk masalları 4 temel grupta toplanır: Hayvan masalları, olağanüstü ve gerçekçi masallar, güldürücü öyküler, zincirlemeli masallar.
Bir varmış, bir yokmuş.. Eşşekler möölerken, tüm insanlar dehşet gezegenine giderken, bi tane robot varmış. Bu robot ağaçsız; kuşların, çiçeklerin, böceklerin olmadığı bir yere sürülen birkaç robottan biriymiş. Bu çöle ilk getirildiğinde teneke beyninin işlemcisi her zaman daha iyisi için çalışırmış, robot dünyasını güzelleştirmek, tüm robotları barışa kavuşturmak için. Ama düşüncelerinden rahatsız olanlar onu sürmüşler. Seneler sonra tek hatırladığı bi yerlerin kralı olduğuymuş, ama tek bir ayrıntıyı bu korkunç sarılıkta aklına geçmişi getiremiyormuş, kullanım ömrü dolalı on iki sene geçtiğini hatırlamış, bu vakitten sonra o eski beceriksiz metal aletler gibi makine yağına bağlı yaşamak ona en fazla koyan olmuş. Makine yağı da orada çok zor bulunurmuş, sadece aksi bir ihtiyar birkaç varil makine yağına sahipmiş, tüm robotlar ondan alırmış yağlarını, çünkü başka çareleri yokmuş. ihtiyar tek bir damlası için bile bir altın istermiş, çok zenginmiş ve herkesin parasızlıktan kırıldığını da çok iyi bilirmiş. Lakin onlara yardım etmeyi bir kez olsun aklından geçirmezmiş. Her zaman yanında bir teneke yağ ile gezer, tüm robotların ona imrenerek bakmasından zevk alırmış, herkesin paslanan eklemleri yerine onda yağlı eklemler olduğundan robotlar ona saldıramazmış. Çöl sınırında demiryollarının yanında bir kulübesi varmış, yağ isteyenlerin oraya kadar 2 günlük mesafeyi alması, cimri ihtiyarla pazarlık etmesi ve 2 günde geri dönmesi gerekirmiş. Bu yolda paslanıp hareketsizliğe yenik düşen, devreleri çürüyen çok robot olmuş, ama onda acıma yokmuş. Robotlar çürüse yenileri sürülürmüş ve her zaman para getirirlermiş, onun için önemli olan da buymuş.
Bir zamanlar bir kral olan robot da haftalardır makine yağının açlığını çekiyormuş, oraya geldiği ilk gün karşılaştığı - birbirine sarılarak paslanmış - iki robotun parçalarından yaptığı bançoyu çalıp para kazanmaya çalışırmış. Onun müziğini beğenen çok olurmuş ama sadece yeni gelenlerde buna harcayacak para bulunurmuş ve son kafile gelmesi gerekenden 2 ay geçmesine rağmen hala gelmemiş. Cebinde 3 altın varmış ama gelişmiş bir robot olduğundan eklem yerleri bununla yetinemezmiş. Belki ihtiyara çalacağım parçalar onu neşelendirir, belki bana birkaç damla daha verir, diye düşünmüş. Zaten birkaç gün daha burada kalırsa yolculuğu kaldıramayacak kadar yorgun olmaktan korkuyormuş. Böylece bançosuyla ve bir robotun gövde ön parçasını bükerek yaptığı garip şapkasıyla raylar üzerinde boş duran bir * e atlayıp ihtiyarın yolunu tutmuş. Yolda dönen birkaç kişiye rastlamış, onlara banço çalıp belki biraz daha altın kazanırım diye düşünmüş. Ama dönenler bu sefer eklemlerini kıpırdatamamanın zorluğuyla değil, parasızlığın çaresizliğiyle bakmışlar ona. Ne yapsın, cebindeki üç altınıyla iki gün sonra ihtiyarın karşısına çıkmış robot.
Bulutlara bakmaktaymış yaşlı robot, yağmur yağacak, diye düşünmüş, paslanan çok olur, altınlara yer açmalı. Kulübesinin önündeki sallanan sandalyesini gıcırdatarak sallanırken kendisine yaklaşan robotun ayak seslerini duymuş. Onu hatırlamış, seneler önce ülkesinin kralı olduğunu düşünmüş, ama daha sonra aklına gelmiş, buranın tek kralı kendisiymiş. Yanındaki masanın üstünde saymaya çalıştığı altınları aceleyle çekmeceye tıkmış, sandalyesinde doğrulup robotu süzmüş. Yanına başını önüne eğip gelip robot ona fazla altını olmadığını, yağa çok ihtiyacı olduğunu söylemiş, elindeki üç altını ona vererek tüm eklemleri için yağ istemiş. ihtiyar birden gülmeye başlamış, altınları alıp kolunu yağlamış, sonra gülerek yerine dönmüş. Robot hak ettiğininden az yağ aldığını görünce birden aklını kaçırmış, ihtiyarın üstüne atlamış. Yağ tenekesi için kavga etmeye başlamışlar, yaşlı robot daha çevikmiş, onu devirmekte hiç zorlanmamış. Birden yağmur bastırmış, o an robotun aklına bi fikir gelmiş. Kendisi daha dayanıklı bir robotmuş, yani belki ihtiyarı yağmura yönlendirirse, kulübenin önüne çıkmış robot, bir ders vermek isteyen ihtiyarda hemen atlamış. Robot kaçarken ihtiyar kovalamış, ama çok geçmeden her yeri gıcırdamaya başlamış, boyası dökülmüş, üstü ağırlaşmış, kendini taşıyamaz olmuş. Ve orda öylece kalakalmış. Bizim robot hemen kulübenin verandasının altına koşmuş, yağmuru yağlanarak ve uyuyarak geçirmiş. Uyandığında ihtiyarın dışarıda çökmüş vaziyette yattığını görmüş, ve o an farkına varmış, içeride variller dolusu yağ, masada yüzlerce altın ihtiyarınmış ve ihtiyar artık yokmuş.
Bir hafta sonra gelenler ihtiyar yerine bizim robotu görünce şaşırmışlar. Robot ihtiyarın bi tatile çıktığını, kendisinin onun yerine orada oturduğunu söylemiş. Her bir damla için bir altın almış, parası olmayanları kovmuş, dilenenlere sataşmış. Seneler sonra aksi bir ihtiyar olarak hurdalığa bırakılmış. *
tarih oncesi sozlu caglardan kalma metinerdir. bu metinlerde din vurgusundan ziyade ahlak temasına yer verilir ki bu masalların hangi kulture ve medeniyete ait oldugunu ayır etmemizi engellemektedir. genelde hint kulturunden ortaya cıktıgı bilinse de bu gün bilinen binbir gece masalları arap kulturune ait masallardır.
orhan asena şiiridir..
inanılmaz güzellikte bir kız ismi.
dumanın deniz gezmiş ve adnan menderesin asılmasını eleştiren şarkısı.
çocuklar için yazılır. ama büyükleri de çok cezbeder. bunun birinci nedeni masalı aslında bir yetişkinin yazması, ikinci nedeni de insanı çeken gerçeküstü dünyadır.

toplumda oluşan pek çok yargı aslında taa bu masallara dayanır.örneğin;
kişiler ya iyi ya kötüdür.
insan ya güzel ya çirkindir.
herkes 'prenses' olmak ister.
'prensle' evlenmek ister...*
kimse de demez ki kardeşim ben böyle mutluyum...masallara fazla kaptıran bazı yurdum insanı hep'prens'*ini arar.
masalların tek kötü yanı da budur sanırım.

ama masalsız da bir dünya olmamayacağı için herkese gerçek ve masal arasındaki ince çizgiyi fark edebileceği günler dilerim...
birgün monitörü tam ortasından öptürtecek olan theme...
sertab erener' in lal albümünden muhteşem bir şarkı* yaşamın sözleri pardon şarkının sözleri ;
Geceye açar akşam sefaları
ölüme benzer güne vedaları
Deli dolu bir macera bir şölen bir düğün
Kadere kısmet narin hayatları

`ışığa uçar bütün pervaneler
Ateşe giderken ne şahaneler`
Dönerek acıyla aşkla şu alemi
Yana yana rakseder divaneler

Bir varmış bir yokmuş dünya masalmış
Her yolcudan bu handa hoş seda kalmış
Gökten üç elma düşmüş yuvarlanmış
Herkes payına düşen elmayı almış

Sora sora az gidip uz gidip Kafdağına
Gizini arar saadetin dünyalılar
Günaha yakın dururken bir yanları
Ne kadar hazin hüzünlü sevdalılar

ışığa uçar bütün pervaneler
Ateşe giderken ne şahaneler
Dönerek acıyla aşkla şu alemi
Yana yana rakseder divaneler

Bir varmış bir yokmuş dünya masalmış
Her yolcudan bu handa hoş seda kalmış
Gökten üç elma düşmüş yuvarlanmış
Herkes payına düşen elmayı almış

Sora sora az gidip uz gidip Kafdağına
Gizini arar saadetin dünyalılar
bilge ve yaşlı kişilerin anlattıkları makul olan kurgulanmış hayal dünyası.
cem köksalın insanı duygulandıran bir parçası;

Gözlerim dört duvar arasında
Sonsuzu arar oldu
Gerçekle düşler savaşında
Aklıma karşı durdu

Yollar ayrı ayrı
Uzaklarda bir yerlerde
Derin sularda kayboldu
Ağlarım yalanlara
iki yüzlü tanrılara
Yalvardım durdum ama
Ne kaldı

Kurallar yalın kolay
Onlara uymaktan zor
Düşenler günü sorar
Aslında durmaktan kork

Yıllar ayrı ayrı
Uzaklarda bir yerlerde
Eşsiz bir mavi kalmadı
Ağlarım yalanlara
iki yüzlü tanrılara
Yalvardım durdum ama
Ne kaldı
cok cok guzel bir tema olmasina ragmen ozel mesaj bolumuyle guzelligine golge dusurdugunu dusundugum sozluk temasi. beyaz ve kemik rengi background ustune acik gri ve pembe tonlar cok sonuk kalmis kanimca. ayni zamanda ben sayfasindaki okunulabilirlik seviyesi de cok dusuk. ama tum bu negatif yonlerine ragmen yine de cok basarili.
şu sıralar en çok ihtiyacımız olan şey masal/lar. tik tak'ın konu ile ilgili şarkıları bu ihtiyacımıza cevap verir nitelikte. müziği ve sözleri ile oluşturduğu o masalsı manyetik alanın çekimine kapılmaya davet ediyor hepimizi.

Öyle bir masal ki inanamam
Öyle bir rüya ki uyanamam
Kaçsa gözlerden yakalayamam
Gördüm desen de ben inanamam

Uzakta bir yerde
O bekler yanında
Kimse bilmez senden başka

Ondan bundan kaçsan düşlere
Beni sen uyandır

Bak bu masal bitmez anlatsan.
kahramanlar gibi sevecekken biten bir masalım olduğundan belki, belki de gözlerime bakarak bu şarkıyı söyleyen kahramanı çok özlediğimden, belki o bu şarkıyı söylerken bana ben başka masallarda oluşumdan, kavuşamamaktan, zamanımızın ters düşmesinden hep, aşka dair her şeyden, bu masalda geçen kahramanın hep aynı kişi oluşundan, her dinlediğimde yine aynı masala düşüren, içimi burkan, apayrı bir yerde duran, en güzel şarkısı yaşar'ın.
deniz seki'nin, başrollerinde kendisinden ziyade göğüslerinin oynadığı bir adet klibe sahip 45liği.
güncel Önemli Başlıklar