bugün

Yagmurlu bir havada,mavi-yeşil iskocya'da edinburg ya da ingiltere'de galler ya da yemyesil kuzey ingiltere dururken; gri puslu,88 milletten tiklim tepiş insanin yaşadiği londra ne yaw?ayrica ,londra'da yagmur cok yagmaz.yagacakmis gibi olur..
yazı yazmak için güzel bir gün.
ilginç bir deneyim olması muhtemeldir. Washington da yağmurlu bir günde cafede olmak gibi olabilir. Denemek gerekir.
londra da yağmurun yağmadığı gün neredeyse olmadığı için fazlasıyla sıradandır.
tırt
gereksizdir. Gözleri ıslak ıslak bakana her yer londra da bir cafenin penceresi.
+ abi şimdi londra'da olmak vardı bee.
- hayırdır lan. neden ?
+ şimdi yağmurludur orası. heyt bee.
- eee.
+ şimdi millet cafelere hücum etmiştir.
- hımm. lan olm amacın ne *mk.
+ işte yağmurlu bir günde londra'da cafede olmak isterdim.
- niye olm niye ? istanbul'un boku mu çıktı. oranın yağmurları c vitamini mi barındırıyor.
+ ya şey...
- la siktir git bi çay koy. beş çayım gelmiş benim de zaten.
rize ayder'de gece uzanıp gökyüzünü seyretmek yada muğla datçada yazın gecenin hafif esen yeliyle beraber soğuk bira eşliğinde içilen sigaranın yanında hiç bir şeydir.
şu anda yaşanmak istenilesi bir hadise.
(bkz: iyi bok yemek)
yaşanılması gereken yegane an.

tecrübeyle sabittir. evet.
Eminönüde balık ekmek yemeye değişmiyeceğim bi duygu
herhangi bir ülkede herhangi bir havada herhangi cafe de olmaktan farkı yoktur.

yani tek farkı; osmangazi de yağmurlu bir havada cafede olmak ya da sultanbeylide yağmurlu bir günde cafe de olmak cümlelerindeki dolaylı tümleçlerin sıradan ilçeler olması. yoksa iki yerde yapılan eylem ve hava aynıdır.
türk kahvesi istemek.
oldukça gereksiz para israfıdır. n'olcak boyun mu uzayacak? dedirtir. cafede oturup kahvesini içerken kitabını okuyan adam olamayanların yanından geçmeyeceği şeylerdir. gerçekten de çok gereksizdir. abi ne gereksiz işlerle uğraşıyorsunuz yahu.
* *
saat beş-altı gibiyse, hafif hafif kararmaya başladığında hava elinizde sıcak bi kupa çayla yağmurun tadına doyum olmaz.
londraya gerek yok.
mis gibi anadolu evınde, sobanın dibine tünemiş de olabılırsınız.
londra'yı resimlerde bile görmeyen yazarların, övdüğü durum.
cafeden kasıt starbucks ve nero ise ha yağmurlu istanbulda olmuşun, ha trafalgar square ya da picadilly taraflarında olmuşun atmosfer açısından pek bi sikim farklılık olmaz.
ankarada 750 lira kira verdiğimiz beş para etmez öğrenci evinde, 350 liralık kitaptan ders çalışıp, içmeye ayranımın olmamasını hatırladığımda bana hüzün verendir.
dışarıda yağmur varken terlik giyen kadınları görürseniz şaşırmayın, trafik de felç olmaz orada, 15 dakika sonra güneş yeniden gülümser bile. hüzün getirmez orada yağmur, aksine hep cıvıl cıvıldır sokaklar.
mal mal sağa sola bakınıp, siktiriboktan içeceklerin fiatlarının 5 sterlin(14,250)tl 'den başladığını menüden okuyunca semtteki kahvanenin özlemini duymaktır.
cafe de oturmanın en üst düzey halidir. mesela piccadilly de sol tarafta bir nero vardır yaslanırsın camın yanındaki masaya yağmurda sakin sakin koşuşturan insanları izlersin bir şeyler okursun mutlu olursun sebepsiz yere.
klozette hacetimi giderirken sigara içmeyi tercih ederim çok daha keyiflidir efenim.
bazen film sahnesidir. bazense hayal.
şu an çok iyi giderdi herhalde.yok yani gittiğimden değilde istediğimden.
evde olmak gibi değildir.