bugün

çetrefilli bi durumdur. insan durup bi düşünmüyor değil. (bkz: boşa okuyor olmak)
lisesi bilmem nesi önemli değil görev kutsaldır.
verilen görevi layıkıyla aşkla şuurla yapmaktır.
ülkemizde "liyakat" in ne kadar önemli olduğunun kanıtıdır.
Üniversite okumanın ya da okul okumanın bir kıstas olmadığını düşünüyorum. Yani en azından okumak bir yere kadar cahilliği alabiliyor. Ne üniversiteliler gördüm insan demeye çeyrek kala vazgeçmiş dersiniz. Tam tersi de okumadan güzel temiz kalabilmişler de var. Yani bu konuyla ilgli kesin bir bilgi yok.
bahsi geçen başlık yaşanan bir örnekten midir bilmiyorum.
ancak şöyle bir mevzu da vardır ki eğer lise mezunu müdür tırnaklarıyla geldiyse koltuğuna yadırganacak bir durum yoktur. üniversite mezunu memur belki daha çok genç ve tecrübesizdir. ayrıca maalesef ülkemizde ihtiyaç fazlası açılan bölümler ve ihtiyaç fazlası verdiği mezunlarla artık üniversite mezunu olmanın da bir tatlılığı kalmamıştır. hatta eskinin ticaret lisesi mezunlarının valilik vs. gibi kurumlarda çalıştığını ve ne kadar kalifiye olduğunu sizler bilemiyorsa anneleriniz babalarınız bilecektir. sorabilirsiniz. ha, eğer ki bu başlık bir haber ya da bilinen bir örnek üzerine açılmışsa ve o lise mezunu müdür, dayıları/hocaları sayesinde makamında ise o zaman tüm yazdıklarımı yutar bu sefer eğitim sistemi yerine bu kara sisteme bela okurum.
saygılar.
Biz buna alaylı olmak diyoruz.

Özel sektörde çoktur..

Bir alaylı olarak şunu diyebilirim..

Çekirdekten gelen adam malzemenin değerini biliyor..
Sektöre ve tecrübeye göre değişebilen yorumlar yapılabilir eğer lise mezununu olan kişi birinin akrabası, eşi, dostu değilse.

Demek istediğim: 45 yaşında olup 25 senedir o işi layıkıyla yaparak çalıştığı noktayı gelmiş birine, 22 yaşında yeni mezun bir genç "of bunun da diploması yokmuş" deme haddine sahip değildir.
Türkiye de özel sektör alaylıların elinde. Alaylı olmak kötü müdür? Tabi ki değil. Fakat süregelen bu sistem şöyle bir sorunu doğurmakta; Alaylı insanlar geldikleri noktaya sağlıksız zorluklar yaşayarak geliyorlar, bu eğitim almamanı bir sonucu aslında. Böyle geldikleri için eğitimli olana karşı bir ön yargı var sektörlerde. Tecrübesiz eğitimliye karşı özellikle bir hor görme, dikkate almama, ezmeye çalışma durumu hakim. Çünkü bu adamlar yani alaylılar, yükselirken yaşadıklarından contayı yakıyorlar ve benzer konumlara yakın yeni başlamış ve eğitimli kim varsa hor görüyorlar. Bu da ülkede eğitimli çalışanların alaylı develer arasında ezilmesine neden oluyor. Bu sistem hiç değişmiyor. Çünkü sistemin kendisi alt sınıfı ezerek ödüllendirmeyi normalleştirmiş buna alıştırmış, eğitimli kendisini geliştirmiş bireye bu tam oturmuyor, tam oturmayınca bu görevi alaylılar yapıyorlar. Yani bu şuna benziyor, ben skildim senide skeceğim yok öyle dirsek çürütüp buralara gelmek. Aslında hastalıklı ama insani bir tavır bu. Ben çok süründüm o sürünmesin yerine babamın oğllu değil öyle kolay değil diyerek şartları daha da zorlaştırıyorlar çünkü kendileri alaylı maceralarında sürekli itilip kakılmışlar, diploma olmayınca en zor yerden öğrenmişler her şeyi. Peki nerede bilim, teknoloji, eğitim bu sıracılık kafasındaki düzende? yok.

Sermayenin de işine geliyor bu durum, çünkü alt sınıfın ezilerek bir şeyler kazanabileceği algısı kendileri tarafından korunup kollanıyor buna sahip çıkıyorlar.
Torpil was here (twh).

Swh.
Yoktur...
20 sene öncesine kadar mümkün olan meret. Günümüzde torpille bile mümkünatı yok.
türk devlet teşkilatlanmasını bir çok anlamda özetleyen durumdur.
Üniversite mezunu olunca lise mezununu aşağılık görmek neyin kafasıdır.
Valla kusura bakmayın benim şirketim de lise mezunu adamlar üniversite mezunu olanlardan çok iş biliyor ve daha verimli çalışıyor. Zam konusuna gelince de üniversite mezunu adamlar gelip daha çok zam istiyor ve tek gerekçeleri ise biz üniversite mezunuyuz onlar lise mezunu demek oluyor. işte bu sebeple Tekniker adamla teknisyen adamın arasında seçim yap deseler teknisyeni seçerim. işverene iş yapacak adam lazım, o benden aşağıda diyerek yan gelip yatacak adam değil..
Insanları sadece okul okuyup diploma pesinde kosmasınin yanlış oldugunu göstermektedir.
Nice patronlar varki ortaokulu bile bitirmemiş olup altinda yuzlerce muhendis çalıştiriyor.
Onemli olan hayatı okumak.
Mühür kimdeyse süleyman o dur. Fakat her mühür sahibi süleyman, hz süleyman (a.s.) değildir. Müdür var ilkokul mezunudur profu cebinden çıkartır. Memur var hayat okulu mezunudur öylesine işbilirdir ki amiri ters yüz eder. Bir fabrikada iki üniversite mezunu müdürün sağlayamadığı yönetimi ve pazarlamayı kimsenin kaale bile almadığı saçı sakalı ağarmış elinde anahtar sırtında tulum üstü başı kir pas içinde bir usta sağlayıverir. Bu yaşandı. Ticaret müdürleri, personel müdürleri, halkla ilişkiler, satın alma sorumlusu yöneticiler, az daha fabrikayı batırıyordu. Bunların içinde patron çocukları da var. Allahtan patronaj uyanık çıktı da hepsi kovuldu, iş 1 tane usta ile dönmeye başladı. Zarar eden borç batağında sürüklenen işletme, değişim sonrası hem kârâ geçti hem de borçlarını bitirdi. Liyakat diplomayla olmaz. Normalde ilim insanı aziz (kuvvetli kudretli hakim) eder. Fakat tecrübe de ilimdendir. Adına ustalık denir. Diplomayla da kazanılmaz. Toplumun belli kademelerinde mevcut hiyerarşinin içinde illaki tahsile yönelik üstünlük algısı olacak. Fakat bu, mekteplilerin alaylıları hakir görmesine yada tersine sebep olursa o zaman liyakati gözden kaçırırsınız. Sonra da saçınızı başınızı yolar oturur düşünür durursunuz niye bu iş böyle oldu diye. iş bilenin, kılıç kuşananın hakkı.
Liyakata uygun değildir. Ahbap çavuş ilişkisidir.
Lise mezunu başkanın üniversite mezunu işsizleri.