bugün

ilk Mecliste bir gün laiklik konusu oluyordu. Gazi Mustafa Kemal Paşa o gün Meclis'e başkanlık ediyordu. Meclis'in tanınmış din adamlarından biri kürsüye geldi. Alaycı bir tavırla: "Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz ben bu laikliğin anlamını anlamıyorum." diye söze başlarken başkanlık makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak "Adam olmaktır Hocam, adam olmak!" diyerek Hocanın sorusunu yanıtlamıştır.
olmazsa olmazımızdır, adam olmaktır.
inanç özgürlüğünün teminatı olan kavram. ülkemizde bu teminatı delen mahalle ve çevre baskısı mevcuttur.
sözde kalmadığı sürece türkiye'nin olmazsa olmazıdır. zorunlu din dersinin olduğu, aleviler gibi bu toprakların en temel unsurlarının baskı altında alındığı, azınlıklara eğitim hakkı verilmediği, diyanet gibi kavramların hüküm sürdüğü bir coğrafyada laiklikten nasıl bahsedilebilir anlamak mümkün değil.

haşa azınlıklara eğitim hakkı dediğinizde sokak ortasında dayak bile yiyebilirsiniz...
guc degil gucsuzluktur. turkiye laik degildir din bakanligi olan bir ulke. yilda bir milyar dolar belirli bir dine harcayan ulke laik degildir zaten. amac diger insanlara yasam hakkidir.
ülkemizin en az yüzde 47 si tarafından dinsizlikle aynı kefeye koyulan kavramdır. sözlüğümüzde ise durum daha vahim gibi.
laiklik ilke olarak insanlara bir dine mensup olsalar bile dinsizmis gibi bakmak, kanunlar onunde esit saymaktir. demokrasinin temel prensibi olan esitligi saglayan en temel prensiplerdendir.
siyasal alanda ve toplumsal alanda din kurumlarinin bir guc olarak ortaya cikmamasidir.
Türkiye'de halen tam anlamına kavuşmamış yada insanlarca tam olarak anlaşılmamış durumdur.

din ve vicdan özgürlüğüdür. isteyen istediği dine mensup olur ve gereğini özgürce yerine getirebilir.
ama müslüman bir genç dininin gereğini yaparda başını örterse okuma hakkına sahip olamıyor. o zaman şöylemi olacak ya müslümansın ya üniversite mezunu.
demokrasi aşısı yapılmadığında stalinist bir rejim yaratma potansiyeline sahip, din özgürlüğünüde bünyesinde barındırdığı baasçılar tarafından görmezden gelinen ilke.
''Kemalizm'' akımı ile birlikte alternetif din üretme oyununun bir parçasıdır.
Rus devriminin 15. yılı kutlamalarında Çiçeri'nin Türk heyetine hitaben sözleri: " Mustafa Kemal gibi büyük çapta kudret sahibi bir adamın başınızda bulunması sizin için ne kadar büyük bir kuvvet ise, onun dostluğu bizim için de aynı şekilde kuvvet ve bahtiyarlıktır." ilk Meclis'te laiklik hakkında konuşuluyordu. Meclisin tanınmış din alimlerinden biri kürsüye gelerek alaycı bir tavırla: "Arkadaşlar bir laikliktir gidiyor. Affedersiniz ben bu laikliğin manasını anlayamıyorum." Meclis başkanlığı makamında bulunan Mustafa Kemal Paşa dayanamamış, oturduğu yerden elini kürsüye vurarak: "Adam olmak demektir hocam, adam olmak!" cevabını verir.
türkiye'de otoriter tavırlar ile savunulmasına hep karşı olsam da, türkiye'nin gelişimine büyük katkılarının da asla göz ardı edilmemesi gereken bir ilkedir. türban'ın üniversitelerde serbest bırakılmasını destekleyen bir insan olarak laikliği de sonuna kadar destekliyorum. çünkü hiçbir insanın iradesine karışılamaz. en samimi inanç, bir insanın kendi iradesi ile sahip olduğu inançtır. din polisi ile, dini kurumların baskıları ile sahip olunan inanç boştur ve dinlere en büyük zararı verir. şu anda islam'ın dünyada bu tür bir olumsuz bakış açısına sahip olmasının nedeni de budur. türkiye belki de tek başına dünyaya islam'ın açık yüzünü göstermektedir. o yüzden bu ilkenin değerini çok iyi bilmeliyiz. bir müslüman da gayet laik olabilir, olmalıdır. eğer insanların özgür iradesine inanıyorsa. zaten tersinde kendi inancına ters düşmüş olur. çünkü bu dünya bir sınav ise zaten inanç insanların özgür iradesine bırakılmalıdır.
sözlükteki bazı atgözlüğü takmış yazarlara abileri tarafından dinsizlik* veya din düşmanlığı olarak öğretilmiş kavramdır.

(bkz: yazık)
lenin'in dine yaklaşımı veya laik tanımı: "Din, kişinin özel sorunu olarak kabul edilmelidir. Sosyalistler, din konusundaki tavırlarını genellikle bu sözlerle belirtirler. Oysa herhangi bir yanlış anlamaya yol açmamak için bu sözlerin anlamı kesinlikle açıklanmalıdır. Devlet açısından ele alındığı sürece, dinin kişisel bir sorun olarak kalmasını isteriz. Ancak, Partimiz açısından dini kişisel bir sorun olarak göremeyiz. Dinin devletle ilişkisi olmaması, dinsel kurumların hükümete değin yetkileri bulunmaması gerekir.
Herkes istediği dini izlemek ya da dinsiz, yani kural olarak bütün sosyalistler gibi ateist olmakta tamamen özgür olmalıdır. Vatandaşlar arasında dinsel inançları nedeniyle ayrım yapılmasına kesinlikle göz yumulamaz. Resmi belgelerde bir vatandaşın dininden söz edilmesine de son verilmelidir. Kiliseye ve dinsel kurumlara hiçbir devlet yardımı yapılmamalı, hiçbir ödenek verilmemelidir. Bunlar, devletten tamamen bağımsız, aynı düşüncedeki kişilerin oluşturduğu kurumlar niteliğinde olmalıdır. Ancak bu isteklerin kesinlikle yerine gelmesi halinde, kilisenin devlete Rus vatandaşların ise kiliseye feodal bağımlılıklarının sürdüğü, (bügüne kadar ceza yasalarımızda ve hukuk kitaplarımızda yer alan) engizisyon yasalarının var olduğu ve uygulandığı, insanları inançları ya da inançsızlıkları nedeniyle cezalandırdığı, insanların vicdan özgürlüğünü baltaladığı ve kilisenin şu ya da bu afyonlamasıyla hükümetten gelir ya da mevki sağladığı utanç verici geçmişe son verilebilir. Sosyalist proletaryanın modern devlet ve modern kiliseden istediği, kilise ile devletin birbirlerinden kesinlikle ayrılmasıdır."
Laiklik kişinin dininin gereğini özgürce yapması ise neden türbanlı kardeşlerimiz üniveriteye giremiyor. Siz başörtüsüz namaz kılabilirimisiniz. hayır demekki türban islam dininin bir gereği eeee... hani dini vecibelerini özgürce yapabiliyordu neden baş örtülüler üniversiteye giremiyor. bakın ingiltere şeriat mahkemeleri kurdu. belçikada başörtülü bir türk milletvekili oluyor ama %99 müslüman olan bir ülkede neler oluyor.
anlaşılmamış ve anlaşılması istenmeyen, ağzı olanın tanım oturttuğu, kendisi soğuk, tanımları soğuk, içeriği soğuk bir kelime.

(bkz: adın batsın)
ülkemizde enigmaya dönüşen paradigmadır.
ulusal bağımsızlık ilkesinin gerçekleştirilmesi milli egemenlikten gecer öncelikle... milli egemenliğin sağlanması için en gerekli kavram laikliktir.

(bkz: mdd)
din ile devlet işlerini birbirinden ayıran olgu.
tanımının din ve devlet işlerinin birbirden ayrılması olmasından dolayı devleti ne kadar koruyorsa dini de koruması gereken laikliğin çıktığı fransada bile ülkemizdeki kadar yobazca anlaşılmayan kavram...ayrıca diyanet işlerinin devlete bağlı olması da apayrı bir drum olmak iktiza eder...
Herkesin içinden inanması.
şuan ki başbakanımız recep tayyip erdoğan'ın yıllar önce

"bir insan ya müslümandır ya laik. ikisi birlikte olamaz"

şeklinde yaptığı açıklamadan feyz alınırsa caiz olmayan bir olgudur.**
Türkiye'de halk egemenliğini, demokrasiyi ve bilimsel düşünceyi simgeleyen kavram.
ilber ortaylı hocanın da buyurduğu üzere müslümanlık ve yahudilik gibi dinlerde uygulanması mümkün olmayan aparat. diyanet, imam-hatipler, zorunlu din dersleri gibi hususlara bakılacak olursa türkiye'nin devlet yapısının laik olduğunu iddia etmek devlet bahçeli'nin ses tellerinin çelikten yapılma olduğunu iddia etmek kadar gerçekçidir.