türkiye cumhuriyetin temeli ve türkiyenin şuan iran,afganistan gibi şeriatla yönetilen bi ülke olmasını engelleyen en önemli ilkesi ve yine atamızın ileri görüşlülüğü sayesinde koruma altına alınmıştır koruma altına alınmasaydı, türkiye şuanda bir islam ülkesiydi.
bunu savunan teknik olarak müslüman olamaz. zira islam, hayatın her alanına(insani ilişkiler, yasama, yargı, ekonomik mevzuatlar,vb.) kaideler getirmiş bir öğretidir. şimdi, her şeyi yoktan vareden sensin deyip de ama kurallarımızı biz koyarız derseniz, teknik olarak islam'a muhalefet etmiş olursunuz. sonra teknik olarak ölür, dirilir çok teknik bir biçimde sorguya çekilirsiniz.
laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması değildir. allah her yerdedir. o halde din her yerdedir.

laiklik ise devlet ve caminin birbirinden ayrılmasıdır.
laiklik devlet ve caminin birbirinden ayrılması değil, osman ile lütfiyenin birbirinden ayrılmasıdır.
Cumhuriyet dahil, atatürk'e tek mâl edilebilecek devrimdir. Vatanın savunulması, kurtarılması, hudutları, hatta yönetim şekli ve saire bütün milletvekilleri, komutan ve hatta bütün türk milletinin meselesi olmuş; mustafa kemal gibi cesur olanların ve ondan ilham alanların rey ve azimleriyle gerçekleştirilmiştir. Fakat laiklik sadece atatürk'ün düşünüp cesaret edeceği ve başaracağı bir devrimdir. Ondan başkası bunu akıl etse bile olabileceğine inanmaz.
Laikli ve devamında bugün çağdaşlık diye andığımız kadının tesettürden çıkması ve erkekli çevrelere girmesi, yani sosyete mustafa kemal'in bir gençlik özentisidir. Yetkim olsa yaparım demiştir ve yapmıştır.
Atatürk bir kahramandır. Kahramanlık ise konjoktürün eseridir. Meselâ Türkiye'nin bütün sivil başbakanlarını könjonktür belirlemiştir. Ülkesini zirvede alıp giderken bayır aşağı salan kanunî sultan süleyman osmanlı'ya en parlak dönemini yaşatmış padişah olarak anılırken; yıkılmış ülkesini parçalanmaktan kurtarmaya çalışan ve elinde hiç bir güç olmadığı hâlde otuz dört yıl direnen ikinci abdülhamit ise müstebdittir. Böylece kahramanlık içerisinde mecburî bir popülarite barındırır. Atatürk ise nâmını hak eden ender kahramanlardandır.
Türk milleti vatanını savunurken cihad ve şehadet fikrindeydi. Birçok cephede harp tecrübesi bulunan gazi paşa'yı dahi tesir altında bırakan bir azimle çarpışıp öldüler. Yedi düvele karşı müslüman toprağını savundular. Hem gâvurla hem hayınla çarpıştılar. Allah deyip öldürdüler, allah deyip öldüler. Kırıldılar ve doğurmadılar. Sekiz sene içinde imparatorluktan geriye küçük bir ülke kaldı.
Baş komutanlık meydan muharebesi konjonktür kavramına çok yerinde bir misal olacaktır. O muharebede en küçük bir kayıp, mustafa kemal'in kahramanlığını bitirecekti. Ama vatan ne kadar zor durumlara düşse de ahval ve şerait hep onun lehine oldu.
Müslüman toprağı kısmen de olsa fiilî işgalden kurtarıldı. Sıra siyasî ve ekonomik işgalden kurtulmaya geldi. Bu savaşta şehadet yoktu. Türk milletinin ölmesi gerekmiyordu. Mustafa kemal onlardan ölmelerini istemedi. Yeni konjonktürü okudu ve plânlar yaptı. En güvendiği arkadaşlarına bu plânları uygulatmaya azmetti. Zaman içinde çoğunu başardı. Her zaferinde kahramanlığı biraz daha pekişiyordu.
Gazi paşa bir gün cumhuriyeti ilan etti. Cumhuriyet osmanlı'nın meşrutiyette aradığı şeydi, güzeldi. Gerçi meşrutiyeti de öğrenci mitinglerinde atacakları sloganlar ezberletilirken öğrenmişlerdi ama iyiydi, hani genç işiydi. Fakat cumhuriyetin bir farkı vardı. Onu savunacak, yollarda adını bağıracak genci yoktu cumhuriyetin. Hepsi ölmüştü. Cumhuriyet olgun insanların gençlik heyecanlarıydı. Müthiş bir devrimdi fakat türk milleti alttan alta buna hazırdı. Meşrutiyetiydi, meclisiydi... konjonktür yine sahneye çıkmış ve acımayacak, geçti geçti bak, oldu da bitti maşallah tesellileri sunmuştu. Millet buna o kadar hazırdı ki cumhuriyeti ismet inönü bile ilan edebilirdi. Çünkü atatürk mücadeleyi oraya kadar millî iradeyle getirmişti. Cumhuriyet kaçınılmazdı.
Sonra halifelik kaldırıldı. Ama halife hazretleri millî iradeye karşı gelmiş ve bir padişah gibi hareket etmişti. Oysa bu vatanı millî irade kurtarmıştı. Halifenin böyle bir hakkı yoktu. Halifelik makamı oylanarak tbmm'nin manevî şahsına mündemiç hâle getirildi. Devletin dini islâm'dı.
Sonra islâmî eğitim ve mahkemeler kaldırıldı. Medenî kanun uygulanmaya konuldu. Kıyafet kanunu çıkarıldı ve şapka giyme zorunluluğu getirildi. Dergâh ve türbeler yasaklandı. Böylece laiklik aşama aşama getiriliyordu.
Türk milletinin böyle bir beklentisi var mıydı? Millî iradeyi düstur edinenler o iradeye zorla şapka giydiriyordu. Şapka! O günkü moda şapkaymış, acaba bugün olsaydı? türk milleti uğruna canlarını verdiği harpten sonra hiçbir cephesi ve düşmanı olmayan bir harbe girmişti. Türk milleti şapka giymek veya türbeleri yasaklatmak için mi savaşmıştı?
Padişahlık veya diktatörlükte böyle bir şey sorgulanamaz. Atatürk padişahlığını ilan etseydi ve aynı devrimleri padişah sıfatıyla yapsaydı biz o devrimlerin sonuçlarını tartışacaktık; ama atatürk ülkesine demokrasiyi getirmişti, öyle diyordu. Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir! Laiklik milletin hükmü müydü?
Halife yanlısı görünen ve ingiliz destekli olan şeyh said isyanı genç ve dikkatli ülkeyi sarsmayı başardı; çünkü haklı görünen bir bahaneleri vardı: halifelik makamı! Bir kastı olmayan halk tarafından destek görmese durdurulması bu kadar güç olur muydu? Bu isyan musul ve kerkük'e mâl olmuştu. kâzım karabekir paşa bu olay için "bu milletin başa getirdiği insanlar rakı ve gurur sarhoşluğu içindedirler?" Diyecekti.
Laiklik batıdan alınmış fakat özü değiştirilmiştir. Avrupa da laiktir ve yasaları kiliseyi korumayı bir borç bilir. Zaten onlar siyasetlerine ters geldiği zaman dinlerinde revizyon yaptıkları için böyle bir yasaklama çabasına ihtiyaç duymazlar. Bizde ise sıradan insanların dinlerini yaşamaları bile laikliğe aykırı gerekçesiyle engellenir. Laiklik aslında din karşıtlığına bulunmuş kılıftır.
Kurtuluş savaşının kazanılmasında maddî ve manevî sahalarda büyük tesirleri bulunan Kâzım karabekir ve mehmet akif ersoy uğruna çırpındıkları vatanlarına devrimler yüzünden küsmüşlerdir. Ve onlar gibi nicesi...
Kalırsak gazi, ölürsek şehit oluruz diye yola çıkılan ve vatan islâm'ın son kalesi olarak görüldüğünden islâm'ı korumak gayesinden başka bir şey olmayan mücadelenin mağlûbu çok; galibi yoktur. Devrimler türk milletini yenmiş; türk milleti de devrimcilere küsmüştür.
anayasasında türk milletinin dini islam'dır diye yasa bulunduran bir ülkenin sonra vatandaşına lai-kim dedirtmesine sebep olan ataturk ilkesi.
gereklidir.
değiştirilemez.
bazı yanlışlıkların giderilmesi gerekir(misal üsteki).
avrupa'da da bizdeki gibi varmış ama abd'de laiklik diye birşey yokmuş efendim. herkes inancını istediği gibi yaşayabiliyormuş. başörtüsü ile bilmem ne yapabiliyormuş. yahu abd dediğin ülkede herkes istediği gibi inancını yaşayabiliyor, başörtüsü ile okula da gidebiliyor ama devlet laiktir. yani devlet sana verdiği hizmette tüm inançlara eşit yaklaşır. mesela verdiği eğitim hizmetinde herhangi bir dine yakın durmaz. bir yılbaşı ağacı dikerken bile hz isa'nın resmini herhangi bir mezhebe yakın bile durmamaya özen gösterir. bu ülke de bunu yapmaya çalışıyor ama bir başörtüsü meselesinde takılıp kaldık. alınan hizmette yani eğitim hizmetinde dinlere yakınlık duymadan hizmet vermeyip her dine eşit mesafede olduktan sonra hiçbir sorun yok. tüm dünyada gelişmiş olup da seküler olmayan bir ülke yok. bunu ben söylemiyorum. türkiye'deki profesörler söylüyor.
Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik,

her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi,

ibadetini yapabilmesi ve dini inançlarından dolayı

diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir.
hürriyet olduğu söylenen zorbalık. (kimi ülke ve durumlarda)
(bkz: layık olan camiye layık olan meyhaneye)
(bkz: layıklık)
eşitlik ilkesinin din açısından uygulanışıdır.
laiklik sadece hristiyanlık-musevilik-müslümanlık-ateistlik.vb. olarak düşünülmemeli,
dinlerin herbirinin içindeki mezhebler,tarikatlar,inanış örüntüleri(türban,çarşaf,sakal,bıyık,kıl,yün) vb. olarak ta düşünülmelidir.
devletin hukuken her inanışa eşit mesafede olması ve hiç kimseyi inancından dolayı yargılamaması demektir.

laiklik çağının çok ilerisinde bir görüş biçimidir ve türkiye bu ideolojik noktayı kaçırmayarak döneminin çağdaş düşüncesi roma ilkeleri üzerine inşaa edilen osmanlının, 3-4 yüzyıl evvelki çağdaşlığını tekrardan yakalama şansını elde etmiştir.
bireyin yapısına işlemelidir bu mantık potansiyeli aslında anadluda vardır ama anadolu insanının muhalif ve kabullenmeden önce karşı çıkışlarla sınayan yapısı laiklik fikrinin "laiklik" olarak kabullenilmesini sancılı hale getirmektedir.. türklerde bu potansıyel toplumlara hükmetme geleneklerinden ve ılımlı tutumlarından dolayı her zaman vardı ve olacaktır..
laik olmayan kişilerin "ben laik değilim" dememek için anlamını değiştirmeye, içini boşaltmaya çalıştığı kavram.

laiklik sizin sandığınız veya sanmak istediğiniz gibi devletin her dinden vatandaşına eşit davranması değildir. laiklik kavramı bu kadar basit değildir. bunu söyleyen ya üstteki tanıma uyan bir manipülatördür, ya da gerçekten hiç okumamış, kara cahil kişidir.

doğru tanımı isteyenlere bilgim dahilinde yardımcı olabilir, ya da kendilerini okumaları gereken kitaplara yönlendirebilirim.
atatürk'ün insanlar dini kullanmasın, din üzerinden prim yapmasın diye,dinine olan saygısından dolayı getirdiği ilke. toplumun refahı açısından büyük rol oynar. ama biz ilkeyi yaşatmasını bilemediğimiz için sürekli kargaşa çıkıyor.

şeriat'a gelince, toplumların, devletlerin kuralları olduğu gibi dininde kuralları vardır, bunun adına denir şeriat. "şeriata inanmıyorum" demek allah'ın kurallarına inanmıyorum manasına gelir.

şeriat topluma uygulanamaz. hiç kimseyi zorla dine bağlayamazsın, kul ile allah arasında gerçekleşir,allah ile toplum arasında değil..toplum azarsa onun cevabını allah verir. (olağanüstü bir şekilde yok olan kavimler gibi. )din kuralları tek başına sosyal hayatı düzenleyemez.
dine saygısı olmayan dinsizler tarafından çarpıtılarak "dini baskı altında tutmak" amacıyla kullanılan, benzerleri gibi yoruma ve art niyetli kullanıma açık, saçma sapan bişey.
turkiye de sunni islam ı yaymak icin kullanılan propaganda aracı.

-sunnilik iyiiii, alevilik kotuuuuu, sunnilik iyiiii, ateistlik kotuuuu, sunnilik iyiiii, hristiyanlık kotuuuu...
evet efendim, günümüzde yanlış algılanan ve yorumlanan; fakat şu an dünya üzerinde bir devlet için uygulanması gereken en önemli ilkedir.

belki o dönemde atatürk fazla yaptırımcı olmuş olabilir; ama günün şartlarına ve çevrede dolaşan lafazan şeriatçılara karşı böyle davranması gerekirdi.

şu an biz ne yapıyoruz. "haaa atatürk böyle davranmış biz de öyle dvranalım".

atatürk zekiydi; anlayışsız ve bağnaz değildi. tehlikenin farkındaydı, önlemini almıştı ve bir liderdi; bu vasfını da kullanarak insanları değiştirmeye çalışmıştı. eleştirerek ve dışlayarak kimseyi ezmeye çalışmamıştı.
ne olduğunu kimse bilmiyor bence bu kavramın. sanırım fezada dolaşan bir balon.

bazıları "ufo" zannediyor.
bazıları "taş" atıp kovalıyor.
bazıları da onun uğruna her şeyden feragat ediyor.

ama şunu bilirim; bu şey her neyse onun yüzünden insanlar sıkıntı çekiyor. özgürlükleri kısıtlanıyor. tüm bunlar yetmiyor. "ben dinimi özgürce yaşamak istiyorum" diyenlere "sus lan yobaz" deniyor. allah inşallah bizi içimizdeki beyinsizler yüzünden helak etmez.
laiklik esasen şöyle çok geniş bakarsak; hukuk sistemi, yönetim sistemi vs... sistemlerin ateizmle yönetilmesidir. Eşitlik özgürlük içinde bu gereklidir. iyi ki varsın laiklik Teşekkürler Yüce Mustafa Kemal!!!
eğitime pek yansıdığı söylenemeyen Atatürk ilkesi.
ateistler tarafından yönetildi sanılan ilke. daha çoğu kişi amacını anlayamamış bu ilkenin. din bireyi, devlet tüm halkı ilgilendirir. din ve devlet işlerinin birbirine karışmaması ilkesi, buradan gelir.

(bkz: sözde laiklik)
laiklik devletler için üretilmiş bir kavramdır, dolayısı ile şahısların değil devletlerin laikliğinden söz edilebilecektir.
son zamanlarda elden gittiği iddia edilen bir olgudur. anayasada sadece din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak algılanan türban takmakla elden gittiği inancına sebep olan yanlış algılamalara yol açan bir maddeler bütünüdür. ama kimse bilmez laiklik yasasının içinde din ve vicdan özgürlüğü olduğunu. ha bu madde islam dininin hoşgörü kavramını unutanlar içinde geçerlidir. yani ne dinini yaşıyor diye kimseye kısıtlama getiremezsin ne de birine neden ibadet etmediğini ya da neden müslüman olmadığını sorgulayamazsın. çünkü herkes istediği gibi yaşamakta serbesttir. kimse de beni çok dindar biri olarak algılamasın ben sadece vicdanı ve din özgürlüğü olan biriyim.
yıllardır din işleri ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması olarak anlatılmıştır ancak bu doğru değildir. laiklik, dinin dünyevi hayattan tamamen çıkarılmasıdır. yani bir insanın bir şeyi yaparken dini cezaları veya ödülleri düşünmeden yapabilmesidir. insanlığın yüceleştirilmesi tanrının kişiselleştirilmesi söz kounusudur.
ülkemizde yanlış anlaşıldığına ve yanlış uygulandığına inandığım ilkedir. laiklik din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır.
din insanların dünyevi yaşam tarzlarını düzenleyen onlara doğru yolu gösteren bir sistemdir *.
devlet ise farklı dindeki insanların da bir arada yaşamasını sağlayan sistemdir. * dinin devlet işlerinden ayrılması bence bu noktada lazımdır.
devletin dini yok sayması gibi bir durum olmaz olamaz. çünkü hırsızlık ve cinayet gibi devletin önlem alıp suç sayacağı olaylar bütün dinlerde zaten suçtur *. ama içki içmek gibi islamiyette haram olup hristiyanlar için günah olmayan bir olayın din gerekçesiyle yasaklanması laikliğe aykırı olur.
inanç özgürlüğü gereğince bir insan başka bir insanı tahrik etmeden ve ona zarar vermeden kendi dininin gereğini icra edebilmelidir ki devlet insnalara bunu yapmaları için imkan sunmaktadır.*

ne yazık ki, ülkemizde dinin toplum içersinde yaşanmaması gerektiğine inan insanlar var. laikliğin sadece dini simgeler yasaklanarak sağlanacağını düşünen insanlar var. ve insanların laik olabileceğini düşünen insanlar var.
peki insan laik olabilir mi?
örnekleyeyim: bir insan yaptığı işte dürüst olması gerektiğinin bilincindeyse ve dini de dürüst olmayı emrediyorsa o insanın yaptığı işte kendini dininden koparması mümkün olabilir mi? bence olmaz. işte bu yüzden insan laik olamaz. çünkü insan bireydir. çünkü insan müslümansa müslümandır, hristiyansa hristiyandır, ateistse atesittir. insan aynı anda hepsi olamaz. ama devlet aynı anda hem müslümanı hem hristiyanı hem de ateisti içeriyorken laik olmak zorundadır.

bir de 85 küsür yıldır cumhuriyetiz ama biz toplum olarak hala bu ilkeyi tartışıyoruz. keşke bu ilkeyi tartışacağımıza ülkemizi ve toplumumuzu nasıl geliştirebileceğimize baksak. *
kamalist laiklik dine saygılı ama dinin siyasete karışmadığı ,aklın ve bilimin ışıgında sorunlara çözüm arayan bir toplum, akla ve bilime dayanan bir milli eğitim öngörür. bazı kuşakların demokrasinin, bazı kuşakların ise bir din devletinin gereklerine göre yetiştirilmemesine karşıdır.