bugün

açık açık söylenemeyen bir şey var, bütün o sinirden gerilmiş, dokunsan çığlık çığlığa ortalığı birbirine katan simaların ardında muhteşem bir riyakarlık, iki yüzlülük yatıyor. kürt açılımı diyerek yapılmaya çalışılan şeyler yıllardır kendilerini solcu, demokrasi havarisi, bu devletin kurucu unsurları olarak tanımlayanların yanlarına gelen kürtlere söyledikleri şeylerden ibaret. herhangi bir kürde "evet, kürtçe konuşmanız gerekiyor, ama bu emperyalissst.." diye başlayan cümleler kuran dangalak takımı bugün orak ve çekiçleriyle hazır kıta "bölücülük" türküleri okuyorlar. Niye? çünkü böyle bir açılımı bu "takunyalı" takımının yapıyor olması hiç işlerine gelmiyor. ancak böyle bir açılımı yapmak için bu zerzevatın asla sahip olamayacakları bir cesarete ve metanete sahip olması, daha da önemlisi bu topraklarda yaşayan insanlara itimadının olması gerek. Ama yok, onlar boş sokaklarda özgürlük naraları atmak, üniversite kantinlerinde emperyalizm eleştirileri yapmak, plazalarda iş bağlamakla ve bu milletin ciğerine işleyen problemleri kendi işlerine yarayacak şekilde kullanmakla meşguller.

hani nerede o vicdanı paçalarından akan ece temelkuran hanfendi? hiç sesi çıkmıyor? iş gücü bir ihtilalin nasıl yaralar bıraktığını anlatmakla geçiyor, ne o yaraları iyileştirmek için bir adım atar ne de o adımı atanlara müsaade eder; zira onun varlık sebebi o ihtilalin açtığı yaralardır. o yaralar olmadan ne yazabilir ki? güneydoğuya gidip çocukların başlarını okşamayı, onları bu hale getiren insanlara lanet okumayı çok sever ama onları bu halden kurtarmaya çalışanlar "takunyalı" olduğu için sessiz sessiz oturur. haysiyet sahibi olmakla haysiyet sahibi kalmak arasında ciddi farklar var tabi.

yine söyleyeyim, bugün burada bu açılımla yapılmak istenen şeylere çeneleridnen salyalar akıtarak çemkirenler bu millete faydası olacak bir iş yapabilecek kalibrede değiller ve olamayacaklar. zaten öyle bir niyetleri olduğunu da zannetmiyorum.
"türk" kelimesinde "k" ile "t" harfinin yer değiştirilmesinden esinlenilmiş eylem.
türk veya kürt ayrılımını başlatanlar; bundan on yıl önce yayımladıkları atlasta türkiye haritasının altına kürdistan yazan kürtlerdir. onlar bizimle yaşamak istememektedir. türkiye lazıyla, çerkeziyle, arnavutuyla, kürdüyle bir bütündür. bu bütünü bozmak isteyen onlardır. son seçimlerin sonunda dtp li milletvekilleri yaptıkları konuşmalarda kazandıkları illeri sayıp amacımıza ulaşacağız.k ürdistanı kuracağız demişlerdir. bu ne anlama gelmektedir. binbir mücadeleyle kazanılmış bu ülke nereye gitmektedir.
(bkz: laz açılımı)
(bkz: boşnak açılımı)
(bkz: çerkez açılımı)
(bkz: abaza açılımı)
(bkz: rus açılımı)
(bkz: türkiye nerde lan)
anamın gürcü babamın laz olması dolayısıyla bu açılımdan sonra taksimde molotof kokteyliyle gösteri yapmam gerekir. o zaman devlet belki benle de masaya oturur. utanmasalar terörist başıyla sözleşme imzalayacaklar.
vaktiyle mithat paşa da bulgar açılımı yapmıştı gördük neyin açıldığını. bir açıp okuyun mithat paşa'nın avrupa basını tarafından nasıl pohpohlandığını, ne büyük iş yaptı diye yere göğe konulamadığını.

bugün çoğunluğu türk olan yerler bile bulgaristan'da.

eşşek bile bir sikildiği yere bir daha uğramaz.
zorunlu tanım;
rte ve akepe nin son icraatıdır.

bu açılımı yapanlara soruyorum;
ben askerliğimi niçin yaptım?
bu ülkede şehit düşen 35.000 kişi niçin şehit oldu?
ülke bölündüğü zaman nasıl bir vicdan sahibisin ki yaşamaya devam edebileceksin?
bu yapılan anayasaya göre suç değil mi?
bu ülkenin savcıları nerede ki hala bu saçmalığı izliyorlar?

peşinen son soruya cevap vereyim; çok yakında bu açılımı ört bas etmek için yaratılacak yeni bir ergenekon dalgası yaratma peşindedirler herhalde.
(bkz: fazla açılmayın boğulursunuz mazallah)
rte nin duygu sömürüsü yapıp halkı kandırmaya, milleti etnik kimliklere ayırmaya çalışarak, soruna çözüm arayışıdır. hiç kimse kan dökülmesini istemez tabiki. açılım konusunda şehit ailelerine hiçbir şekilde fikir sorulmaması bunda zaten kimlerin parmağı olduğunu göstermekte. kürt açılımının gerçekleşmesi, bölücü terör örgütü liderinin çizeceği yolun izlenmesi(!) binlerce şehit kanının yerde kalması demektir.
hükümetin sözde barışı sağlamak için yapmaya giriştiği s*çılım!

önce kürt açılımı derler sonra demokratik açılım sonra diyarbakırda emniyete "bölge halkının dilini bilen" (kürtçe!!!) polisler almaya başlarlar sonra öcalanın ve pkk nin tanınması için açılırlar, bunlardan sonra akp-dtp'yle hükümet kurar sonra da adamlar ellerini kollarını sallaya sallaya kendi bağımsız devletlerini kurarlar! güzel vatanımızın da içine edip bırakırlar bu gidişle!!!!

ama yok öyle yağma!!! burası türkiye, 7 bölgesi de bir bütün olan türkiye! resmi dili türkçe!!! bayrağı şanlı türk bayrağı!!! bunlar hiç bir zaman değişmeyecek!!! onca şehidi ne uğruna verdik biz yıllardır!!!

adamlar meclise kadar girip söz hakkına sahip oldular daha ne açılımı istiyorlar acaba!!!

kısacası bu bağlamda bir kürt açılımı barışı falan sağlamak için değil iç savaş çıkarıp milleti birbirine düşürürken, ülkeyi bir şekilde bölmeye çalışmaktır!.. amaç barış değil bölüş'tür!...
toplumu inanılmaz kamplaştıran açılım. aman diyorum çok sakat sinyaller alıyorum dikkat etmeli.
(bkz: milli birlik projesi)
hiç açılmayacak olandır. buraya yazıyorum: açılım olmayacak, rafa kalkacak. başka bir yolu yok. işte o kadar !
şimdilik boş bir çuval gibidir. neyle dolacağı merak konusu olan bir konudur.
Vatansever-Milliyetçi insanların sonucunu merakla beklediği, terör açılımı. Olmayan sorunu meşrulaştıranların, teröristi muhattap kabul edenlerin, faşistler faşistler diyerek faşistlik yapanların hakkındaki karar işin sonucunda ortaya çıkacaktır. Sonucunda bayağı bayağı kellelerin uçacağı, bugün iftira atan bölücülerin "ama biz bu anlamda demedik" diyeceği bazı açılımlar var içinde.

Atatürk'ün Hatay sorununda dediği gibi, gerekirse tekrar yıkarız ülkeyi, tekrar kurarız.
türkiye'nin doğusuna iş, hizmet, teknoloji, medeniyet götürmek yerine oradan sürekli "bölge", orada yaşayan halkımıza "bölge halkı" diyerek ayrımcılığın temellerinin atıldığı girişimler.
bunca sene ne yapıldı doğu anadolu için? şehit anneleriyle terörist annelerini buluşturmakla, katil apo'yu adam yerine koymakla mı duracak terör? ödün mü verilmesi gerekiyor ya da imtiyaz mı tanınacak kürtlere? bu kadar ucuz mu lan şehit kanı. ne için öldü o kadar vatan evladı.. yılların mücadelesinden vazgeçip teröristle pazarlık mı yapacak koskoca türkiye cumhuriyeti? yok öyle! sokarım açılımına adam olsunlar.
bir teröristin ülke ekonomisine bir süre yön vermesine neden olacak gereksizliktir. ulan bu kadar öküz olunmaz yahu.
açılım'ı yapanların ve destekleyenlerin tez zamanda açılmasını umduğum saçmalık.
altında alanen darbeye teşvik edici entryler girilen başlık. bu durum türk ceza kanununda suç teşkil eder ve cezası şöyledir;

--spoiler--
TCK nın Topluma Karşı Suçlar başlıklı 3. kısmının, Kamu Barışına Karşı Suçlar başlıklı 5. bölümünün 214. maddesi suç işlemeye tahriki düzenlemektedir. Bu maddenin 1. fıkrasına göre suç işlemek için alenen tahrikte bulunan kişi altı aydan beş yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Maddenin gerekçesi ise şöyledir. Suç işlemek için tahrik, aslında tahrik konusu suça bir hazırlık hareketi niteliğindedir. Ancak aleni olarak gerçekleştirilen bu tür fiillerin, kamu barışı açısından ifade ettiği tehlike nedeniyle, zararlı neticenin doğmasını beklemeden ve iştirak kurallarından bağımsız olarak ceza yaptırımı altına alınması gerekmiştir.
--spoiler--
(bkz: darbeyi askerler yapar apolet yoksa darbe olmaz)

(bkz: benim apoletim yok örneğin)

altında alenen anayasanın değişmez maddelerini değiştirmeye ve bölücülüğe teşvik edici entryler girilen başlık. Suçun cezasını da araştırsın hukuk bilginleri hadi bakalım.
sayesinde ana haber bültenlerini izlemekten imtina ettiğim açılımdır. sinir katsayımı yükseltiyor haberleri. daha evvel bir itin ismin başına sayın kelimesi gelince ayağa kalkan millet, tüm ulusal kanallardan ayrılıkçı kürt hareketinin siyasal temsilcilerinin propogandasına maruz kalıyor da gıkı çıkmıyor.

pkk'nın barışa ettiği hizmet göz ardı edilemez-miş.

sayın öcalan'ın barışa sağladığı katkıları takdir etmek gerekiyor-muş.

bilge lider öcalan'ın dedikleri barış için olmazsa olmaz-mış.

bu milletin sabrını mı ölçüyorsunuz lan siz? bu demeçleri nasıl her gün bir ailenin yemek sofrasına sunuyorsunuz? bu haberleri dinleyen şehit anasının düşünceleri ne olacak? analar ağlamasın diyenlerin umurunda mı bugüne kadar ağlayan analar?

peki sayın başbakan ne diyor ısrarla? bedeli ne olursa olsun, bu meseleyi çözeceğiz. bedelin ne olacağını düşünüyorsunuz sayın başbakan?

bana kalırsa bedel olarak herhangi bir haber bültenindeki dtp hezeyanları bile yeterlidir bu açılımdan vazgeçmek için. bu açıklamaları dinleyip de hazmedebilenlere lafım yok zaten. ama muhalafet liderlerine kasımpaşa'lılığını sonuna kadar konuşturup eleştirinin en sert kısmını özenle seçen başbakan, bugün dtp'ye adeta yalvarırcasına lütfen tahrik edici konuşmalardan sakının diyor. sizin nedir beklentiniz bu dtp ile olan bu yakın temastan?

diyarbakır emniyet müdürlüğüne kürtçe bilen polis alınacakmış. bundan bir kaç ay evvel valiliğe kürtçe çağrı merkezi kurulmuştu. bunların anlamı nedir? dünya üzerinde hiçbir siyaset bilimcisi yoktur ki bunlara federatif yapının habercisi demesin. diyarbakır'da türkçe bilmeyen insan sayısı kaçtır? nasıl böyle bir ihtiyaç hasıl olmuştur, neye göre buna karar verilmiştir, ölçüleri neler?

nişantaşı'na da tikky dili ve edebiyatı mezunu polis alın lan o zaman!

(bkz: pkk ve öcalan gerçeği)
kürt ulusal mücadelesi karşısında zemin kaybeden egemen siyasetin "bindik bir alamete gidiyoz kıyamete"si.

sürece gelirsek; bilinç oluşumu olgusunu incelemekte fayda var. yani silahlı kürt hareketi ile siyasallaşmış (en azından siyasallaşma süreci bununla başlamasa bile bununla hızlanmış) insanların (80 yaşındaki diyarbekirliden 5 yaşındaki hakkarili çocuğa kadar) siyasal bilinçlerindeki maddi koşulların temeliyle gerek batıda gerek doğuda bunlara karşı silahlandırılabilecek sivil faşizan yapının siyasal bilinçlerindeki (varsa) maddi temel iyi karşılaştırılmalıdır.

demem o ki: 9 yaşındayken panzerlere taş atan ve polis tarafından dövülen, 12 yaşındayken panzerlere taş atan ve polis tarafından daha sert dövülen, 15 yaşındayken gerilla ablasını çatışmada yitirdikten sonra yine polise taş atan va daha da sert dövülüp hakkında birkaç yıl hapis istenen kürt ahmet (ki binlercedir) coğrafyasında olup bitenin daha fazla ortağıdır; o coğrafya ile; savaş koşulları ile daha fazla özdeşleşmiştir. yakılan köyleri, savaşı, kanı, işkenceyi yerinde görmüştür. tam da savaşın olduğu yerdedir. bilinç oluşumu da çevrel koşullarla dolaysızdır. yani ben savaş durumunda ahmete ne yapacağını öğretemem çünkü zaten öyle koşullanmış öyle çevrelenmiştir. olası bir iç savaş durumunda ne yapacağını çok iyi bilir. yani ahmetin bilinci gayet maddi temellere; gerçeğin ta kendisine dayanır. kürtlerin nüfus artış hızını da göze alırsak kürt ahmet belki üçüncü kuşağındadır. bunu da bir yere not etmek gerekir.

gelelim batıya: kürt ahmetle aynı yaşta, resmi ideolojiyle şekillenmiş beyninde (başka türlüsünü beklemek nesnel olmaz) pasifizm yerine görece aktif milliyetçi eğilimler taşıyan, 9 yaşında bayrak mitinglerine katılmış ama diyarbekire hiç gitmemiş, 12 yaşında televizyonda (ama sadece televizyonda) pkk'nin ne olduğunu ikinci ve hatta üçüncü ağızlardan birçok çarpıtmayla duymuş ve kendisine verilen dolaylı bilgilerle kafasında bir pkk tasarlamış olan, kafasında bir "terörist" (12 yaşındaki zihinde çoğu zaman belki insan bile değil bu "terörist") tasarlamış olan, 15 yaşında hayatını çatışmalarda kaybeden bir askerin "şehadet merasimi"ne katılan ve "vatan bölünmez"li sloganlar atan ama işkenceyi hiç duymamış hiç görmemiş, kanı, savaşı ("şehadet merasimi" yapılan asker öz abisi dahi olsa) sadece filmlerde görmüş türk burak'ın bilinç oluşumu maddi temelden en azından bu savaşın maddi temelinden yoksundur.
kürt mehmet kadar fazla siyasi ve nüfus ağırlığına sahip olmasa da burak'lar nesli de yetişmiş olabilir.

ha burak bağırabilir. ama mehmetin bağrışındaki arka zeminden farklıdır burak'ın bağrışı. burak savaşabilir; gönüllü bile olabilir savaşa. "biz ülkücüler güneydoğuya gönüllüyüz" pankartının arkasından "asker gidecek geri dönecek" sloganlı yollanabilir siirte. ama mehmet'in koşulları düşünüldüğünde kendi coğrafyasına elinde silahla gönderilen burak'la kıyaslandığında daha fazla bağışıklık kazanmıştır mehmet savaş ve toplumsal kargaşaya gibi özel durumlara.

bu kıyaslama akademik anlamda yapılmıştır belki araştırmadım. bilinç oluşumu özellikle "medyatik bilinç oluşumu" mutlaka incelenmiştir. savaş ve propaganda konulu tezlerde kitaplarda mutlaka rastlanabilir. yeni de değil bu konu.
aklıma ilk sovyet askerleriyle nazilerin durumu geliyor. yani köyü yakılmış on milyonlarca insanını makineleşmiş savaşta kaybetmiş ivan'la sırf şovenist propagandayla "asker bilinci" oluşturulmuş hans'ın karşılaştırılması geliyor.
burak=hans mehmet=ivan demiyorum. ama bilinç oluşumunun ve bu bilincin maddi temellerinin savaşa olan etkisi düşünüldüğünde benzerlikler yok değil.

yazıyı istatistiki verilerle de desteklesem tam kesinlik veremeyeceğim. ama çatışmalarda yaşamını yitiren gerilla sayısının asker sayısından bir hayli fazla olduğu düşünüldüğünde "kürt'ü kürt'e kırdırma" politikasıyla ölen askerlerin azımsanmayacak bölümünün kürt olduğu düşünüldüğünde koruculuk düzeni de bunlara eklenince savaşın yürütüldüğü coğrafyanın kürt coğrafyası olduğu gerçeğini de yadsımazsak bu yazı noktasını bulabilir.

mehmet'le burak kıyaslaması sürece dair bir kıyaslamadır. burak devletin resmi görevlisinin oğlu değildir. ama "açılım" sürecindeki milliyetçi itirazlara yedeklenmektedir burak'lar. en "hassas" başlıkta yani "apoyu özgür bırakırlarsa memleket karışır"da burak'ların özneliğine vurgu yapılmaktadır. buraklar; "karışır" fiilinin edilgenliğinde gizlenmektedir. ama görülmeyen ya da görülüp gizlenen bir durum var o da yukarıdaki kıyaslama.

ateşkese dair en kötümser durumda sivil faşizmin silahlandırılması, bayrak mitingleri, şovenist saldırılar (akyazı'da yaşanılanlar gibi) batıda "işe yarayabilir" ama kuzey kürdistan yukarıda açıkladığım yönüyle daha da bilenecektir.
nacizane çıkarımım: kürt özgürlük mücadelesinin eli her zamankinden daha güçlüdür. her şeyden önce daha güçlü bir tanınma ve dolaylı da olsa kamuoyunda belirgin bir muhatap alınma söz konusudur. ve türkiye cumhuriyeti tarihinde görülmemiştir türk resmi güçlerinin (askerin polisin istihbaratın) bitiremediği bir silahlı gücü, silahlanan (ki bu da bizzat asker-polis-istihbarat destekli olur 80 öncesi ülkücülerinin silahlandırılması gibi) sivil faşizmin bitirmesi. yani tsk'nın bitiremediği bir mücadeleyi şovenizm ne kadar tırmandırılırsa tırmandırılsın hiçbir "sivil" milliyetçi bitiremez.
hepsi hikaye kürtler türkiyede gül gibi yaşıyor.
mesele:1-) bir zamanlar saddam ırakı kürtlerin anasını s.kti.
2-) iran pkk'nin iran uzantısı olan pjak'ı bahane eyip kürt köylerin içine ediyor.
3-) suriyede zaten hiç söz sahibi değiller.
4-) türkiye verdikçe kürtler daha fazlasını istiyor.
5-) türkiyede 20 milyon kürt varsa bu kürtlerin türkiyede rahat olduklarının işaretidir.niye?çünkü biz kürtlere hep sahib çıktık,hak verdik ama ergenekon devlet adına devletten habersiz ölümler yapmış ise bunun türkiye devletinin suçu yoktur.
bari ismi "halk açılımı" olsun dediğim cannavaro'dur. madem toplumun geri kalmış kesimlerine ilişkin bir düzenlemeye, yapılandırılmaya gidilecek, burda ülkedeki tüm halklara kapsam beklemekteyim.

ama işin esprisi şu ki , seçimlerde doğuyu dtp'ye kaptıran akp, oradan da oy koparmak istemekte ve sevimli gözükme arzusundadır. şahsıma göre açılımın ana fikri budur.
kimi kan çekenlere inat başarılmaya çalışılacak açılımdır. olmazsa da eski hamam eski tas, iki taraftan insanlar ölecek, anneler babalar ağlayacaktır.

bu kötü senaryoyu zafer çığlığı ile karşılayacak mahlukata şimdiden kolay gelsin. abileri zaten bayağı aktif olarak çalışıyor.