bugün

din hakkında bilgisi olmayan kişinin söylediği sözdür. şöyle ki, bir konu hakkında öncelikle kur'an-ı kerime bakılır, eğer orada yoksa hadisler bakılır, orada da bulunmasa kıyas yapılır, akabinde de icma gelir. hepsinin anlamını ve sebebini anlatmayacağım (merak eden araştırsın, götünden sallamasın).

peygamber efendimiz (s.a.v.)'in yaşantısı kur'anın tercümesidir. kur'an derin bilgiler gizlemeseydi sadece gökten kitap inerdi, peygambere hacet kalmazdı.

kur'anda var olup hadisle çelişen bir şey var ise o hadise itibar edilmez çünkü hadis uydurulmuştur. bu konu hakkında da aliyyul kari'nin zayıf hadisleri öğrenme metodu isimli kitabını okumanızı tavsiye ederim. özellikle dini konularda götten sallanmaması iyi olur. (bkz: ne biliyorsun da ne sallıyorsun)
bence bunlardan en guzeli muhammed icin bizzat ayet gonderilmesidir. mesela ayetlerden biri diyor ki muhammed istedigi kadinlari arasinda istedigini secebillir . ayrica hepsi peygamberimize helal killinmistir. ne kadar guzel degil mi keske benim icinde boyle bir ayet inseydi.
ümmet hadis konusunda çok hassastır ve en küçük hatası olan ravi nin bile hadisi hadis olarak görülmemektedir. yani zayıf hadis vs..
eğer siz gider sahih hadisleri değil de zayıf hadisleri okursanız bu duruma düşersiniz. gerçek hadisle kuran'ın çelişkisi yoktur. olamaz zaten. dinin bazı kuralların hadisten öğrenmekteyiz.
(bkz: akıl ve mantık)
(bkz: bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak) *
her hadisin bugünkü halinin doğruluğu, geçerliliği tartışılır. pek çoğunun tahrip edilmiş yada aralarına israiliyat karıştırılmış olduğunu bilmiyor muyuz? içlerinde gerçekten de hazreti muhammed'in söylemine bağlı kalarak korunmuş olanları olduğu kadar, olmayanları da var ne yazık ki. ve bazı şeyleri kanıtlama çabasında olan herkes, sahte hadislerle islamiyeti aklınca çürütebilir. ucuz bir yoldur bu.
fazla kurcalanması tehlikeli durumdur. insan araştırdıkça yavaş yavaş ya imandan kopma ya da tozutma görülebilir.
ilk entryde yazılanları hala kur'an peygamber çelişkileri olarak algılayan bünyelere bir tarafımla gülmeme neden olan tartışma. şu an piyasada bulunan hadislerin tamamının peygamber tarafından söylenmediğinde hemfikiriz madem, oku bir daha ilk entryi, bak orda ne diyo, sonra ayar vericem diye gülünç duruma düşmezsin belki.
olması muhtemel çelişkilerdir. sebepleri araştırıldığında bunun bir eksiklik, yanlışlık olmadığı (haşa) tespit edilecektir. şöyleki:

kuran'ın, yaşayan bir topluma indiği, etkilerine göre yeni yeni ayetlerin de indiği düşünülürse;

1.hadisin söylendiği tarihten sonra ayet inmişse çelişki olabilir, doğaldır. hazreti peygamberin o konudaki fikri tekrar sorulma imkanı olsaydı çelişki olur muydu sorusunun cevabı lazım.

2.herhangi bir konuda inen ayetin toplumun gelişme veya gerileme göstermesine göre tekrar inmesi durumu : ilk zamanlar alkolün serbest iken sonradan yasak olması, namaz vakitleri sayısının sonradan değişmesi vb.

3.hadis, ayetin genel hükmü ile ilgili bir istisnayı açıklıyorsa: varis, vasiyet gibi. kuran'ı yaşayarak anlatmak, açıklamak için görevli bir peygambere ayetin istisnasını göstermesini de çok görmemek (haşa) lazım.

kuran'ı topyekün bir seferde inmiş gibi algılayanlar bu tarihi süreci, değişikliklerin sebebini vb. konuları bilmeden, eksik bilgi ile böyle bir çelişki vardır derse;

ortada olan tek çelişki, durdukları yer ile yaradılış gayeleri arasındaki çelişkidir.

bu bilgiyi ortaya koyup, mantıklı izahatını ortaya koymayanlarsa;

a) maksatlı olarak manipülasyon yapar
b) cehaletinin gereğini yapar

hüküm allah'ındır. imanda şüpheye yer yok. şüphe sadece bilimin veziridir.
KURAN HADiS ÇELiŞKiLERi VARDIR DiYEN iNSANLAR iSLAMiYETiN NERESiNDELER KENDiLERiNi BiR SORGULASINLAR BAKALIM. BiR KONU HAKKINDA YORUM YAPMAK iÇiN AZ DA OLSA ONU BiLMEK LAZIM. SAY DiYELiM BAKALIM ARKAŞLARA NAMAZIN FARZLARI KAÇTIR ACABA DESEK KAÇI SAYAR.
iSLAMA GiRiŞTEN SONRA EN ÖNEMLi OLAN NAMAZIN ŞARTLARINI BiLEMEZLER SE EĞER DiĞERLERi HAKKINDA DIR DIR DIR VIR VIR VIR NEDEN NEDEN...
(bkz: ispatsız atandan erkenden yatandan korkacaksın)
kuran ayetleri zaten zaman zaman birbirleriyle çelişiyor. bir de hadislerle celişse ne olur olmasa ne olur! ayrıca insanlar hadisleri bir okusa yasananları bir bilse! neyse uyumaya devam uyku tatlıdır.
olmayan çelişkiyi bulanın gerçekten zeki bir insan olduğuna kanaat getirten hede.
aslinda bana gore bu celiskileri gormek icin zeki bir insan olmaya gerek yok acip okumak yeterli gayet acik bir sekilde gozumuzun onune serilmis zaten.
analitik bir yaklaşım ile çözülmesi gereken tutarsızlıklardır. nitekim bazı çelişkiler bariz bir şekilde önümüze serilirken, kimisi ise zorlama ve itelemenin ürünüdür. *
iki adet iki hadis okuyup " aa olum ayette insana insan demiş, hadis de hayvan diyor çelişiyor" diyerek inanmadığı bir inanç biçimi hakkında yorum yapmayı popüler olma şekli olarak gören insanların her zamanki laflarından biri..
nedense sadece inananlar tarafından görülemeyen "görülmek istenmeyen" özde çelişkilerdir.
nedense sadece inançsızlarca görülen ve ortaya çıkarılan sözde çelişkilerdir.
gözlerinde veya beyninde sorun olanların, acık bir şekilde belli oldugu halde göremedikleri veya görmek istemedikleri hede.
kurandaki sureler arasindaki birbirleriyle celiskilere bakarsak pekte onemli olmayan celiskilerdir.
görülen o dur ki ortada bir çelişki değil, tamamen tamamlama ve detaylandırma vardır. buna göre en basitinden:

Kuran: De ki; Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram etmiş? De ki: Bunlar dünya hayatında iman edenler için, kıyamet gününde ise yalnızca onlarındır. Bilen bir topluluk için biz ayetleri böyle detaylı anlatırız. 7 Araf Suresi 32
Hadis: "Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır...

ele alındığında burda zaten * altın, ipekten, dövme vs. kastedilmemekte, helal rızık ve kazanç, helal olan evlilik ve kadın-erkek ilişkisinden bahsedilmektedir ve bunların yasak olamayacağı ( ve yasak olmadığı) belirtilmiştir.

ikinci bir çelişki(!)yi de incelersek:

Kuran: Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez. 53 Necm Suresi 38
Hadis: ölü ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır. BuhariK. Cemiz 32,33,34...

kimsenin günahının diğerine transfer edilemeyeceği ve günahların kişilerin kendilerine ait olduğu belirtilmekte. ilgili hadiste de: ölü arkasından ağlamanın ve ağıt yakmanın ve uğranılacak azabın, tamamen ağlayanların kendilerine verilecek bir cezayı ifade etmektedir. ölüye değil, diriye azap uğratılır. şirke kadar giden bir durumdur çünkü. ölen ise arkasından ağlayanların bu durumlara * düşmesinden ruhani dünyada azap duymaktadır.
islam ı eleştirmek için müslüman olunması gerektiğini düşünen insan
ortada olmayan çelişkidir.

birincisi: allah kuran da rasulunün tavsiye ettiklerini yapmamızı, men ettiklerinden kaçınmamızı emreder. bu durumda peygamberin sözleri de müslümanlar için bir emir gibidir.

ikincisi: hadislerin de tıpkı ayetler gibi tarihi açıklamaları vardır. öyle her hadisi tek bir cümle okumakla ne demek istediğini anlayamazsınız. islam tarihi bilenler bütün hadislerin tarihsel açıklaması olduğunu bilirler.

ama tabi ki aynı şeyi kuran a da yaptılar. bir ayetin içinden bir cümle çıkardılar. namaz kılmayın mesela. orda içkiliyken deniyor, ama insanlar sadece namaz kılmayın kısmını alıyor. allah böyle dedi diyor. şimdi aynı çamur hadislere atılmaya çalışılıyor. aynı yahudiler gibi davranıyor insanlar. bilirsiniz ki yahudilik bir karakterdir din değil. allah yahudilerle arkadaşlık kurmayı müslümanlara yasaklamış çünkü yahudiler lafları evirir çevirirler. bu da aynı şekilde tarihi bir olayda görülür. o olaydan sonra da onlarla dostluk kurulmaması yönünde ayet gelir. ama bütün bu çabalar her zamanki gibi sonuçsuz kalacaktır. islam yok edilemez..
hakkında konuşulan kuran ı kerim hadisleri hakkında yapılan yorumlar ile ilgili olaraktan. mantık hakkında konuşanların kudurdukları nokta ve kızdıkları nokta nedir? önce kendilerine sormaları gerekir. bilirsiniz ki sözü geçen hadislerin anlatmak istedikleri bu dine inanan kişiler tarafından direk olarak kabul görür ve inanılır, içeriği ne dediği düşünülmeden. peki bu ülkede bu dine inanan insanlar burada yazanları benimsedikleri gibi uygulamatalar mı? tabii ki hayır peki neden? çünkü akla mantığa aykırı dinin bütünü gibi. akıl mantık işi olmayan bir önermeye inanan ve kafasından yorumlayıp dogma olduğunu bildiği halde halen daha kafasına göre inanan aslında uygulamada hiç de o kadar dürüst olmayan kişilerin ( türkiye geneli) inandıkları şeylerdir. (bkz: mantık nedir)
bütün hadislerin doğru olduğunu kimse iddia edemez. bu hadislerin de kuranla çelişmesi normaldir. bunu söylemek "peygamber kuran'la çelişiyor" demek değildir. "bu hadisler uydurmadır" demektir.
hoşgörüden bahseden bir dinde başka dinden olanları öldürün demek ne kadar mantıklı? kendini peygamber yapan birsinin onlarca karısının olması ve de en küçüğünün 9 yaşında olması ne kadar mantıklı? daha doğrusu mantık adına herhengi bir şeyin bulunmadığı bir din e yapay bir kuram a inanmak ne kadar mantıklı?
namaza yaklasmayin diye klasik bir giriş yapılmayacak kadar hassas bir mevzudur. *

okunanlardan hasıl olan kanaat, bazen konuyu yeterince araştırmamış olmaktan mütevellit görüşler okunmakta, bazen de art niyetten içinin boşaltılmaya çalışıldığı bir noktaya gelinmiş.

öncelikle temel husus islam dinini yorumundaki kaynak sıralamasıdır.

1- önce kuran'a bakılır... burada kuran'a bakmaktan kasıt öküzün trene bakması formunda değil veya "ahhaaa bak işte namaza yaklaşmayın" diyor formundaki düz adam triplerine girmek de değil. kuran'a bakmaktan kasıt 6666 gibi sınırlı bir ayet sayısında tüm zamanlara hitap etme gücünü taşıdığını beyan eden yaratıcının, elbette bir ayete birden fazla anlam yüklemesi kaçınılmazdır. yazılı olan kitabın satırları "adının deftere 6666 defa yazan öğrenci" eserinden daha fazla edebi sanat üstlenmesi doğaldır sanırım aksini iddia etmek teneffüs edilen oksijenin ziyanı anlamına gelir. kuran'da oksijeni ziyan eden günaha girer demez mesela ama yine de günahtır. neden günah olduğunu ileriki satırlarda anlatırız.

2- kuran'da bahsettiğimiz şekilde doğrudan bir anlatım bulunmadığına göre ne yapacağız? bazı ayetlerin yorumlanmasına rağmen yeterli hükmün bulunmadığı düşünülen konularda ikinci kaynak olarak hadislere başvuracağız. burayı kısa tutmakta fayda var zira zaten asıl konu hakkında yazarken bu noktayı gören göze hatırlatacağız, görmeyenin gözlerini de açacağız.

3- icma...bu kaynak ise kısaca "herhangi bir çağ veya dönemde yaşamış islam bilgini ve müçtehidlerin Kitap (Kur'an), Sünnet ve bazı mezheplere göre kıyasın delillerinden birine dayanarak, şeriatın (islami hükümlerin) bir meselesi konusunda aynı hükmü vermeleri, aynı hükümde birleşmeleridir" *cümleleriyle kaynaklarda yer alır. burada temel nokta çağın müçtehidleri ifadesidir ki, bu sayı maalesef günümüzde cidden az sayıdadır ve neredeyse hiçbir konuda bu müçtehidler birleşmemekte bu da icma'nın fonksiyonel bir kaynak olmasını engellemektedir.

4- kıyas. bu ise bir nev'i; sebepleri benzer olayların, hükümlerinin de benzer olması gerektiği iddiasına dayanır. bu noktada mezhepler arasında da tam birlik sağlanmış değildir zira, mezhep imamlarından bazılar sebeplerin aynı derecede öneme haiz olmadığından hükümlerin de aynı derecede olamayacağı hükmünde kanaat getirmişlerdir. dolayısıyla kıyas'ı kaynak olarak almayan mezhepler de mevcuttur.

gelelim asıl gündem oluşturan kaynak olan hadislere. şimdi burada adı geçen hadisi "değilleme" amacıyla efendim her hadis sahih değildir veya sahih hadis sayısı 7 dir gibi ciddi ithamlara yer vermek lüzumsuz. zira bel altına vurmak isteyenler; sahih-i buhari'yi en bilinen özelliği olan, islam fıkhında en sağlam hadis kaynağı olma gerçeğini de yansıtmışlar... gerçi turan dursun gibi islam yoktur, din de yoktur diyen ve ölümünden sonra olmadığını iddia ettiği değerlerin alimi olarak tanıtılan vatandaşın internet sitelerinde forumlarında epeyce tartışılmış bu konu ama namazın kılınışını papazdan evvel bir de imamdan dinlemek sanırım gereklidir. lafı uzatmayalım, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyelim ve dalalım mevzuya bizde bakalım sonumuz ne olacak?

islamda hoşgörünün ne olduğunu iki ayetle ve birkaç olayla hemen geçmek gerekir... hz muhammed'in dönemin mescitlerinde gayr-i müslimlerin ibadetlerini yapmalarına izin vermesi, dinde zorlama yoktur ayetinin bizzat peygamber efendimiz tarafından uygulanması hoşgörüyü gösterir. nasıl yani diyenlere tek cevap verelim;

"eğer bu hadisi bir turan dursun Show yapan internet forumundan kelepir düşürmeyip de cidden buhari'nin satırlarından cımbızladıysanız, çevirin o kitabın sayfalarını, şu satırları da göreceksiniz; hz muhammed başka dinden olan çocukların islam'ı seçmeleri için telkinlerde bulunan, zorlama ve dayatmalar kullanan müslümanları bu hareketlerinden şiddetle men etmiştir."

hoşgörü konusuna temasın nedeni sanırım hadisin okunduğu anda zihinler canlanan "islam-kan-cinayet...vs" terimlerinin bıraktığı etkiyi azaltmaktır.

bu hadis ise tek başına değil benzer islam kaynakları ile birlikte yorumlanırsa sanırım tadından yenmez olur.

ebu hanife'ye hadisler konusunda akıl danışıldığında şu yorumda bulunmuştur; "kuran'da temas edilmemiş konuda hadis olmaz" bu hadislerin değillenmesini değil kuranın yüceltilmesini temel alan bir görüştür. zira allah kendi kitabının kıyamete kadar kulları vasıtasıyla korunacağının garantisini ayetlerde vermiş iken hadislerin korunacağı hususunda bir görüş bulunmamaktadır. nitekim bugün kaynakları birbirinden değişken benim bildiğim 30.000 kadar hadis mevcut. ama sahih hadis ile hadisi birbirinden ayıran özellik sanırım kurna noktasıdır. kuran'da dinden dönenin hayatına son verilmesi bir yana "hz musa'dan firavun'a bile o halinde bile güzellikle uyarılması dinin tebliğinin" emredildiği apaçık biçimde yazmaktadır. ama mürted kelimesinin burada ne anlama geldiğini de biraz deşelemek sanırım lüzumlu oldu.

fıkıhta hüküm kaynaklarını yukarıda belirttik... kaide tüm çağlarda şu şekildedir. sahih olduğu iddia edilen iki hadisten birisi veya ikisi kuran hükümlerine ters düşerse, yahut da kuran'da temas edilmemiş bir yorumu barındırırsa hadis terkedilir kuran hükmü uygulanır. neymiş efendim, sahi-i buhari de olsa hadis kuran'da temas edilmemiş bir hüküm içeriyorsa hadislerin sahihliğine gölge düşer ve hükmü uygulanmazmış.

ayrıca olayın bir de itikadi boyutu vardır ki sorunun büyük bir kısmını çözer kendi içinde. imam-ı ebu hanife (r.a.) kadınların mürtedliğini reddetmiştir. yani böyle bir hükmün varlığı konusunda tüm islam dünyası ve müçtehidleri birleşmiş olsa dahi ebu hanife bu birleşmeyi reddeden alim durumundadır. bu reddediş bile kendi içinde buhari'nin bu hadisini değiller durumdadır. zira itikadi mevzularda verilen hülkümler kadın ve erkeği ayırmaz, cinsiyet faklılığından dolayı ayrım yapılmaz. terazinin kefesine konulan kişiye erkek veya kadın olması nazarıyla değil, kul olması nazarıyla bakılır. öyle olmasa kadın ve erkek arasında bir ayrım söz konusu olurdu ki bu da kendi başına bir hadisi değillemeye yeter.

asıl hadisin sözlük ortamındaki pozisyonunu düzelten nokta ise şudur ve sanırım gözden kaçmıştır. "hadis sahih ise şayet zamanı da göz önünde tutulmalıdır. zira bu hadis yahudilerin birkaç yıl boyunca uyguladıkları bir taktiğin tam da en zirvede olduğu noktada beyan edilmiştir. nedir bu olay/taktik...yahudilerin islam dinine girdiklerini beyan etmiş olmalarına rağmen, esasında bunu kalben yapmayıp, müslümanlar arasında maddi ve manevi boyutta bozgunculuk yapmaları, amaca ulaşan yahudi kavimlerin tekrar islamdan çıktıklarını beyan ederek dini dezenformasyona uğratmaya çalışmalarıdır." takdir edersiniz ki bu durumda bir savaş ortamı da doğmakta, savaşta da özellikle bu kavimler ile mücadele içine girilmektedir. işte bu hadisin zamanı bu şartlar ve mekanlar dahilinde sanırım daha iyi yorumlanacaktır. zira o dönem hristiyan topluluklar bu tarz tavırlar içinde olmadıklarından mürted sıfatını sadece yahudiler almış, onlarla da dinden çıktıkları için değil, dinde dezenformasyon yarattıkları için savaşılmış ve elbette müslümanların yahudiler tarafından öldürülmeleri gibi, yahudiler de müslümanlar tarafından öldürülmüşlerdir.

sözün özü bu hadis sahih ise bile, verilişi dini bir hüküm değil siyasi yani islam devletini o şartlar içinde korumak amaçlı verilmiş bir hükümdür.

Şimdi de basit bir yorumla hadisin ve mürted konusunun siyasiliğini ispatlayalım;

Mürted yani dinden dönme ve hükümleri ile ilgili tüm ayetler medine'de indirilmiştir. yani islam devleti kurulmuş ve hicret gerçekleştirilmiştir bu ayetler nüzul ettiğinde. peygamberimiz mekke'de iken de dinden dönmeler olmuş ancak bu zaman içerisinde ne bir ayet indirilmiştir mürtedlik mevzuuna ilişkin ne de bir hadis ulaştırılmış günümüze. mekke döneminde dinin inşası süreci göz önünde alındığında, medine döneminde ise devletin inşası göz önüne alındığında konu ile ilgili ayetlerine ve aktarılan tüm hadislerin medine'de ortaya çıkması sanırım yorumlayan kafaların bile sahih ise bile bu hadisin din kökenli değil islam devleti ile ilgili siyasi olduğunun anlayabileceği bir durumdur.

son olarak bizzat hz. muhammed döneminde onun izniyle gerçekleşen mürted vakalarına bakalım... sayıları üç adettir bunların;

1. vaka; yemen'de benu müdlic adlı bir müslümanın daha sonra yalancı peygamber olduğunu iddia etmesidir.

2. vaka; yine yalancı peygamberlik iddiasında bulunan Müseylemetü'l-Kezzab olayıdır.

3. vaka; yine yalancı peygamberlik iddiasında bulunan Benu Esed vakasıdır ki, bu kişi daha sonra tekrar müslüman olduğunu beyan etmiş, bunun üzerine hakkındaki uygulama kararı bizzat peygamber efendimiz tarafından "ne kadar doğru söylediğini allah (c.c.) bilir bize müslümanım diyene hüküm uygulanmaz" denilerek kaldırılmıştır.

alın size çeliştiğini söylediğiniz kuran ile hadisin açıklaması...

şimdi ikna olmadığınız varsa sorun, yoksa aşk ile hep beraber "eşhedu ........."
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar