bugün

at binenin kılıç kuşananın sözü gereği, basit bir sözlük parçası yazarlarının karar veremeyeceği durumdur.
o ki koskaca peygamber. dünya onun yüzü suyu hürmetine yaratılmış. günümüzde küçücük bir açığını arayan yobazlar tarafından böyle şeyler söylenmememişte basit sözlük yazarları tarafından söylenir olmus. ayıptır yazıktır.
not: basit derken bu konuda basit.
kuran hadislerle çeliştigi gibi zaten kendisiyle de zaman zaman celişiyor. bu da cok normal. cünkü dikkat edilirse günün sartlarına kosularına göre ayetler gelmiş bu dogrultuda yani. mesela müslümanlıgın ilk yıllarında "senin dinin sana benin dinim bana" denmiş ama müslümanlar güçlendikten sonra bir den bu laflardan caymalar olup herkes islama cagrılmıs olmayanların zalimler toplumu oldugu(hıristiynalar ve yahudiler)ve de kesinlikle cennete gidemeyecegi acıkca belirtilmiştir. bu sadece celişkilere bir örnektir.

edit:
bakara 62.: şüphe yok ki, iman edenler, yahudiler, hıristiyanlar ve sabiîler, bunlardan her kim allah'a ve ahiret gününe gerçekten iman eder ve salih amel işlerse elbette rabbleri katında bunların ecirleri vardır, bunlara bir korku yoktur, bunlar mahzun da olacak değillerdir.

ali imran suresi:
85. kim islamdan gayri bir din ararsa artık o, ondan asla kabul edilmeyecektir. ve o, ahirete hüsrana düşenlerdendir.
kuran ne ya? neyi kuruyor. öncelikle madem birincil olarak kur'an'a anlam yükleniyor , nasıl yazıldığına dikkat edilmelidir. yalnış başlamış bir konunun da doğru olarak sonlanması beklenemez.

evet bu bir görüştür , ve yeni bir görüş de değildir. tarih boyunca binbir çeşidi tartışılmış olan en çetrefilli konulardandır. sözkonusu uydurma hadisler- ki mekru hadis diye geçer- peygamberin sözüymüşcesine rivayetler arasında aktarılmıştır.

lakin hadis metodolojisi ve tefsir ilmi boşuna varolmamıştır. şüphesiz bu tür kuşkular neticesinde sıhhatli bir sonuca ulaşma çabasıyla ortaya konulmuştur.

cımbızla çeker gibi ayetleri ve hadisleri , çocukların sidik yarışı gibi karşılaştırıp sınamak da , aynı kertede yalnış bir yöntemdir. kaldıki yöntem bile değildir. basbayağı retorik örneğidir.

tarih sloganlara indirilip , bütün paradigmalara kör hale gelirse ; din'in kutsalları da işte böyle bir çırpıda amacı en başından belli önermelere doğru manipüle edilir.

işte oryantalizm budur. kendi değer yargılarını edebiyat kuramı zannedip , istediğin metinlerarası yoruma evirmek ve kendince sonuçlara ulaşmaya çalışmak.

en genel anlamıyla teoloji , ve daha özelde ilahiyat da boşyere kurulmamıştır.
ama oryantalizm öyle bir iliklerimize kadar işlemiştir ki , bu durumdan ilahiyat mezunu olsak da pek bir şeyin değişeceğini sanmıyorum.

ne kadar kolaymış halbuki , iki ayet iki hadis hadi karşılaştır ve işte o muhteşem sonuç.
(ara: başlık ilgi)
olusumu cok dogal celiskiler.
basta 2. agızdan anlatılırken, gün gectikce bu agızların sayısının artıp 15., 35. ve daha yüzlerce agızdan anlatılmaya baslanan sözlerle, el üstünde tutulmus materyal, kuran, nasıl -hep- aynı dili konusabilir?
yoruma acık olan ve sadece muctehid alimlerin * ele alabilecegi mevzuların dengesizce ve basit insan iradesince yorumlanmıs seklidir.
kulliyen safsatadan ibarettir.
Hadis: Dinini değiştireni öldürün. Nesei 78/14,Buhari 12/188

(bkz: o my god)
(bkz: sahih hadis) (bkz: hasen hadis) (bkz: zayıf hadis)
iki fantastik site alıntısıyla ömer çelakıl çoşkusuyla birşeyler keşfettiğini sanan cehaletin acı neticelerinin sergilendiği 'sözde' çelişkiler.
çelişmesi için en az iki adet numunenin bulunması gereken hededir. Tek bir şey kendiyle çelişir mi canım? *
ayrıca hadisler yazılı olmadığı için fake hadisler türemiştir zaman içerisinde...
o hadis diye orada burada anlatılan şeylerin hemen hemen hepsi başkalarınca türetilmişlerdir.

''Hadis: Dinini değiştireni öldürün. Nesei 78/14,Buhari 12/188''
böyle fantastik bir sözü hz muhammed'in söylemiş olduğuna inanmak ateist,agnostic de olsanız sizi gülünç duruma düşürür.
(#1410781) hiç bir dalavereye gerek bırakmadan okuma bilen herkesin anlayabileceği bir durumdur. anlamak istemeyenlerde bokta ki boncuklarına bakmaya devam ederler.
namaza yaklasmayin diye klasik bir giriş yapılmayacak kadar hassas bir mevzudur. *

okunanlardan hasıl olan kanaat, bazen konuyu yeterince araştırmamış olmaktan mütevellit görüşler okunmakta, bazen de art niyetten içinin boşaltılmaya çalışıldığı bir noktaya gelinmiş.

öncelikle temel husus islam dinini yorumundaki kaynak sıralamasıdır.

1- önce kuran'a bakılır... burada kuran'a bakmaktan kasıt öküzün trene bakması formunda değil veya "ahhaaa bak işte namaza yaklaşmayın" diyor formundaki düz adam triplerine girmek de değil. kuran'a bakmaktan kasıt 6666 gibi sınırlı bir ayet sayısında tüm zamanlara hitap etme gücünü taşıdığını beyan eden yaratıcının, elbette bir ayete birden fazla anlam yüklemesi kaçınılmazdır. yazılı olan kitabın satırları "adının deftere 6666 defa yazan öğrenci" eserinden daha fazla edebi sanat üstlenmesi doğaldır sanırım aksini iddia etmek teneffüs edilen oksijenin ziyanı anlamına gelir. kuran'da oksijeni ziyan eden günaha girer demez mesela ama yine de günahtır. neden günah olduğunu ileriki satırlarda anlatırız.

2- kuran'da bahsettiğimiz şekilde doğrudan bir anlatım bulunmadığına göre ne yapacağız? bazı ayetlerin yorumlanmasına rağmen yeterli hükmün bulunmadığı düşünülen konularda ikinci kaynak olarak hadislere başvuracağız. burayı kısa tutmakta fayda var zira zaten asıl konu hakkında yazarken bu noktayı gören göze hatırlatacağız, görmeyenin gözlerini de açacağız.

3- icma...bu kaynak ise kısaca "herhangi bir çağ veya dönemde yaşamış islam bilgini ve müçtehidlerin Kitap (Kur'an), Sünnet ve bazı mezheplere göre kıyasın delillerinden birine dayanarak, şeriatın (islami hükümlerin) bir meselesi konusunda aynı hükmü vermeleri, aynı hükümde birleşmeleridir" *cümleleriyle kaynaklarda yer alır. burada temel nokta çağın müçtehidleri ifadesidir ki, bu sayı maalesef günümüzde cidden az sayıdadır ve neredeyse hiçbir konuda bu müçtehidler birleşmemekte bu da icma'nın fonksiyonel bir kaynak olmasını engellemektedir.

4- kıyas. bu ise bir nev'i; sebepleri benzer olayların, hükümlerinin de benzer olması gerektiği iddiasına dayanır. bu noktada mezhepler arasında da tam birlik sağlanmış değildir zira, mezhep imamlarından bazılar sebeplerin aynı derecede öneme haiz olmadığından hükümlerin de aynı derecede olamayacağı hükmünde kanaat getirmişlerdir. dolayısıyla kıyas'ı kaynak olarak almayan mezhepler de mevcuttur.

gelelim asıl gündem oluşturan kaynak olan hadislere. şimdi burada adı geçen hadisi "değilleme" amacıyla efendim her hadis sahih değildir veya sahih hadis sayısı 7 dir gibi ciddi ithamlara yer vermek lüzumsuz. zira bel altına vurmak isteyenler; sahih-i buhari'yi en bilinen özelliği olan, islam fıkhında en sağlam hadis kaynağı olma gerçeğini de yansıtmışlar... gerçi turan dursun gibi islam yoktur, din de yoktur diyen ve ölümünden sonra olmadığını iddia ettiği değerlerin alimi olarak tanıtılan vatandaşın internet sitelerinde forumlarında epeyce tartışılmış bu konu ama namazın kılınışını papazdan evvel bir de imamdan dinlemek sanırım gereklidir. lafı uzatmayalım, pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyelim ve dalalım mevzuya bizde bakalım sonumuz ne olacak?

islamda hoşgörünün ne olduğunu iki ayetle ve birkaç olayla hemen geçmek gerekir... hz muhammed'in dönemin mescitlerinde gayr-i müslimlerin ibadetlerini yapmalarına izin vermesi, dinde zorlama yoktur ayetinin bizzat peygamber efendimiz tarafından uygulanması hoşgörüyü gösterir. nasıl yani diyenlere tek cevap verelim;

"eğer bu hadisi bir turan dursun Show yapan internet forumundan kelepir düşürmeyip de cidden buhari'nin satırlarından cımbızladıysanız, çevirin o kitabın sayfalarını, şu satırları da göreceksiniz; hz muhammed başka dinden olan çocukların islam'ı seçmeleri için telkinlerde bulunan, zorlama ve dayatmalar kullanan müslümanları bu hareketlerinden şiddetle men etmiştir."

hoşgörü konusuna temasın nedeni sanırım hadisin okunduğu anda zihinler canlanan "islam-kan-cinayet...vs" terimlerinin bıraktığı etkiyi azaltmaktır.

bu hadis ise tek başına değil benzer islam kaynakları ile birlikte yorumlanırsa sanırım tadından yenmez olur.

ebu hanife'ye hadisler konusunda akıl danışıldığında şu yorumda bulunmuştur; "kuran'da temas edilmemiş konuda hadis olmaz" bu hadislerin değillenmesini değil kuranın yüceltilmesini temel alan bir görüştür. zira allah kendi kitabının kıyamete kadar kulları vasıtasıyla korunacağının garantisini ayetlerde vermiş iken hadislerin korunacağı hususunda bir görüş bulunmamaktadır. nitekim bugün kaynakları birbirinden değişken benim bildiğim 30.000 kadar hadis mevcut. ama sahih hadis ile hadisi birbirinden ayıran özellik sanırım kurna noktasıdır. kuran'da dinden dönenin hayatına son verilmesi bir yana "hz musa'dan firavun'a bile o halinde bile güzellikle uyarılması dinin tebliğinin" emredildiği apaçık biçimde yazmaktadır. ama mürted kelimesinin burada ne anlama geldiğini de biraz deşelemek sanırım lüzumlu oldu.

fıkıhta hüküm kaynaklarını yukarıda belirttik... kaide tüm çağlarda şu şekildedir. sahih olduğu iddia edilen iki hadisten birisi veya ikisi kuran hükümlerine ters düşerse, yahut da kuran'da temas edilmemiş bir yorumu barındırırsa hadis terkedilir kuran hükmü uygulanır. neymiş efendim, sahi-i buhari de olsa hadis kuran'da temas edilmemiş bir hüküm içeriyorsa hadislerin sahihliğine gölge düşer ve hükmü uygulanmazmış.

ayrıca olayın bir de itikadi boyutu vardır ki sorunun büyük bir kısmını çözer kendi içinde. imam-ı ebu hanife (r.a.) kadınların mürtedliğini reddetmiştir. yani böyle bir hükmün varlığı konusunda tüm islam dünyası ve müçtehidleri birleşmiş olsa dahi ebu hanife bu birleşmeyi reddeden alim durumundadır. bu reddediş bile kendi içinde buhari'nin bu hadisini değiller durumdadır. zira itikadi mevzularda verilen hülkümler kadın ve erkeği ayırmaz, cinsiyet faklılığından dolayı ayrım yapılmaz. terazinin kefesine konulan kişiye erkek veya kadın olması nazarıyla değil, kul olması nazarıyla bakılır. öyle olmasa kadın ve erkek arasında bir ayrım söz konusu olurdu ki bu da kendi başına bir hadisi değillemeye yeter.

asıl hadisin sözlük ortamındaki pozisyonunu düzelten nokta ise şudur ve sanırım gözden kaçmıştır. "hadis sahih ise şayet zamanı da göz önünde tutulmalıdır. zira bu hadis yahudilerin birkaç yıl boyunca uyguladıkları bir taktiğin tam da en zirvede olduğu noktada beyan edilmiştir. nedir bu olay/taktik...yahudilerin islam dinine girdiklerini beyan etmiş olmalarına rağmen, esasında bunu kalben yapmayıp, müslümanlar arasında maddi ve manevi boyutta bozgunculuk yapmaları, amaca ulaşan yahudi kavimlerin tekrar islamdan çıktıklarını beyan ederek dini dezenformasyona uğratmaya çalışmalarıdır." takdir edersiniz ki bu durumda bir savaş ortamı da doğmakta, savaşta da özellikle bu kavimler ile mücadele içine girilmektedir. işte bu hadisin zamanı bu şartlar ve mekanlar dahilinde sanırım daha iyi yorumlanacaktır. zira o dönem hristiyan topluluklar bu tarz tavırlar içinde olmadıklarından mürted sıfatını sadece yahudiler almış, onlarla da dinden çıktıkları için değil, dinde dezenformasyon yarattıkları için savaşılmış ve elbette müslümanların yahudiler tarafından öldürülmeleri gibi, yahudiler de müslümanlar tarafından öldürülmüşlerdir.

sözün özü bu hadis sahih ise bile, verilişi dini bir hüküm değil siyasi yani islam devletini o şartlar içinde korumak amaçlı verilmiş bir hükümdür.

Şimdi de basit bir yorumla hadisin ve mürted konusunun siyasiliğini ispatlayalım;

Mürted yani dinden dönme ve hükümleri ile ilgili tüm ayetler medine'de indirilmiştir. yani islam devleti kurulmuş ve hicret gerçekleştirilmiştir bu ayetler nüzul ettiğinde. peygamberimiz mekke'de iken de dinden dönmeler olmuş ancak bu zaman içerisinde ne bir ayet indirilmiştir mürtedlik mevzuuna ilişkin ne de bir hadis ulaştırılmış günümüze. mekke döneminde dinin inşası süreci göz önünde alındığında, medine döneminde ise devletin inşası göz önüne alındığında konu ile ilgili ayetlerine ve aktarılan tüm hadislerin medine'de ortaya çıkması sanırım yorumlayan kafaların bile sahih ise bile bu hadisin din kökenli değil islam devleti ile ilgili siyasi olduğunun anlayabileceği bir durumdur.

son olarak bizzat hz. muhammed döneminde onun izniyle gerçekleşen mürted vakalarına bakalım... sayıları üç adettir bunların;

1. vaka; yemen'de benu müdlic adlı bir müslümanın daha sonra yalancı peygamber olduğunu iddia etmesidir.

2. vaka; yine yalancı peygamberlik iddiasında bulunan Müseylemetü'l-Kezzab olayıdır.

3. vaka; yine yalancı peygamberlik iddiasında bulunan Benu Esed vakasıdır ki, bu kişi daha sonra tekrar müslüman olduğunu beyan etmiş, bunun üzerine hakkındaki uygulama kararı bizzat peygamber efendimiz tarafından "ne kadar doğru söylediğini allah (c.c.) bilir bize müslümanım diyene hüküm uygulanmaz" denilerek kaldırılmıştır.

alın size çeliştiğini söylediğiniz kuran ile hadisin açıklaması...

şimdi ikna olmadığınız varsa sorun, yoksa aşk ile hep beraber "eşhedu ........."
hoşgörüden bahseden bir dinde başka dinden olanları öldürün demek ne kadar mantıklı? kendini peygamber yapan birsinin onlarca karısının olması ve de en küçüğünün 9 yaşında olması ne kadar mantıklı? daha doğrusu mantık adına herhengi bir şeyin bulunmadığı bir din e yapay bir kuram a inanmak ne kadar mantıklı?
bütün hadislerin doğru olduğunu kimse iddia edemez. bu hadislerin de kuranla çelişmesi normaldir. bunu söylemek "peygamber kuran'la çelişiyor" demek değildir. "bu hadisler uydurmadır" demektir.
hakkında konuşulan kuran ı kerim hadisleri hakkında yapılan yorumlar ile ilgili olaraktan. mantık hakkında konuşanların kudurdukları nokta ve kızdıkları nokta nedir? önce kendilerine sormaları gerekir. bilirsiniz ki sözü geçen hadislerin anlatmak istedikleri bu dine inanan kişiler tarafından direk olarak kabul görür ve inanılır, içeriği ne dediği düşünülmeden. peki bu ülkede bu dine inanan insanlar burada yazanları benimsedikleri gibi uygulamatalar mı? tabii ki hayır peki neden? çünkü akla mantığa aykırı dinin bütünü gibi. akıl mantık işi olmayan bir önermeye inanan ve kafasından yorumlayıp dogma olduğunu bildiği halde halen daha kafasına göre inanan aslında uygulamada hiç de o kadar dürüst olmayan kişilerin ( türkiye geneli) inandıkları şeylerdir. (bkz: mantık nedir)
ortada olmayan çelişkidir.

birincisi: allah kuran da rasulunün tavsiye ettiklerini yapmamızı, men ettiklerinden kaçınmamızı emreder. bu durumda peygamberin sözleri de müslümanlar için bir emir gibidir.

ikincisi: hadislerin de tıpkı ayetler gibi tarihi açıklamaları vardır. öyle her hadisi tek bir cümle okumakla ne demek istediğini anlayamazsınız. islam tarihi bilenler bütün hadislerin tarihsel açıklaması olduğunu bilirler.

ama tabi ki aynı şeyi kuran a da yaptılar. bir ayetin içinden bir cümle çıkardılar. namaz kılmayın mesela. orda içkiliyken deniyor, ama insanlar sadece namaz kılmayın kısmını alıyor. allah böyle dedi diyor. şimdi aynı çamur hadislere atılmaya çalışılıyor. aynı yahudiler gibi davranıyor insanlar. bilirsiniz ki yahudilik bir karakterdir din değil. allah yahudilerle arkadaşlık kurmayı müslümanlara yasaklamış çünkü yahudiler lafları evirir çevirirler. bu da aynı şekilde tarihi bir olayda görülür. o olaydan sonra da onlarla dostluk kurulmaması yönünde ayet gelir. ama bütün bu çabalar her zamanki gibi sonuçsuz kalacaktır. islam yok edilemez..
islam ı eleştirmek için müslüman olunması gerektiğini düşünen insan
görülen o dur ki ortada bir çelişki değil, tamamen tamamlama ve detaylandırma vardır. buna göre en basitinden:

Kuran: De ki; Allah'ın kulları için çıkardığı süsü ve temiz rızıkları kim haram etmiş? De ki: Bunlar dünya hayatında iman edenler için, kıyamet gününde ise yalnızca onlarındır. Bilen bir topluluk için biz ayetleri böyle detaylı anlatırız. 7 Araf Suresi 32
Hadis: "Altın ve ipek ümmetimin kadınlarına helal, erkeklerine ise haramdır...

ele alındığında burda zaten * altın, ipekten, dövme vs. kastedilmemekte, helal rızık ve kazanç, helal olan evlilik ve kadın-erkek ilişkisinden bahsedilmektedir ve bunların yasak olamayacağı ( ve yasak olmadığı) belirtilmiştir.

ikinci bir çelişki(!)yi de incelersek:

Kuran: Doğrusu hiçbir günahkar bir başkasının günah yükünü yüklenmez. 53 Necm Suresi 38
Hadis: ölü ailesinin kendisi için ağlamasından dolayı azaba uğratılır. BuhariK. Cemiz 32,33,34...

kimsenin günahının diğerine transfer edilemeyeceği ve günahların kişilerin kendilerine ait olduğu belirtilmekte. ilgili hadiste de: ölü arkasından ağlamanın ve ağıt yakmanın ve uğranılacak azabın, tamamen ağlayanların kendilerine verilecek bir cezayı ifade etmektedir. ölüye değil, diriye azap uğratılır. şirke kadar giden bir durumdur çünkü. ölen ise arkasından ağlayanların bu durumlara * düşmesinden ruhani dünyada azap duymaktadır.
olmayan çelişkilerdir. hz muhammed (sav), hayatını, tavsiyelerini ve tüm mesajlarını kuran ı kerime göre düzenlemiştir. kuran ı kerimde de Allah (cc), hz muhammed'e (sav) kuranı kerimle hüküm vermesini emretmiştir, dolayısıyla hz muhammedin kuranla çelişen bir eylemde bulunması söz konusu olamaz.

-(ey muhammed!) Biz sana Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana öğrettikleri ile hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma.(nisa suresi,(105))

-(ey muhammed!) Sana da o Kitab'ı (Kur'an'ı) hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik. Artık Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet ve sana gelen haktan ayrılıp ta onların arzularına uyma. Sizden her biriniz için bir şeriat ve bir yol koyduk. Eğer Allah dileseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı. Öyle ise iyiliklerde yarışın. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman anlaşmazlığa düşmüş olduğunuz şeyleri size bildirecektir.(maide suresi(48))

islam dininin bütünlüğünü ele aldığımızda kuran ve hadislerin bir uyum içerisinde insanları doğru yola çağırdıklarını görürüz. peygamber olan , allah tarafından alemlere rahmet olarak gönderilmiş bir insanın kuran ı kerimle çelişkili söz söylediğini iddia etmek, ancak sahih olmayan hadis kaynaklarına itibar etmekle, çelişki var olduğu iddia edilen konunun bütünlüğünü ele almayıp belli bir kısmını okumakla; veyahutta sözkonusu ayet veya hadisin hangi tarihte, ne maksatla kimlere hitaben hüküm verdiğini bilmemekle mümkündür.
kurandaki sureler arasindaki birbirleriyle celiskilere bakarsak pekte onemli olmayan celiskilerdir.
gözlerinde veya beyninde sorun olanların, acık bir şekilde belli oldugu halde göremedikleri veya görmek istemedikleri hede.
nedense sadece inançsızlarca görülen ve ortaya çıkarılan sözde çelişkilerdir.
nedense sadece inananlar tarafından görülemeyen "görülmek istenmeyen" özde çelişkilerdir.
iki adet iki hadis okuyup " aa olum ayette insana insan demiş, hadis de hayvan diyor çelişiyor" diyerek inanmadığı bir inanç biçimi hakkında yorum yapmayı popüler olma şekli olarak gören insanların her zamanki laflarından biri..