bugün

Ruhunu kaybeden dünyayı kazansa ne çıkar...
“Bırak beni artık. Bu camdan çırılçıplak aşağıya atlayacağım. Sana karşı değil bu. Çocukluğuma karşı. Bu kente, bu eve, bu halılara, bu değişmeyen her şeye, bu ölmeyen herkese karşı.”
"Hayatın kişioğluna, boyun eğdirdiği kendi kuralları vardır."
M. Şolohov, Durgun akardı don'dan.
görsel
iyilik kimseye kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
''Ve ben şuna inanıyorum; daha önce hiçbir masalda hiçbir kadın için, benim kendi içimde senin için verdiğim mücadeleden daha büyük bir mücadele verilmedi.''

(bkz: Franz Kafka)
"Pazar, Cin Ali’nin en sevdiği gündü. Bu günü sevmesinin nedeni; bütün aile bireylerinin o gün bir arada olmasıydı. Yine tüm aile bireylerinin bir arada olacağı bir pazar günüydü. Ali onlara gelecek olan halasını, eniştesini ve kuzenlerini heyecanla bekliyordu. Çünkü kuzenleriyle oyun oynamayı çok seviyordu."

http://senayanar.home.anadolu.edu.tr/cinali.pdf
çoğumuzun duygularına tercüman olan alıntılardan bir tanesi de bu bence

'yalnızlığın bu aşırı sınırları içinde hiç kimse başkasından yardım bekleyemezdi. herkes kendi derdiyle baş başaydı. içimizden biri kendini anlatmaya veya duygularına ait bir şeylerden bahsetmeye kalksa , karşısındakinden çoğu defa yaralayıcı bir karşılık alıyordu. ancak o zaman karşısındakiyle kendisinin aynı şeylerden bahsetmediklerini anlıyordu.'
Kopyala yapıştır alıntılardır. Sahtekarlar sizi.
Farfaralık,piyazyaldız benim işim değil...Dil dökmem dostoğru konuşur hareket ederim.Arz ettiğim gibi,zararsız,kendi halinde bir insanım. *Öteki-dostoyevski.
valeye vale de, maçaya maça, ama bir fahişeye herzaman hanımefendi de, hayatları yeterince zor zaten...

(bkz: kral katili güncesi)
Sevgili Bilge, bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. Ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. Sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım. Bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
Oğuz Atay_tehlikeli oyunlar
'istanbul beyaz, rakı rengarenk...'
- özen yula

seviyorum bu adamın kitaplarını, her birinin özenle okunması gerektiğini düşünüyorum.
ah! sevdiğimiz ruhun üzerine eğilerek, orada bir aynadan görür gibi hangi görüntüyü verdiğimizi görebilseydik sadece!
kendimizi okuduğumuz gibi, hatta daha iyi okuyabilseydik keşke başkalarını! o zaman şefkat ne kadar huzurlu yaşanır, aşk ne kadar saf olurdu!
-dar kapı-
Kral oidipus bilmeden annesiyle evleniyor, olayın aslını öğrendikten sonra annesi intihar ediyor.
Evlilikten ikisi erkek ikisi kiz dört çocukları oluyor...

Kitabın ismini bilemiycem . Antigone yazın çıkar.
"farkinda olmayan, cadi oldugunu bilmeyen cadidir, ayni zamanda kadin olmasi cifte bela anlamina gelir. bir kadina asla guvenme," dedi Hayalet.
"annem bir kadin!" dedim birdenbire ofkelenerek, "ve ona guveniyorum."
"anneler genellikle kadindir," dedi hayalet, "ve anneler ogullari oldugun surece guvenilirdir. aksi takdirde dikkat etmen gerekir."
"Aşk güzellik aracılığıyla çoğalma arzusudur." Montaigne Denemeler
"Robert’ın kendini savunma felsefesinin eşi benzeri yoktur. Kendisi hiç tabanca taşımaz. Fakat, polyester ceketinin cebinde daima bir el bombası vardır. Bela çıktığında pimi çeker bombayı bırakır ve “sonu nereye varırsa varsın” yapar."

(bkz: kozmik haydutlar)
"Eğer umudunu kaybettiyse, hayatta kalmak umrunda olmayacaktır..." -marslı
2. Abdülhamit'in Selanik'e sürgüne götürüldüğü trenin koridorunda, güvenliğini sağlayan ittihatçı Şehsuvar Sami'ye söylediği sözlerden bir iki cümle:"

"Gençlik ömrümüzün en güzel mevsimi... Muammalarla dolu koca bir hayat sizi bekliyor. Beklentinin kendisi bile güzel."

Ahmet Ümit, Elveda güzel vatanım, 1. baskı, sayfa 211.
"Bu noktada José sözümü kesip eğer bir kütüphane soyacaksa, bu işin kitabında yazıldığı gibi Bandito Tarzı yapacağını söyledi. Yani içgüdüyle. Sonra o ve arkadaşlarının bana sadece istediğim kitapları değil, o lanet yerdeki bütün kitapları getireceklerini söyleyerek böbürlendi. işte o zaman José’nin belki de daha önce hiç kütüphaneye gitmediği kafama dank etti."

"José’yle çetesi istediğim kitapları yürütmüşler, sonra da hünerlerinin sarhoşluğuyla birkaç yüz kitap daha çalmışlar (hiçbiri de fizikle ilgili değil, bu arada). Sonra, madem ben kütüphanelerle ilgileniyormuşum, kütüphane yöneten bir adamla haydi haydi ilgilenirmişim diye karar vermişler."

(bkz: kozmik haydutlar)
Değişen bir şey yok.
Günler aynı, insanlar aynı, yalanlar aynı,
dekorlar ve sahneler aynı, kandırılanlar aynı.
Ve yine aynı olacak; sahte kahkahalar, sıra dışı böğürmeler.
(bkz: Charles bukowski)
"yeni bir mahalleye taşınmıştık ben 8 ya da 9 yaşlarındayken. ve en az 20 kedi vardı evimizin önünde ilk gittiğimde. sonra bir amcanın yanımdan geçtiğini fark ettim. arkasından da çeşitli renklerdeki kediler. amca onların suyunun yanına ekmek bıraktı ve ters yöne yürümeye başladı. sarı ve kocaman bir kedinin de başını okşayıp oğlum duman, biraz da diğer kedilere yemek bırak tarzında bir şeyler söylediğini hatırlıyorum. o an içimden, sapsarı kedinin ismi duman mı olurmuş diye geçirmiştim. günler geçtikçe mısır'a olan ilgim artıyordu.. 1 ya da 2 hafta sonra mısır'ı ilk kez mısır diye çağırdım yanıma gelmesi için. ve Akın..sanki doğduğundan beri adı mısırmış gibi gelip bana sürtmüştü yumuşacık tüylerini. öyle kuvvetli bir bağ oluştu ki aramızda.. 3 yıl boyunca istisnasız her gün ona bir şeyler anlattım.. arkadaşım oydu. sadece ben ismini seslendiğimde koşar yanıma gelirdi. çok özledim mısır'ı. şu an nerede bilmiyorum ancak sarı sarı torunları vardır eminim."
eğer farklıysan yalnızlığa mahkum oluyorsun.

-Aldous Huxley - Cesur yeni dünya

duaların ve büyülerin vakti geçti; başımıza ne gelirse gelsin ibadet vakti geçti. dinlerimiz artık hiç işimize yaramıyor, müminlerin de varlık nedeni kalmadı, çünkü dinler bize gerçekliğimizi yitirtiyor, müminlerse dünyayı tekrar düşünmeyecekler.

-Albert Caraco - Kaos'un kutsal kitabı

Savaş her egemen kesim tarafından kendi uyruklarına karşı verilmektedir ve savaşın amacı toprak ele geçirmek ya da toprak yitirmeyi önlemek değil, toplum yapısının hiç değişmeden sürmesini sağlamaktır.

-George Orwell - 1984
"ben isterim ki annem esma’nın ölümünü daha duymamış olayım, böyle üşümeyeyim, ben isterim ki çocuk kalbimi anlayan annem olmayınca ben de olmayayım.. annesizliği anlatan bir masal anlatın, kendimi daha iyi anlamak ve tanımak istiyorum..”

(bkz: cahit zarifoğlu)

(bkz: yaşamak)