bugün

kendine yabancılaşarak oluşabilir. kendine yabancılaştıktan sonra olabilir. olmak istediğin adamdan tiksinebilirsin, yahut geçmişteki sen'den. sen'lerin birinden de diyebiliriz. çünkü, insan hayatı tutarlı bir bütün değildir, olmamalıdır.

şimdi, burada ki bekirçoşkunvari ulusalcı entry'lerimi okuyunca kendime gülüyorum. tiksindiğimi söylemem zor, ama sanki ben değilmişim gibi geliyor o adam. yalçın küçük'ün konsantre hali, yalçın küçücük gibiymişim, bir kalpağım eksikmiş. hayat, tuhaf. silmeye de üşeniyorum. ama, o entry'ler yok hükmünde. çaresizim.
aciz bünye, kendinden tiksindiğini açıkça söylediğinde etrafında bulunanlar; bunun yalnızca bir kompleks olduğunu ve isterse kurtulabileceğini, böyle şeylere takılmamasını, bu tip sızlanmaları bırakıp olgunca davranmasını, davranmayacaksa da buradan siktir olup gitmesini söylemiş ardından da şen kahkahalara boğulmuştu.

aciz bünye başını öne eğdi, dudaklarından sadece "haklısınız" kelimesi döküldü. fakat o an beyninin içinde kendinin bile duymakta zorlandığı bir ses: "insanlar genelde önce kendinden nefret eder sonrasında da bu nefretini herkese yayar, bense önce sizin sikik dünyanızdan tiksindim şimdiyse kendimden" dedi. ardından "orospu çocukları!" diye eklemeyi de ihmal etmedi.

aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. aciz bünye kendine soru üstüne soru sordu. binlerce de cevap verdi ama ne sorusu ne cevabı bir halta derman olmadı. değişmiyordu, değişemiyordu. en sonunda, "bir başkası olsam ben de 'benden' tiksinirdim, sik gibi adamım vesselam" diye düşündü.
çünkü bildiğiniz acizdi. hatta bilemeyeceğiniz, tahmin bile edemeyeceğiniz kadar yüksek rütbeli bir ucubeydi o kendi gözünde. ruhunda kendi krallığını kurmuş olan tüm hastalıklı hislerine kucak dolusu küfürler gönderdi. genetiğimi sikeyim dedi. orhan gencebay'ın "ben doğarken ölmüşüm" şarkısını ne gibi bir ruh haliyle yazdığını merak ederek huzursuz bir uykuya daldı.
yavaş yavaş aştığım saçmalık. insanlara kızmak normal. mesela tecavüze uğradığınızı bilen biri sanki sizin suçunuz varmış gibi tiksinerek bakıyor. bu adama kızmak normal. peki ya kendinden tiksiniyorsan ne yapacaksın? kendine mi kızacaksın? hem tiksinmek ya da tiksinmemek elinde mi?

neyse ki bunu aştım. buradan da itiraf edeyim ki hayatımda hiç olmadığım kadar erkeksi işler yapıyorum. zaten az olan sakalımı uzattım, saçımı kazıttım, insanların yanında geğiriyorum. varsın ayı desinler. ılık demelerinden iyidir.
keşke aynadakinin tek bakamadığım yeri gözleri olsaydı , cidden öyle olsa ne kadar mutlu olurdum amk.

ama değil , o yüzden de kendimden nefret ediyorum ve benim de aynalarım genelde kırık , fotoğraf çektirmem

tanrının bana hazırladığı sınav da bu olsa gerek , çekiyoruz bir şekilde bakalım nereye kadar gidecek.
Hastayken olan.

aynaya bakmaya korkuyorum, yuzum cirkinlesti, kokum kotu geliyor, tam bir pacoz haldeyim.
Bazen aynaya baktığımda olan.
çok fazla kendinizi düşünürseniz çok mümkündür. Bir şekilde yaptığınız bir şeyden, duyduğunuz bir şeyden bile kendinize karşı bir tiksinti oluşur. hatta yavaş yavaş bu fiziksel bir tiksintiye bile dönüşür, kokuyor muyum acaba, saçım çok mu kötü, tırnağımda bişi var, kolumda kılım var vs vs. artık her şey şahsidir, her şey anlamsızca tiksinti uyandırır. insan bir başına kalınca hoşlanmaz kendinden. o yüzden sosyaldir, kendine tahammül etmektense başkasına tahammül etmeyi yeğler. böylece kendi kusurları dikkatini çekmeyecektir.
arada bir oluyor.
kendine olan sevgisizliğin yüzünden olan durum.