bugün

hayatın ağırlığını 22 yaşında omzundan silkip atmış , kelimelere verdiği fahsoları gördükçe keşke yaşasaydı diye üzüldüğümüz bir şairdir .

bulmacanın kara kutuları gibi cezalıyım.
kuruyor ellerimde umutsuz bir güneş.
gece öldü....
ölüm öldü....
ben gördüm

dizeleri ne zaman aklıma gelse umud otel'in boş koridorlarında gezinen kafiyeli yalnızlıkların sesleri duyulur beyaz sayfalarında kadıköy'ün ...
2 Şubat 1970 tarihinde Ankara'da doğdu, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde okudu. 11 Ağustos 1992 yılında istanbul'da kendi isteğiyle yaşamdan ayrıldı. Şiirleri Çağdaş Türk Dili, izlek, Promete, Yazılı Günler gibi dergilerde yayımlandı. Ölümünden sonra izlek dergisinin girişimiyle Kaan ince Vakfı kuruldu. 1992 yılında Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödüllerinde "Dikkate Değer Şairler" arasında yer aldı.

Bir otel odasının camından kendini bırakmadan önce son yazdığı satırlar:

"Düştü saat duvardan
telefon diye çevirdim yelkovanı:
imdat. Akrep soktu kendini
çan sesleri, ezan sesi,
martı sesi,
çatılarda kaldı gecenin gizi.
Unuttum mektubun içinde boğulduğumu... elveda"
(bkz: gezginin üç tılsımı)
kaan ince, çok genç yaşta uçup gidenlerden, aramızdan biri, sıkı bi şair, 2 şubat 1970'de ankara'da doğar. ilk, orta ve liseyi ankara'da bitirir. 1986'da şiirle ilgilenmeye başlar. 1990'da ankara üniversitesi sosyoloji bölümüne girer. ocak 1991'de milliyet sanat genç şairler köşesinde ilk şiiri yayımlanır. çağdaş türk dili, yazılı günler, damar, promete, karşı dergilerinde şiirleri yayımlanır. nisan 92'de yaşar nabi nayır şiir yarışmasında "mektup" şiiri yayımlanır. 1992'de "gizdüşüm" adı altında yazdıklarını bir yayınevine verir. 11 ağustos 1992'de, istanbul kadıköy'de, ümit oteli'nde 05.00'de atlayarak canına kıyar. 20 ocak 1993'de "kaan ince kültür ve sanat vakfı" kurulur. ekim 1993'de de "izlek" dergisi çıkar.
afşar timuçin, kitabın önsözünde "kaan ın bıraktığı" başlığı altında şöyle der: "zamansız ölüm yoktur, erken ölüm vardır. ölüm ölümdür. şu ya da bu şekilde oluşu birşeyi değiştirmez. yaşamı savunmak gerekir, ancak ölmeyi bilmek de birşeydir. bazen ölüm bizi yakalar, bazen biz yakalarız ölümü elimizle."

* işte "mektup" şiiri:

mektup
yarım kalmış acılar denizi pencereme konardı geceyle, savrulurdum. gözyaşı kokusuyla dolu bir kuğu, zamanın sonuna kalkan, sürgünümdü; göz mavisi duman, sessizliğim. aktım ölü deniz kızıyla gökkuşağı saklı mektubun içine, pulumuz rüzgar oldu, postacımız güvercin. civa gibi eridik kabımızda. kırmızıya gittik. hemen yokladım yüzümü yağmurun yuva yaptığı ellerimle. iyice şaşırmıştı alıcısı vapur ıslığımızın. saplandı gözlerimin ışığı yeni güne.
mermer bir kayıkla geri döndük
diğer yarısına acının,
usulca çekildi deniz,
son bulduk, yenildik.
artık yataksız bir liman yüreğim, soğuk ve loş. kırık
düşlerim. serçelerde gözlerimin buğusu. buruk içim.
böylesi bir yenilgiyi beklemediğim için
sabahın en serin ucunda bağıran ben
intihar edecekmiş gibi sıkıyorum
düşük boynuma asılı sonbaharı.
çekildi yaşanan hıçkırıklara, yaşanmayan düş kırıntılarımızla boğulduğumuz odaya. düştü saat duvardan, telefon diye çevirdim yelkovanı: imdat. akrep soktu kendini. çan sesleri, ezan sesleri, mart sesi, çatılarda kaldı gecenin gizi. unuttum mektubun içinde boğulduğumu. elveda.

"haritası parçalandi ellerimde gecenin,
bir yitiriş değil bu, sınırlari tutamadım yerinde, gözlerime doldu sular,
şimdi zaman oynak bir gölge. nasıl başlasak geri dönmemek
için? hüzünkıran ardında saklanan kalbimle, artık,
okyanuslara açılmak geçmeli içimden. biliyorum. ama kavuşmalar
ayrılıktır bazen."

sibel poetry de şairin bütün şiirleri bulunabilir..
altında adının yazdığı yaklaşık 60-70 şiirin çıktısını alarak o gittikten 15 yıl sonra kitap adını taşıyamayacak büyüklükteki dizelerini elime aldığım, yaşasaydı da tanışsaydım dediğim şair insan.

"...yasak dizelere girebilirdi ancak kaçak sözcükler,
ancak ölüm hüzünle şiirlere,
acemi yüreğim girerken yirmisine,
bilemiyorum gözlerim kimde ?..."
"ve ben güzün ağlayacağım,
sulara çekileceğim dönerken balıkçılar,
yakamoz göreceğim dümensiz simsiyah gözleri,
öleceğim,
ve ben..."
2 Şubat 1970'te Ankara'da doğdu, 11 Ağustos 1992'de istanbul'da kendi isteğiyle yaşamdan ayrıldı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü'nde öğrenim gördü. Şiirleri Çağdaş Türk Dili, izlek, Promete, Yazılı Günler gibi dergilerde yayınlandı. Ölümünden sonra izlek dergisinin girişimiyle "Kaan ince Vakfı" kuruldu.
önde gelen şiirleri;

BEN
GiZDÜŞÜM
ACI
AKŞAMÜSTLERi
GECE ŞiiRLERi
ANNE
AŞKTAN
AYDINLIĞI YÜZÜNÜN
AYKIRI
bugün özlemini daha bir dayanılmaz olarak hissettiğim şiir insanı.. Okuyamıyorum ki, burnum sızlıyor..
(bkz: gizli yara)
yazdıklarındaki karanlık ruhundan taşan ve o dönülmez kararı almasına sebep olan şair. çok gençken kendi isteğiyle bu dünyadan ayrılmıştır.

Hangi ırmaktan akıyor yüreğinin bozaran sevdası
Hangi kolunda köprüsü var gecenin
Bir ucunda puslu gök bir ucunda sazlık, hasretle bilenen
Aynı ürperti aynı heyecan
Sensin boyun eğen acıya
Gizlenmez yaraları taşırken bedenin
Ömrümün genç yarısına
ANNE

hüznün damlalarıdır sevgime yağan
dolduğunda çatırdayan kalbim uçurum yarıklarıyla
dilim dilim kesilmekte gözbebeklerim
sarkarak toza bulanan
işte o zaman
ışığına dolanıp düşlerinin göğsüne yatardım
karışık sesinle kanat çırpardı sesim
elllerine erir karışırdım ıslaklığına
eğirmek isterdim kestane saçlarını iğle saçlarıma
zorlu anlarımda çıkıp gelirdin hep yanıma
eziyetle yürüdüğün yeter
dökünüyorum yorgunluğunu bedenime
sarnıçlarda yağmurlar dinlenirken senin için
anne, gül et beni kederine

Kaan ince
türk edebiyatında şimdiye kadar değeri bilinmeyen şairdir. edebiyata diğer nesillere nazaran, bu kadar aşina bir nesil yetişirken, insanlardan adını duyamamak üzücüdür. her şiiri şarap gibi, zamanı gelince açılır, acıtır. tamamen imgeye dayalı bir anlatım kullanır, ancak bu şairane ve yapmacık bir tavır kesinlikle değildir. erken gitmiştir, ama okuduktan sonra, kendisine kızamazsınız gidişe dair. ölümün değerini bilen çok küçük bir kitlenin içindedir.

ayrıca;

"yolun hiç de uzak değil umut biliyorum
sesin yağmurla birlikte tutuklu tel örgülerin arkasında
bulamıyorum seni beni unut gidiyorum.."

demiştir. okunmalıdır. şiirdir.
ka n isimli şiir kitabı kaan ince vakfı ve nizamettin uğur un çabalarıyla izlek den yayınlanan şair.

'adımdan çıkardım bir a
gözlerimde gezer geriye kalan'
sıkmışım dişlerimi gözlerim kanayana kadar
çeyizimizde hüzün motifleri
göçebe bir ağıt göğsümün derinliklerinde
bu aşkın dönüşü yoksa
duman kırığı gözlerinde gecenin hıçkırıkları
kırık keman sesi ve adağım var
moraran hercai düşlerim ateşi delip ıslatır mendilimi
kalbime dolar -sonsuz uykuma- korkuya susamış yasadışı bir rüzgâr

bu aşkın dönüşü yoksa
suya düşer kokusu menekşelerin
deniz her zamankinden daha köpüklü
serçeler bi garip ötüşlüdür
martıları mavnalarla başka türlü danseder hamuruna sevgi katılmış bu dünyanın

küflü yüzler yok hiçlik de
hani ne derler gözlerinden öperim çocuk,gamlı sevda, şiir
ne'm kalır geriye gülüm seni alırlarsa benden
tiksintiler toplamı umutsuzluk sapağında ölüm

hiç tanımadığınız birinin nasıl özleneceğini öğreten şair.
2 şubat 1970' te ankara' da doğan yaşasaydı kimbilir neler yazardı dedirten şair. o da cesaret edenlerden.

kendini
geceye kestiren
bedenler
boşluk serisi

gri kentin
son eğiminde
kuğu gölü
ve
denizlerin kumral kıyısı
gecenin kör yarısı sözlüğe girilmiş başlığını okuyarak az da olsa tanıdığım, hakkında yazılanları/şiirlerini okuduktan sonra bir şiir sever olarak tanımadığım için kendimi hayıfladığım genç yaşında gitmiş ya da gitmeyi seçmiş şairdir. o genç yaşlarda bile insanın içini titreten dizeleri yazabilmesi belki de gitmesi için aradığı sebeplerin içinde yaşattığı karanlıklardı kim bilir? kendisi ölmüş olsa bile arkasında bıraktığı hiç ölmeyecek şiirler için sonsuz teşekkürler. görsel
benden altı yıl önce doğmuş ama benden on iki yaş küçük kardeşim. şairim.
slyvia plath > nilgün marmara > kaan ince. ekileşim, benzerlik, sonuç yönlerinden yaşama veda yahut onlara göre tutunuşun başlamasının tarihlerine göre sıralamasıdır.
Ka n

yüzün yakamozlanır akşam saatlerinde
kime çıkmaz piyangosu hüznün
belki de sombalığa en son
ve demir kırı bir taya
ertesi yasaktı, es vardı
bir tek uzun gecelerde

çıkrığında intihar edeceğim kuyu
zaman kuyusu, soluksuz ve ıssız
inip çıkar ölüm, durana dek yüzümdeki
sevişen kederlerle gülün gümü
adımdan çıkardım bir a
gözlerimde gezer geriye kalan

Kaan ince
Yaşama Sebebi

sıkmışım dişlerimi gözlerim kanayana kadar
çeyizimizde hüzün motifleri
göçebe bir ağıt göğsümün derinliklerinde
bu aşkın dönüşü yoksa
duman kırığı gözlerinde gecenin hıçkırıkları
kırık keman sesi ve adağım var
moraran hercai düşlerim ateşi delip ıslatır mendilimi
kalbime dolar -sonsuz uykuma- korkuya susamış yasadışı bir rüzgâr

bu aşkın dönüşü yoksa
suya düşer kokusu menekşelerin
deniz her zamankinden daha köpüklü
serçeler bi garip ötüşlüdür
martıları mavnalarla başka türlü danseder
hamuruna sevgi katılmış bu dünyanın

küflü yüzler yok hiçlik de
hani ne derler gözlerinden öperim çocuk,gamlı sevda, şiir
ne’m kalır geriye gülüm seni alırlarsa benden
tiksintiler toplamı umutsuzluk sapağında ölüm

Kaan ince
Kaan ince'yi bilen bir mesai arkadaşım var. Üstlerde bir yede var ama olsun yine yazalım, aşağıdaki şiiri hatırlattı sağ olsun arkadaşım. Geçenlerde de şiire ilgi duyan bir öğrenciyle tanıştırdı beni hoca. Ben gibi zayıf, tığ-ı teber şah-ı merdan bir arkadaş. ismail Uyaroğlu'dan söz etti, "ne muhteşem adam!" dedi. Şaşırdım, garip oldum, sevindim, hemen elimdeki bütün şiir kitaplarını ona verdim. Ne güzel insanlar var diyorum bazen. O güzel atlara binip gitmezler umarım.

ANNE

hüznün damlalarıdır sevgime yağan
dolduğunda çatırdayan kalbim uçurum yarıklarıyla
dilim dilim kesilmekte gözbebeklerim
sarkarak toza bulanan
işte o zaman
ışığına dolanıp düşlerinin göğsüne yatardım
karışık sesinle kanat çırpardı sesim
elllerine erir karışırdım ıslaklığına
eğirmek isterdim kestane saçlarını iğle saçlarıma
zorlu anlarımda çıkıp gelirdin hep yanıma
eziyetle yürüdüğün yeter
dökünüyorum yorgunluğunu bedenime
sarnıçlarda yağmurlar dinlenirken senin için
anne, gül et beni kederine
kitabının rafımda yer aldığı. hocası Nizamettin Uğurla iletişime geçtiğim. şiir yazarken yahut okurken ilk önce ona baktığım. her defasında genç bir insanın ölümünün onurlu bir gidişten başka bir şey olmayacağanı gösteren gizdüşüm ve kan adlı kitapların sahibi şair.
özgür olmak için öldüğünü öğrendiğim şair.
Ölümünün ardından tanıdığı biri şöyle söylüyor:
"22 yaşındaki bir genç on yaşındaki çocuk kadar özgür değilse, özgür olmanın yolları aranır. "

Ve o kendini bir pencere kenarından özgürlüğüne bıraktı.
H A R i T A

Haritası parçalandı ellerimde gecenin, bir yitiriş değil
bu, sınırları tutamadım yerinde, gözlerime doldu sular,
şimdi zaman oynak bir gölge. Nasıl başlasak geri dönmemek
için? Hüzünkıran ardında saklanan kalbimle, artık, okyanuslara
açılmak geçmeli içimden. Biliyorum. Ama kavuşmalar ayrılıktır
bazen.

görsel