entry'ler (157)

seni seviyorum

gel beni kurtar, düştüğümü bilmeden.
gel beni kurtar, vurulduğumu bilmeden.
gel beni kurtar, öldüğümü bilmeden.

son zamanlarda seni seviyorum' un duygu anlamı budur. jehan barbur bunu bize bahşettiği için şanslıyız.

halil cibran

bu lübnan' ın havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez fakat kültürel birikimi üst safhada birçok yazar, şair, ressam, felsefe yazarı çıkar buradan.
halil cibran' da bunlardan birisi.

Gülümsedi ve dediki ' Kanatların nerede peki? '
Elini tutup omzuma koydum ve ' Burada ', dedim.
' Kırılmışlar ', dedi.

bir sevda şarkısı

o sonsuzdan bu sonsuza
misafirim ben misafir
kiminleyim, kimim bilinmez..

fikret kızılok sözleri ile erkan oğur müziği öyle keyifli sevişmiştir ki o kadar olur.
jehan barbur yorumu ile dinleyiniz, dinlettiriniz.

if you were here

if you were here
if you were here
if i was there
if you were here
today, this day.

sleep
and all my energy
i waste on dreams of silence.

kent' in kevlar soul' dan sonra ki en vurucu şarkısı. akıl karıştırır. üst üste dinlenirse denge bozar.

sonbahar

- sonbahar belki de, belki de bir hüznün özgül ağırlığı.

- sopsoğuk bir kıştım ben, evet, somsoğuk bir kış!
bir sonbahar casusu gibi girdin dudaklarımın arasındaki anlama!
yaz oldum sana bütün soğukluğumla
bütün damarlarımla sarıldım sana ve senden bana kalabilecek bütün tortuya.

beni sevmeye çalış! benden sınıf geç! benden kurtul mezun ol!
mezun ol ama,
beni lütfen anlama!

nereye gidiyorsun

ve o siyah saçlarını kes yavaş yavaş...

yapma, ne olur.

gitmek yenilmek değil kazanmak da !
gitmek gitmektir işte...
hepsi bu.

nereye gidiyorsun ?
yine mi gidiyorsun ?

zaman siler demiştin

bir gün sen geçmiş zamandın
bense yanında anlamların...

her kaçış kendini yakalar,
her aşk bir mavi masal,
anlatılmayan !

-unutturmayan- murat çelik bestesi. sibel sezal 'ın enfes sesi ile birleşince darmadağın eden şarkı.

sözlük yazarlarının sevdiği şiirler

on derste birisi ölünce ne yapmak gerekir ;

1: ve içerki odaya koş
yatağın üstünde zıplamaya başla
bağır ki o yok artık
dünyadaki bütün gözyaşlarıyla beraber gitti.

2: ölüm benim neyimdir,
adamın biri olarak
en sevdiğim ön koltuk minübüs yolcusu
bir edirnekapı uzatır mısınız?
matematik bilen biri
o yüzden mi hep üşürdü elleri?

3: dünyaya yenilmenin de vahşi bir tadı var
uygun adam olmanın
ve
bir gece ayakta ölmenin.

4: oğluyla vedalaştırılmamış bir adam mı ölür,
yoksa bir “ulan tonton yanak” efsanesi mi? aniden.

5: bu solmuş çiçeklerin altında kimse yaşayamaz.
gösterişli yırtılmalar bundan böyle bir beden bol gelsin.
cüzdanında iki yaprak glayöl taşıyan bir çocuğa;
-niye?
-ne niye?

6: peki hanginiz vidalayacak beni bu dünyaya,
bu ölüme, bu matematiğe?

7: taşa saplı bir kılıcı kanırtmak gerekir.

8: ölüm oyunu bıraktı.
-saklambaç oynayan kaleyemumdiksin-
burnu yerine ölümü karıştıran bir çocuk,
kelime oyunu sandı arkadaşları.

9: geri geri zıplayan zaman, bütün bunları ezberle
dur durak bil ve hatırlan,
şiire yol aç:
annem seni istiyordu
sen beni iste-
miyordun
5imde vardın da,
neden 15imde yoktun
o kadar hızlı geçmeseydin
belki duyardın dediğimi
-seni özleyebilir miyim
baba
baba
baba-

10: ben bugün babamdan öldüm.
bunu bana on gün söylemediler.
oğlum doğana kadar tuttum ağlamamı
şimdi ne zaman uzanıp oğlumu öpsem
alnıma sakalları batıyor babamın...

ENiS AKIN

aras

herkesin kahramanı. bir gün gitmesi gereken, giden.

tak! diye bir ses duyduk.
o kadar! başka bir şey duymadık.
tak!...
sert bir cismin sert bir cisme sertçe çarpma sesi.
hepsi o kadar!
bir daha aras olmadı!
aras atladı ve bitti.

bir bilse

ah! bir bilse ;

bir daha dönmeyeceğimi bir bilse. belki' de hissediyordur, belki' de anlamıştır. geçmişinden sıyrılamayan, geçmişte ki her problemi bugüne taşıyan biriyle gelecek düşünmenin imkansızlığını bir bilse. ah bir bilse.
bilse ki onu ne büyük işkencelerden kurtarıyorum. devam edebilsin, ona gölge değil önder olmak istediğimi bir bilse.
izinin üzerine başka iz sürmediğimi bir bilse, zaten bugün bunun yanlışlığı üzerine bu halde değilmiyiz.

keşke her ot ne boka yaradığını bilse ;
ben biliyorum.
o' da beni bilsin diye, bitsin diye...

kediler

oğuz atay' ın leziz eserinden, tehlikeli oyunlar' da geçen kedi' nin çoğul hali.

- kızı üzmüyorsun ya hikmet? diye mırıldandı hüsamettin bey.

- üzüyorum albayım. sonra gidip ne diller döküyorum bilseniz. ' neyin var canım? ' filan diyorum. daha neler söylüyorum. gözlerine filan bakıyorum. siz gerçekten doğru söylüyorsunuz albayım: ben adam olmam. ben, tek başıma yaşamalıyım; başkalarını zehirlememeliyim. dama çıkıp ulumalıyım kurtlar gibi."

- kediler, dedi albay; '' miyavlarlar. '' hikmet gülümsedi; '' sizi de bu mizah duygusu kurtarıyor albayım. '' ellerini iki yana açtı: ne yapalım? şehir kurtları da yer darlığı dolayısıyla dama çıkıyor.

kendime engel olamıyorum: yanımda sıcak bir varlık bulunca bencil oluyorum.

nilgün marmara

(tpz: yaşayamama sebebimsin, herkesten daha mutluyum.)
yeryüzüne gelip gelebilecek ender şanslardan biridir nilgün marmara. rabbimizin bize armağan ettiği sınırsız zihne sahip melek, şair, araştırmacı.

o' da cesaret edenlerden. 1958-1987 yılları arasına o kadar fazla anı ve acı sığdırmıştır ki yaşasaydı daha ne yazacaktı diye düşünürsün.

göğe atladı o ;
hayatın neresinden dönülse kardır.

eserleri ;
daktiloya çekilmiş şiirler
metinler
sylvia plath' ın şairliğinin intiharı bağlamında analizi
kırmızı kahverengi defter

hayat, hep yüzünle seviştik,
tersinin hatırı kaldı.

canım sıkıntı sınırı. böyle çok iyi.

dipnot ;
tpz: tapınız

sylvia plath

1932-1963 yılları arasında yaşamış, trajik yaşamıyla, depresif hali ile ve cesaret ettiği intiharı ile yapı taşıdır. yazmış olduğu sırça fanus eseriyle hakkında birçok bilgiye erişilir.

tavsiye edilecek kitapları ;
sırça fanus
ariel
sylvia plath' ın günceleri
üç kadın

birçok kişiyi etkisi altında bırakan yazar, nilgün marmara' yı cesaretlendirerek onu bizden alması sebebiyle bir yandan nefretimi kazanmıştır.
yinede iyidir, güzeldir.

2003 yapımı sylvia adında bir filmde yapılmıştır. plath' ın hayatını konu alır. çok iyi anlatılmıştır her olay.
gwyneth paltrow oyunculuk dersi vermiştir.

bir şeyin öldüğünü ve özgür olduğunu düşünürsün, sonra onu içine çöreklenmiş sana gülümserken bulursun.
sylvia

yazıyordu. çünkü içinde susturamadığı bir ses vardı.

kim bilir

bir grup orjin şarkısıdır.

kim bilir belki birgün hatırlarsın ikimizi,
sonra dönüp bakarsın, pişmanlıktan ağlarsın
boşver beni
seni çok sevmiştim ben
hepsi yalanmış zaten, mutlu olmaya bak sen.

birde ;

ayakta duramayacak kadar esrik oldukları için birbirlerine omuz vermiştir üçüncü sınıf oteller. okuma yazma bilmeyen kaçamakların yapıldığı küçücük odalarda, küf kokan, rutubetten sırılsıklam yataklarda kim bilir kimler hangi masum, gözyaşartıcı sonuçlar taşıyan, kristalize rüyaları görme cesaretini gösterirler?

der.
k. iskender

gidiyorsun

madem gidiyorsun, öyle bir bakarak terket ki beni
aklım kanasın,
bari delirdiğime değsin...

böyle siktirip gitmek,
tek kişilik stand up tragedia oyuncusu kılmaz mı geride kalanı?
peki bu kılınan, farz mıdır?

ben bu yazıyı kendime yazdım

sevişebileceğin, hükmedebileceğin birini bul hemen
onu da tesadüfe bağla
yok ki..
aslı yok onun da...
nereye mi gidiyorum? !
tabi ya... güzel soru.
güzel sorulara çirkin cevaplar vermeli
güzel hüzünlere çirkin sevişmeler eklenmemeli...
gideceğim yeri de tesadüfe bağla
o da yok
yolu yok
onun da...
seni sevebilmeyi öğrenmiştim bir nebze
kendini salgılarından koru cocuk!
tanrıya kadar elveda...

eski sevgili

büyük marifettir ihanet, sorumluluk ister... katakulli' nin ihtişamı başdöndürücüdür. o' nu aldattıktan sonra şöför mahaline geçer, arabayı çalıştırırsın. artık iş gaza basmaya kalmıştır. gözlerinde masum bir ifade, dudaklarında lakayit ama müstehzi bir telaş, direksiyonu kavrayan parmaklarında acemi bir titreyiş, kendi kendine '' yok birşeyim '' deyiş, dikiz aynasından o' nun oracıkta öyle viran, öyle korumasız, öyle ayakta yıkılıverdiğini görmen, '' geri dönsem mi? dönemem ki... dönsem de asla eskisi gibi olamayız '' diye düşünüşün ve ilk virajı alınca bütün bu yaşanılanları bir çırpıda unutuverişin...

büyük marifettir ihanet; sorumluluk ister... gün gelir, tüm bedeller ödenir...

hatırlatır. yaftalanırsın, gururun kırılır. keşke yazıldığı gibi olsaydı.

en iyi film müzikleri

requiem for a dream - theme song
donnie darko - mad world
the boondock saints - the blood of cuchulainn
kill bill vol 1 - the lonely shepherd
pulp fiction - dancing scene, son of a preacher man
grease - we go together
the pianist - main theme
windstruck
evita - high, flying adored

bunları' da yazdım ya ölmem bu gidişle.

yara

yara ; mekanik etkenlerle deride yada vücudun yumuşak dokularında sürekliliğin bir süre için bozulması.

zihinde de geçici olsa iyi olur şeklinde bozulmalar görülebilir mecazi anlamda.

yaranın kapanıp kapanmadığını anlamak için
kabuk kaldırılıp altına bakılmaz
der, kimi kendini kaybetmiş şehirler..

ben bu yazıyı sana yazdım

sevgili bilge,
bana bir mektup yazmış olsaydın, ben de sana cevap vermiş olsaydım. ya da son buluşmamızda büyük bir fırtına kopmuş olsaydı aramızda ve birçok söz yarım kalsaydı, birçok mesele çözüme bağlanamadan büyük bir öfke ve şiddet içinde ayrılmış olsaydık da yazmak, anlatmak, birbirini seven iki insan olarak konuşmak kaçınılmaz olsaydı. sana, durup dururken yazmak zorunda kalmasaydım.
bütün meselelerden kaçtığım gibi uzaklaşmasaydım senden de.
kendimden de kaçıyorum gibi beylik bir ifadenin içine düşmeseydim. bu mektubu çok karışık hisler içinde yazıyorum gibi basmakalıp sözlere başvurmak zorunda kalmasaydım. ne olurdu, bazı sözleri hiç söylememiş olsaydım; ya da bazı sözleri hiç söylememek için kesin kararlar almamış olsaydım. sana diyebilseydim ki, durum çok ciddi bilge, aklını başına topla.
ben iyi değilim bilge, seni son gördüğüm günden beri gözüme uyku girmiyor diyebilseydim. gerçekten de o günden beri gözüme uyku girmeseydi.
hiç olmazsa arkamda kalan bütün köprüleri yıktım ve şimdi geri dönmek istiyorum, ya da
dönüyorum cinsinden bir yenilgiye sığınabilseydim. kendime, söyleyecek söz bırakmadım. kuvvetimi büyütmüşüm gözümde. aslına bakılırsa, bu sözleri kullanmayı ya da böyle bir mektup yazmayı bile, ne sen ne aşk ne de hiçbir şey olmadığı günlerde kendime yasaklamıştım. sen, aşk ve her şeyin olduğu günlerde böyle kararlar alınamazdı. yaşamış birinin ölü yargılarıydı bu kararlar. şimdi her satırı, bu satırı da neden yazdım? diyerek öfkeyle bir öncekine ekliyorum.

düşün oğlum hikmet. düşün ki bunlar başına gelmesin ha-ha. iyi şeyleri düşünmekten kaçın sadece. onlar başına gelsin. mesele bu kadar basit işte. daha önce bunu neden akıl edemedim?
peki, insan düşüncesini durduramazsa ne olacak? hiç durmadan kötü olayları düşün; iyi olayları düşünecek vaktin kalmasın. bunu da kimseye söyleme, büyüsü bozulur sonra. başıma kötü işler gelecek, başıma kötü şeyler gelecek.
bilge'yi bir daha göremeyeceğim, hiç göremeyeceğim. bilge beni ne yapsın?
sevmiyor işte, sevmiyor sevmiyor. mektup yarıda kaldı yahu, devam edelim.

kendimi iyi hissetmiyorum bilge. beni bir daha görmek isteyeceğini sanmıyorum. kendimi suçlu hissediyorum. doğduğum günden başlayan bir suç dizisi içindeyim. seni görmek istemiyorum, seni görmek istemiyorum. aynı olayları bir daha yaşayacak gücüm kalmadı.
beni unut -belki de unuttun- beni unut.
başıma gelecekleri düşünme. ne yaptığımı, nasıl yaşadığımı merak etme. sana anlatması zor. sevmesini bilmeyenler, kaderlerine razı olmalıdırlar. oluyorum.
eyvallah. iyi değilim, fakat üzüntülü de değilim bak gülüyorum:
ha ha!

ben bu yazıyı oğuzcum atay' dan sana çaldım' da yazdım.